Tunus Parlamento seçimlerinde kadın aday sayısı düştü

Geçtiğimiz günlerde başkent Tunus’ta gerçekleşen bir protesto gösterisi (AFP)
Geçtiğimiz günlerde başkent Tunus’ta gerçekleşen bir protesto gösterisi (AFP)
TT

Tunus Parlamento seçimlerinde kadın aday sayısı düştü

Geçtiğimiz günlerde başkent Tunus’ta gerçekleşen bir protesto gösterisi (AFP)
Geçtiğimiz günlerde başkent Tunus’ta gerçekleşen bir protesto gösterisi (AFP)

Tunus’ta yıl sonunda yapılması planlanan parlamento seçimleri için aday gösterme süresinin bitimine bir gün  kala Seçim Komisyonu, geçen cumartesi akşamı bir sonraki Tunus parlamentosundaki 161 sandalye için yarışmak üzere 784 adaylık başvurusu aldığını duyurdu. Komisyon, seçimlere aday olan Tunuslu kadın sayısının 100 olduğunu açıkladı. Bu rakamın adayların yaklaşık yüzde 14,6’sını temsil ettiğini açıkladı. Seçim faaliyetleriyle ilgilenen bazı taraflara göre bu oran, 2014 ve 2019 parlamentolarında temsil edilen kadınların oranından çok daha düşük.
Yaşanan gerileme, yeni seçim yasasına ve özellikle her aday için 400 seçmen imzasının zorunlu hale getirilmesine yönelik sert eleştirilere yol açtı. Öyle ki ‘İzliyorum (I Watch Organization)’ gibi insan hakları örgütleri tarafından sunulan raporlara göre kadınları harekete geçirmek ve seçmenleri oy kullanmaya ikna etmek onlar açısından zor bir iş.
Seçim Komisyonu Sözcüsü Muhammed et-Tilili el-Mansari, adaylık döneminin bugün (24 Ekim) sona ermesiyle katılım oranının iyileşmesini beklediğini söyledi. Seçim yasası, adayların ‘yüzde 25’i 35 yaş altındaki gençler olmak üzere yarısı erkek, yarısı da kadınlardan oluşan’ kayıtlı seçmenlerden toplam 400 onay almasını şart koşarken, bu da aday olmayı zorlaştırdı.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, geçen Eylül ayında yayınladığı seçim yasasında değişiklik yapma sözü vermişti. Seçim faaliyetleriyle çok sayıda insan hakları örgütü ve yaklaşan seçimlere katılan bazı siyasi partiler, Cumhurbaşkanının 400 imza şartından geri adım atmasının veya en azından şartların hafifletilmesinin beklendiğini söyledi.
Öte yandan Raşid Gannuşi liderliğindeki Nahda Hareketi, Abir Musa liderliğindeki Özgür Anayasa Partisi ve Hamme Hammami liderliğindeki İşçi Partisi başta olmak üzere çok sayıda siyasi parti, 17 Aralık’ta yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararı aldıklarını belirtti. Ancak 25 Temmuz Hareketi siyasi büro başkanı Abdurrezzak el-Haluli’nin bir basın açıklamasında seçimleri boykot ettiğini açıklamasının ardından boykot, 25 Temmuz 2021’den bu yana Tunus Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış siyasi süreci destekleyen partilere kadar uzandı. Partiler, seçimlerin Mart 2023’e ertelenmesi çağrısında bulunmak için uluslararası kuruluşlarla temasa geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca zor ekonomik koşullar altında seçimleri yapmak için 130 milyon Tunus dinarı (40 milyon dolar) tahsis edilmesini de eleştirdi.
Boşanma faaliyetlerine yardım sunan reklam afişleri halkın tepkisini çekti.
Tunus sokaklarında ‘boşanma faaliyetlerine yardım’ ilanları yapılırken, söz konusu faaliyet, bu durumu teşvik edeceği ve avukatların davadaki rollerinden çalacağı gerekçesiyle özellikle avukatlar arasında eleştirilere neden oldu. Avukatların hocası olarak tanınan Hatem Mazio, ilanı ‘kaba’ olarak nitelendirirken, bu ihlalleri işleyenlere karşı acil, hukuki ve cezai tedbirler alındığına dikkati çekti.
Bu tavır, “Boşanma senin kararın, uygulamak bizim görevimiz” yazılı afişlerin ardından ‘Tunus’ta boşanma kararını destekleyen ilk internet sitesi’ olarak nitelendirilen bir site, kurucularını ‘birçok alanda uzman bir ekip olarak tanıttı.
Ayrıca Tunus Göç Gözlemevi, Tunus, Manuba, Ben Arus, Aryana ve Safakes vilayetlerinde ‘Gençlik ve Göç’ konulu bir çalışmada yaşları 15 ve 29 arasında değişen gençlerin yüzde 90’ı da dahil Tunusluların yaklaşık yüzde 65’inin göç etme niyetinde olduğunu ortaya koydu.
Tunus’taki Uluslararası Göç Örgütü Ofisi’nin girişimi ve Tunus Gençlik Gözlemevi, Tunus Göç Gözlemevi ve Tunus İstatistik Enstitüsü işbirliği ile hazırlanan çalışmada, “Tunus makamlarının karşılaştığı en belirgin zorluklar, gençlerin göçü olgusunu daha iyi yönetmek için göçle ilgili çeşitli yapılar ve departmanlar arasında koordinasyon ve işbirliğini sağlamak için veri geliştirme yollarıdır” ifadelerine yer verildi.
Tunus’ta son yıllarda ‘ölüm gezileri’ artış gösterdi. Öyle ki son olarak Zarzis vilayetinden 18 Tunusluyu taşıyan bir bot battı. Bu durum, kalkınma projelerinin zayıflığı ve iş fırsatları yaratmaya katkıda bulunan projelerin azalması ortasında toplumsal gerginliğe ve yasadışı göçün gerçek nedenlerini ele alma çağrılarına yol açtı.



Yaser Ebu Şebab İsrail ordusuyla iş birliği yaptığını açıkladı

Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
TT

Yaser Ebu Şebab İsrail ordusuyla iş birliği yaptığını açıkladı

Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)
Ebu Şebab ve bir grup silahlı kişi, Refah'ın doğusunda görüldü (Yaser Ebu Şebab adlı Facebook hesabı)

Gazze'de Hamas hareketine karşı çıkan Halk Güçleri’nin lideri Yaser Ebu Şebab, İsrail'in Arapça yayın yapan resmi radyo kanalı Makan'a verdiği röportajda, İsrail ordusuyla Gazze'nin güneyinde iş birliği yaptığını teyit etti.

Halk Güçleri’nin İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde rahatlıkla hareket ettiğini belirten Ebu Şebab, iki taraf arasında koordinasyon olduğunu vurguladı.

Halk Güçleri’nin İsrail ordusuna, tek başına gerçekleştirdiği askeri faaliyetleri bildirdiğini açıklayan Ebu Şebab, herhangi bir ayrıntıya girmeden ‘dışarıdan destek aldıklarını’ belirtti. Ebu Şebab, bazı konuların açıkça konuşulamayacağını ifade etti.

İsrailli yetkililer, geçtiğimiz haziran ayında Hamas'a muhalif bir Filistinli grubu desteklediğini ve silahlandırdığını kabul etmiş, ancak bu grubun Ebu Şebab liderliğindeki Halk Güçleri olduğunu açıklamamıştı.

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin, konuyla ilgili bir soruya “Hamas yönetimi karşısında farklı yöntemler kullandığımızı söyleyebilirim” yanıtını verdi, ancak ayrıntılara girmedi.

Bir araştırma merkezi olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi, Ebu Şebab’ı ‘Refah bölgesinde faaliyet gösteren ve yardım tırlarını yağmalamakla suçlanan bir suç çetesinin lideri’ olarak tanımladı.

Röportajda, Halk Güçleri’nin herhangi bir ideoloji veya siyasi örgüte bağlı olmadığını belirten Ebu Şebab, lideri olduğu grubun 2007 yılında Gazze'de iktidara gelen Hamas'a atıfla ‘adaletsizlik ve yolsuzlukla mücadele ettiğini’ vurguladı. Şarku’l Avsat’ın Independnet Arabia’dan aktardığı habere göre Halk Güçleri’nin ne kadar büyük fedakarlıklar yaparsa yapsın mücadelesine devam edeceğini vurgulayan Ebu Şebab, Hamas’ın şu anda iç çatışmalar yaşadığını ve sonunun yaklaştığını bildiğini söyledi.

Hamas'ın askeri yargı organı geçtiğimiz çarşamba günü, Ebu Şebab’a silahlı çete kurmak ve İsrail ile iş birliği yapmakla suçlandığı gerekçesiyle 10 gün içinde teslim olması için süre tanıdığını açıkladı.

Filistinli birçok grubu bir araya getiren ‘Filistinli Gruplar Ortak Odası’ pazar günü, Halk Güçleri'ni ‘işgalci İsrail’in maşası olmakla’ suçladı. Filistinli Gruplar Ortak Odası tarafından yapılan açıklamada, “Ebu Şebab ve onunla birlikte olanlar ulusal kimliklerinden mahrumdurlar, Filistin ulusal saflarının dışındadırlar ve direniş gruplarının oybirliği ile kanları dökülmüştür” denildi.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yaşayan 1990 doğumlu Yaser Ebu Şebab, İsrail ordusunun kontrolü altındaki Refah'ın güneydoğu bölgesinde faaliyet gösteren Halk Güçleri adında bir silahlı grup kurdu.

Ebu Şebab liderliğindeki Halk Güçleri’nin silahlı üyeleri geçtiğimiz haftalarda, Refah'taki bir yardım merkezinin yakınlarında hafif makineli tüfeklerle görüldüler.