İran’da protestocular ‘savaş suçuyla’ yargılanmaya başlandı

İran’dan ve dışından 600'ün üzerinde hukukçu, uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması çağrısında bulundu.

Tahran'daki Şerif Endüstri Üniversitesi öğrencileri dün protesto düzenledi.  (Twitter)
Tahran'daki Şerif Endüstri Üniversitesi öğrencileri dün protesto düzenledi. (Twitter)
TT

İran’da protestocular ‘savaş suçuyla’ yargılanmaya başlandı

Tahran'daki Şerif Endüstri Üniversitesi öğrencileri dün protesto düzenledi.  (Twitter)
Tahran'daki Şerif Endüstri Üniversitesi öğrencileri dün protesto düzenledi. (Twitter)

İran yargısı, ölümle cezalandırılabilecek savaş suçu listesi yayınlayarak protestolarda tutuklananları yargılamaya başlarken Kürt kadın Mahsa Amini'nin ‘ahlak polisi’ tarafından öldürülmesinin ardından patlak veren protesto hareketine üniversite ve okul öğrencileri öncülük etmeye devam etti.
İran Yargı Erki Başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, tutuklu sayısına ilişkin bilgi vermeden yaptığı açıklamada,  bu hafta Tahran'da ve bazı illerde tutuklu mahkemelerinin yargılamaya başlayacağını duyurdu.
Resmi IRNA haber ajansı, siyasi ve güvenlik suçlamalarını inceleyen Tahran Devrim Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Ali Salihi'nin son protestolar sırasında tutuklanan 315 kişiyi suçladığını, dördüne ölüm cezası verilebilecek savaş suçu yönelttiğini belirtti.

İsfahan Eyaletindeki Keşan Üniversitesi öğrencileri  hükümete tepkili. (Twitter)
İran internet sitelerine göre Salihi, tutukluların ‘ülkenin güvenliğine karşı gösteri yapmak, komplo kurmak, rejime karşı propaganda faaliyeti yürütmek ve kamu düzenini bozmak’ suçlamalarıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
İran basını, yetkililerin pazartesi sabahından itibaren başkent Tahran'ın batısındaki Kerec kentinde tutukluları yargılamaya başladığını aktardı. Başkent Tahran'ın kuzeyindeki Elburz İl Mahkemesi Başkanı Hüseyin Fazıli Harikandi, mahkemenin ‘protestolarda etkin rol oynayan’ 201 kişiyi suçladığını ve 210 kişinin yargılanmamasına karar verdiğini bildirdi.
Harikandi, iddianamelerin ‘kamu ve özel malına zarar veren aktif unsurları’ veya ‘protestolara katılımı teşvik edenleri’ hedef aldığını vurguladı. Protestolarda en az 628 kişinin tutuklandığına işaret eden Harikandi ‘Yüzde 68'i serbest bırakıldı’ dedi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre İran’dan ve uluslararası alandan 600'ün üzerinde hukukçu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, insan hakları ihlallerini araştırmak için bağımsız bir komisyon kurulmasını ve İnsan Hakları Komitesi'nin acilen toplanmasını talep etti.
Hukukçular, ateş açılmasına, aşırı güç kullanımına, Kirstan ve Belucistan eyaletlerinde sivillerin öldürülmesinin yanı sıra protestolara katılan çocukların vurulmasına atıfta bulundular. Mektupta tutukluların ve siyasi mahkumların akıbetiyle ilgili endişeler dile getirildi.
Fars medyası tarafından yayınlanan mektupta, Mahsa Amini'nin ‘başörtüsünü yanlış takması’ nedeniyle başına aldığı birden fazla darbe sonucu öldüğü belirtildi. Protestocular, hükümet verilerine göre yaklaşık bin 500 kişinin öldürüldüğü Kasım 2019 protestolarına atıfta bulunarak, "Kasım ayı geldi Sayın Ali... İntikam ayı geldi" sloganı attı. Pazartesi akşamı yayınlanan video kayıtları, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in yaşadığı bölgeye yakın Navab bölgesinde protesto gösterileri düzenlendiğini ortaya koydu. Ancak Devrim Muhafızları Deniz Birimi Komutanı Ali Rıza Tenğasiri protestoları engelledi. Tenğasiri ABD, Suudi Arabistan, İngiltere, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerini protestoların arkasında olmakla suçlayarak ‘ciddi bir sorun olmadığını ve durumun İran için bir tehdit oluşturmadığını’ savundu.
Öğrenci Birlikleri Koordinasyon Komitesi tarafından yayınlanan video kayıtlarına göre İran'daki bazı üniversitelerde yeniden protestolar düzenlendi. Kürt insan hakları örgütü Hee Ngao'ya göre, 21 yaşındaki öğrenci Nekin Abdulmeleki'nin başına aldığı cop darbeleriyle öldürülmesinin ardından başlayan protestolar sonrasında Hamedan Üniversitesi'nde öğrencilerle güvenlik güçleri arasında arbede yaşandı.

Öğrenciler hükümet sözcüsünün konuşması sırasında sloganlar attı. (Twitter)
Hükümet Sözcüsü Ali Bahadır Cehrumi'nin öğrencilere hitap etmeye ve sorularını yanıtlamaya çalıştığı Tahran'daki Havacuh Nasır Mühendislik Üniversitesi'nde atmosfer gerildi. Medya, Bahadır Cehrumi'nin ‘Diktatöre ölüm’ sloganını atan öğrencilerin öfkeli tepkisiyle karşı karşıya kaldığını aktardı.
Resmi ISNA haber ajansı ise öğrencilerin ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ ve ‘Erkek, Vatan, Uygarlık’ sloganlarını da attığını belirtti. Bahadır Cehrumi öğrencilere hitaben şunları söyledi:
"Bu günlerde çok duyduğumuz bu slogan hepimizin. Her zaman özgürlük, bağımsızlık ve ilerleme için çabalıyoruz. Düşmanlar İran'ın büyümesini durduramadılar ama yavaşlattılar."
Ajans, Bahadır Cehrumi'nin program sunucusundan öğrencilerin sloganları tekrar söylemesine izin vermesini istediğini aktardı.
Ajans ayrıca Hükümet Sözcüsü’nün ‘Hepimiz Mahsa'yız... Savaşmaya devam edeceğiz’ sloganına atıfla şunları söylediğini belirtti:
"Sloganınızı kabul ediyorum. Ancak her ne kadar savaşta olmasak da her ortamın savaşmak için kendine özgü araçları vardır. Ancak üniversitede savaşmak istiyorsak bunun araçları kalem ve diyalogdur. Üniversite bu yönüyle öne çıkar.”
‘Diktatöre Ölüm’ sloganıyla ilgili de yorum yapan Bahadır Cehrumi, "Diktatörlüğün işaretlerinden biri muhalefetin sesini duymamaktır. Bırakın herkes konuşsun. İzin verin arkadaşlarınızın sorularına cevap vereyim" dedi.
Devlet ajansının açıklamasına göre öğrenciler Bahadır Cehrumi'nin açıklamalarına sert sloganlarla tepki gösterdi. Ajans Bahadır Cehrumi'nin "Slogan atıyorsunuz; hazırsanız kürsüye gelin, düşüncelerinizi ortaya koyun ve mantıklı konuşun ki size cevap vereyim" sözlerini aktardı. Ajansa göre Cehrumi sözlerine şöyle devam etti:
"İran’daki tüm akımların söyleyecek bir şeyleri var ve önerileriniz bu meseleleri çözmeye yardımcı olabilir. Ancak diyalogu reddetmek doğru mu? Bir öğrenci haksız yere tutuklanırsa serbest bırakılıncaya kadar huzur bulamayız."
Öğrenciler ise ‘Devrim Muhafızları sözcüsü istemiyoruz’ sloganı attılar. Resmi ISNA haber ajansının aktardığına göre Cehrumi söz konusu slogana "Devrim Muhafızları üyesi olsaydım gurur duyardım. Ama ben de sizin gibi üniversiteye giden bir öğrenciyim" cevabını verdi.
Konuşmacının gelmesinden önce çok sayıda üniversite öğrencisi, Mahsa Amini'nin öldürülmesinin 40’ıncı günü vesilesiyle ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ sloganı atarak bir bildiri yayınladı. Bildiride şu ifadelere yer verildi:
"Ülkemizin kızlarından birinin katledilmesinden sonra ayaklanırsak, zulüm dışında bir şeyle karşılaşmayacağız. Yorgun ülkemize yönelik her türlü darbeyi haykıracağız ki unutmadığımızı göresiniz.”
Şerif Üniversitesi öğrencileri ayrıca İran üniversitelerinde uygulanan ve halka açık yerlerde cinsiyet ayrımını ve kadınların başörtüsü takmasını içeren kuralları ihlal ederek, öğle yemeği yemek için üniversite bahçesinde oturdu. Bu eylem, öğrencilerle güvenlik güçleri arasında yaşanan arbedenin ardından gerçekleşti. Çatışmalar, güvenlik güçlerinin üniversiteyi basmasının ve eğitimin kesintiye uğramasının ardından şiddetlendi. Cumartesi günü derslerin başlamasıyla birlikte kız öğrenciler yemekhaneye başörtülerini çıkarak girdi.



Suriye ordusu Süveyda'dan çekilmeye başladı

TT

Suriye ordusu Süveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu Süveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu, şiddet olaylarına sahne olan kentte yeni bir ateşkes anlaşmasının ilan edilmesinden saatler sonra, Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda kentinden çekilmeye başladı.

Suriye Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Suriye Arap Ordusu güçlerinin Süveyda kentinden çekilmesi, anlaşma şartlarına uygun olarak ve kentin yasadışı gruplardan temizlenmesinin tamamlanmasının ardından başladı” denilirken, kentte konuşlu diğer hükümet güçlerinin çekilmesinden söz edilmedi.

Anlaşma, İsrail'in Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayı ve Suriye ordusu karargâhı yakınlarına ve Suriye'nin güneyindeki Süveyda ve Dera vilayetlerindeki hükümet güçlerine art arda düzenlediği saldırıların ardından sağlandı.

Ateşkes anlaşmasının şartları

Anlaşma, hükümet ile Süveyda ileri gelenleri arasında bir anlaşmaya varıldığını duyuran topluluğun Dürzi Şeyhi Akl Yusuf Cerbu tarafından imzalanırken, Dürzi Şeyh Hikmet El Hicri anlaşmayı reddederek çatışmaların “tüm Süveyda'nın kurtarılmasına” kadar devam edeceğini vurguladı.

El Hicri yaptığı açıklamada herhangi bir anlaşma, müzakere ya da yetkilendirmeyi reddetti ve bu birleşik pozisyondan sapan ve tek taraflı olarak iletişim kuran ya da anlaşan herhangi bir kişi ya da tarafları uyardı.

Cerbu, anlaşmanın Süveyda'daki askeri operasyonların tamamen ve derhal durdurulmasını, ordu güçlerinin kışlalarına dönmesini ve ateşkesin uygulanmasını denetlemek üzere devlet ve Süveyda ileri gelenlerinden bir izleme komitesi kurulmasını içerdiğini söyledi.

Dürzi lider anlaşmanın ayrıca Süveyda'nın Suriye devletine tam entegrasyonunu öngördüğünü ve tüm vilayet toprakları üzerindeki tam egemenliğini teyit ettiğini söyledi.

Anlaşma aynı zamanda iç güvenlik kontrol noktaları ve devlet polisi ile Süveyda ve komşu bölgelerden polis personelinin konuşlandırılmasını ve Süveyda'dan polis memurlarının vilayetteki güvenlik dosyasını yönetmek için liderlik ve yürütme görevlerini üstlenmesini de içeriyor.

Cerbu ayrıca iki tarafın, silahların devlet çerçevesi dışında ortaya çıkmasına son verilmesini sağlamak amacıyla Süveyda'daki ağır silahları düzenleyecek bir mekanizma üzerinde ve Süveyda'nın tüm bölgelerindeki tüm devlet kurumlarının Suriye yasaları ve yönetmeliklerine uygun olarak yeniden faaliyete geçirilmesi konusunda anlaştığını söyledi.

Çok sayıda ceset

Suriye Sağlık Bakanlığı bugün İsrail'in Şam'a yönelik saldırılarında üç kişinin öldüğünü ve 34 kişinin yaralandığını bildirdi. Bakanlık Süveyda'daki Ulusal Hastane'de aralarında güvenlik güçleri mensupları ve sivillerin de bulunduğu onlarca cesedin bulunduğunu belirtti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada İsrail'in Genelkurmay karargâhı, başkanlık sarayı çevresi ve ülkenin güneyini hedef alan son saldırılarının “tehlikeli bir tırmanış” olduğunu söyledi.

Yapılan açıklamada şöyle denildi: “Suriye bu tehlikeli tırmanıştan ve yansımalarından tamamen İsrail'i sorumlu tutmaktadır. Suriye, topraklarını ve halkını uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınan tüm araçlarla savunmak için tüm meşru haklarını saklı tutacaktır. İsrail'in Suriye'de gerginliği tırmandırmak, kaos yaratmak ve güvenlik ve emniyeti baltalamak için izlediği sistematik bir politika bağlamında gerçekleşen bu bariz saldırganlık, BM Şartı ve uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlalidir.”