Irak'ta İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişimin arkasında ne var?

‘Direniş’ sloganından ‘devletin prestijini geri kazanma’ sloganına ve bir sonraki hükümet Sadr hareketini zayıflatacak bir platform mu temsil edecek?

Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
TT

Irak'ta İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişimin arkasında ne var?

Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi

Ahmed es-Süheyl
Gelecekteki Irak hükümetinin şekli ve politikalarıyla ilgili senaryolar konusundaki tartışmalar devam ediyor. Tartışmaların temelinde önde gelen silahlı milisleri içeren İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi yer alıyor. Her ne kadar ‘Koordinasyon Çerçevesi’ hizmet ve başarı hükümetinden bahsetse de ‘devletin ve kurumlarının itibarını geri kazandırmak’ ifadeleriyle başka bir yol haritasına hazırlanıyor. Bu ifade, özellikle Irak devletinin genel hissiyatıyla ve ABD'nin ülkeyi işgalinden bu yana Irak atmosferinde olumlu bir etkileşime sahip değildir. Herhangi bir prestij kazanmadı ve özellikle Tahran'daki siyasi karar alıcıların etkisi olmak üzere yabancı etki için geniş bir arena haline geldi.
Gözlemciler, bu bağlamın, Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin, milis dosyasını açıkça ön plana çıkarmaya gerek kalmadan devlet araçlarını kullanarak siyasi muhaliflerini ve protesto hareketlerini vurmalarını sağlayan ‘yeni bir metaforu’ temsil ettiğine inanıyor.
Başbakan adayı Muhammed Şiya es-Sudani, görevlendirilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmasında, yolsuzlukla mücadele ve devletin prestijini geri kazanma dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi.

Söylem değişti
Gözlemciler, ‘Egemenlik ve Devlet Prestijinin Restorasyonu’ başlığının, ülkedeki İran etkisine karşı çıkan tüm güçleri şeytanlaştırmak için uzun süredir direniş ve kampanya sloganları kullanan ‘dost güçler’ (İran'a sadık milisler ve partilere atıfta bulunan bir terim) için yeni bir yolu temsil ettiğini düşünüyorlar.
Geçtiğimiz üç yıl, ülkedeki diplomatik misyonların ve uluslararası çıkarların bombalanması da dahil olmak üzere, ‘Koordinasyon Çerçevesi’ Örgütü içindeki birçok büyük milis eylemlerine tanık oldu. Bu durum, bu güçler tarafından gündeme getirilen ‘devletin itibarını geri kazanma’ sloganını Irak sokağı için çeşitli soruların konusu haline getiriyor.
Devletin egemenliğini tehdit eden uygulamalar, bu güçleri protestocuların öldürülmesinde yer almakla veya mezhepçi cinayetler yapmakla ve önemli ekonomik kaynakları ele geçirmekle suçlamakla sınırlı kalmıyor. Birçok kez, Bağdat'ın merkezinde silahlı geçit törenleri düzenledi ve hükümetin Yeşil Bölgesi'ni bastı. Ayrıca Eski Başbakan Mustafa el-Kazımi'nin evinin drone ile bombalanması ve geçtiğimiz yıllardaki diğer olaylara karışma suçlamaları söz konusu.
Buna rağmen, Koordinasyon Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin açıklamaları, kanun koyma dosyasının, önceliklerinin başında olacağına işaret ediyor. İslam Yüksek Konseyi Üyesi Ali ed-Difai, "Bu yıl, anayasal kurumları harekete geçirmemiz gerektiğini ve güçlü bir hükümetin devletin prestijini geri kazanması ve hukuka saygıyı duyulması ve hükümetin oluşumunu hızlandırmamız gerektiğini kanıtladı" dedi.

İntikam yolu
Koordinasyon Çerçevesi hükümeti, önümüzdeki dönemde, özellikle Irak sokağındaki gerilim durumuyla birlikte büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak. Bu zorluklar, ‘Sadr Bloku’ milletvekillerinin istifası ve Sadr hareketi içindeki büyük öfkenin yanı sıra protesto hareketinden sonra ortaya çıkan partilerin reddedilmesinin ardından geliyor. Bu da ülkede durumun her an yeniden patlak verme ihtimalinin söz konusu olduğunu gösteriyor.
Bu bağlamda, Gallup International'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başkanı Munqith Dagher, “Mevcut aşamadaki ‘Koordinasyon Çerçevesi’ adımları ve sloganlarının yorumuna geçmeden önce ideolojik bir temele ya da net bir siyasi programa dayanmadığı bilinmelidir. Aksine, Sadr hareketinin önderliğindeki diğer rakiplerinin iktidarı ele geçirmesini engellemeyi amaçlayan bir seçim toplantısıdır” dedi. Koordinasyon Çerçevesi Güçlerin izledikleri bu siyasi yolun, ‘üçlü ittifakın iktidara gelmesini engellemekten başka devletin yönetimine ilişkin program ve vizyonlarının olmadığını’ gösterdiğine dikkat çekti. Dagher, ‘devletin prestijini geri kazandırmak’ sloganının bu güçler tarafından ‘bir devletin Irak'ta el-Kazımi hükümeti tarafından kaybedildiğini’ söylemek için kullanıldığına işaret etti. Ayrıca bunun Irak sahnesiyle tam bir tezat oluşturduğunu söyledi. “Ortada bir devlet olsaydı, kitleler 2019'da büyük protestolarla sokağa dökülmezdi” dedi.
Dagher'e göre, bu sloganlar ‘Irak'ta 2003'ten bu yana yaşananların sorumluluğundan kaçma girişimleri’ olarak ortaya çıkıyor. Önceki tüm hükümetlerin Koordinasyon Çerçevesi tarafından kurulduğuna işaret eden Dagher, “Hadi el-Amiri, anlaşmanın en önemli sütunlarından biri olduğu için, el-Kazımi hükümeti bile Koordinasyon Çerçevesi’nin onayı ve mutabakatı olmadan ışığı göremezdi” şeklinde konuştu. Irak'taki bir sonraki aşamanın, ‘önümüzdeki dönemde elde edilenleri, çatışmayı siyasi muhaliflerini hedef alarak kanıtlama’ girişimleriyle bir ‘intikam yoluna’ tanık olunacağını düşünen Dagher, “Öte yandan, son dönemde kendileri için çalışan derin devleti güçlendirme çabasıyla çok fazla ivme kaybettikleri için başta güvenlik olmak üzere devletin tüm eklemlerine ajanlarını yerleştirmeye yönelik kararlı girişimler’ ile temsil edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yeni bir mücadele
Koordinasyon Çerçevesi Güçleri önümüzdeki dönemde iki yol haritasını ilerletmeye çalışıyor. Bu güçler, ‘devletin prestijini geri kazanmaya’ paralel olarak, Irak'ın içinde bulunduğu dönemde sahip olduğu hizmet, yeniden yapılanma, yatırım ve mali bolluk dosyasından bahsediyor. Görünen o ki, devletin prestijiyle ilgili konuşmanın arkasında, ‘Sudani hükümetinin kabulüne eşlik eden bir propaganda söylemi’ de dahil olmak üzere çeşitli senaryolar var. Ancak Arap Avustralya Araştırmalar Merkezi Başkanı Ahmed el-Yasiri'ye göre, bu, ‘çatışmanın yeni bir bölümüne giriş ve başta Sadr hareketi olmak üzere tüm muhalif güçlere bir uyarı mesajı’ anlamına geliyor. Yasiri, Koordinasyon Çerçevesi Güçler tarafından ortaya atılan sloganı analiz etmeden önce devletin egemenliğini ve prestijini ihlal eden taraflardan bahsetmek gerektiğine dikkat çekti. Koordinasyon Çerçevesi içindeki büyük güçlerin egemenliğin ihlaline özenle katkıda bulunduğunu ve tesadüfen meclis çoğunluğunu elde ettiğini kaydeden Yasiri, bu Güçler’in son seçimlerde kaybetmesinin arkasında birkaç neden olduğunu; en önemlisinin, bu sloganın önünde büyük soruları gündeme getiren ‘Irak egemenliğinin ihlali’ olduğunu sözlerine ekledi.

Tek bir hedef ve yeni bir söylem
Vatanseverlik sloganını atan akımlar karşısında İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişim belki de hızlı olmuştur. Yasiri, ‘devlet prestiji’ sloganının benimsenmesinin, milis retoriğinin ‘direniş projesi’ olarak adlandırılandan bu güçler için daha güvenli başka bir alana aktarılmasını temsil ettiğine dikkat çekti. Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin, önceki dönemde dile getirdikleri ‘direniş’ sloganını kullanmanın, özellikle bu hükümete açık ABD desteğiyle, kendileri için büyük bir ikilem oluşturacağının farkında olduklarını da sözlerine ekledi. ‘Aynı görevi yerine getirecek yeni bir söylem’ bulmaya çalıştığını belirtti. Şu anda yaşananların, İran'a bağlı güçlerin ‘devlet adı altında muhalifleri için yeni bir hedef alanı yaratmaya ve onun prestijini empoze etmeye’ çalıştığı bir başlangıcı temsil ettiğini söyledi. Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin ana görevinin ‘Sadr Hareketi’ni saf dışı bırakmak ve lideri Mukteda es-Sadr'ın görevden alınması konusunda çalışmak olduğunun üzerinde duran Yasiri, bunu yapmaya devlet aygıtını kontrol ederek başlayacaklarını, ardından Sadr Hareketinin tecrit ve şeytanlaştırılması süreciyle ilerleyeceğini ve Hareket’in devlete karşı olduğunu gösterme girişiminde bulunacaklarını ifade etti.
Bu senaryonun Koordinasyon Çerçevesi tarafından hayata geçirilmesinin önünde çeşitli engeller bulunuyor. Bunlardan belki de en öne çıkanı 2019’daki ayaklanmanın ardından Irak’ın siyasi durumunda gerçekleşen tarama. Yasiri, Irak arenasındaki çatışmanın ‘milliyetçilik ya da yabancı sadakati’ ikiliğiyle sınırlı hale geldiğine dikkat çekti. Bu, ‘devlet sloganı altında olsalar bile, Iraklıların bu taraflarca yürütülen herhangi bir hedefle özdeşleşme olasılığını’ zorlaştırıyor. Sudani'nin Tahran'ın bir sonraki aşamada Irak'taki mali bolluğu kontrol etmek için nüfuzunu kullanma girişimlerinin ciddiyetini anlaması gerektiği sonucuna varan Yasiri, Koordinasyon Çerçevesi Hükümeti’nin ABD desteğini almış olmasına rağmen, Washington'daki karar vericilerin, bir sonraki hükümete yaptırım uygulanmasına yol açabilecek bu tür bir ihlale izin vermeyeceğini söyledi.

Sükûnet ve çatışmadan kaçınma aşaması
Öte yandan Kulwatha Araştırma Merkezi Başkanı Maryz Youness İran'a sadık güçler tarafından benimsenen bir sonraki aşamanın sloganlarının nispeten farklı bir okumasını sundu. Koordinasyon Çerçevesi’nin bir yandan ‘temkinli bir sakinlik dönemine öncülük etmeye ve çatışmadan kaçınmaya’ çalışacağına, diğer yandan ister Sadr hareketi ister Tişrin (Ekim) güçleri olsun, kendisine karşı çıkan güçlerle dikkat çekmemek, çatışmamak için kemirme politikası izleyerek veya adım adım çeşitli devlet kurumları içindeki varlığını kurumsallaştırmaya çalışacağını düşünüyor. Bu sloganın ‘hiçbir anlamı olmadığı, özellikle son dönemde devleti tehdit edenin İran'a yakın silahlı kuvvetler olduğu ve Koordinasyon Çerçevesi’nin parçası olan partiler ve ekonomik komiteler tarafından birçok yolsuzluk operasyonu gerçekleştirildiği’ dikkate alındığında bu sloganın ‘muhalefet güçlerine karşı kaba kuvvet veya insanların ağzını kapatmak için’ kullanılacağından endişe ettiğini ifade etti.
Onlarca yıl önceki başarısızlığın yükünü Kazimi hükümetine yükleme girişiminin, Koordinasyon Çerçevesi veya İran etkisine muhalefeti simgeleyen her şeyi kötüye kullanmayı amaçlayan bir strateji’ olduğuna dikkat çeken Youness, Kazimi hükümetinin yaptığı bazı hataların, Çerçeve Güçleri tarafından kötüye kullanılan karşılıksız bir hediye olduğunu’ belirtti. Koordinasyon Çerçevesi’nin bu aşamayı, iktidardaki varlıkları ve Parlamento hakimiyeti yoluyla ellerine geçecek olan ülkelerin kaynaklarını kullanarak Sadr veya Tişrin Hareketlerini hedef almak için uygun bir fırsat olarak gördüğü sonucuna vardı. Bu hegemonyanın ‘iki ucu keskin bir kılıç’ olacağını ve bir sonraki aşamada devlet yönetiminin başarısızlığının Koordinasyon Çerçevesi karşıtlarının güçlenmesine yol açabileceğini belirtti.



Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
TT

Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)

Filistin merkezli medya kuruluşları bugün, İsrail'in şafak vakti Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 21 kişinin hayatını kaybettiğini, bunlardan 16'sının yardım bekleyen kişiler olduğunu bildirdi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, bugün erken saatlerde İsrail'in Gazze şehrinin batısını bombalaması sonucu 6 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ajans, sağlık kaynaklarına dayandırdığı haberinde, yardım bekleyenlerin bir kısmının el-Vaha bölgesinde doğrudan kurşunlara maruz kaldıktan sonra Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'ne kaldırıldığını aktardı.

WAFA ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Gazze şehrinin doğusunda bulunan Şucaiyye mahallesindeki çeşitli bölgeleri hedef alan bir dizi hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Kızılhaç

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (ICRC) Başkanı Mirjana Spoljaric yaptığı açıklamada, uluslararası toplumu, Gazze Şeridi'nde giderek artan insani acıya son vermek için harekete geçmeye çağırdı.

Spoljaric, “Gazze Şeridi'nde olanların hiçbir gerekçesi olamaz. İnsani acıların boyutu ve insan onuruna yapılan saldırıların seviyesi yasal ve ahlaki olarak kabul edilebilir sınırları aşmıştır” ifadelerini kullandı.

Ateşkesin devam etmemesinin, siviller arasında daha fazla can kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Spoljaric, sivillerin ayrım gözetmeyen savaşın yol açtığı büyük acılar altında ezildiğini ve en temel yaşam gereksinimlerinden mahrum kaldıklarını belirtti.

Spoljaric, “Devam eden düşmanlık eylemleri acımasızca insanların canını alıyor, çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor ve aileler var olmayan güvenliği aramak için tekrar tekrar yerlerinden ediliyor” dedi.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde 350 ICRC personelinin gıda ve temiz suya erişimde aynı zor koşullarla karşı karşıya olduğunu kaydetti.

Bu trajedinin derhal ve kesin bir şekilde sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Spoljaric, siyasi tereddütlerin veya devam eden ihlallerin gerekçelendirilmesinin, savaş zamanında asgari insanlık standartlarını korumadaki toplu başarısızlık olarak tarihe geçeceğini ifade etti.

Spoljaric, ülkelerden Cenevre Sözleşmeleri kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve uluslararası insani hukukun saygı görmesini sağlamalarını talep etti.

Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)

Spoljaric ayrıca, Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine insani yardımların acilen, engelsiz ve ayrım gözetmeksizin ulaştırılmasının yeniden başlatılması, kalan tüm esirlerin serbest bırakılması ve ICRC'nin İsrail'deki gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinli mahkûmları ziyaret etmesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde hayat kurtarmanın, savaş kurallarına saygı gösterme ve uluslararası insani hukukun sivillere sağladığı korumayı garanti etme konusunda siyasi cesaret gösterilmesi halinde mümkün olduğunu vurguladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail, Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenliyor. Söz konusu saldırılar sonucunda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 59 bin 676 Filistinli hayatını kaybetti ve 143 bin 965 kişi yaralandı. Bu rakamlar kesin değil; çünkü bazı kurbanlar halen enkaz altında ve kurtarma ekipleri onlara ulaşamıyor.

İsrail, yardım bekleyenlere karşı da korkunç katliamlar gerçekleştiriyor. Yardım bekleyen insanlar, her gün rastgele ateş açılması ve doğrudan hedef alınmaları nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Mayıs ayında yardım dağıtım noktalarının faaliyete geçmesinden bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı bini aştı ve yüzlerce kişi yaralandı.

Gazze halkı, yardıma erişimin kesilmesi nedeniyle açlık içinde yaşıyor. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı dün, bölgedeki hastanelerde 24 saat içinde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle 9 yeni ölüm vakası kaydedildiğini bildirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin toplam sayısının 122'ye yükseldiğini, bunların 83'ünün çocuk olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi nüfusunun yaklaşık üçte birinin günlerdir yemek yemediğini belirterek, yetersiz beslenmenin hızla arttığı uyarısında bulundu.

WFP tarafından yapılan açıklamada, “Gazze Şeridi'ndeki gıda krizi, daha önce görülmemiş bir umutsuzluk düzeyine ulaştı. Her üç kişiden biri günlerce yemek yemiyor. Beslenme yetersizliği hızla artıyor; 90 bin kadın ve çocuk acil tedaviye ihtiyaç duyuyor” denildi.