Harap evler: Yeniden yapılanma ve bakımsızlık arasında kaybolan Bağdat

Bağdat'ın tarihi alanları, simge yapılarının çirkinleştirilmesine tanık oldu: "Modern mimari, politik gerçekliğin bir tercümesidir"

Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
TT

Harap evler: Yeniden yapılanma ve bakımsızlık arasında kaybolan Bağdat

Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)
Tarihin büyüleyici rüyalarından gürültüye, sefalete ve harap binalara uyanmak (AFP)

Harap evler neredeyse yıkılmak üzere, dükkânlar müşterilerle dolu ve eski dükkanlar kamu güvenliği şartlarından yoksun…
Bağdat'ın eski bölgelerindeki evlerin ve dükkanların çoğu bakımsızlıktan ve tarihi geçmişleri dikkate alınmadan onlarca yıldır yapılan rastgele inşaat çalışmalarından dolayı böyle görünüyor.
Irak'ın başkenti Bağdat, tarihi yerlerle dolu, ancak yıllar içinde tarihi mirasa ilgi duyulmamış ve bu yerler, ayırt edici mimari özelliklere sahip simge yapılarında değişikliklere tanık olmuş.
Buna karşılık Irak makamları, Bağdat'ın eski bölgelerinin tarihi eserlerini korumaya çalışıyor, ancak girişimleri her yıl yenilenen inşaat projeleri sebebiyle sonuçsuz kalıyor.

Acıyla inleyen duvarlar
Iraklı araştırmacı Salih Lefte, başkent Bağdat'ın savaşlar ve istilalar görmüş, ardı ardına imparatorluklara ev sahipliği yapmış herhangi bir antik kent gibi olduğunu, bu nedenle farklı dönemlere uzanan tarihi alanları içerdiğini ve Irak'ın tüm kentleri gibi bu kentin de ihmalden muzdarip olduğunu söylüyor. Tarihi mekanların korunması ve bakımının yapılması çalışmalarına dahi yolsuzluğun bulaşması veya anlaşmalı şirketlerin bu tarihi sitelerin bakımını yapma konusunda deneyimlerinin olmaması, yapıların çirkinleştirilmesine yol açıyor.
Lefte, "Sitelerin şehrin tarihini sergileyen turistik alanlar olması mümkündü, ancak Irak'taki tüm bu karışıklık ve ihmaller dolayısıyla dikkatler bu alanlara odaklanmayacak. Zaten tarihi yerler unutulmaya yüz tutmuş ve bazıları yavaş yavaş çöp alanına ya da köpek barınağına dönüşmüş durumda" diyor.
Ekonomi araştırmacısı Bassam Raad, tarih boyunca Bağdat'ın  Irak'ın başkenti ve şehirlerinin anası olduğuna ve kültürel, ekonomik ve ticari alandaki temel rolünün yanı sıra insanları etkileyen ve tarihte önemli bir yere sahip olan ebedi şehir olduğuna inanıyor.
Raad, "Tarihi eserler her zaman medeniyetin en iyi göstergesidir ve Osmanlı ve İngiliz işgali dönemleri, inşa edildikleri yerin turistik olarak değerini artıran cami, bina, saray ve köprülerin izlerini bırakmıştır. Ancak tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan, ihmal ve yok olmaya yüz tutmuş olan müzeler, kütüphaneler, okullar, meydanlar ve eski Bağdadi binaları gibi tarihi yerlerin korunması için turizm yasalarına yönelik politika ve düzenlemelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Bağdadi mirasını korumak ve eski Bağdat'ın alanlarını ve anıtlarını restore etmek için gerekli fonları tahsis etmek ve ardından festivaller ve mevsimlik etkinlikler gibi kültürel faaliyetleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan ekonomik ve sosyal kalkınmayı yeniden canlandırmak için turizm politikaları geliştirilmelidir.

Tarihin aksi
Mezopotamya şehirleri birçok tarihi mimari ile doludur, ancak bugün gördüğümüz, Irak'ın tarihi ve kültürüyle ilgisi olmayan ev ve binalardır ve eski yapılardan tamamen farklıdır.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Iraklı mimar ve akademisyen Vinus Süleyman, krizin hemen hemen tüm devlet kurumlarını kapsadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Tarihi yapılar, çağlar boyunca mimarisiyle ülkenin kimliğini şekillendiren hazineler olarak kabul ediliyor. Örneğin Bağdat'ın tarihi merkezinde bütünleşik bir kolaj olan bir pano görüyoruz ve içindeki her parça siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer boyutlarıyla ülke tarihinin bir bölümünü anlatıyor. Bu pano, modern mimarinin çok nadir mirasını dahi içeriyor. Özellikle geçen yüzyılın altmışlı, yetmişli ve hatta seksenli yıllarında Bağdat'taki mimarlığın kimliğini şekillendirmede önemli bir etkisi olan bütün bir Iraklı mimar kuşağının mimarisini gözler önüne seriyor".
Süleyman şöyle sorguluyor: "Biz bu zengin mirasın neresindeyiz? Tüm bu mirasın ciddi bir şekilde ihmal edildiğine tanık olmak çok üzücü ve işler bu şekilde devam ederse korkarım büyük bir kısmının yok olacağı bir aşamaya geleceğiz".
Iraklı Mimar Süleyman sözlerine şöyle devam ediyor: "Reşid Caddesi'nden Abdullah İhsan Kamil ve Rif'a Cadirci tarafından tasarlanan yuvarlak beyaz Abbud binası yönüne yürüyüp, tarihi Mercan Camii ve solundaki Rafidin Bank binasının yanından geçtiğimde, her biri koca bir tarihe tanıklık eden binalar önümde sıralanıyor. Hepsi tüm siyasi, sosyal ve ekonomik detaylarıyla Irak'taki yaşamın bir dönemini özetliyor... İçimi bir hüzün kaplıyor ve bu binalar korunup yatırım yapılsa ne olur diye düşünmeye başlıyorum. Eski kafeler ve dükkanlar; el-Kabbanci, Nazım el-Gazali ve Selime Paşa'nın seslerini kulağıma fısıldıyor. Çay arabaları ve özgün kokularıyla yöresel yemek mekanları görüyorum ve yabancı turistlerin bu tarihin ve tarihimizin tadını çıkardığını, gençlerimizin tarihiyle övündüğünü hayal ediyorum. Ölümsüz Dicle Nehri'nden, hepimizi Binbir Gece Masalları'ndan yeni bir hikayeye taşımak için bir esinti geçiyor, sonra hayalimden otobüslerin sesiyle uyanıyorum ve çöp yığınlarına takılıp tökezliyorum ve ihmal sonucu öldürülen harap binaları görmek için başımı kaldırıyorum”.
Süleyman, sorunu şöyle açıklıyor: "Tarihi mekanları kurtarmak için yapılanlar bile aslında kelimenin tam anlamıyla bir yıkım, çünkü uzman olmayanlar tarafından rastgele yapılıyor. Bu alan, mimar, tarihçi, sosyolog ve diğerleri dahil olmak üzere farklı alanlarda özel yetkinlikler gerektirdiğinden, herhangi bir mimarın tarihi binaları restore edebileceğini düşünmek bile çok tehlikelidir”.

Köklere yolculuk
Çağdaş mimariye gelince, Süleyman bu konuda "Ne yazık ki, durumu zengin mimari mirasın durumundan daha az üzücü değil. Mimarlık şu anda çağdaş yerel mimari oluşturmak için gerekli temellerden yoksundur. Bunun sebepleri çoktur elbette, ancak en önemlileri bu konudaki mevzuat ve kanunların uygulanması ile ilgilidir” diyor.
Mimar Süleyman şöyle devam ediyor: "Çağdaş yerel mimarinin sorunu, kimliğini oluşturacak her şeyini kaybetmiş olmasıdır. Örneğin sıkı kumaşlara, Bağdadi sokaklarına ve orta avlulu muhteşem görünümlü evlere gelecek olursak, sanatsal zenginliklerine rağmen, onların iki temel kriterden doğduklarını görürüz. Birincisi yerel iklim ortamı, ikincisi ise toplum yapısı içindeki sosyal ve dini inançtır ve bu iki kriter temelinde şehirler, oturmuş bir mimari tarzı, zenginlik ve çeşitlilik üzerine inşa edilmiştir".
Iraklı mimar, "Şu anda gerekli olan, geçmişin mimarisinden biçimsel özelliklerin kopyalanıp yapıştırılması değil. Çünkü bu, biçimsel olarak ayrı bir parça değil, kapsamlı bir sistemin tamamlayıcısı olan bir mimari unsurdu ve varlığı bu sistem içindeki temel işlevi için bir zorunluluktu. Bu nedenle çözüm, geçmişin mimarisinden rastgele koparılan ve çağdaş mimariye yeniden entegre edilen biçimsel unsurları tekrarlamamaktır” diyerek yeni bir mimari üslup yaratmanın önemine dikkat çekiyor.
Iraklı mimar, "Çözüm, çağdaş yerel mimarlığın kimliğini oluşturmak için temel kriterleri netleştirecek her şeyi yeniden düşünmek ve geçmişin mimarisindeki başarılı mimari oluşumların mekanizmalarından ders çıkarmaktır. Bütün bunlar ülkedeki siyasi boyutla ilgilidir. Mimarlık aslında bir bağlamda da siyasi gerçekliğin bir tercümesidir. Siyasi otoritelerde net ve bilinçli bir vizyon oluştuğunda, geçmişin deneyimlerini ve köklerimizin mimarisini dikkate alarak Bağdat ve Irak'ta çağdaş yerel mimarinin kimliğini oluşturmaya yönelik olumlu bir adım atabiliriz" diyerek sözlerini noktalıyor.



Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
TT

Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)

Filistin merkezli medya kuruluşları bugün, İsrail'in şafak vakti Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 21 kişinin hayatını kaybettiğini, bunlardan 16'sının yardım bekleyen kişiler olduğunu bildirdi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, bugün erken saatlerde İsrail'in Gazze şehrinin batısını bombalaması sonucu 6 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ajans, sağlık kaynaklarına dayandırdığı haberinde, yardım bekleyenlerin bir kısmının el-Vaha bölgesinde doğrudan kurşunlara maruz kaldıktan sonra Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'ne kaldırıldığını aktardı.

WAFA ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Gazze şehrinin doğusunda bulunan Şucaiyye mahallesindeki çeşitli bölgeleri hedef alan bir dizi hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Kızılhaç

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (ICRC) Başkanı Mirjana Spoljaric yaptığı açıklamada, uluslararası toplumu, Gazze Şeridi'nde giderek artan insani acıya son vermek için harekete geçmeye çağırdı.

Spoljaric, “Gazze Şeridi'nde olanların hiçbir gerekçesi olamaz. İnsani acıların boyutu ve insan onuruna yapılan saldırıların seviyesi yasal ve ahlaki olarak kabul edilebilir sınırları aşmıştır” ifadelerini kullandı.

Ateşkesin devam etmemesinin, siviller arasında daha fazla can kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Spoljaric, sivillerin ayrım gözetmeyen savaşın yol açtığı büyük acılar altında ezildiğini ve en temel yaşam gereksinimlerinden mahrum kaldıklarını belirtti.

Spoljaric, “Devam eden düşmanlık eylemleri acımasızca insanların canını alıyor, çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor ve aileler var olmayan güvenliği aramak için tekrar tekrar yerlerinden ediliyor” dedi.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde 350 ICRC personelinin gıda ve temiz suya erişimde aynı zor koşullarla karşı karşıya olduğunu kaydetti.

Bu trajedinin derhal ve kesin bir şekilde sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Spoljaric, siyasi tereddütlerin veya devam eden ihlallerin gerekçelendirilmesinin, savaş zamanında asgari insanlık standartlarını korumadaki toplu başarısızlık olarak tarihe geçeceğini ifade etti.

Spoljaric, ülkelerden Cenevre Sözleşmeleri kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve uluslararası insani hukukun saygı görmesini sağlamalarını talep etti.

Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)

Spoljaric ayrıca, Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine insani yardımların acilen, engelsiz ve ayrım gözetmeksizin ulaştırılmasının yeniden başlatılması, kalan tüm esirlerin serbest bırakılması ve ICRC'nin İsrail'deki gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinli mahkûmları ziyaret etmesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde hayat kurtarmanın, savaş kurallarına saygı gösterme ve uluslararası insani hukukun sivillere sağladığı korumayı garanti etme konusunda siyasi cesaret gösterilmesi halinde mümkün olduğunu vurguladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail, Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenliyor. Söz konusu saldırılar sonucunda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 59 bin 676 Filistinli hayatını kaybetti ve 143 bin 965 kişi yaralandı. Bu rakamlar kesin değil; çünkü bazı kurbanlar halen enkaz altında ve kurtarma ekipleri onlara ulaşamıyor.

İsrail, yardım bekleyenlere karşı da korkunç katliamlar gerçekleştiriyor. Yardım bekleyen insanlar, her gün rastgele ateş açılması ve doğrudan hedef alınmaları nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Mayıs ayında yardım dağıtım noktalarının faaliyete geçmesinden bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı bini aştı ve yüzlerce kişi yaralandı.

Gazze halkı, yardıma erişimin kesilmesi nedeniyle açlık içinde yaşıyor. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı dün, bölgedeki hastanelerde 24 saat içinde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle 9 yeni ölüm vakası kaydedildiğini bildirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin toplam sayısının 122'ye yükseldiğini, bunların 83'ünün çocuk olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi nüfusunun yaklaşık üçte birinin günlerdir yemek yemediğini belirterek, yetersiz beslenmenin hızla arttığı uyarısında bulundu.

WFP tarafından yapılan açıklamada, “Gazze Şeridi'ndeki gıda krizi, daha önce görülmemiş bir umutsuzluk düzeyine ulaştı. Her üç kişiden biri günlerce yemek yemiyor. Beslenme yetersizliği hızla artıyor; 90 bin kadın ve çocuk acil tedaviye ihtiyaç duyuyor” denildi.