İtalya'da neofaşistler, Mussolini'nin Roma'ya Yürüyüşü'nün 100. yıldönümünü kutladı

Radikal sağcıların Mussolini posterini ilk başta ters asması da dikkat çekti

Radikal sağcıların eylemleri, Meloni'nin başbakan seçilmesiyle faşizm tartışmalarının yeniden gündeme geldiği bir dönemde yaşandı (Repubblica)
Radikal sağcıların eylemleri, Meloni'nin başbakan seçilmesiyle faşizm tartışmalarının yeniden gündeme geldiği bir dönemde yaşandı (Repubblica)
TT

İtalya'da neofaşistler, Mussolini'nin Roma'ya Yürüyüşü'nün 100. yıldönümünü kutladı

Radikal sağcıların eylemleri, Meloni'nin başbakan seçilmesiyle faşizm tartışmalarının yeniden gündeme geldiği bir dönemde yaşandı (Repubblica)
Radikal sağcıların eylemleri, Meloni'nin başbakan seçilmesiyle faşizm tartışmalarının yeniden gündeme geldiği bir dönemde yaşandı (Repubblica)

İtalya'da neofaşistler, Benito Mussolini'nin Roma'ya Yürüyüşü'nün 100. yıldönümünü kutlamak için başkentte eylem düzenledi.
Perşembe günü Ulusal Hareket (Movimento Nazionale) adlı radikal sağcı grubun üyeleri, antik Roma dönemine ait ünlü Kolezyum'a giden yolda yer alan Annibaldi Köprüsü'nde "100 yıl geçti, yürüyüş devam ediyor" yazılı bir pankart açtı.
Pankartta Mussolini'nin asker kıyafetleriyle göründüğü bir portresi de vardı.
Radikal sağcılar daha sonra "28-X-2022 / Nasıl sonlanacağını biliyoruz" yazan başka bir pankart daha açtı. Eylemciler, pankartta Mussolini'nin Roma'ya düzenlediği yürüyüşün ardından İtalya'da faşist rejimi ilan etmesine gönderme yaptı.
Ulusal Hareket, radikal sağcı sendikacı ve siyasetçi Giustino D'Uva tarafından iki yıl önce kurulmuştu. D'Uva, 2019'daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Puglia bölgesinden aday olarak yarışmış fakat başarılı olamamıştı.

D'Uva, Facebook'tan yaptığı paylaşımda "Patria Socialista'ya selam olsun" diyerek pankartın görüntülerini de paylaştı. Patria Socialista (Sosyalist Yurt), ülkede aktif olan radikal solcu ve antifaşist bir grup.
Öte yandan radikal sağcıların, Mussolini posterini ilk başta ters asması da dikkat çekti.
Roma Belediye Başkanı Robert Gualtieri ise pankartın derhal indirilmesi talimatı verdiğini belirterek, "Roma daima antifaşistti ve öyle kalacak" ifadelerini kullandı.

Faşizm karşıtları da eylem yapacak
Öte yandan antifaşist gruplar da yürüyüş düzenleyecek. İtalyan Partizanların Ulusal Birliği (ANPI) üyelerinin, Mussolini'nin doğum yeri olan Forli-Cesena vilayetine bağlı Predappio kasabasında bugün yerel saatle 14.30'da bir araya gelmesi planlanıyor. 

ANPI'nın lideri Gianfranco Pagliarulo, geçen ay seçimleri kazanan radikal sağcı Giorgia Meloni ve İtalya'nın Kardeşleri (Fdl) ittifakının, ülkedeki neofaşist hareketlerin güçlenmesine neden olabileceğine dikkat çekti.
Pagliarulo, "Roma'ya Yürüyüş faşist İtalya'nın kuruluş mitidir. Bu, bizim için İtalya'yı en başta korkunç II. Dünya Savaşı olmak üzere birçok çatışmaya götüren, olumsuz bir mit" dedi.
Ülkenin ilk kadın başbakanı olan Meloni, salı günü yaptığı açıklamada "faşizm de dahil demokratik olmayan rejimlere asla sempati veya yakınlık hissetmediğini" söylemişti.

Mussolini'nin Roma'ya Yürüyüşü
Mussolini, "Kara Gömlekliler" olarak da bilinen silahlı faşist paramiliterlerle 21 Ekim 1922'de Napoli'den Roma'ya yürümüş, iki gün sonra da dönemin İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele, kendisini başbakan olarak atamıştı.
"Roma'ya Yürüyüş" adıyla anılan bu gösterinin ardından dönemin Başbakanı Luigi Facta'nın yerine geçen Mussolini ve lideri olduğu Ulusal Faşist Parti, muhalifleri hızla devre dışı bırakıp grevleri yasaklayarak ülkede dikta rejimini başlatmıştı.
Ayrıca 1938'de Yahudi düşmanı kanunları yürülüğe koyan Mussolini rejimi binlerce Yahudiyi toplama kamplarında öldürmüştü.
II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nın tarafında yer alan Mussolini'nin liderliğine duyulan güven, 1943'te yaşanan kayıplar ve Müttefik kuvvetlerin Sicilya'yı işgaliyle zayıflamıştı.
25 Temmuz 1943'te Büyük Faşizm Konseyi'nde güvensizlik oyu alan Mussolini, Kral III. Vittorio Emanuele tarafından görevden alınmış ve hapse atılmıştı.
Ülkesini 21 yıl yöneten eski diktatör, II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945'te metresi Clara Petacci'yle birlikte İsviçre'ye kaçmaya çalışmış fakat komünist partizanlar tarafından yakalanmıştı. Komünistler, 28 Nisan 1945'te Mussolini ve Petacci'yi kurşuna dizerek öldürmüştü.
Independent Türkçe, Guardian, Repubblica, Ansa, Morningstar Online



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.