Ruh çağırma seansında kendi kendine hareket eden fincanların üç bilimsel açıklaması

Bazıları ruh çağırma tahtalarını özellikle Cadılar Bayramı'nda eğlenceli bir faaliyet olarak görüyor

Ouija tahtaları ilk kez 1890'da ortaya çıktı (Pixabay)
Ouija tahtaları ilk kez 1890'da ortaya çıktı (Pixabay)
TT

Ruh çağırma seansında kendi kendine hareket eden fincanların üç bilimsel açıklaması

Ouija tahtaları ilk kez 1890'da ortaya çıktı (Pixabay)
Ouija tahtaları ilk kez 1890'da ortaya çıktı (Pixabay)

Bazıları ruh çağırma tahtalarını özellikle Cadılar Bayramı'nda eğlenceli bir oyun olarak görüyor, bazılarıysa gerçekten hayaletleri çekebildiğini savunuyor.
Bu kişiler paranormal deneyimler yaşadıklarını söylerken, bilim insanları iddiaları kesin bir dille reddediyor.
Ouija tahtası ve cadı tahtası diye de bilinen bu nesneler, genellikle üzerinde alfabenin sıralandığı yatay bir zeminden oluşuyor. Faaliyete katılan kişiler ufak bir fincanın üzerine parmaklarını koyarak fincanın hareket etmesini ve harflerin üzerine gelmesini bekliyor. Böylelikle çağrılan ruhun iletişim kurduğuna inanılıyor.
Bu noktada akla şu soru geliyor: Cadı tahtalarının işe yaradığına inanan kişiler gerçekten paranormal deneyimler mi yoksa psikolojik deneyimler mi yaşıyor?
Birleşik Krallık'taki Sheffield Hallam Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde kıdemli öğretim üyesi Megan Kenny'ye göre bu esrarengiz deneyimlerin üç bilimsel açıklaması var.

1. İdeomotor etki
Kenny, The Conversation'da kaleme aldığı yazıda, ilk faktörün "ideamotor etkisi" olduğunu belirtiyor. İdeo (fikir) ve motor(kas faaliyeti) kelimelerinin birleşiminden oluşan bu kavram, zihindeki bir düşünce veya hayalin kaslarda bilinçsiz ve istemdışı hareketler yaratması anlamına geliyor.
Akademisten, "Bu, bilinçaltı hareketi diye de adlandırılır" diyor:
"Örneğin bir Ouija tahtası kullanırken, kişi bilinçaltının etkisiyle fincanı hareket ettirebilir ve yalnızca kendisinin bilebileceği şeyleri heceleyebilir. Çevrelerindekiler de kendi bilinçaltı hareketleriyle duruma katkıda bulunabilir. Bu da fincanın neden kendi kendine hareket ediyor gibi göründüğünü açıklayabilir."

2. Etkenlik duygusunun yara alması
Kenny'ye göre ideomotor etkiyle de bağlantılı olan başka bir açıklama, bireylerin etkenlik duygusuyla ilgili. Bu duygu, insanların dışarıdaki olaylar ve nesneler üzerinde etkisi olacak eylemleri kontrol etme yeteneğini ifade ediyor. Akademisyen, "Örneğin, bir masayı kaldırmaya karar verdiğinizde o masa hareket eder ve bu sizin etkenlik duygunuzdur" diyor:
"Tahminimiz sonuçla uyumlu olduğunda (masayı kaldırırsanız masa hareket edecektir), o eylemden sorumlu olduğumuzu hissederiz."
Öte yandan Ouija tahtalarıyla ilgili deneyler, insanlık etkenlik duygusunun bu faaliyet boyunca manipüle edilebileceğini gösteriyor. Kenny'ye göre bilinçdışı hareketler sonucunda fincanın hareket etmesi, aslında bireylerin beklentileriyle ters bir durum oluşturuyor ve bu da etkenlik duygusunu azaltıyor:
"Gerçek sonucun, bizim tahminlerimizle uyuşmadığını hissedersek, etkenlik duygumuz azalır. Bir ruh çağırma seansını düşünelim. Bu durumda hareketin dışarıdan bir kaynaktan (ruh gibi) geldiğini düşünmemiz mümkün."

3. Duygusal bulaşma
Dikkate alınması gereken üçüncü faktör de duygusal bulaşma. "Şok edici, son derece duygusal olayların, onlara tanıklık edenleri etkisi altına alabileceğini biliyoruz" diyen Kenny, 17. yüzyılda Avrupa'da kurulan cadı mahkemelerinde duygusal faktörün etkili olduğunu düşünüyor:
"Bu yüzden bir Ouija tahtası kullanırken ortamın heyecanı, etrafımızdakilerle empati kurmamızı kolaylaştırabilir. Onların korku ve endişelerini anlarız. Bu da fincanın kendi kendine hareket ettiğini düşünmemizi daha olası hale getirebilir."
Independent Türkçe, The Conversation, Science Alert
 



Dünyadaki yaşamın uzay kökenli olabileceğine dair yeni kanıtlar bulundu

(NASA)
(NASA)
TT

Dünyadaki yaşamın uzay kökenli olabileceğine dair yeni kanıtlar bulundu

(NASA)
(NASA)

Andrew Griffin 

Bilim insanları, Dünya'daki yaşamın tohumlarının uzaydan gelmiş ve evrenin geri kalanına yayılmış olabileceğini söylüyor.

Büyük bir atılıma imza atan araştırmacılar, bir "protostar"ın (önyıldız) etrafındaki diskte karmaşık organik moleküller buldu. Bu moleküller, yaşamın yapıtaşlarının öncüleri olarak görülüyor. Sonrasında bunlar şekerler ve aminoasitler haline gelip birleşerek bizi çevreleyen karmaşık flora ve faunaya dönüşüyor.

Araştırmacılar daha önce başka yerlerde de bu tür karmaşık organik moleküller bulmuştu. Ancak yeni bulgular gizemli bir eksik bağlantıyı tamamlıyor ki bu da yaşamın bilinenden daha bereketli olduğunu öne sürebilir.

Soğuk protostar, bir toz ve gaz diskiyle çevrili genç bir yıldız haline gelirken yoğun radyasyon ve gazın dışarı fırlamasını içeren şiddetli bir süreç yaşanır. Araştırmacılar, bu sürecin yoğun doğasının bir yıldızın etrafında bulunan kimyasal bileşikleri "sıfırlamasından" endişe ediyordu zira bu da bu bileşiklerin aynı zamanda gezegenleri oluşturan disklerde oluşmaları gerektiği anlamına gelir.

Ancak yeni bulgular, karmaşık moleküllerin bu süreç boyunca etrafta kalabileceğini, yani sonrasında oluşacak disklere miras bırakılabileceğini gösteriyor.

Bulgular, The Astrophysical Journal Letters adlı bilimsel dergide yayımlanan "V883 Ori'nin ön gezegen diskinde derin Kompleks Organik Molekül arayışı" başlıklı yeni bir makalede bildirildi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/space