33. yıl dönümünde Taif Anlaşması’na güçlü bağlılık

Taif Anlaşması’nın uygulanması çağrıları yapılırken Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari, anlaşmaya olan bağlılığın, Suudi Arabistan'ın Lübnan'ın güvenliği ve birliğine olan ilgisini yansıttığını söyledi

Dün Beyrut’ta UNESCO binasında yapılan Taif Anlaşması’nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’ndan bir kare (Şarku’l Avsat)
Dün Beyrut’ta UNESCO binasında yapılan Taif Anlaşması’nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’ndan bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

33. yıl dönümünde Taif Anlaşması’na güçlü bağlılık

Dün Beyrut’ta UNESCO binasında yapılan Taif Anlaşması’nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’ndan bir kare (Şarku’l Avsat)
Dün Beyrut’ta UNESCO binasında yapılan Taif Anlaşması’nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’ndan bir kare (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçiliği tarafından Taif Anlaşması'nın imzalanmasının 33. yıldönümünde Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bulunan UNESCO binasında dün, ‘Taif Anlaşması'nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’ düzenlendi. Konferans, 1989 yılında imzalanan anlaşmaya bağlı kalınması konusunda Lübnan içinde bir uzlaşının sağlanmasına izin verirken bir arada yaşama ve Lübnan'ın Arap kimliğinin korunması formülünü yeniden oluşturdu. Konferans ayrıca, ülkenin içinden geçtiği siyasi krizlerin gölgesinde anlaşmadaki hükümlerin uygulanmasının tamamlanmasına ilişkin talepleri artırdı.
Ülkede son olarak cumhurbaşkanlığı koltuğunun boş kalması ve son parlamento seçimlerinden sonra yeni bir hükümet kurulamaması gibi kısa süre önce ülkede yaşanan siyasi gelişmelerden ötürü konferansın büyük siyasi faydaları da söz konusuydu. Bu faydalar arasında, yeni cumhurbaşkanının seçilmesinden sorunun çözümüne kadar çeşitli alanlarda yapılan çağrılar yer aldı.
Taif Anlaşması'nın imzalanmasının 33. yıl dönümünde Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçiliği tarafından düzenlenen konferansın etkinlikleri, siyasetçilerden, diplomatlardan ve din adamlarından geniş bir katılımla cumartesi sabahı Beyrut'taki UNESCO binasında başladı. Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari, konferans sırasında, Taif Anlaşması'nın 33. Yıldönümü Ulusal Konferansı’nın Suudi Arabistan'ın, Lübnan'ın çıkarlarını, güvenliğini, birliğini, istikrarını ve egemenliğini koruma konusundaki öncü rolünü yansıttığını vurguladı.
Büyükelçi Buhari, “Lübnanlı liderlerin bilgeliğine ve istikrar içinde yaşamak isteyen halkın isteklerine güveniyoruz. Bir arada yaşama ve Lübnan'ın Arap kimliğinin korunması formülünü somutlaştırmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.  Büyükelçi Buhari, Fransa'nın kendilerine Taif Anlaşması'nı değiştirme niyeti ya da bu yönde bir önerisi olmadığına dair güvence verdiğini de sözlerine ekledi.
Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Taif Anlaşması'nın bundan 33 yıl önce Lübnan'daki iç savaşın sona ermesi noktasında büyük bir önem taşıdığını, Suudi Arabistan'ın Lübnan'ı yalnız bırakmadığını ve her zaman yanında olduğunu vurguladı. Mikati, konferansa katıldığı sırada gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu günün çok önemli bir simgeselliği var. Konferans, Suudi Arabistan'ın Lübnan'ı yalnız bırakmadığını bir kez daha teyit ediyor. Konferansa olan bu büyük katılım Lübnan için halen en uygun anlaşma olan Taif Anlaşması'nın bir teyidi anlamına geliyor” şeklinde konuştu.


Büyükelçi Buhari’nin Başbakan Mikati ve Lübnan Müftüsü Derian yan yana geldiği bir kare (Şarku’l Avsat)

Lübnan Başbakanı, kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta, “Hükümette görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Anayasa ve yasaların öngördüğü şekilde, dürüstlük, sorumluluk ve vatanseverlik duygusuyla çalışacağız. Hiçbir bakanın bu milli görevde başarısız olacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
Taif Anlaşması’nın hazırlanmasında yer alan Cezayirli siyasetçi ve diplomat Lahdar İbrahim, ‘Taif Anlaşması'nın ilk hedefinin Lübnan'daki iç savaşı sona erdirmek olduğunu’ vurguladı. İbrahim, 33 yıl önce Taif Anlaşması’nın tamamlanmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.
Lübnan'ı harabeye çeviren iç savaştan sonra ülkenin korunmasına katkıda bulunan Taif Anlaşması'nın önemini anlatan İbrahim,  anlaşmanın Suudi Arabistan ve Arap ülkelerinin çabalarıyla ve Lübnanlılar arasında barışı tesis etmeyi amaçlayan bir mutabakat çerçevesinde imzalandığına dikkati çekti.
Öte yandan eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, bu tecrübeden alınacak derslerin, Lübnan'ın istikrarının, sürdürülebilir dengeye dayandığını gösterdiğini belirtti. Sinyora, “Mezhepçi ve partizan bir çözüm olamaz. Lübnan ya herkes tarafından kurulur ya da asla kurulamaz. Ya herkes ya hiç. Tek çözüm bu” diye konuştu.
Sinyora, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İyi niyet, bir girişimin ya da bir çözümün üzerine inşa edilmeli. Bugün en önemli mesele, Taif Anlaşması'na inanan, anlaşmanın yeniden uygulanmasını destekleyen ve anlaşma hükümlerinin doğru bir şekilde uygulanmasına özen gösteren bir cumhurbaşkanının seçilmesidir.”
İlerici Sosyalist Partisi (İSP) Lideri Velid Canbolat ise Taif Anlaşması’nda bir değişikliği ya da bir diyalog başlatılmasını masaya yatırmadan önce Taif Anlaşması’nın imzalandığı dönemde olduğu gibi siyasi mezhepçiliği ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Dürzi lider Canbolat, “Siyasi mezhepçiliğin, Kemal Canbolat'ın (eski Lübnan Başbakanı) geçmişteki talebinin ve Lübnan ulusal hareketinin onlarca yıl önce kaldırılmasından korktuğumuzu ya da bundan kaçtığımızı kim söyleyebilir? Kemal Canbolat’ın varisi olarak siyasi mezhepçiliğin kaldırılmasına karşı olduğumuzu kim söyleyebilir? Taif Anlaşması’nda niteliksel ve niceliksel bir değişiklik için Lübnan'da bir komite oluşturun lütfen” ifadelerini kullandı.
Taif Anlaşması’nda belirtilen diğer reformlara devam edilmesi gerektiğini vurgulayan Canbolat, dikkatleri cumhurbaşkanı seçiminden saptırmayı amaçlayan mezhepçi gerilimlerden uzak ve sakin bir şekilde anlaşmanın adem-i merkeziyet ve diğerleri gibi hükümlerinin uygulanmadığının tartışılmasında bir sakınca olmadığını da sözlerine ekledi.
Canbolat, “Şu an ki asıl büyük savaş, cumhurbaşkanlığının anayasal ve siyasi yetkileri üzerinde değil, cumhurbaşkanını seçip daha sonra ülkeyi ekonomik ve finansal açıdan kurtaracak gerekli reformları başlatacak güvenilir bir hükümet kurulmasında. Ama bir cumhurbaşkanı seçmediğimiz sürece tüm bunların hiç bir anlamı yok” şeklinde konuştu.
Konferansta Lübnan Maruni Patriği Mar Beşara Butrus er-Rai’yi temsil eden Maruni Başpiskoposu Boulos Matar, konferans sırasında, Taif Anlaşması’nda Hıristiyanların ve Müslümanların tek millet olduğunu vurguladı. Başpiskopos Matar, “Biz Lübnan'da vatanseverlik, Araplık ve insanlık olarak kardeşiz. Lübnanlılardan aralarındaki anlaşmazlıkları kardeşlik çatısı altına çözmelerini istiyoruz” dedi.
Siyasi sistemin durmaması gereken bir diyalog içinde değişebileceğinden Taif Anlaşması’nın yeniden uygulanmasının Lübnan için bir fırsat olduğunu düşünen Başpiskopos Matar, diyalog, sevgi ve kardeşliğin yayılmasının görevleri arasında olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Koordinatörü Joanna Wronecka açıklamasında, “Tarihi Taif Anlaşması'nı Lübnan'ın istikrarını garanti edecek şekilde uygulamak için acele edilmeli. Anlaşma, reformların benimsenmesi, uygulanması ve ulusal aidiyetin kurulması yoluyla Lübnanlıların isteklerini karşılayan yeni bir siyasi sistem kurdu” diye konuştu.
Marada Hareketi Partisi Başkanı Süleyman Franci, konferansın oturum aralarında gazetecilerle yaptığı bir sohbette, “Hayatımız boyunca Taif çerçevesindeydik. Dışına hiç çıkmadık. Onun bir parçasıyız. Daveti kabul ettik, ne cumhurbaşkanlığı için ne de başka bir konu için değil, ulusal bir etkinlik olduğu için geldik” ifadelerini kullandı. Franci, kendisi gibi müttefiklerinin de Taif Anlaşması’nı desteklediğini vurguladı.

Konferansın ikinci oturumu
Eski Başbakan Yardımcısı Gassan Hasbani ise konferansın ikinci oturumunda, “Taif Anlaşması’nda metnin ve hükümlerinin temel alındığı hedeflere baktığımızda bunların Suudi Arabistan himayesinde, uluslararası garantilerle ve BM güvencesiyle anayasada yer alan Lübnan’ın bekasının, toprak bütünlüğünün, kimliğinin ve halkının korunmasına ve devletin egemenliğinin tüm topraklarına yayılmasına dayandığını görürüz. Eğer Lübnan Anayasası’nın uygulamasına bakacak olursak, Lübnan'daki durumu yönlendiren iç ve dış güçlere ya da bu güçlerin niyetlerine rağmen Anayasamızın geçerli olduğuna ve uygulanması gerektiğine şüphe yok” yorumunda bulundu.
Taif Anlaşması’nın çeşitli aşamalarında aksama ve gecikmeler yaşandığını, ancak anlaşmanın uygulanmasına izin verilmesi gerektiğini söyleyen Hasbani, “Herhangi bir metin, o metni hazırlayan taraflarca iyi niyetle, en iyi şekilde ve eksiksiz olarak uygulanmadığı sürece boşlukları ve sorunları tespit etmek neredeyse imkansızdır” dedi. Anlaşma çerçevesinde kalmanın önemli olduğunu vurgulayan Hasbani, “Bugün, demokratik bir cumhuriyet olarak Anayasa’nın uygulanmasını sağlamak için çok önemli bir fırsat yakaladık.  Parlamento bunu uygulamak için gerekli adımları atmalı” ifadelerini kullandı.
Lübnanlı eski milletvekili Boutros Harb, yaptığı değerlendirmede, “Bugün Taif'i eleştirmek kolay, ama o dönemde Lübnan'ın yaşadığı katliamlar ve patlamaların neden olduğu acılar hiç kolay değildi” dedi.
Lübnan Meclis üyesi Edmon Rizk ise yaptığı açıklamada, “Anlaşmanın özünün özgür bir sistemde medeni bir ortaklık olduğuna şahit oluyoruz. Dinde olduğu gibi vatanseverlikte de zorlama yoktur” değerlendirmesinde bulundu.
Eski milletvekili ve Bakan Talal el-Merhebi, bir senato kurulması ve siyasi mezhepçiliğin kaldırılması çağrısında bulundu.  Merhebi, Taif Anlaşması'na ve Lübnan'a karşılıksız olarak hamilik eden ve sadece istikrarı sağlamaya çalışan Suudi Arabistan'a teşekkür etti.



Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.


Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

Sudanlı güçler savaşı sona erdirmek için “İlkeler Bildirgesi” imzaladı

Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)
Sudanlı güçlerin Nairobi'deki toplantısından bir kare (Şarku’l Avsat)

Sudan'daki Sumud İttifakı’nın siyasi ve sivil güçleri, Sudan'daki savaşı sona erdirmek ve İslamcıların rejimini siyaset sahnesinden kalıcı olarak silmek için dün Kenya'nın başkenti Nairobi'de Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM/A) ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile ortak bir ‘İlkeler Bildirgesi’ imzaladı. Savaşa karşı çıkan Sudanlı tarafların çoğunluğunu bir araya getiren bu ilk yakınlaşma aylar süren istişarelerin ve görüşmelerin ardından gerçekleşti.

Savaşın derhal sona erdirilmesinin ‘ulusal öncelik olduğu’ vurgulanan bildirgede, savaşan taraflar olan Sudan ordusuna ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) geçtiğimiz ağustos ayında Uluslararası Dörtlü (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) tarafından önerilen yol haritasına uymaları için daha fazla baskı uygulanmasının önemine işaret edildi.

İlkeler Bildirgesi’nde savaşan taraflara önerilen üç aylık insani ateşkesin hızla uygulanması, koşulsuz olarak derhal ateşkesin sağlanması ve bunun kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi için çalışılması çağrısı yer aldı.