İsrail, Netanyahu hükümetindeki aşırılıkçılığa karşı Amerikan tutumu karşısında şaşkın!

Binyamin Netanyahu (Reuters)
Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Netanyahu hükümetindeki aşırılıkçılığa karşı Amerikan tutumu karşısında şaşkın!

Binyamin Netanyahu (Reuters)
Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail'deki güvenlik ve yargı makamları, Binyamin Netanyahu'nun kuracağı yeni hükümette güvenlik ve yargı makamlarına aşırı sağcı isimlerin atanmasına karşı uyarılarda bulundu. ABD’de Netanyahu'nun kuracağı yeni hükümette güvenlik ve yargı makamlarına aşırı sağcı isimlerin atanmasına karşı Tel Aviv'deki siyasi sahne, bu atamayla ilgili Amerikan tutumunun ciddiyeti karşısında şok olmuş durumda. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, İç Güvenlik Bakanı olarak atanacak Itamar Ben Gvir'in hükümete katılımını ‘iğrenç’ olarak nitelendirdi.
Price, "Kahane'nin mirasının kullanımından ve şiddet yanlısı aşırı sağ eylemcilerin söylemlerinden endişe duyuyoruz. Bu nedenle ABD, Kahane örgütünü hala terör örgütü olarak kabul ediyor” dedi.
ABD yönetimi, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Başbakan seçilen Netanyahu ve diğer siyasiler de dahil olmak üzere Tel Aviv'deki yetkililere açık mesajlar gönderdi. Beyaz Saray, Filistinlilere ve Araplara karşı etnik ve ırkçı temelde düşmanca görüşler duyan aşırı sağcıların, İbrani devletinde liderlik ve karar alma konumunda bulunmasının, kendi itibarını büyük ölçüde zedeleyeceğini ve dostlarına zarar vereceğini söylediler. Yetkililer, yaşananlar neticesinde İsrail hükümeti ile ABD arasındaki ilişkilerin etkileneceğini ifade etti. İlk başta Netanyahu, İsrail siyasetine herhangi bir dış müdahaleye boyun eğmeyeceğini söylese de daha sonra sessiz kalmayı ve Amerikan açıklamalarına cevap vermemeyi tercih etti.
Kendisine yakın isimlerin bildirdiğine göre Netanyahu, aşırılık yanlıları Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir'i savunma ve iç güvenlik bakanlıklarına atamaktan kaçınmaya çalışıyor.
Ben Gvir, değiştiğini ve daha ılımlı hale geldiğini iddia ederek kendisine yapılan saldırıyı geçiştirmeye çalıştı. Geçmişte Batı Kudüs kentinde düzenlenen, ırkçı Arap karşıtı tezahüratlara sahne olan ve Filistin bayrağının yakıldığı Kahane'nin ölümünün 32. yıl dönümü anma törenine katılan Ben Gvir, Kahane tarafından yetiştirildiği bazı şeylere artık inanmadığını açıkladı.
Itamar Ben Gvir, “Bugün Haham Kahane'nin hareketinin bir üyesi olmadığım kimse için bir sır değil ve tüm Arapların sınır dışı edilmesini desteklemiyorum. Umm el-Fehm, Nasıra ve Negev sakinlerinin eşit haklara sahip olması gerektiğine inanıyorum. Sadece vandalların sınır dışı edilmesini istiyorum” dedi.
Savunma Bakanlığını devralmakta ısrar eden Ben Gvir'in ortağı Smotrich, pozisyonlarında herhangi bir değişiklik yapmayı reddetti. Savunma Bakanlığı'ndaki politikasının kendisinden öncekiler ile arasındaki farkı açıkça göstereceğini söyleyen Smotrich, Filistinlilere karşı katı bir politika izleyeceğini vurguladı.
Bir dizi eski general, yargıç, politikacı ve farklı çıkarlara sahip uzmanlar Netanyahu hükümetine karşı uyarılarda bulundu. Askerler Smotrich ve Ben Gvir'in, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te ve belki de İsrail'in Arap vatandaşları arasında geniş bir güvenlik patlamasına yol açmasını bekliyor. Smotrich ve Ben Gvir sık sık ırksal üstünlük, aşırı gaddarlık ve kışkırtıcı ırkçı açıklamalara sahip.
Generallerden biri İsrail Ordusu Radyosuna verdiği röportajda, “Batı Şeria'daki Filistinli aşırılık yanlıları durumu patlatmaya hazırlanıyor. Bir sonraki hükümetin İsrail tarihindeki en aşırı hükümet olacağını biliyorlar. Bir demir yumruk indirmeyi deneyecekler. Bu nedenle meseleleri önceden görmek ve silahlı operasyonlarla karşılık vermek istiyorlar” dedi.
Haaretz gazetesi dün (Cuma), Netanyahu'nun iki olasılığı olduğunu aktardı. Birincisi, ABD ile ilişkilerde bir krize yol açmamak için Smotrich'i Savunma Bakanı olarak atamaktan kaçınmak; ikincisi, meseleleri kontrol altına alacağına dair sakinleştirici mesajlar vermek.
Hükümetteki önemli isimlerin başta Smotrich ve Ben Gvir olmak üzere diğer bazı kişilerin varlığının Likud üyelerini kızdırması dikkat çekiyor. Likud partililerin birçoğu bu durumdan memnuniyetsizliğini dile getirdi. Bu nedenle Netanyahu, farklılıkların hüküm sürmesine izin vermemek için hükümetinin oluşumunu hızlandırmaya ve artık siyasi ve kişisel gündemini uygulamamaya karar verdi.
Likud partili biri yaptığı basın açıklamasında, “Acele edilmez ve söz konusu isimlerin bakanlıktaki koltuklarının askıya alınmasına karar verilmezse, Netanyahu'ya en yakın kişiler onun başını yiyecek. Gerçekten muzaffer olduklarını ve Ben Gvir'in çalışanları olmadıklarını hissetmek istiyorlar” dedi.



Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)

PKK’nın feshedildiğini ve silah bıraktığını açıklayan kurucu lider Abdullah Öcalan, Türkiye tarihine ‘barış elçisi’ olarak adını yazdırdı.

27 Şubat'ta yüz binlerce Kürt Türkiye'nin güney ve doğusundaki şehirlerde, Suriye'nin kuzeydoğusunda binlerce Kürt  sokaklara dökülerek Öcalan'ın PKK'ya yaptığı dağılma ve silah bırakma çağrısına destek verdi.

76 yaşındaki Öcalan, 26 yıldır Türkiye'nin batısındaki Marmara Denizi'nin güneyinde, İstanbul'a 51 kilometre uzaklıkta Bursa iline bağlı İmralı Adası’ndaki izole bir cezaevinde tek başına tutulmasına rağmen, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümü konusunda halen ‘anahtar’ ve ‘gerekli adam’ olarak görülüyor.

hyuı
Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve dağılma çağrısını duyururken çekilen son fotoğrafı (EPA)

4 Nisan 1949'da Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Öcalan’ın fikirleri, 1970'lerde solcular ve sağcılar arasında yaşanan şiddetli sokak çatışmalarıyla şekillendi.

Kürtlerin ‘kahraman’ olarak gördüğü Öcalan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ayrıldıktan sonra bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için mücadele etmeye yemin ederek Türk solundan ayrıldı ve 28 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde PKK’yı kurdu.

1984'ten bu yana Suriye'de on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyana liderlik etti (kurbanların sayısına ilişkin tahminler 15 bin ila 40 bin arasında değişmekte). Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor.

zxcdfgt
Öcalan'ın 1999'da Kenya'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilişi sırasında çekilmiş fotoğrafı (Arşiv - Türk medyası)

Türkiye'nin 1998'de Öcalan yüzünden Suriye'yi savaşla tehdit etmesinin ardından Şam, savaşın patlak vermesini önlemek için Mısır ve İran'ın araya girmesiyle Öcalan'ı sınır dışı etmek zorunda kaldı ve bunun sonucunda Türkiye'ye, güvenliğine yönelik bir tehdit oluşması halinde PKK üyelerini kovalamak için Suriye topraklarına 5 kilometre mesafeye kadar girme hakkı veren Adana Anlaşması imzalandı.

Öcalan, 15 Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp Türk özel kuvvetlerinin koruması altında Ankara'ya getirilmeden önce Rusya'ya, ardından İtalya ve Yunanistan'a sığınmıştı. 29 Haziran 1999'da terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan idama mahkûm edildi.

Türkiye'nin 2004 yılında AB'ye katılım müzakereleri çerçevesinde idam cezasını kaldırması üzerine cezası infaz edilmedi ve İmralı Cezaevi’ndeki bir hücrede tek başına tutulmak üzere şartlı tahliye imkânı olmaksızın müebbet hapis cezasına çevrildi.

xsdfgrt
Öcalan, 1992 (AFP)

Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısı, 2000'li yılların başında ve 2013'te başarısızlıkla sonuçlanan iki girişimin ardından üçüncü ateşkes çağrısıydı. Müzakerelerde varılan mutabakatın reddedilmesi ve Türkiye'de Kürt sorunu olmadığı iddia edilmesiyle çatışmaların tetiklemesiyle ikinci çağrı da çöktü. Ancak Erdoğan'ın AK Parti'nin büyük gerilemeler yaşadığı bir seçim dönemine denk gelen önceki tutumuna rağmen, bizzat Öcalan, Kürtler ve Türkler arasında kardeşliği sağlamak ve topluma barış getirmek umuduyla yeni bir barış çağrısıyla, PKK'nın feshedilmesi ve silahsızlandırılması arzusuyla geri döndü... Ancak bu yeni çağrının Türkiye'de ve bölgede Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirip getirmeyeceğini ya da siyaset koridorlarında ve seçim taktiklerinde kaybolup gitmeyeceğini kimse bilmiyor.