Lübnan Cumburbaşkanlığı seçimi Lübnan Kuvvetleri ve Ketaib’i yakınlaştırdı

Lübnan Kuvvetleri Partisi Genel Başkanı Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi Genel Başkanı Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Lübnan Cumburbaşkanlığı seçimi Lübnan Kuvvetleri ve Ketaib’i yakınlaştırdı

Lübnan Kuvvetleri Partisi Genel Başkanı Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi Genel Başkanı Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Samir Caca başkanlığındaki Lübnan Kuvvetleri Partisi (LKP) ile Sami el-Cemayel liderliğindeki Ketaib Partisi arasında cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki fikir birliği, 2016 yılında Mişel Avn’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle sonuçlanan siyasi uzlaşıdan beri soğuk bir ilişkileri olan iki Maruni Hristiyan partinin arasını yumuşatmaya yardımcı oldu. 2016 yılındaki seçimlerin sonuçları LKP’nin karargâhı Mirab tarafından kabul görürken Ketaib’in kalesi es-Sayfi tarafından reddedilmişti.
Aslında iki partinin kökeni tek bir partiye yani Lübnan Ketaib Partisi’ne dayanmasına rağmen, aralarındaki ilişki o zamandan itibaren kötü bir hal haldı ve iç savaştan bu yana birlikte birçok siyasi ve saha savaşına giren liderler ve partililer arasında doğrudan ve keskin tartışmalara tanık oldu.
Geçen yazdan bu yana 8 Mart ve 14 Mart Cephelerinin cumhurbaşkanlığı dosyasındaki yaklaşımlarına ilişkin işaretlerin gelmesiyle birlikte bu ilişki düzelme sürecine girdi. Anayasanın yeni cumhurbaşkanın seçilmesi için verdiği sürenin başladığı eylül ayının başından beri muhalefet güçleri yani LKP, Ketaib ve (Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) ile birlikte bir dizi bağımsız milletvekili Bağımsızlık Hareketi'nin lideri milletvekili Mişel Muavvad’ı      desteklerken, (Şii) Hizbullah ve müttefikleri, kabul edilmesi gereken aday konusunda aralarında uzun süredir devam eden anlaşmazlıklar sebebiyle oturumlarda geçersiz oy kullanıyorlar.
Aralarında hiçbir uzlaşı olmadan ya da Caca ve Cemayel arasında bir görüşme yapılmadan LKP ve Ketaib’in cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşması dikkati çekiyor.
LKP’den Meclis’teki Güçlü Cumhuriyet Bloğu’nun üyesi Melhem Riyaşi konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Ketaib-LKP uzlaşmasına gerek yok. Görüş ayrılıkları normal ve haklı bir durumdur. Farklı alanlarda rekabete yol açar” ifadelerini kullandı. Şarku’l Avsat’a verdiği röportajında ‘milletvekilleri LKP Milletvekili George Advan ve Ketaib Milletvekili Selim es-Sayiğ’den oluşan sürdürülebilir nitelikteki bir iletişim komitesi olduğuna’ işaret etti.
Riyaşi “Üzerinde anlaşabileceğimiz birden fazla gündem maddesi var. Cumhurbaşkanlığı mücadelesine devam etmek için birlikte çalışıyoruz” dedi.
Öte yandan LKP ile koordinasyondan sorumlu Ketaib Milletvekili Selim es-Sayiğ, LKP ile aralarındaki ilişkiyi ‘devletin prestijini geri kazanma savaşındaki ortaklık ilişkisi’ olarak nitelendirdi. Şarku’l Avsat’a konuşan Sayiğ “Bugün iki tarafı bir araya getiren şey, konjonktürel bir siyasi süreçten ziyade Lübnan'ın kimliği, gidişatı ve oynaması gereken rolü hakkında somut bir boyut kazanan bir ilişkidir” dedi.
Hala LKP-Ketaib uzlaşısının ve Caca ile Cemayel arasında bir görüşme olmamasının sebebi hakkında Sayiğ “Şu anda ulusal bir olağanüstü durumun içindeyiz. Ani tehlike ve felaketin boyutu bizi kartlarımızı düzenlemek ve konumlandırmak için hızlı hareket etmeye itti. Lübnan'ın geleceği için tek bir vizyonumuz ve bir cumhurbaşkanının seçilmesi için siyasi olarak nasıl çalışılacağı konusunda ortak bir yaklaşımımız olduğu göz önüne alınırsa, uzlaşma kaçınılmaz. Hiç şüphe yok ki, LKP ile kurulan diyalog daha da derinleşerek geçmişin sorunlarını düzeltecek ve tüm meseleleri netleştirecektir. Bu, öncelikle güven atmosferinin yayılmasıyla yapılabilir” dedi.
Sayiğ “LKP ve diğer partilerle tek bir cumhurbaşkanı adayında -Mişel Muavvad- uzlaşılmasının önemi, şu mesajı taşımasından kaynaklanıyor: Ülkedeki dengeleri istikrara kavuşturabilir ve devletin prestijini yeniden kazanma sürecini başlatabiliriz. Bu da Lübnan'ın tüm dostlarına Lübnan’ı terk etmemeleri ve bırakmamaları için bir teşvik olur. Zira en nihayetinde amaç sadece bir cumhurbaşkanı çıkarmak değil, onun misyonuna ayak uydurmak ve kendisini seçmemizin nedeni olan hedeflere ulaşılmasını sağlamaktır” dedi.
Şarku’l Avsat’ın LKP-Ketaib ilişkisini takip eden uzmanlardan edindiği bilgilere göre ‘ilişkideki ilerlemenin yavaş yavaş olduğunu ve LKP ve Ketaib’in mevcut cumhurbaşkanlığı seçimini Lübnan’ın en nihayetinde ya bir kaos ülkesine ya da bir kanun devletine dönüşeceği kesinleşeceği için Taif Anlaşması’ndan beri belki de en önemli olaylardan biri olarak addetmesinden ötürü cumhurbaşkanlığı dosyası hakkında koordinasyonu sağlamaya odaklanıldığını’ düşünüyorlar. Bu kişiler ‘buna rağmen hem Caca hem de Cemayel’in hala muhalefete liderlik etme çabalarının ve hırslarının olduğunu ve bu yüzden iki taraf arasındaki ilişkilerin herhangi bir uzlaşı ve barışmaya şahit olmadığı göz önüne alınırsa, taraflar arasındaki işlerin her an başladığı noktaya dönme riskinin olduğunu’ söylüyorlar.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.