Burkina Faso, ordunun sivilleri hedef aldığı suçlamalarına yönelik soruşturma açtı

Burkina Faso, ordunun sivilleri hedef aldığı suçlamalarına yönelik soruşturma açtı
TT

Burkina Faso, ordunun sivilleri hedef aldığı suçlamalarına yönelik soruşturma açtı

Burkina Faso, ordunun sivilleri hedef aldığı suçlamalarına yönelik soruşturma açtı

Burkina Faso hükümeti önceki gün, sivillere yönelik ihlaller gerçekleştirildiği şüphesiyle orduya yöneltilen suçlamalar hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hükümete gönderilen bir muhtıraya göre olaylar, geçtiğimiz çarşamba gününe kadar uzanıyor. Suçlamalar, Burkina Faso’nun kuzeyindeki Djibo'dan yaklaşık on kilometre uzakta bulunan Huldi, Yati, Mina ve Dabur Bogoil köylerine top mermisi atmakla itham edilen bir askeri alayla ilgili. Hafta boyunca sosyal medyada dolaşan gönderilerde, olaylarda onlarca sivilin öldürüldüğü ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin bunların ‘kesin bir bilançosunu belirleyemediği’ ön plana çıkarıldı.
Burkina Faso Hükümet Sözcüsü Jean-Emmanuel Ouedraogo konuyla ilgili yaptığı açıklamada, terörle mücadele operasyonları sırasında insan hakları ihlalleri iddialarının savunma ve güvenlik güçlerini hedef aldığını belirterek ihlallerin faillerini ortaya çıkarmak ve cezalandırmak amacıyla derinlemesine soruşturmalar yürütüldüğünü söyledi. Ouedraogo ayrıca medya manipülasyonu ve dezenformasyon gerçekleştiren silahlı terörist gruplara atıfta bulundu.
Yerel ve uluslararası kamuoyunun, teröristlerin güvenlik güçlerini çarpıtmak amacıyla kurdukları bu hain tuzaklara düşmemesi çağrısında bulunan Sözcü, terörizme karşı savaşta insan haklarına saygı gösterilmesi istediğini bildirdi.
Burkina Faso, 2015 yılından bu yana binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve yaklaşık iki milyon kişinin kaçmaya zorlandığı terör saldırılarına tanıklık ediyor.
Ülkenin kuzeyindeki büyük Djibo şehri aylardır radikal yanlısı militanların kuşatması altında olması sebebiyle şiddetten en çok etkilenen bölgelerden biri. Ekim ayı sonunda bir askeri üsse yapılan saldırıda on asker öldü.
Burkina Faso ordusunun bu yıl iki darbe gerçekleştirmek için harekete geçmesi güvenlik durumunu kötüleştirdi. İlk darbe girişiminde, ocak ayının sonunda Paul-Henri Sandaogo Damiba liderliğindeki askeri cunta, cumhurbaşkanı seçilen Roch Marc Christian Kabore'u devirdi. Ülkedeki ikinci darbe ise eylül ayı sonunda Yüzbaşı İbrahim Traore Damiba'yı devirerek yönetime el koydu. 21 Ekim’de geçici cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan Traore, amacının ‘terörist orduları tarafından işgal edilen toprakları geri almak’ olduğunu bildirdi.
Burkina Faso ordusu, ekim ayı sonunda, ülkenin doğusundaki bir tedarik görevinden dönerken silahlı unsurların Burkina Faso'dan 15 asker ve silahlı gönüllüyü öldürdüğünü açıkladı. Ordudan yapılan açıklamada, Gorma ilçesinde düzenlenen saldırıda dört askerin yaralandığı, 11 askerin ise halen kayıp olduğu belirtildi.
Burkina Faso, 2015'ten beri bazıları el Kaide ve DEAŞ ile bağlantılı militanlarla savaşıyor. Geçtiğimiz ay artan şiddet, ordunun bu yıl ülkenin ikinci darbesinde hükümeti devirmelerine neden oldu. Kriz Burkina Faso'da iki milyon kişiyi yerinden ederken, Batı Afrika'nın Sahel bölgesinde binlerce insanın öldürülmesine sebep oldu.



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.