Libya Devlet Yüksek Konsey Başkanı Mişri: Dibeybe milis hükümetini güçlendiriyor

Mişri, başsavcıya sunduğu bir raporda, Dibeybe'yi devlet konseyinin toplanmasını engellemekle suçladı.

Danıştay Başkanlığı (Konsey Basın Ofisi)
Danıştay Başkanlığı (Konsey Basın Ofisi)
TT

Libya Devlet Yüksek Konsey Başkanı Mişri: Dibeybe milis hükümetini güçlendiriyor

Danıştay Başkanlığı (Konsey Basın Ofisi)
Danıştay Başkanlığı (Konsey Basın Ofisi)

Libya Devlet Yüksek Konsey Başkanı Halid el-Mişri, Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümetini (UBH), başkent Trablus'taki bir otelde karargahını kuşatmak ve üyelerinin resmi oturum düzenlemesini engellemekle suçladı. Oturum, yürütme yetkisini birleştirme ve egemen pozisyonlar için üye seçme mekanizmasını tartışmak için düzenlenmişti.
Dibeybe hükümetini “kontrolünü güç kullanarak dayatmak isteyen milis gücü” olarak nitelendiren Mişri, Dibeybe'yi "17 Şubat devriminin çocuklarına karşı meydan okumakla" suçlayarak, konsey karargahının kuşatılmasına ilişkin dün başsavcıya resmi bir rapor sunduğunu bildirdi.
Mişri, konseyin teknik ve lojistik önlemler nedeniyle son iki gün içinde oturumu düzenleyememesi üzerine, oturumu arka arkaya ikinci kez iptal etmek zorunda kaldı.
Devlet Yüksek Konseyi Başkanı, paylaştığı bir videoda, otel yönetiminin kendisine hükümetin oturumu düzenlemek için salonu kiralamama talimatı olduğunu bildirdiğini ve Dibeybe hükümetinin başkentteki tüm otellere kiralamayı engelleme emri verdiğini söyledi.  Mişri konuşmasında şu sözlere yer verdi: "Şubat Devrimi gençliği, Kaddafi rejimi karşısına alnı açık çıktı. Dibeybe, anayasayı koruma iddiasıyla bizi yıldırmaya çalışıyor, yürütmenin birleştirilmesinden söz edildiği için bizi engelliyor ve batı bölgesini tekeline almak istiyor. Yüksek bir egemen otoritenin görevlerini yerine getirmesini engellemeye çalışan bir başbakan görüyoruz ve bu, Şubat devriminden bu yana ilk kez oluyor. Dibeybe, aralarında onlarca doktora ve yüksek lisans sahibi bulunan devlet konseyinin kim olduğunu bilmiyor".
Mişri, Cumhuriyet Savcısına yaptığı açıklamada şunu belirtti: "Bu şikayeti Yüksek Konsey Başkanı sıfatıyla, konseyin toplantısını zorla engelleyen Dibeybe, Ulusal Güvenlik Danışmanı İbrahim Dibeybe ve İletişim ve Siyasi İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi hakkında sunuyorum".
Halid el-Mişri, Cumhuriyet Savcısından olayla ilgili soruşturma açmasını ve soruşturmalar tamamlanana kadar sanıkların seyahatlerinin yasaklanmasını talep etti.
Mişri, Dibeybe'yi "konseyin hükümetin geleceğini tartışmasını engellemek ve Devlet Konseyi'nin imajını bozmak için milyonlarca Libyalının parasını medya kanallarına harcamakla" suçlayarak şu sözlerle ithamda bulundu: "Teröre maruz kalmıyoruz. Kimse bizi engelleyemez, bir şey yapmaya da zorlayamaz. Bu hükümete karşı tavrımız net olacaktır, çünkü bu hükümet kendi fikrini zorla dayatmak isteyen bir milis hükümetidir”.
Mişri, istihbarat servislerine ve konsey karargahını kuşatan kuvveti geri çekilmeye zorlayan "caydırıcı kuvvete" teşekkür etti ve şunları söyledi: "Oturumlarımıza tam özgürlük ve şeffaflık içinde devam edeceğiz. Ülkemizi kurtarmak, kalıcı bir anayasa ve istikrarlı bir hükümete ulaşmak istiyoruz ve tüm Libyalılar ülkelerinin zenginliğinden faydalanma hakkına sahiptir ve Libya bir ailenin tekelinde değildir. Güvenlik birimlerine şikayette bulunacağız ve yurtiçi ve yurtdışındaki tüm taraflara ne olduğu hakkında bir muhtıra göndereceğiz. Geçmişte bizi bütçeler, prosedürler ve karargahlarda kısıtladığı için hükümet tarafından tacize uğradık. Bugün de Dibeybe'ye bağlı silahlı milisler Konsey üyelerinin oturumuna ev sahipliği yapacak olan toplantı odasına girmesini engelledi ve karargah önüne silahlı güçler yerleştirdi".
Konsey üyeleri, oturumun toplanmasını engelleyen güvenlik güçlerinin, gerekçenin Dibeybe'den gelen emirler olduğunu söylerken, görgü tanıkları, Dibeybe'ye bağlı askeri güçlerin Mahari'yi kuşattığını anlattı. Oteldeki güvenlik, konsey üyelerinin oturum salonuna girmesini engelledi.
Konsey Sözcüsü televizyonda yaptığı açıklamalarda şunları dile getirdi: "Bizim otele girişimizi engelleyen unsurlar konsey üyelerini güvence altına almak için müdahale etti. Güvenlik unsurları Devlet Konseyi karargahının kuşatılmasını reddetti. Onlar ve Dibeybe hükümetine bağlı olan 'Anayasa Koruma' gücü arasında bir anlaşmazlık ortaya çıktı".
Başkanlık Konseyi, Temsilciler Meclisi ve Dibeybe hükümeti bu gelişmeleri görmezden geldi. İçişleri Bakanı İmad Trabelsi bu gelişmeler yaşanırken diğer güvenlik makamlarıyla iş birliği içinde Trablus'u güvence altına alma çalışmalarını yürütüyordu.
Diğer yandan, Temsilciler Meclisi üyeleri, dün akşam ilk Başkan Yardımcısı Fevzi en-Nuiri ile dün akşam bir araya geldiklerinde, Libya'nın egemenliği ve "bazı güçlerin dış müdahalesinin reddedilmesi" konusundaki son açıklamasına desteklerini yinelediler.
Konsey sözcüsü Abdullah Belihak, toplantıda genel olarak ülkedeki mevcut durum ile siyasi, güvenlik ve ekonomik koşullardaki gelişmelerin ele alınacağını kaydetti.
Bu arada, BM Libya Özel Elçisi Abdullah Batili göreve başladıktan sonraki ilk ziyaretini Libya'nın güneyindeki Sebha kentine yaparken, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık büyükelçileri Libya'da uzlaşmayı sağlamak için çaba gösterilmesini umduklarını dile getirdiler. Üç büyükelçi, Libya'nın Tobruk kentindeki ülkelerine ait savaş anıtlarına yaptıkları ziyaretin ardından yayınladıkları ortak açıklamada şu ifadelere yer verdiler:
"Bu sürecin zaman gerektirdiğini biliyoruz ve barışın nesiller süren bir süreç olduğunu, ancak meyve verebileceğini düşünüyoruz. Bu üç ülke 1942'de II. Dünya Savaşı'nın ortasında düşman olarak Libya'ya geldi, askerlerinin birçoğu bu şehir ve çevresindeki çatışmalarda öldü. Ancak biz 80 yıl sonra birer dost olarak döndük".



Savaş ve siyaset, Sudan'ın en büyük tarım projesini nasıl yok etti?

Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
TT

Savaş ve siyaset, Sudan'ın en büyük tarım projesini nasıl yok etti?

Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını zorlaştırıyor (Şarku’l Avsat)

Sudan'ın El-Cezire eyaletindeki tek bir yönetim altında toprakaltı damla sulama sistemi kullanan dünyanın en büyük tarım projesini mahveden yanlış politikalar ve 2023 yılının nisan ayı ortalarında Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) patlak veren savaş nedeniyle karmaşık bir krizle karşı karşıya. Savaş, projenin sulama kanalları ve demiryollarından oluşan altyapısını tahrip ederken tarım makineleri ve ekipmanları, depolar, pamuk çırçır makineleri ve fabrikaların yağmalanmasına yol açtı.

İngilizler tarafından 1925 yılında 2,2 milyon dönümlük (yaklaşık 1 milyon hektarlık) bir alanda kurulan proje, yaklaşık 140 bin çiftçiye istihdam sağlıyor. Ülkedeki tarımsal üretim için hayati bir arter olarak kabul edilen projenin açıkça ihmal edilmesi, bazı tarım sezonlarının tamamen verimsiz geçmesine neden oldu. Projeye bağlı çiftçiler ağır kayıplara uğradı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 1,8 milyondan fazla Sudanlı ailenin bu proje kapsamında tarım ve hayvancılıkla uğraştığını ve bunun onların ana gelir kaynağı olduğunu tahmin ediyor.

dfrgt
Çiftlikler, sahipleri savaş nedeniyle terk ettikten sonra hayvanlar için bir sığınak haline geldi (Şarku’l Avsat)

Çiftçiler, savaş nedeniyle güvenlik nedenleriyle çiftliklerine ulaşmakta ve çiftçilik için gerekli hammaddeleri temin etmekte zorlanıyorlar.

Milyarlarca dolarlık zarar

Sudan Tarım Bakanı Dr. İsmet Kurşi Abdullah'a göre ön verilere göre tarım sektöründeki zararlar 100 milyar doları aşıyor. Dr. Abdullah, destekleyici kurumlara sunmak üzere özel çalışmalar eşliğinde doğru istatistikleri derlemeye devam ettiklerini belirtti.

Çiftçi Ömer Yusuf, sulama altyapısının tahrip edilmesi ve devlet kurumlarının, tarım makinelerinin, depoların, fabrikaların ve demiryollarının yağmalanması nedeniyle tamamen çöküş yaşandığını ve bunun önemli mali kayıplara yol açtığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Yusuf, şunları söyledi:

“Devlet kurumları tamamen yok ve biz sadece hasat mevsiminde idare ve sulama yetkililerini görüyoruz. Onların, vergileri ve büyük miktarda parayı nasıl harcandığını bilmeden toplamaktan başka bir rolleri yok.”

dfghy
Tarlasındaki bir çiftçi (Şarku’l Avsat)

Çiftçilerin devletten veya proje yönetiminden destek veya yardım almadan kendi çabalarına güvendiklerini söyleyen Yusuf, “Tüccarlar ve tarım bankaları küçük çiftçileri kontrol ediyor... Çiftçilere uygulanan vergilerin sulama kanallarının temizlenmesi ve köprülerin inşasına yansıtılmasını umuyoruz” dedi.

El-Cezire eyaletinin nüfusunun yüzde 80'inin tarıma bağımlı olduğunu, ancak eyaletin yaygın yolsuzlukla boğuştuğunu belirten Yusuf, yolsuzluğa son vermek ve tarımı teşvik etmek istediklerini vurguladı.

Hükümetin başarısızlığı

Çiftçi Fahruddin Yusuf ise El-Cezire’deki tarım projesinin yok edilmesinin sadece hükümetin başarısızlığı veya idari bir hata değil, ülkenin büyük bir ekonomik zenginlik kaybına neden olan organize bir suç olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Yusuf, çiftçilerin karşılaştığı en büyük sorunların son kullanma tarihi geçmiş tohum ve gübrelerin dağıtımı olduğunu, kendi tarım faaliyetlerini finanse edenlerin ise yüksek fiyatlar ve tüccarların açgözlülüğünden şikâyet ettiğini, hatta maliyet ile üretim arasında uyumsuzluk olduğunu açıkladı.

Yusuf, sulama kanallarının tamir edilmesi, demiryollarının onarılması, depoların ve fabrikaların kullanılabilir hale getirilmesi, yolsuzluk yapan kişilerin hesap vermesi, çiftçiler için adil, eşit ve şeffaf bir hükümet finansman sisteminin yeniden kurulması, projeyi terk eden mühendis ve tarım uzmanlarının geri getirilmesi ve siyasetten bağımsız yeni bir yönetim atanması gerektiğini vurguladı.

dfg
Yabani otlar sulama kanallarını doldurarak suyun çiftliklere ulaşmasını engelliyor (Şarku’l Avsat)

Çiftçi Ahmed Ali, geniş bir alanı kapsayan bu projenin tek bir yönetim altında gerçekleştirilen en büyük toprakaltı damla sulama projesi olduğunu açıkladı. Proje 18 bölümden oluşuyor ve 140 bin civarında küçük çiftçiyi kapsıyor. Tamamen çökmesi nedeniyle başlangıcından bu yana en büyük gerilemeyi yaşayan proje, yağma ve yıkımın sahnesi haline geldi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Ali, “Savaş, projeyi yok ederek kaosa dönüştürdü. HDK, El-Cezire eyaletinin büyük bir bölümünü kontrol altına aldığında, projenin idari, hizmet ve konut tesisleri yağmalandı ve bazıları yakıldı” dedi.

Yıkımın bin 200 kilometreyi aşkın demiryolu hatlarını da kapsadığını belirten Ali, bu demiryolu üzerinde 34 lokomotif ve bin 100 vagon kapasitesiyle El-Cezire ve Managil bölgelerinin tamamını kapsadığını, bu hatların esasen mal ve tahıl taşımacılığı için kullanıldığını belirtti. Hurda olarak satılan demiryolu altyapısının değeri yaklaşık 200 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.

Şokun atlatılması

El-Cezire projesinin yöneticisi Mühendis İbrahim Mustafa, daha önce basına yaptığı açıklamalarda, sulama sürecinde sorunlar olduğunu, ayrıca bakım gerektiren yabani otlar, çamur ve sulama kanalları olduğunu ve bunların büyük bir sorun teşkil ettiğini kabul etmişti. Mustafa, proje yönetiminin, Sulama Bakanlığı ile koordineli olarak sorunu çözmeye ve sulama sistemini onarmak için gerekli tüm kaynakları sağlamaya çalıştığını vurguladı.

scdfg
Çiftçi Ali Ahmed tarlasında etrafa bakınırken (Şarku’l Avsat)

Mühendis Mustafa, geçtiğimiz yaz ekilen alanın 500 bin dönüm olduğunu ve proje yönetiminin, projenin aldığı ağır darbeler rağmen çiftçileri desteklemek ve şoku atlatıp üretime dönmelerine yardımcı olmak için elinden geleni yaptığını açıkladı.

Projede bir korku havasının hakim olduğunu söyleyen Mustafa, ancak yönetim ve çiftçilerin çabaları sayesinde işlerin sorunsuz gittiğini belirtti.

Ekonomist Dr. Muhammed en-Nayir, El-Cezire projesinin Sudan ekonomisinin temel direği olduğunu ve dünyanın en büyük projelerinden biri olarak kabul edildiğini söyledi. Proje geniş bir alanı kapsıyor ve onaylanmış sulama sistemleri ile sulanıyor.

cfvg
Çiftçi Fahruddin Yusuf, tarlasındayken (Şarku’l Avsat)

Dr. Nayir, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, projenin 2,2 milyon dönüm, yani 900 bin hektarlık bir alanı kapladığını ve bu nedenle dünyanın en büyük tarım projelerinden biri olduğunu, tek bir yönetim altında toprakaltı damla sulama sistemine sahip olan bu devasa projenin pamuk, buğday, mısır ve diğer önemli ürünlerin yetiştirilmesi yoluyla Sudan ekonomisini önemli ölçüde desteklemeye devam ettiğini vurguladı.

Dr. Nayir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu projenin performansı, çiftçilere topraklarını istedikleri gibi işleme konusunda mutlak özgürlük tanıyan 2005 tarihli yasa nedeniyle önemli ölçüde düştü ve bu durum önemli bir olumsuz etki yarattı. Daha önce devletin, pamuk, buğday ve diğer mahsullerin ekileceği alanları belirleyen ve tarımsal zararlıların kontrolünü kolaylaştıran entegre bir tarım vizyonu vardı. Çiftçiler artık kendi tarlalarında çeşitli ürünler yetiştiriyorlar, bu da zararlı böceklerin kontrolünü zorlaştırıyor. Devlet reformlarla müdahale etmeye çalıştığında, projenin ayrılmaz bir parçası olan demiryolları, pamuk çırçır makineleri ve yağ fabrikalarının kaybı nedeniyle başarısız oldu. Proje sistematik yağma ve tahribata maruz kaldı.”

Dr. Nayir, projenin önünde geniş alanlarda tarım yapılması, sulama kanallarının temizliği ve çiftçilerin finansmanı, tohum ve gübre temini, pamuk mahsulünü makul fiyatlarla satın alan Sudan Pamuk Şirketi'nin yeniden kurulması ve projeye bağlı çırçır fabrikaları ile yağ fabrikalarının restore edilmesi, projeye değer katarak eskisinden daha iyi bir hale gelmesinin sağlanması gibi engeller bulunduğunu belirtti.


Abbas’tan Hamas'a silahlarını teslim etmesi, İsrail'e de Gazze'den çekilmesi çağrısı

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
TT

Abbas’tan Hamas'a silahlarını teslim etmesi, İsrail'e de Gazze'den çekilmesi çağrısı

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi için ortaya koyduğu barış planının ikinci aşamasının başlaması için İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi ve Hamas ile diğer silahlı grupların silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Abbas, Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile yaptığı telefon görüşmesinde, şu anki önceliğinin Trump'ın savaşı sona erdirmek, kan dökülmesini durdurmak, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkının acılarını hafifletmek ve zorla yerinden edilmeyi önlemek için hazırladığı planı uygulamak olduğunu belirtti.

Filistin Devlet Başkanı, bir sonraki adımın Hamas ve diğer grupların silahlarını Filistin devletine teslim etmesini ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini öngören planın ikinci aşamasının uygulanması gerektiğini ifade etti. Bu aşamanın uygulanması, Filistin idari komitesinin ve polisinin Gazze Şeridi’ne girişini, istikrarı destekleme gücünün konuşlandırılmasını ve organize ve etkili bir yeniden inşa sürecinin başlatılmasının önünü açacak.

‘İki devletli çözümün baltalanmasını durdurmak için’ Batı Şeria'da paralel adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Abbas’a göre bunlar arasında ‘yerleşimcilerin şiddetini sona erdirmek, yerleşim genişlemesi ve ilhak politikalarını durdurmak ve İsrail'in elinde tuttuğu Filistin'in temizlik fonlarını serbest bırakmak’ yer alıyor. Abbas, bu fonların ekonomik ve mali istikrar ile Filistin hükümetinin vatandaşlarına karşı yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyeti üzerinde derin bir etkisi olduğunu belirtti.

7 Ekim 2023'teki saldırıyı kınadığını yineleyen Filistin Devlet Başkanı, Hamas'ın iktidarını sona erdirmesi ve silahlarını teslim etmesi gerektiğini söyledi.

sdfgrt
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, cumartesi günü Ürdün ve ardından İsrail'e giden uçağa binerken (DPA)

Abbas, Filistin'in İsrail Devleti'ni tanımaya ve bağımsız bir Filistin Devleti'nin İsrail ile güvenlik ve barış içinde yan yana yaşayacağı iki devletli çözüme bağlılığını teyit etti.

Filistin Yönetimi'nin reformları uygulamak için attığı adımlara değinen Abbas’a göre bu adımlar arasında UNESCO standartlarına uygun olarak okul müfredatının güncellenmesi, birleşik bir sosyal refah sisteminin kurulması, mahkumlara yapılan ödemelerle ilgili yasanın yürürlükten kaldırılması ve savaş biter bitmez ve koşullar uygun hale gelir gelmez genel seçimlerin yapılmasına hazırlık yapılması yer alıyor.

Abbas’ın bahsettiği reform programı, Trump'ın planının sonunda Gazze'yi yönetmeye hazırlanmak için Filistin Yönetimi'nin taahhütlerinden biri.

Filistin Yönetimi'nin ikinci aşamada bir idari komite kurması ve Filistin polis güçlerini Gazze Şeridi’ne konuşlandırması gerekiyor, ancak İsrail son organ kurulmadan bu aşamaya geçmeyi reddediyor.

Almanya’dan reform çağrısı

Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert'in yaptığı açıklamaya göre telefon görüşmesi sırasında Almanya Başbakanı Merz’in, Filistin Devlet Başkanı'ndan Filistin Yönetimi’nin ‘gerekli ve acil reformlar’ yapmasını ve böylece ‘savaş sonrası dönemde yapıcı bir rol oynayabilmesini’ istedi.

Seibert'e göre Merz ayrıca Almanya’nın ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi’nin barış planına verdiği desteği teyit etti ve anlaşmaya yönelik Filistin Yönetimi'nin işbirlikçi tutumunu memnuniyetle karşıladı. Merz’in Abbas ile görüşmesi, Almanya Başbakanı’nın dün Berlin'den ayrılıp İsrail'e gitmesinden birkaç saat önce gerçekleşti. Seibert, Merz’in Mahmud Abbas ile yaptığı görüşmede, iki devletli çözümün İsrailliler ve Filistinliler için barış ve güvenliği sağlamanın en iyi yolu olduğu yönündeki Berlin'in tutumunu yinelediğini ifade etti.

Son rehinenin kalıntıları

Öte yandan İsrail, arabuluculara Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli rehinelerin kalıntılarından Çavuş Ran Givli'nin kalıntılarına nasıl ulaşacaklarını bildiklerini iletti.

İsrail televizyonu Kanal 12'ye göre rehineler meselesinden sorumlu hükümet yetkilisi Gal Hirsch başkanlığındaki bir heyet, perşembe günü Kahire'ye gitti ve arabuluculardan Gvili'nin cesedinin iadesi için gerekli adımları atmalarını istedi.

İsrailli bir kaynak, Mısır'ın başkentinde yapılan görüşmelerde Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasının da ele alındığını söyledi.

Basında yer alan haberlere göre arabulucular, İsrail heyetine Hamas'ın ateşkes anlaşmasına bağlı kalmak ve rehineleri serbest bırakmak istediğini, Gazze'nin silahsızlandırılması ve askerden arındırılması gibi maddelerin öngörüldüğü bir sonraki aşamaya geçmek istediğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli bir kaynak, ikinci aşamaya geçiş dahil olmak üzere birçok konunun çözülmemiş olduğunu ve net bir anlaşma veya planın bulunmadığını söyledi.

İsrail'i Gazze Şeridi'ndeki durumu olduğu gibi tutmaya çalışmakla suçlayan kaynak, “Gazze'nin bölünmesini istiyorlar ve ikinci aşamaya geçileceğine dair birçok açıklama yapılmasına rağmen bu durumu uzatmaya çalışıyorlar” diye ekledi.

efrgth
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah'ın batısında, UNRWA’ya bağlı Deyr el-Belah Ortak Okulu'nun avlusunda, yerinden edilmiş Filistinli ailelerin çocukları derse girmek için toplanıyor (AFP)

Daha önce basında yer alan haberlere göre Trump'ın Noel öncesinde ikinci aşamaya geçişi duyurması bekleniyor. Trump, yakın zamanda yaptığı bir telefon görüşmesinde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya Gazze konusunda ‘daha iyi bir ortak’ olmasını beklediğini söylemişti.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail'in Gazze'nin bazı bölgelerinden ilave çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırılmasını ve Trump'ın liderliğindeki bir ‘barış konseyini’ içeren yeni bir yönetim yapısının kurulmasını içeriyor.

Meşal: Vesayeti reddediyoruz

Diğer taraftan Hamas'ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, dün yaptığı açıklamada, Hamas’ın Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve yetkiyi reddettiğini duyurdu.

Meşal, Filistinlilerin kendi kendilerinin hükümdarı olduğunu vurguladı.

İstanbul'da dün düzenlenen “Kudüs’e Ahit: Ümmetin Tasfiye ve Soykırımla Mücadele İradesini Yenilemeye Doğru” başlıklı konferansta yaptığı konuşmada Meşal, ulusun Kudüs'ü kurtarmaya karar vermesi ve tüm çabalarını ve imkanlarını Gazze'ye ve Gazze'ye yönelik savaşın sona erdirilmesine adaması gerektiğini vurgulayarak “Gazze, Batı Şeria ve genel olarak Filistin'in işgaline yönelik her türlü vesayet ve mandayı” reddettiğini söyledi.

Halid Meşal, “Filistin halkı kendini yönetir ve kendi kararlarını verir. Vesayet ve yeniden işgal olmayacak. Halkımızın ne korumaya ne de vesayete ihtiyacı var. Onlar vesayeti değil, bağımsızlığı arzuluyorlar. Burası bizim toprağımız, vatanımız ve kaderimiz ve kararları veren biziz” diye vurguladı.

‘Direniş projesinin ve direniş silahlarının korunması’ çağrısında bulunan Meşal, bu konudaki karar verme tekelini reddederek ulusal birlik ve ortaklığın ‘mücadele, siyaset ve karar verme alanlarında’ inşa edilmesi gerektiğini söyledi.


Hamas, işgal sona ererse silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmeye hazır olduğunu duyurdu

Gazze'deki Hamas üyeleri (Arşiv - Reuters)
Gazze'deki Hamas üyeleri (Arşiv - Reuters)
TT

Hamas, işgal sona ererse silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmeye hazır olduğunu duyurdu

Gazze'deki Hamas üyeleri (Arşiv - Reuters)
Gazze'deki Hamas üyeleri (Arşiv - Reuters)

Hamas Hareketi’nin Gazze'deki lideri Halil el-Hayye dün yaptığı açıklamada, Hamas Hareketi’nin gelecekte Gazze Şeridi'ni yönetecek ‘devlete’ silahlarını teslim etmeye hazır olduğunu, ancak bunun İsrail'in ‘işgalinin’ sona ermesine bağlı olduğunu duyurdu.

Hayye, Fransız Haber Ajansı AFP'nin aktardığı açıklamasında “Silahlarımız işgal ve saldırganlığın varlığıyla bağlantılıdır ve işgal sona ererse, bu silahlar devlete devredilecek” ifadelerini kullandı.

Hayye’nin ofisinden AFP’ye yapılan açıklamada, Hayye’nin ‘devlet’ derken ‘gelecekteki egemen Filistin devletini’ kastettiği belirtildi.

Hamas Hareketi’nin Gazze'deki lideri, “Silahlar hala gruplar ve arabulucularla görüşülüyor ve anlaşma henüz başlangıç aşamasında. Gazze'deki ateşkesi takip etmek için BM güçlerini ayrılık ve sınır gözetim gücü olarak kabul ediyoruz” diye ekledi.

Öte yandan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi’nde barış planının ikinci aşamasının başlaması için İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi ve Hamas ile diğer silahlı grupların silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile yaptığı telefon görüşmesinde Abbas, şu anki önceliğinin Trump'ın savaşı sona erdirmek, kan dökülmesini durdurmak, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkının acılarını hafifletmek ve zorla yerinden edilmeyi önlemek için hazırladığı planı uygulamak olduğunu belirtti.

Filistin Devlet Başkanı, bir sonraki adımın Hamas ve diğer grupların silahlarını Filistin devletine teslim etmesini ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini öngören planın ikinci aşamasının uygulanması gerektiğini ifade etti. Bu aşamanın uygulanması, Filistin idari komitesinin ve polisinin Gazze Şeridi’ne girişini, istikrarı destekleme gücünün konuşlandırılmasını ve organize ve etkili bir yeniden inşa sürecinin başlatılmasının önünü açacak.

7 Ekim 2023'teki saldırıyı kınadığını yineleyen Filistin Devlet Başkanı, Hamas'ın iktidarını sona erdirmesi ve silahlarını teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Abbas, Filistin'in İsrail Devleti'ni tanımaya ve bağımsız bir Filistin Devleti'nin İsrail ile güvenlik ve barış içinde yan yana yaşayacağı iki devletli çözüme bağlılığını teyit etti.