İhvan’ın İstanbul kanadı, Mahmud Hüseyin'i ‘Mürşid’ ilan ederek yeni çatışmayı ateşliyor

Hüseyin, Şarku'l Avsat’a: İhvan’ın bir Şura Konseyi yok. Atamalar aslında onun yetkisi dahilinde değil

Mahmud Hüseyin'in bir arşiv fotoğrafı
Mahmud Hüseyin'in bir arşiv fotoğrafı
TT

İhvan’ın İstanbul kanadı, Mahmud Hüseyin'i ‘Mürşid’ ilan ederek yeni çatışmayı ateşliyor

Mahmud Hüseyin'in bir arşiv fotoğrafı
Mahmud Hüseyin'in bir arşiv fotoğrafı

Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatı’nın İstanbul kanadı, kendi içindeki bölünmeyi derinleştirecek yeni bir adım daha attı. İhvan Genel Şura Konseyi, geçtiğimiz 4 Kasım’da Londra’da hayatını kaybeden İbrahim Münir’in yerine Mahmud Hüseyin'i Genel Mürşid Vekili olarak atamaya karar verdi. Genel Mürşid makamı İhvan Teşkilatının en üst yönetim koltuğunu ifade ediyor.
İstanbul'daki Mahmud Hüseyin cephesinden geçtiğimiz Çarşamba günü akşam saatlerinde yapılan açıklamada, bu haftaki oturumunda grubun iç durumundaki hızlı gelişmeleri Genel Şura Konseyi'nin grubun genel tüzüğünün 5. maddesindeki çalışmaların etkinleştirilmesi ve orijinal metnine uygun olarak uygulanmasının incelendiği belirtildi. Söz konusu maddeye göre Genel Mürşid’in görevini yapmasına mâni olan mücbir sebepler hâlinde, yerine birinci vekili, sonra vekillerin en yaşlısı getiriliyor.
Açıklamaya göre Mahmud İzzed’in tutuklanmasının ardından şu anda Mürşitlik Bürosunda Mahmud Hüseyin dışında başka bir üye bulunmadığından, Şura Konseyi, Genel Yönetmeliğin 5. maddesine göre Mahmud Hüseyin'e Genel Mürşid Vekili görevlerinin verilmesine karar verdi.
Bu açıklamadan önce lider Muhyiddin ez-Zayit daha önce, Münir'in yerine, Genel Mürşid Vekili olarak kimin göreve geleceği belirlenene kadar geçici olarak vekil olduğunu açıklamıştı.
Münir, yurtdışında Genel Şura Konseyi'ni kurarken, Mahmud Hüseyin ile anlaşmazlıkların tırmanması ve karşılıklı olarak birbirlerini azletmeleri sonrasında, ölümü durumunda birçok ismi kendisine vekil olarak atamıştı. Bu isimlerin İhvan Uluslararası Şura Konseyi’ne sunulması gerekiyordu. Ancak bu, Münir'in ölümüne kadar gerçekleşmedi. Örgüt, Münir'in yerine Mürşid Vekili’ni seçme listesiyle ilgili yeni bir krizle karşı karşıya kaldı.
Mahmud Hüseyin cephesinin göreve atandığını açıklamasına karşılık İhvan Medya Sözcüsü Usame Süleyman bir açıklama yaparak, İbrahim Münir'in yerine Vekil’in atanması için gerekli düzenlemeler tamamlanıncaya kadar İhvan Genel Mürşid Vekili’nin Dr. Muhyiddin ez-Zayit olduğunu vurguladı.
İhvan liderliği ise Mısır makamlarının 2020 yılının Ekim ayında grubun güçlü adamı olarak tanımlanan Genel Mürşid Yardımcısı Mahmud İzzed'i tutuklamasının ardından İbrahim Münir'e geçti.
Örgütün Genel Sekreterliği görevini yürüten Mahmud Hüseyin, yönetimde Münir tarzına sahip. Liderlik mücadelesi nedeniyle 3 cepheye ayrılan örgüt ile aralarında anlaşmazlıklar çıktı. Şimdi, Muhammed Hüseyin'in başkanlığındaki İstanbul kanadı ve İbrahim Münir'in başkanlığındaki Londra kanadı olarak bilinen iki yapılanmaya ek olarak İhvan Değişim Hareketi’nin ya da diğer adıyla Muhammed Kemal grubu bulunuyor.
Münir'in ölümü üzerine İstanbul-Londra cepheleri arasındaki çatışma kısa süreliğine duruldu. Her iki kanat da İhvan’ın Mısır'da tutuklu bulunan lideri Muhammed Bedii'den bir destek ve tasdik mesajı aldıklarını iddia etti. İhvan saflarındaki bölünme, Aralık 2021'de İstanbul kanadının İbrahim Münir'in grubun Genel Mürşid vekilliği görevinden azledildiğini duyurması ve yerine Mustafa Tolba'yı getirmesiyle resmen sona erdi.
Hüseyin, Münir'in sorumluluğu üstlenmesinin başlangıcında, 9 Eylül 2020'de, Mahmud İzzed'in tutuklanmasının ardından Maslahatgüzarlık görevini üstlenmesini öngören Teşkilat Yönetmeliği'nin 5. maddesini kendi isteği üzerine ve Genel Şura Meclisi'nin 10 liderinin imzasıyla değiştirmeyi teklif etti. Münir'in bunu görmezden gelmesine şaşırdı.
Değişiklik, Mürşid ve vekillerinin yokluğunda grubun yönetilmesi konusunun Şura Meclisi’ne havale edileceğini, Mürşitliği en yaşlı üyenin üstlenmesini öngören metnin iptal edilmesini öngörüyor. Bu, Münir tarafından reddedildi ve görmezden gelindi. Meclisin toplanıp tüzüğü değiştirmeye, Münir'i görevden almaya ve örgütü yönetmek için bir komite seçmeye karar verdiği vurgulandı.
Bu adımla birlikte, Mahmud Huseyin'in, Munir'in yerine Mürşitlik görevini üstlenmesi ve düzenlemeye tabi tüm şirketleri, görev ve sorumlulukları elinde tutması için durum uygun hale geldi.
Öte yandan Münir kararı reddetti. Hüseyin'e cevap vermek ve kararlarını iptal etmek için yeni bir Şura Meclisi kurulduğunu duyurdu. Yeni oluşumun adı ‘Dış Şura Konseyi’ idi. Her ikisi de uluslararası İhvan-ı Müslimin liderleri olan Mahmud el-İbyari ve Muhammed el-Buhayri onu destekledi.
Munir, altı üst düzey lideri dondurmaya devam ederken, Hüseyin'e ve İstanbul kanadına sadık 73 liderden oluşan birçok İhvan liderinin yetkilerini dondurmaya karar verdi. Bunlar Mahmud Huseyin, Mithat el-Haddad, Muhammad Abdulvehhab, Hamam Ali Yusuf, Receb el-Benna ve Memduh Mebruk idi.
Münir'in kararlarıyla feshedilen Genel Şura Konseyi'nin de üyesi olan İhvan liderlerinden biri, isminin verilmemesi şartıyla Şarku'l Avsat'a şunları söyledi: “Mahmud Hüseyin'in attığı adım geçersiz çünkü pratikte Genel Şura Konseyi artık yok. Mahmud Hüseyin ve arkadaşlarının üyeliklerinin dondurulmasıyla birlikte sadece birkaç üye kaldı. Ayrıca, organizasyon düzenlemelerine göre konseyin başlangıçta maslahatgüzar pozisyonunu üstlenecek birini atama yetkisi yoktur. Dolayısıyla şu anda Dr. Muhyiddin ez-Zayit dışında Maslahatgüzar yok.”
İstanbul'da ikamet eden Muhammed Kemal grubu ile bağlantılı İhvan lideri Eşref Abdulgaffar ise Facebook hesabından şu ifadelerin yer aldığı bir paylaşım yaptı: “Mahmud Hüseyin'in grubu, yeni gelişmelerden ve İbrahim Münir'in ölümünden yararlanarak ‘Ezbah’ın kontrolünü ve ‘es-Sububa’nın devamını, yani örgütün fonları ve bunlara tabi yatırımları üzerinde kontrol sağladı. Artık, Hasan el-Benna'nın çizip kurduğu grubu seven, amaçlarını ve hedeflerini bilen herkes, grubu çöküşten kurtarmaya değil, uçurumu genişletmeye ve felaketi derinleştirmeye çalıştıkları 8 yıldır kanıtlanmış olan tüm bu partilerden elini çekmeli.” İbrahim Münir'in ölümünden sonra 2014 yılından bu yana İhvan Genel Sekreterliği görevinin sona ermesine rağmen, değiştirilen liste sayesinde en yaşlı üye olması nedeniyle örgüte saldırmak için fırsat bulan Mahmud Hüseyin tarafında olanları bir ‘darbe’ olarak nitelendirdi.



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.