Etiyopyalıları savaşa dönmemeleri konusunda uyaran BM elçisi, Somali'yi kurtarmak için yardım çağrısında bulundu

Affey, Şarku'l Avsat’a: Suudi Arabistan bizim en önemli ortağımız ve umarız dünya da aynı şeyi yapar.

Muhammed Abdi Affey, Şarku'l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Saad el-Anzi)
Muhammed Abdi Affey, Şarku'l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Saad el-Anzi)
TT

Etiyopyalıları savaşa dönmemeleri konusunda uyaran BM elçisi, Somali'yi kurtarmak için yardım çağrısında bulundu

Muhammed Abdi Affey, Şarku'l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Saad el-Anzi)
Muhammed Abdi Affey, Şarku'l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Birleşmiş Milletler (BM) Afrika Boynuzu Mülteciler Yüksek Komiserliği Özel Temsilcisi Muhammed Abdi Affey, Etiyopyalı tarafları hükümet ile Tigray arasında Afrika Boynuzu'ndaki en büyük insani felakete neden olabilecek bir savaşa girmemeleri konusunda uyardı. Yerinden edilen kişi ve mülteci sayısının dünya genelinde 103 milyona ulaştığını ve bunun 25 milyonu Afrika'da olduğunu ifade eden Affey, Somalilileri yerinden edilmiş ve mültecileri açlık ve yoksulluk tehlikelerinden kurtarmak için acilen 40 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
BM yetkilisi, Etiyopya hükümeti ile Tigray arasındaki savaş deneyiminin tekrarlanmaması konusunda uyardı. Savaşın durdurulması gerektiğini vurgulayan Affey, salgılarının bölgedeki en kötü insani felaketi yaratacağını vurgulayan Affey’e göre bu, bir insani kriz yaratacak ve uluslararası örgüt için büyüyen bir zorluk yaratacak yerinden edilme ve mülteci durumları yaratacaktır. Dünyadaki insani yardımda en iyi ortaklar olarak gördüğü trajik insani koşulları kurtarmak için cömert ortaklıkta Suudi Arabistan örneğini izleyerek dünya ülkelerindeki ortakları dört gözle bekliyordu. Uluslararası toplumu Ukrayna'da, Afrika Boynuzu ülkelerinde ve dünyanın herhangi bir bölgesinde savaşın durdurulmasında etkin bir rol oynamaya çağırdı.
Suudi Arabistan, genel olarak Afrika'daki mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerle ilgili barınak çabalarını ve hizmetlerini desteklemeye katkıda bulunan kuruluşun en büyük ortaklarından biridir. Dünya çapında uygulanan hedeflerin çoğuna ulaşılmasına katkıda bulunur.

Suudi Arabistan insani yardımın ön saflarında yer alıyor
Affey, “Riyad'da Suudi Arabistan, Kral Selman İnsani Yardım ve Yardım Merkezi yetkilileri, Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakan Yardımcısı Sami el-Salih, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri ve Cidde İslam Kalkınma Bankası Başkanı ile uluslararası düzeyde sayıları 103 milyonu bulan ve 25 milyonu Afrika'da bulunan yerinden edilmiş ve mültecilere dünyada yardım ve maddi destek yollarını görüştüm. Afrika Boynuzu ülkeleri mültecilere ev sahipliği yaparken aynı zamanda komşu ülkelerden gelen mültecilere de ev sahipliği yapıyor” şeklinde konuştu. BM yetkilisi, Suudi Arabistan'a, uluslararası örgütün etkili ortaklığı ve bu yöndeki somut çabaları için şükranlarını sunmak için geldim. Bir çok destekleyici Suudi makamıyla yaptığım değerli görüşmelerde olarak mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler için insana yakışır bir yaşamı teşvik etmeye katkıda bulunan projelerin daha fazla desteklenmesi ve finanse edilmesi, bunlara uygun ortamın sağlanması ve temel altyapı projeleriyle bölgelerin geliştirilmesi ele alındı. Sudan'ın Güney Sudan, Etiyopya, Çad, Somali, Orta Afrika ve Eritre'den gelen bir milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptığına dikkat çekti.

Somali ve Ukrayna trajedisi
Affey, “Suudi yetkililerle, şu anda bölgenin karşı karşıya olduğu en trajik insani sorun olan Afrika Boynuzu'ndaki mevcut duruma, özellikle de Somali'deki duruma olası çözümlerin nasıl bulunabileceğini ele aldık. Şu anki durum 40 yıldır görülmemiş ve üç milyondan fazla Somalili için büyük bir trajediyi temsil ediyor. Son üç yılda Somali'den komşu ülkelere açlık ve yoksulluktan kaçan 200 binden fazla mülteci ve yerinden edilmiş kişi olduğu için uluslararası örgüt üzerinde muazzam bir baskı yaratıyor. Bu durum, Suudi Arabistan gibi insani girişimlerde bulunan ülkelerle birlikte bir bütün olarak uyumlu uluslararası çabaları gerektirmektedir. Genel olarak bölgedeki ve özel olarak Somali'deki yoksullara verilen zararı azaltmak için Riyad'dan ortaklarımıza ve uluslararası topluma bölge halklarını boğan insanlık dramını hafifletmeleri ve açlık, yoksulluk, kuraklık, savaşlar ve istikrarsızlıktan kaynaklanan mevcut zorlukların üstesinden gelmeleri için sesleniyoruz” dedi. Muhammed Abdi Affey, Ukrayna halkı arasındaki Rus-Ukrayna savaşından ve binlerce kişinin enerji, gıda ve ilaç kıtlığıyla her gün ve sürekli olarak yerinden edilmesi ve sığınmasından kaynaklanan trajik duruma işaret etti. “Bu durum, uluslararası örgütün yetenekleri üzerindeki yükü ve daha fazla maddi ve mali desteğe ve çeşitli biçimlerde insani yardıma olan acil ihtiyacını artırdı” şeklinde konuşan BM Yetkilisi bunun, Afganistan, Güney Sudan, Yemen ve Somali de dahil olmak üzere diğer birçok ülkede yerinden edilmiş ve mültecilerin koşullarının trajedisini artırdığını gösterdiğini söyledi.
Affey, “Dünyada olup bitenlerle meşgul olurken, diğer fakir ve kurak ülkelerde, özellikle de çocukların acı çektiği Afrika Boynuzu'nda olup bitenleri unutmamanın ister Avrupa'da ister başka bir yerde olsun, insanların dikkatini çektiğini görüyoruz. Temiz su kıtlığı, bulaşıcı hastalıkların yayılması ve çadır, giysi ve ilaç kıtlığı ışığında kadınlar ve yaşlılar açlık ve hastalıktan etkileniyor. Durum en kötü insani duruma ulaştı. Acil yardıma ihtiyacımız var” dedi.
BM Yetkilisi, “Dünyanın dört bir yanındaki ortaklarımızın önümüzdeki birkaç ay boyunca dünyanın her yerindeki insani zorlukların üstesinden gelmemiz, trajik insani durum ve dünyanın birçok yerinde ve özellikle Afrika Boynuzu'nda devam eden sığınma ve yerinden edilme vakaları nedeniyle uluslararası örgütün maruz kaldığı muazzam baskıyı azaltma konusunda bize destek sağlayacağını umuyoruz” şeklinde konuştu.

Afrika Boynuzu'ndaki yakıcı çatışmanın yansımaları
BM yetkilisi, uluslararası örgütün şu anda karşı karşıya olduğu zorluklardan birinin, trajik insani koşullar altında daha fazla mülteci ve yerinden edilmiş insan akını bekleyen Afrika Boynuzu'ndaki şiddetli çatışmanın yansımaları olduğunu vurguladı. Bölge halklarının artık çatışma, kuraklık, açlık ve yoksulluk belasıyla boğuştuğuna işaret etti.
Affey, “Sudan'da Etiyopya'dan 65 bin mülteci ve komşu ülkelerde iki milyondan fazla yerinden edilmiş insan ve Güney Sudan'dan mülteci var. Sudan, Uganda, Kenya ve Etiyopya'da Sudan Hükümeti ve Güney Sudan Hükümeti ile yerinden edilenler ve mültecilerin koşullarının uzlaştırılması için projeler ve anlaşmalar üzerinde çalışıyoruz. Bu kürsüden Sudanlı taraflarca yakın zamanda Cuba'da imzalanan Cuba Barış Anlaşması'nın ilgili maddesinin uygulanması gerektiğini vurguluyoruz. İki ülkedeki yerinden edilmiş ve mültecilerin koşullarının uzlaştırılmasına ilişkin maddeyi gerçekleştirmek için Cuba Anlaşmasını destekliyoruz. Şu anda Sudan ve Güney Sudan'ın içinde ve dışında yerinden edilmiş ve mültecilerin trajik insani koşullarını hafifleten sürdürülebilir kalkınma projelerinde temsil edilen uzun vadeli çözümler bulabilmek için Sudan başkanlığındaki IGAD ve Sudan Hükümeti ile çalışıyoruz. Beklenen bu çözümlere ulaşmak için IGAD ile sürekli diyalog halindeyiz” dedi.
BM Yetkilisi, “Afrika Birliği, hem Nijerya hem de Kenya cumhurbaşkanlığı ile işbirliği içinde, Cuba Barış Anlaşmasının desteklenmesinde önemli bir rol oynuyor. Uluslararası örgüt olarak biz, bölgedeki insani durumu düzeltmek için olası olumlu sonuçlara ulaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Şarku'l Avsat aracılığıyla Etiyopya ve komşu ülkelerdeki mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin insani koşullarıyla yüzleşebilmemiz için Etiyopyalı tarafların savaşı durdurma ve akıl ve diyaloğu cephane ve top seslerine üstün getirme çabalarına teşekkür etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Affey son olarak, “Somali'de, özellikle de Somali hükümetinin sağladığı zayıf desteğin ışığında, insani durumu uzlaştırmak için 40 milyar dolara ihtiyacımız var. İnsani durumdan etkilenen ve birkaç milyar dolara ihtiyaç duyan Afrika Boynuzu halklarının yanı sıra ortaklarımızın da bunu bize sağlayacağını umuyoruz. Mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin acil gelişimi için barınak, giyecek, yiyecek ve temel altyapı sağlamayı hedefliyoruz” dedi.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.