En hızlı yüzen robot ‘kelebek’ tekniğini kullanıyor

Yeni robot tasarımı
Yeni robot tasarımı
TT

En hızlı yüzen robot ‘kelebek’ tekniğini kullanıyor

Yeni robot tasarımı
Yeni robot tasarımı

ABD Kuzey Karolina Üniversitesi'nden araştırmacılar, biyomekanikten esinlenerek, önceki yüzücü robotlardan 4 kat daha hızlı yüzebilen, yumuşak, enerji tasarruflu bir robot geliştirdiler. “Kelebek robot" adı verilen robotun yüzme hareketi, bir insanın kelebek stil yüzerken kollarının yaptığı harekete benziyor. Şarku’l Avsat’ın Science Advances dergisinden aktardığı habere göre çalışmanın baş araştırmacısı Makine Mühendisi Doç. Dr. Ji Yin, çalışmanın yayınlanmasıyla birlikte Kuzey Carolina Üniversitesi'nin web sitesinde yayınlanan bir raporda şunları söyledi: “Daha hızlı, daha enerji verimli yumuşak robotlar geliştirip geliştiremeyeceğimizi görmek için çalışmalarımızı hayvanların biyomekaniği üzerine inşa etmek istedik ve geliştirdiğimiz prototipler çok iyi gidiyor."
Araştırmacılar iki tür kelebek robot geliştirdiler. Bunlardan biri hız için özel olarak tasarlanmıştı ve saniyede 3,74 vücut uzunluğu ortalama hıza ulaşabiliyordu. İkincisi, yüksek manevra kabiliyetine sahip olacak şekilde tasarlanmış ve böylece sağa veya sola keskin dönüşler yapabilir. Bu manevra kabiliyetine sahip prototip, saniyede 1,7 vücut uzunluğundaki hızlara ulaşabiliyor.
Yin, kelebek robotların yüzmedeki güçlerini "ikili kararlı" kanatlarından aldıklarını açıklıyor. Kullanıcılar, gövde içindeki bölmelere hava pompalayarak kanatlardaki iki sabit bölme arasındaki geçişi kontrol ediyor. Bu bölmeler şişip söndüğünde, vücut yukarı ve aşağı bükülür ve kanatları onlarla birlikte ileri geri dönmeye zorluyor.
"Yüzme robotları geliştirmeye yönelik önceki girişimlerin çoğunda, kanatlara doğrudan güç sağlamak için motorlar kullanılıyordu. Ancak biz, merkezi gövdeyi hareket ettirerek pasif olarak hareket ettirilen iki dengeli kanatlar kullandık. Bu önemli bir ayrım; çünkü bu, ağırlığı azaltan basitleştirilmiş bir tasarıma imkân sağlıyor.”
En hızlı kelebek robot, her iki kanadını da kontrol eden ve onu çok hızlı yapan tek bir hareket ünitesine (yumuşak gövde) sahip. Bu, onu hızlandırsa da sağa ve sola dönmesini zorlaştırıyor. Manevra kabiliyetine sahip kelebek robot temel olarak tandem olarak bağlanan iki hareket ünitesine sahip. Bu tasarım, kullanıcıların her iki taraftaki kanatları kullanmalarına veya yalnızca bir kanadı "çırparak" keskin dönüşler yapmasına olanak tanıyor.



Gelişmiş kuantum sensörlerin sırrı üzümde mi saklı?

Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
TT

Gelişmiş kuantum sensörlerin sırrı üzümde mi saklı?

Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)

Bilim insanları daha gelişmiş kuantum sensörler yapmak için üzüm kullanılabileceğini öne sürdü. 

Bir üzüm tanesini neredeyse tamamen ikiye kesip (parçaları birbirine bağlayan küçük bir kabuk parçası bırakarak) mikrodalga fırına koyunca plazma oluştuğu en az 30 yıldır biliniyor.

Bilim insanları üzümlerin boyutu ve geçirgenlikleri nedeniyle elektrik alanlarını hapsetmesi sonucu plazmanın ortaya çıktığını söylüyor. Benzer bir etki birbirine değen iki üzümle de yaratılabiliyor.

Diğer yandan evde böyle bir deney yapmanın, mikrodalga fırınları bozabileceğini eklemekte fayda var. 

Plazmayı yaratan elektriksel alanın nasıl oluştuğu daha önceki çalışmalarda incelenirken, Avustralya'daki Macquarie Üniversitesi'nden bir ekip üzümlerin manyetik alan etkisine odaklandı. 

Physical Review Applied adlı hakemli dergide yayımlanan makaleye göre üzümler, mikrodalga rezonatörü gibi davranarak daha iyi kuantum sensörlerinin önünü açabilir. 

Elektriksel alanı bir yere hapseden mikrodalga rezonatörleri, uydu teknolojisinden çeşitli kuantum sistemlerine kadar çeşitli alanlarda kullanılıyor. 

Kuantum mekaniğinin hakim olduğu kuantum sensörler, elektriksel ve manyetik alanlardaki değişimleri algılayarak çok daha isabetli hesaplamaları mümkün kılıyor.

Doktora öğrencisi Ali Fawaz liderliğindeki yeni çalışmada, deney için özel olarak üretilmiş nanoelmaslar kullanıldı.  

Nanoelmaslardaki karbon atomlarının bir kısmı değiştirilerek mıknatıs gibi davranan küçük renk merkezleri oluşturuldu. 

Bilim insanları daha sonra bir nanoelması, iki üzümün arasına koyarak ince bir lif tabakanın üstüne yerleştirdi. 

Ardından liften yeşil lazer ışığı geçirerek renk merkezlerinin kırmızı renkte parlamasını sağladılar. 

Araştırmacılar parlaklık seviyesinin manyetik alanın gücünü gösterdiğini söylüyor. Çalışmada bu alanın üzüm varken, üzüm olmayan deneye göre iki kat daha güçlü olduğu kaydedildi. 

Fawaz yaptığı açıklamada bulguları şöyle değerlendiriyor:

Önceki çalışmalar plazma etkisine neden olan elektriksel alanlara odaklanırken, biz üzüm çiftlerinin kuantum algılama uygulamaları için çok önemli olan manyetik alanları da güçlendirebileceğini gösterdik.

Fawaz bu güçlü manyetik alanın, üzümlerin yüksek oranda su içermesinden kaynaklandığını söylüyor:

Mikrodalga enerjisini yoğunlaştırmada su aslında safirden daha iyi ancak daha az kararlı ve bu süreçte daha fazla enerji kaybediyor. Çözmemiz gereken en önemli zorluk da bu.

Meyvedeki şekerin etkiyi azalttığını ekleyen araştırmacı, benzer bir zarla kaplı saf su torbalarının muhtemelen daha iyi performans sergileyeceğini düşünüyor.

Ayrıca bilim insanları 27 milimetre uzunluğundaki üzümlerin istenen sonucu verdiğini belirtiyor.

Independent Türkçe, IFLScience, Interesting Engineering, Ars Technica, Physical Review Applied, BAE Systems