Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah Şarku'l Avsat’a konuştu: Riyad ile Kuala Lumpur arasında kalkınma alanında 9 mutabakat zaptı imzalanacak

Malezya'nın Riyad Büyükelçisi: Düzenli istişarelerin başlaması amacıyla bir koordinasyon kurulu kurulması için mekanizma hayata geçirildi.

Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah (Fotoğraf: Yezid es-Sammarani)
Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah (Fotoğraf: Yezid es-Sammarani)
TT

Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah Şarku'l Avsat’a konuştu: Riyad ile Kuala Lumpur arasında kalkınma alanında 9 mutabakat zaptı imzalanacak

Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah (Fotoğraf: Yezid es-Sammarani)
Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah (Fotoğraf: Yezid es-Sammarani)

Malezya'nın Riyad Büyükelçisi Datuk Wan Zaidi Wan Abdullah, ülkesinin teknoloji, yeşil ekonomi ve iklim alanlarında Suudi Arabistan ile iş birliği yapma arzusunu vurgularken iki taraf arasındaki iş birliğini daha geniş ufuklara taşımak için hazırlık aşamasında olan 9 mutabakat zaptı hakkında görüşmelerin devam ettiğini açıkladı. Malezyalı diplomat, Kuala Lumpur ve Riyad'ın 2021 yılının Aralık ayından bu yana toplam 1,65 milyar dolar değerinde 18 ayrı sanayi projesi için anlaşma imzaladıklarını ve bu projelerin 2 bin 560 kişiye iş olanağı sağlamasının beklendiğini söyledi.
Malezya ve Suudi Arabistan arasında şuana kadar toplam 26 mutabakat zaptı ve anlaşma imzaladığını açıklayan Büyükelçi Abdullah, “İki taraf arasında bu yıl karşılıklı olarak gerçekleşen ziyaretler çerçevesinde şu anda görüşülen ve hazırlık aşamasında olan yaklaşık 9 mutabakat zaptı bulunuyor. İki ülke, önümüzdeki yıl diplomatik eğitim, sağlık, konut ve diğer birçok alanda iş birliğini artırmayı sabırsızlıkla bekliyor” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, iki ülkenin 2021 yılının Mart ayında dönemin Malezya Başbakanı’nın Suudi Arabistan'a yaptığı resmi ziyarette Suudi Arabistan-Malezya Koordinasyon Kurulu’nun kurulmasına yönelik belgelerin de yer aldığı 3 yeni mutabakat zaptı imzaladığına dikkat çekti. Büyükelçi Datuk, bu mutabakatların, umre ve hac ziyaretçilerinin ülkeye girişinde iş birliğine ilişkin ‘Mekke Yol Hizmeti’ adlı bir mutabakat zaptı ve İslami işler alanında bir mutabakat zaptının yanı sıra ağırlıklı olarak kimyasal maddeler ve kimyasal ürünler, gıda işleme, elektronik ve elektrikli cihazlar, tekstil ve tekstil ürünleri ve plastik ürünler sektörlerini kapsayan bir mutabakat zaptından oluştuğunu söyledi. Malezyalı diplomat, Suudi Arabistan’ın Malezya'daki başlıca yatırımlarının Malezya merkezli Petronas ile Suudi Arabistan merkezli Saudi Aramco’nun ortak girişimi olan Pengerang Entegre Petrol Kompleksi’nin (PIPC) yanı sıra Al Rajhi Bank'taki ortaklık olduğuna dikkati çekti.
Öte yandan şuan Suudi Arabistan’da Malezya’dan faaliyet gösteren şirketler arasında Perbadanan Nasional Berhad, Tenaga Nasional Berhad, Malakoff Corporation Berhad, Arabian Water and Energy Projects Company, Jadwa Investment, Prasarana Integrated Management & Engineering Services Sdn Bhd yer alıyor.
İki ülkenin elektronik, teknoloji, madencilik, yeşil ekonomi, hidrojen ve yenilenebilir enerji alanlarındaki iş birliğiyle ilgili konuşan Büyükelçi Datuk, Suudi Arabistan - Malezya Koordinasyon Kurulu’nun kurulması için gerekli belgelerin 2021 yılının Mart ayında, dönemin Malezya Başbakanı’nın Suudi Arabistan’a yaptığı resmi ziyaret sırasında imzaladığını belirterek, “İki ülkenin dışişleri bakanlarının başkanlığında kapsamlı bir ikili istişare platformu olarak ortak koordinasyon kurulunun kurulmasını sabırsızlıkla bekliyoruz” şeklinde konuştu. Malezyalı diplomat, Kuala Lumpur ile Riyad arasında düzenli istişarelerin yapılması için bir mekanizmanın hayata geçirildiğini söyledi.
Büyükelçi Datuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Malezya, Suudi Arabistan ile İslam ümmetinin birliğini güçlendirmeye yönelik ortak değerlere ve özlemlere dayanan yakın ilişkilere sahip. Bu köklü ilişkilerin temelinde, iki ülkenin halkları arasında dini bağlara dayalı kapsamlı temaslar yer alıyor. Suudi Arabistan’ın son yıllardaki, Malezya’nın ekonomik gelişimi ile aynı zamana denk gelen büyük ekonomik dönüşümü, çok yönlü iş birliğine büyük katkı sağladı. Bu iş birliği siyasi, ekonomik, savunma alanı ve halklar arasındaki iletişimi kapsıyor. Suudi Arabistan 2021 yılında Malezya’nın 17’nci en büyük ticaret ortağı, 25’inci en büyük ihracat destinasyonu ve 15’inci en büyük ithalat kaynağı olurken Malezya 2020 yılında Suudi Arabistan için 12’nci en büyük ticaret ortağı ve 21’inci en büyük ihracat noktası oldu. 2022 yılının Ocak ve Eylül ayları arasında iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi 3,11 milyar dolar olurken 2021 yılının aynı döneminde 135,1 artarak 7,32 milyar dolara ulaştı. Toplam ihracat hacmi geçtiğimiz yılın aynı döneminde 860 milyon dolarken yüzde 51 oranında artarak 1,3 milyar dolara yükseldi.”
Büyükelçi Datuk'a göre 2021 yılında Malezya’nın Suudi Arabistan’a yaptığı ana ihracat ürünlerinin başında yüzde 29'luk payla palm yağına dayalı tarım ürünleri gelirken onu yüzde 11,5 ile petrol ürünleri, yüzde 11 ile işlenmiş gıda ürünleri, yüzde 9,5 ile elektrikli ve elektronik ürünler ve yüzde 5,9 ile palm yağı ile yapılan ürünler takip etti.
Malezyalı diplomat, 2021 yılında Suudi Arabistan’dan Malezya'ya yapılan başlıca ithalat ürünlerini ise yüzde 38,8 ile kimyasal ürünlerin, yüzde 27,2 ile petrol ürünlerinin, yüzde 24 ile ham petrolün, yüzde 3,4 ile maden ürünlerinin ve yüzde 2,1 ile kauçuk maddelerinin oluşturduğunu açıkladı.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe