İran Cumhurbaşkanı protestoların bastırılmasını savunurken DMO, Kürdistan eyaletinde operasyonlarını sürdürüyor

HRANA, protestolarda 437 kişinin öldüğünü açıklarken reformist gazete İtimad haberinde, ‘belirli bir coğrafyayla sınırlı olmayan’ bir harekete işaret etti.

İran'ın Kirmanşah eyaletinin Cevanrud şehrinde DMO’ya ait bir kontrol noktası (Twitter)
İran'ın Kirmanşah eyaletinin Cevanrud şehrinde DMO’ya ait bir kontrol noktası (Twitter)
TT

İran Cumhurbaşkanı protestoların bastırılmasını savunurken DMO, Kürdistan eyaletinde operasyonlarını sürdürüyor

İran'ın Kirmanşah eyaletinin Cevanrud şehrinde DMO’ya ait bir kontrol noktası (Twitter)
İran'ın Kirmanşah eyaletinin Cevanrud şehrinde DMO’ya ait bir kontrol noktası (Twitter)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, yetkililerin, 10 hafta önce Kürt genç kadın Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestolara yönelik müdahalelerini savundu. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen bir milletvekili, DMO'dan Kürt nüfusun yoğun yaşadığı şehirlere takviye güçler gönderdiğini açıkladı. Öte yandan İran polisi, Kürt şehri Bane'de protestocular tarafından atılan taşla yaralanan bir yarbayın öldüğünü duyurdu.
Sosyal medya platformlarında paylaşılan bir video kaydı, DMO güçlerinin Senendec şehrine bağlı Vahdat beldesinde ‘bir grup okul çocuğunun’ üzerine ateş açtığını gösterdi. Hengaw İnsan Hakları Örgütü, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, olayda biri ağır en az 4 kişinin yaralandığını bildirdi.
Senendec’te protesto gösterileri devam ederken, askeri helikopterler sıkı güvenlik önlemleri altında şehrin bazı bölgeleri üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi. Senendec’teki Kürdistan Üniversitesi’nden çok sayıda öğretim görevlisi ve öğrenci, gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakılması için sloganlar atarak nöbet tuttu. Öğrenciler, ‘şehitler ölmez’ sloganları attılar.
Öte yandan son günlerde şiddetli bir baskı kampanyasına tanık olan Cevanrud şehrinde bir güvenlik görevlisinin video çeken bir kişiyi vurduğunu gösteren bir video kaydı yayınlandı. İran'ın yarı resmi haber ajansı Fars, olayda DMO güçlerinin açtığı ateş sonucu en az 5 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.
Hengaw, ‘Senendec şehrine saldırı emrini DMO’nun Kürdistan eyaleti komutanı General Behman Reyhani’nin bizzat verdiğini’ belirtti. Elde edilen bilgilere göre DMO’nun 48 saat içinde soykırım yaptığını öne süren Hengaw, Cevanrud şehrindeki protestoların bastırılması emri verdiği için DMO komutanı hakkında uluslararası soruşturma başlatılmasını talep etti.
Diğer yandan iki muhalif sol görüşlü parti İran Kürdistan Demokrat Partisi'nin (HDK-İ) ve İran Kürdistan Komala Partisi’nin aynı çatı altında bir araya geldikleri İran Kürdistan Partileri Koordinasyon Merkezi, siyasi örgütleri, sivil aktivistleri ve İranlıları bu sabah için greve gitmeye çağıran bir bildiri yayınladı. Bildiride ayrıca, Kürtler ve İranlılar arasındaki birliğin desteklenmesi amacıyla Perşembe akşamı protesto yürüyüşleri düzenlenmesi çağrısında bulunuldu.
Bildiride şu ifadeler yer aldı:
“Rejim, birkaç gün önce Kürdistan’ı tüm gücüyle kan gölüne çevirdi ve bir katliam gerçekleştirdi. İran halkının tüm kesimleri arasında iş birliği ve birlik olmadan bu ulusal ayaklanma zafere ulaşamayacaktır.”
İran'ın eski Devrim Muhafızları komutanlarından muhafazakar milletvekili Muhammed İsmail Kevseri, ‘özellikle Irak'ın Kürdistan bölgesinde faaliyet gösteren Komala, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) ve HDK-İ başta olmak üzere ayrılıkçı partilerin, Kürdistan eyaletinin bir bölümünü kontrol etmeye çalıştıklarını ve bu yüzden ülkenin batısına söz konusu tarafların bozguna uğratılması ve sınırlarda güvenliğin sağlanması için kara kuvvetleri gönderildiğini’ açıkladı.
DMO’ya yakın Fars Haber Ajansı’nın pazartesi günü bildirdiğine göre bu gelişme, İran basının, protestoculara karşı gerçek mühimmat kullanıldığını ve güvenlik güçlerinin ‘ayrılıkçı’ olarak niteledikleri kişilerin üzerine ateş açmaya zorlandıklarını ilk kez doğrulamasının ardından yaşandı.
DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) topraklarında İranlı Kürt muhalefet partilerine ait noktalara atıfla IKBY halkına ‘teröristlerin’ karargâhlarını ve konuşlu oldukları merkezleri boşaltmaları çağrısında bulundu.
Pakpur, DMO’nun ‘tüm tehditler ortadan kalkana ve teröristler silahsızlandırılana kadar Kürdistan bölgesindeki bölücü terör gruplarına yönelik operasyonlarını sürdüreceğini’ vurguladı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da Tahran’da düzenlediği basın toplantısında, “Komşu ülkeden bize yönelik bir tehdit olduğu sürece, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi çerçevesinde silahlı kuvvetlerimiz, ülkenin ulusal güvenliğini azami düzeyde sağlamak için faaliyetlerine devam edecek” dedi.
Abdullahiyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Irak Silahlı Kuvvetleri’nin, İran ile Irak Kürdistan bölgesi arasındaki ortak sınırlara konuşlanıp bu sınırların güvenliğini sağlamaya çalıştığı zaman, topraklarımızın birliğini tehdit edenlerle karşı karşıya gelmemize gerek kalmayacağı kesin.”
İran, Irak'taki Kürt muhalif gruplara karşı son olarak salı günü olmak üzere sınır boyunca art arda füze saldırıları gerçekleştirdi.
Norveç'in başkenti Oslo merkezli İran İnsan Hakları (IHR) İran'da genç kadın Mahsa Amini'nin Eylül ayı ortalarındaki ölümü üzerine düzenlenen protestolara yönelik baskılar sırasında, geçtiğimiz hafta Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde 56 kişinin öldüğünü bildirdi.
Ahvaz (Huzistan) ilinin Endimeşk (Salihiye) şehrinde protestocularla güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. ‘1500tasvir’ adlı gözlemevi tarafından yayınlanan videolarda, şehir merkezinden dumanların yükseldiği ve göz yaşartıcı gaz kullanıldığı görüldü.
HRANA, salı akşamı yayınladığı günlük istatistiklerinde,  protestolar gösterileri düzenlenen 155 şehir ve 142 üniversitede, olaylar sırasında 61'i çocuk 437 protestocunun hayatını kaybettiğini bildirdi.  Elde ettiği bilgilere dayanarak 18 bin 55 kişinin tutuklandığını aktaran HRANA, olaylarda emniyet güçlerinden 55 unsurun öldüğünü belirtti.
İran basını dün Yarbay Turec Erdalan’ın Bane şehrinde emniyet güçleri ile protestocular arasında yaşanan çatışmada protestocuların attığı bir taşla başından ağır yaralanması sonucu kaldırıldığı başkent Tahran'daki hastanede öldüğünü bildirdi.
İran resmi haber ajansları, dün  İsfahan eyaletinde İran uyruklu bir İngiliz vatandaşının yurtdışındaki haber istasyonlarıyla bilgi paylaştığı suçlamasıyla tutuklandığını bildirdi.
Reuters’ın İran resmi basınından aktardığına göre DMO istihbarat servisi, BBC ve Iran International TV ile ilişkili olduğu ileri sürülen İran asıllı bir İngiltere vatandaşını tutukladı. Aktarılan bilgilerde bahsi geçen kişinin İngiltere doğumlu olduğu belirtildi.
Tahran, Farsça yayın yapan BBC Farsça ve Iran International TV’yi İran’daki protestoları desteklemekle suçluyor.
Diğer taraftan reformist gazete İtimad, protestolarla ilgili olarak videolara ve sosyal medya paylaşımlarına dayanan bir değerlendirme yayınladı. Gazete, protesto hareketinin ‘belirli bir coğrafyayla sınırlı olmadığını’ vurgularken, rejim karşıtı gösterilerin ‘orta sınıf hareketlerine bağlı olduğu’ değerlendirmesinde bulundu.
Gazete, 17 Eylül’de Mahsa Amini’nin ölümünün, son yılların en geniş kapsamlı halk protestolarından birinin fitilini ateşlediğini ve ülke genelinde, çeşitli eyaletlerde ve şehirlerde sokak protestolarına tanık olunduğunu belirtti.
Gazete, protestoların ilk iki ayı yoğun olarak Tahran ve Kürt nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerde gerçekleştiğini, özellikle başkent Tahran'da 14 ilçenin ve 4 üniversitenin en yoğun protestolara sahne olduğunu kaydetti. Gazete, protestoların Kürt şehirlerinden 9’unda daha yoğun yaşandığına dikkati çekti.
Belucistan, Horasan, Fars, Elburz ve Mazenderan ise diğer bölgelere kıyasla daha sakin protesto gösterilerine sahne olurken Horasan’daki protestoların merkez üssü Meşhed şehri ve Firdevsi Üniversitesi idi. Ülkenin güneyindeki Fars eyaletindeki protestoların merkez üssü ise Şiraz şehri oldu. Belucistan’da protestolar sırasında en çok can kaybı protestoların daha yoğun  olduğu Zahidan, Haş ve Çabahar şehirlerinde kaydedilirken İsfahan, Doğu Azerbaycan, Gilan ve Ahvaz eyaletleri daha ılımlı protestolara sahne oldu.
Bir başka gelişmede, eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu Muhsin Haşimi, Wall Street Journal’ın (WSJ), İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani’nin geçtiğimiz ay Rafsancani ailesinden ve eski Devrim Rehberi Ayetullah Humeyni'nin ailesinden halkı sakinleştirmek için müdahale etmelerini istediğine ilişkin haberini yalanladı. WSJ, Şemhani’nin protestocuların talep ettiği bazı özgürlüklerin verilmesi için bir teklifte bulunduğunu, teklifin Rafsancani ve Humeyni aileleri tarafından reddedildiğini bildirdi.
İran Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin İran haftalık kabine toplantısında yaptığı açıklamada, hükümetin protestocuların ve muhalefetin taleplerini dinlediği, ancak ‘protesto gösterileri düzenlemenin, isyan ve huzursuzluk çıkarmaktan farklı’ olduğunu söylediği aktarıldı. Cumhurbaşkanlığı sitesinin aktardığına göre Reisi, açıklamasında, “Huzursuzluk diyalogu ve her türlü gelişmeyi engelliyor” dedi.  Açıklamasında, yetkililerin protestolara yönelik müdahalesini savunan Reisi, “Halk bizden sıkı bir şekilde müdahalede bulunmamızı bekliyor. Ülkenin güvenliği hükümetin kırmızı çizgisidir” ifadelerini kullandı.
Öte yandan İran Şura Meclisi Sözcüsü, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Yargı Erki Başkanı arasında 'mevcut sorunların çözümünü’ görüşmek üzere önümüzdeki hafta iki toplantı yapılacağını duyurdu.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz