İranlı yetkililer protestoları bastırmak için ambulansları kullanıyor

İran'daki protestolar sırasında ambulanslar polis karakoluna giriş yapıyor. (The New York Times)
İran'daki protestolar sırasında ambulanslar polis karakoluna giriş yapıyor. (The New York Times)
TT

İranlı yetkililer protestoları bastırmak için ambulansları kullanıyor

İran'daki protestolar sırasında ambulanslar polis karakoluna giriş yapıyor. (The New York Times)
İran'daki protestolar sırasında ambulanslar polis karakoluna giriş yapıyor. (The New York Times)

İran'da yaklaşık bir ay süren hükümet karşıtı protestolarda İran güvenlik güçlerinin, tanık ifadelerine ve video analizlerine dayanarak gösterilere sızmak ve protestocuları gözaltına almak için ambulans kullandığını ortaya koyuldu.
New York Times tarafından ekim ayı başlarında yayınlanan habere göre bir Tahranlı, öğrenci liderliğindeki bir gösteri sırasında en az üç protestocunun (görünüşe göre yaralanmamış) bir ambulansa bindirildiğini aktardı. Tahran'da üniversite öğrencisi olan Niki, güvenlik güçlerinin bir yol ayrımında protestocuları tutuklamak için ambulans kullandığını gördüğünü söyledi.
Niki açıklamaında şu ifadeleri kullandı:
"Protestocuları tutukladılar, ambulansa koydular ve ışıkları kapattılar. Arkada bir sürü insan vardı. Sonra ambulans caddeden aşağı gitti. Protestocuların nereye götürüldüğünü görmedim ama içeride vatandaşlar vardı. Mesela genç kızlar gördüm.”
Eylül ayında patlak veren sosyal ve siyasi değişim talep eden protestolarda, Birleşmiş Milletler'e göre 14 binden fazla kişi tutuklandı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre İran güvenlik güçleri acımasız bir baskı uyguladı. Norveç merkezli bir STK olan İran İnsan Hakları Örgütü'ne göre en az 326 kişi öldürüldü.
Mahsa Amini'nin İran ahlak polisi nezaretinde öldürülmesinin ardından başlayan gösteriler, ağırlıklı olarak kadınlar tarafından sürdürüldü. Tanıklara ve Amerikan gazetesi tarafından incelenen düzinelerce video ve fotoğrafa göre bu kampanyanın bir kısmı, güvenlik güçlerinin protestolara sızmak ve protestocuları gözaltına almak için ambulans kullandığını ortaya koydu.
New York Times’ın görüştüğü tanıkların neredeyse tamamı, hükümetin misillemesinden korktukları için isimlerinin açıklanmaması şartıyla konuştu. Gazetenin haberinde şu ifadeler yer alıyor:
“Uzmanların uluslararası tıbbi dürüstlük standartlarını ihlal ettiğini söylediği ambulansların bu şekilde kullanılması hükümetin ülke genelindeki gösterileri bastırmak için ne kadar ileri gittiğini gösteriyor.”
Kaliforniya Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu'nda yardımcı doçent olan Ruhini Har şunları söyledi:
“İnsanlar sağlık hizmeti aramaya korkacaklar, yani bu ambulansları yanlış kullanmanın bir sonucu olarak daha fazla insan ölecek."
37 yaşındaki bir restoran çalışanı, ‘Şifreli Mesajlar’ uygulaması aracılığıyla gerçekleştirdiği bir röportajda, protestolar sırasında hemen her gün ambulansların üniversite kampüslerine girdiğini ve içlerinden üniformalı güvenlik güçlerinin çıktığını gördüğünü aktardı.
Tahran'daki protestolarda yer alanlar sivil giyimli polis memurları gördüklerini, ahlak polislerinin 2 Ekim'de Şerif Üniversitesi'nde gösteri düzenleyen öğrencileri zorla bir ambulansa bindirdiklerini kaydettiler.
Tanıklardan biri ‘Şifreli Mesajlar’ uygulaması üzerinden yaptığı açıklamada “Ahlak polisinin bir öğrenciyi dövdüğünü gördüm. Başka bir protestocuyla ambulansa zorla bindirilmeden önce aldığı cop darbeleri nedeniyle yerde yara bere içindeydi” ifadelerini kullandı.
Bir Twitter kullanıcısının aktardığı ve New York Times gazetesi tarafından doğrulanan görüntülerden birinde bir ambulansın içinden görüntülenen protestocular, içeride tutulan kızları kurtarmak için ambulansı ateşe verdiği gözler önüne serildi. İran Polisi üniforması giymiş biri ambulanstan kaçtı. Bir grup insan bir süre onun peşinden koştu.”
New York Times, görüntüleri Kaliforniya, Monterey'deki Denizcilik Yüksek Lisans Okulu'nda doçent olan ve İran'ın ulusal güvenliği konusunda çalışmalar yürüten Afshon Ostovar'a gösterdi. Ostovar görüntülere dair şunları söyledi:
“Bu kesinlikle bir memura (polise) benziyor. O bir sağlık görevlisi değil. Sağlık görevlileri güvenlik üniforması giymezler ve ateşli silah taşımazlar (videoda adamın ambulanstan kaçarken sırtındaki kılıfında silah olduğu görülüyor).”
Görüntüler, ambulansı kimin ateşe verdiğini net olarak göstermese de farklı bir açıdan alınan bir görüntü, aynı ambulansın bir kalabalık tarafından itildiğini ortaya koydu. New York Times, ambulansların polis karakollarına girip çıktığını gösteren görüntüleri analiz etti ve bir ambulansın açıkça karakola girdiği tespit edildi.
Tahran'da daha önce Lokman el-Hekim ve Tarfa Hastanelerinde çalışan Dr. Amir Ali Şahi Tebriz konuya dair şunları söyledi:
“Polis karakollarında ambulans bulundurmak için meşru bir tıbbi neden yok. İnsanlar acil bakıma veya hastanelere gitmek konusunda kendilerini güvende hissetmiyorlar. Birliklerin kendilerini yakalamak için beklediğini biliyorlar. Hastalarımız yardıma ihtiyaç duyduğunda gece yarısı sağlık merkezlerine gönderiyoruz.”
İnsanları gözaltına almak için ambulansların kullanılması, İran tıp camiası ve sağlık çalışanları arasında öfkeye neden oldu.
4 Ekim'de Twitter'da yayınlanan ve New York Times tarafından doğrulanan bir görüntüye göre sağlık çalışanları Reşt'teki Razi Üniversite Hastanesi’nin önünde gösteri yaptılar. Sağlık çalışanları ‘Ahlak polisi öğrenci değildir ve hastaları taşımak için ambulanslar kullanılmalıdır’ yazılı pankartlar taşıdılar.
Reşt ve Meşhed'deki protestolarda sağlık çalışanları, ambulansların kötüye kullanılmasıyla ilgili endişelerini dile getirdiler. Sağlık çalışanları için lisans ve düzenleyici kurum olan Medical Council, ambulansların tıbbi olmayan ulaşım için kullanılmasıyla ilgili endişe duyulduğunu açıkladı.
İran'daki birçok kişi için protestoları bastırmak amacıyla ambulansların kullanılması, ülkenin sağlık sistemine olan güvensizliğini artırıyor.
Protestolarda yaralanan İranlıların hastanelerde tedavi gördükten sonra tutuklandığına dair raporlar bulunuyor. Tahran'daki bir protestocu duruma dair şunları söyledi:
"Polisi gördüğümüzde kendimizi güvensiz hissettik. Yeni bir korku seviyesi açık. Şimdi en büyük acıyı ambulansları gördüğümüzde hissediyoruz. Ya bizi öldürürlerse?"



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.