İsrailli haham Miller'e göre son seçimler, İsrail'in daha radikal bir hal aldığını gösteriyor

AA
AA
TT

İsrailli haham Miller'e göre son seçimler, İsrail'in daha radikal bir hal aldığını gösteriyor

AA
AA

İsrailli Haham Elhanan Miller'e göre, İsrail'de 1 Kasım'da gerçekleştirilen seçimlerin sonuçları, İsrail toplumunun "daha dindar ve aşırılık yanlısı" bir hale geldiğini orta koyuyor.
İsrail sokağında sağa doğru kayan bir kesimin varlığını gösteren sandık sonuçları, Meclis aritmetiğine de "sağcı çoğunluk" olarak yansıdı.
Bununla birlikte İsrail'de her sağcının dindar olmadığı ifade ediliyor. Sağ kesimdeki partilerden "Şas" ve "Birleşik Tevrat Yahudiliği" sağcı-dindar; "Dini Siyonizm" ve "Yahudi Gücü" aşırı sağcı-milliyetçi, "Likud" ve "İsrail Evimiz" ise sağcı-liberal olarak tanımlanıyor.
Ancak seçim sonuçlarının ardından İsrailli partiler tek başına hükümet kurabilecek oy toplayamadı ve kendi koşullarını dayatan küçük partilerin katılımına ihtiyaç duymaya başladı.

Aşırılık yanlısı partiler
Batı Kudüs'teki Beit Midrash Har'el Enstitüsü'nde Ortodoks haham olarak görev yapan ve özellikle İsrail işgaline karşı Filistinliler ile dayanışma için faaliyet gösteren "İnsan Hakları için Hahamlar Örgütü" aktivisti Miller, İsrail seçimlerine ve seçimlerin siyasi dengelere yansımalarına ilişkin AA muhabirine konuştu.
Haham Miller, geçmişte Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği gibi dini açıdan aşırılık yanlısı partilerin tamamen sağ bloka tabi olmadığını, sağ ya da sol tüm hükümetlerde yer alabildiğini söyledi.
İsrailli haham, bu duruma, Aryeh Deri liderliğindeki Şas'ın, Filistin Kurtuluş Örgütü'yle gerçekleştirilen Oslo müzakereleri sırasında İşçi Partisi'nden eski Başbakan İzak Rabin hükümetiyle iş birliği yapması örneğini verdi.
Ancak bu partileri destekleyen kesimlerin zamanla Dini Siyonizm Partisi'nin katı Siyonist ideolojisinin etkisiyle sağa kaydığını, yavaş yavaş büyüyen bu kitlenin sağcı bir nüfus haline geldiğini kaydeden Miller, bugün ise Aryeh Deri'nin sağcı bir lider ve Likud lideri Binyamin Netanyahu'nun ortağı olarak kabul edildiğine dikkati çekti.
Miller, dindar partiler arasında bazı aşırı dindar akımların da bulunduğu belirterek, bunların Siyonist seçmenlerinin, "milliyetçi düşünceyi benimsemediğini ve İsrail'de yaşayıp Siyonizm'in laik yorumuna inanmadığını" kaydetti.
Avrupa kökenli Aşkenazi Yahudilerinin Birleşik Tevrat Yahudiliği'ne, Sefarad kökenli ultra Ortodoks Yahudilerinse gelenekçi Yahudiler arasında popülaritesi olan Şas'a oy verdiğini belirten Miller, "Ancak Netanyahu, bu kitlelere çocuk, sağlık, sosyal yardım gibi devlet desteği sunduğu için bu partiler de kendisini destekler hale geldi." dedi.

Dini Siyonizm kesimi
Miller, dindar Siyonist partilerde ise iki akımın varlığına işaret ederek, kendisini nispeten ılımlı olarak gören ilk akımın başında eski Başbakan Naftali Bennett ile ortağı Ayelet Şaked'in yer aldığını aktardı.
İsrailli haham, bu kesimin Filistin yönetimi ile müzakerelere yanaşmazken, bununla birlikte siyasi koşulları gerçekçi bir şekilde ele aldığını aktardı.
Buna karşın, ikinci tarafta daha radikal bir akım bulunduğu, bu akımın başında da Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich ile ortağı aşırı sağcı siyasetçi Itamar Ben-Gvir'in bulunduğunu dile getiren Miller, "Bu akım, Filistin yönetimiyle müzakerelere hiçbir şekilde inanmayan hatta İsrailli Araplarla da ortak olmayı reddeden bir akım." diye konuştu.

"Netanyahu, bu hükümetteki en solcu isim"
Miller, "İsrail Meclisinde, 120 sandalyenin 64'ünü alan Netanyahu blokunda, Netanyahu'yu destekleyen dindar ve dindar Siyonistlerden oluşan sağcı bir çoğunluk bulunuyor. Bu durum hükümet politikalarını etkileyecektir. Hatta Netanyahu, (kurulması beklenen) bu hükümetteki en solcu isim haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.
Bunun İsrail'in daha dindar hale geldiği anlamına gelip gelmediği sorusuna Miller, "Evet, sağcılık ile dindarlık arasında büyük bir örtüşme var. Kamuoyu yoklamalarına göre genelde, daha dindar olduğunuzda aynı zamanda daha sağcı oluyorsunuz." şeklinde cevap verdi.
Miller, "Dolayısıyla dindarlık ile sağ görüş arasında büyük bir uyum var. İsrail halkı ne kadar dindar hale gelirse İsrail siyasetinde sağcılığın etkisi de o kadar artıyor." ifadelerini kullandı.

Dindar Yahudiler
Ultra-Ortodoks veya Haredi Yahudileri olarak bilinen kesimin askerlik hizmeti yapmadığına ve bu kesimin İsrail'in Yahudi nüfusunun yaklaşık yüzde 11 ila 12'sini oluşturduğuna işaret eden Miller, şunları kaydetti:
"Sayıları artıyor. Bugün İsrail okullarındaki birinci sınıf öğrencilerinin yaklaşık dörtte birinin Ultra-Ortodoks olduğuna inanıyorum. Her ailenin 6-7 üyesi var ve bu önümüzdeki yıllarda kesinlikle İsraillilerin demografisini etkileyecek."
Dindar sağ ile milliyetçi sağ arasındaki farka da değinen Miller, "Örneğin Mecliste 32 sandalyesi olan Likud Partisi tarafından temsil edilen, dindar olmayan bir İsrail sağı da var. Bunlar, dinin bütün emirlerine uymasalar da dini bir arka planları bulunuyor. Dolayısıyla dindar sağ ile geleneksel hatta laik sağ arasında bir ortaklık söz konusu." dedi.
Radikal Yahudi partilerin sağa yönelmesinin nedenlerine ilişkin ise Miller, şöyle konuştu:
"Sağa doğru olan bu yönelimin, din dahil olmak üzere birçok nedeni var. Dindarlık ve İsrail topraklarının kutsallığına bağlılık ve bu toprakların korunmasının önemi elbette dini bir arka plana sahip. Ancak, yaklaşık 20 yıl önceki İkinci İntifada dönemine ek olarak, öncesinde meydana gelen şiddet dalgaları dahil olmak üzere başka nedenler de var. Tüm bu koşullar bir arada İsrail seçmeninin barış sürecinden şüphe duymasına ve sağa kaymasına neden oldu."

İsrail seçimleri aşırı sağcı bir hükümete işaret ediyor
Son yıllarda erken seçim ve koalisyon krizi sarmalına girilen İsrail'de 1 Kasım'da yapılan erken genel seçimlerde eski Başbakan ve muhalefet lideri Netanyahu'nun başını çektiği sağ blok 120 sandalyeli Meclise 64 milletvekili göndererek açık bir zafer kazanmıştı.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, 13 Kasım'da Netanyahu'yu hükümeti kurmakla görevlendirmişti.
Netanyahu’nun öncülüğündeki sağ blok, dini partilerden Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği ile aşırı sağcı Dini Siyonizm ve Yahudi Gücü partilerinden oluşuyor.
73 yaşındaki Başbakan adayı Netanyahu, koalisyon kurmak için bu partilerle müzakereler yürütüyor.
Netanyahu hükümetinin güvenoyu alabilmesi için 120 milletvekili bulunan İsrail Meclisinde 61 vekilin desteğini alması gerekiyor.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.