Küresel borç krizi balonu Çin’de mi patlayacak?

Yükselen faiz oranları ve ekonomik durgunluk riskleri onarılamayacak şekilde artırmakla tehdit ediyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Küresel borç krizi balonu Çin’de mi patlayacak?

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Ahmed Mustafa
Dünyanın en büyük kredi derecelendirme kuruluşları, gerek kurumsal borçlar, gerek kamusal devlet borçlar açısından olsun önümüzdeki dönemde borç ödemelerinde daha fazla ‘iflasın’ yaşanmasını bekliyorlar. Standard & Poor's kuruluşu da geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir raporda, dünyadaki borç risklerinin 2008'deki küresel mali kriz öncesi dönemdeki seviyelerinden çok daha yüksek seviyelere ulaştığına işaret etti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S&P), geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir raporda, dünyadaki borç risklerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz öncesi dönemdeki seviyelerden çok daha yüksek olduğuna işaret etti.
Küresel mali krizin yaşandığı 2008’den bir önceki yıldan bu yana, küresel borcun gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranı hesaplandığında küresel borçlanmanın yüzde 349 arttığı görüldü. Bu rakam, borcun küresel ekonominin büyüklüğüne oranının yüzde 278 olduğu 2007 yılına kıyasla yüzde 25’lik bir artış olduğu anlamına geliyor.
Bu durum, genel olarak Kaldıraç Oranı (borcun öz sermayeye oranı) ile ilgilidir. Kamu borcunun 2008 yılında yüzde 62 olan GSYİH'ya oranı bu yıl 2022'de ortalama yüzde 87'ye ulaştı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre S&P, ‘Global Debt Leverage: How Heavy Is The World's Debt Burden?’ (Küresel Borç Kaldıraç Oranı: Dünyanın Borç Yükü Ne Kadar Ağır?) başlıklı raporunda, bu büyük artış, uzun süredir çok düşük seyreden faiz oranları döneminde hükümetler ve şirketler tarafından bu şekilde borçlanmanın gösterilen büyük rağbete bağlandı. Dünyadaki birçok ülkede faiz oranlarının yükselmeye başlaması ve ekonomik durgunlukla birlikte borcun GSYİH'ya oranı ve şirketlerin piyasa değeri borcun ödenmesini, yani borcun faizini ve taksitlerini ödemeyi büyük ölçüde zorlaştıracak şekilde yükseldi. Bu da borçların yeniden yapılandırılması ve önümüzdeki iki yıl içinde iflas oranlarının artabileceği riskini beraberinde getiriyor.

İpotekli borçlanma (Kaldıraç Oranı)
En büyük borç yüzdesi, kamu borcunu, kurumsal borcu, hanehalkı borcunu vb. toplayan ve bunları tüm küresel ekonominin toplam büyüklüğüne göre ölçen toplamdır. 2008 yılındaki küresel mali kriz öncesine kıyasla yaklaşık dörtte bir oranında artan bu rakam, sadece devlet borcuna gelince, neredeyse üçte bir oranında arttı.
İpotekli borçlanma (Kaldıraç Oranı), borcu ödemenin yanı sıra kar elde etmek için yatırım getirisini artırma temelinde borca ​​yapılan yatırımdır.
Şirketler için ipotekli borçlanmanın şartı, şirketin borcunun şirketin piyasa değerine olan oranıyken, devletler için borcun GSYİH'ya olan oranıdır. Eğer mortgage (ipotekli) borçlanmasını basit bir örnekle açıklayacak olursak bir yatırımcının yatırımlarını ya da bir devletin kamu harcamalarını artırmak için borç alması olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki borç kurumsal borçsa projeden beklenen yüksek yatırım getirisi, kamusal borçsa ülkenin GSYİH’sının büyüme oranı ile ilgilidir.
Şirketin hisselerinin değeri yükselirse ya da yatırımcı projesinden büyük bir getiri elde ederse, burada ipotekli borçlanma getiri ve kâr konusunda yatırımcıya ek bir avantaj sağlamış olur. Aynı şekilde, ekonominin büyümesi ve GSYİH’nın büyümesi durumunda, ipotekli borçlanma hükümete fayda sağlamış olur ve bu borcu kolayca ödeyebilir. Fakat eğer bunun tersi olursa örneğin şirket hisselerinin düşmesi ya da GSYİH’nın makul oranlarda büyümemesi gibi durumlarda, ipotekli borçlanma, piyasa değerine ya da GSYİH’ya oranını artırarak yüksek riskli bir borç haline gelir.
S&P raporunda ‘CCC’ olarak sınıflandırılan ülkelerin ve hatta ‘B’ olarak sınıflandırılan çoğu ülkenin sorunlarında artış ve borçlarını ödeme imkanlarının azalmasını bekliyor. Raporda, İngiltere'nin borç notunda açıklanan son düşüşe ve durağan görünümden negatif görünüme geçişe atıfla, gelişmiş ekonomilerde bile bazılarının borç sorunu yaşayacağına işaret ediliyor.
Rapor, özellikle faiz ödemeleri olmak üzere borç oranlarının, merkez bankalarının faiz baz puanlarını istikrarlı bir şekilde artırmasıyla son zamanlarda yüzde 8'e yükseldiğini tahmin ediyor.

Çinli şirketler krizi
Kamu borcu sorunu neredeyse evrensel bir borç olarak kabul edilse de, kurumsal borç sorunu özellikle Çin'de daha ciddi bir boyuta ulaşmış görünüyor. S&P’nin benimsediği analiz modellerine göre Çin'deki kurumsal borç oranları, diğer borçlara kıyasla daha önce eşi-benzeri görülmemiş bir küresel borç krizin fitilini ateşleyecek ilk kıvılcım olabilecek daha riskli bir tablo çiziyor.
Son yıllarda Batılı ekonomi alanında uzman basın kuruluşlarında yer alan haberlerin ve analizlerin Çin'in en büyük borç verme hacminin, yüz milyarlarca dolarlık ABD Hazine bonosu satın alarak dünyanın önde gelen ekonomisi olan ABD ekonomisine verildiği gerçeği göz ardı edilerek bir kamu borç balonunu patlama üzerine getiren bir şekilde Çin'i dünyanın dört bir yanındaki hükümetlere borç vermesine odaklanmaları dikkati çekiyor.
Ancak sorun, Çin'in borç vermesinde değil, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olarak büyüme hızının yüzde 10'un üzerinde olduğu geçmiş yıllarda yerel şirketlerin borçlanmasında olduğu görülüyor. Artık Çin'in kurumsal borç sorunu büyümenin yavaşlaması ve küresel olarak faiz oranlarının yükselmeye başlamasıyla birlikte patlamak üzere.
Küresel kurumsal borcun GSYİH'ya oranı 2022 yılının Haziran ayına kadar olan 10 yıllık dönemde yüzde 17'ye yükseldi. Gelişmekte olan ülkelerde kurumsal borçlardaki artış yüzde 25 ve gelişmiş ekonomilerde yüzde 8 artarken, yalnızca Çin'deki artış yüzde 20 olarak kaydedildi.
Bu yılın Haziran ayında 27 trilyon dolara ulaşan Çin'in kurumsal borcu, dünyanın toplam şirket borcunun yüzde 31'ini oluşturuyor. Kovid-19 salgını krizinde tüm dünyada kurumsal borçlarda önemli bir artışa tanık olunsa da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, küresel ekonomik toparlanma ile birlikte geçtiğimiz yıl kurumsal borcun pek azalmadığı Çin’in aksine Kovid-19 salgını krizinden sonra kurumsal borçlanmada düşüş yaşamaya başladılar. Çinli şirketlerin ise borçları arttı.



Türkiye’nin nisan ayı ihracatı 19,3 milyar dolar oldu

AA
AA
TT

Türkiye’nin nisan ayı ihracatı 19,3 milyar dolar oldu

AA
AA

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, ihracatta nisan ayında yaşanan düşüşün kısa süreli ve geçici olduğunu belirterek, "Her şeye rağmen önümüzdeki 8 ayı en iyi şekilde değerlendirerek, 2023’ü ihracatta mümkün olan en iyi performansla tamamlayacağımıza inanıyorum." ifadesini kullandı.
Gültepe, ihracat rakamlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, nisan ayının küresel ve ulusal ölçekli gelişmelerin ihracata olumsuz yansımalarının hissedildiği bir ay olduğunu belirtti.
Genel Ticaret Sistemi (GTS) kayıtlarına göre, nisanı 19,3 milyar dolar ihracatla tamamladıklarını bildiren Gültepe, şunları kaydetti:
"Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17,2 eksideyiz. Son 12 aylık ihracatımız yüzde 4,9 artışla 251,7 milyar dolara ulaşırken, ocak-nisan dönemini ise yüzde 3 kayıpla 80,9 milyar dolarla kapattık. Geçen ay ihracatımıza en yüksek katkıyı 2,7 milyar dolarla otomotiv sektörü verdi. İlk beşteki diğer sektörlerimiz 2,4 milyar dolarla kimya, 1,5 milyar dolarla hazır giyim, 1,2 milyar dolarla elektrik elektronik ve 1,1 milyar dolarla çelik şeklinde sıralandı.
Hububat, zeytin ve zeytinyağı, savunma ve havacılık, yaş meyve-sebze, tütün ve fındık ihracatımızda geçen ay artış kaydettik. 14 ilimiz ihracatını artırdı. En çok ihracat yapan ilk 5 ilimiz İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir ve Ankara oldu. Geçen ay bin 449 firmamız ihracat ailesine katıldı. Birim ihracat değerimiz ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18,3 artışla 1,56 dolara yükseldi."

"Parite aylar sonra ilk kez ihracata pozitif katkı verdi"
Mustafa Gültepe, nisan ayında 217 ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini belirterek, 81 ülkeye ihracatta artış kaydedildiğini aktardı.
Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeleri Almanya, ABD, Irak, İtalya ve İngiltere şeklinde sıralayan Gültepe, Suudi Arabistan ve Kazakistan’a ihracatta dikkati çekici artışlar kaydedildiği belirtti.
Paritenin de uzun bir aradan sonra ihracata pozitif yansıdığını ifade eden Gültepe, "Nisan ayında parite etkisi 152 milyon dolarlık artı değer sağladı. Ancak yıl başından bu yana parite etkisi sebebiyle 972 milyon dolarlık bir kaybımız var." ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin ulusal ve uluslararası gelişmelerin ihracata olumsuz yansımalarını hissettiği bir dönemden geçtiğini kaydeden Gültepe, Avrupa ve ABD gibi küresel pazarlarda devam eden parasal sıkılaşma politikaları nedeniyle talepte durgunluğun devam ettiğini hatırlattı.
Maliyet artışlarının küresel pazarlardaki rekabetçiliği olumsuz etkilediğini vurgulayan Gültepe, şöyle devam etti:
"Maliyet artışları kurdaki artışın çok üzerine çıktı. Bu nedenle rekabetçiliğimizi kaybetmeye başladık. Müşterilerimiz hem bizim fiyat tutturamamamız hem de düşen lojistik fiyatlarının etkisiyle alımlarını rakip ülkelere kaydırmaya başladılar. Her zaman söylediğimiz gibi kurun en az enflasyon kadar artması gerekiyor ki Türk ihracatçısı rekabetçiliğini koruyabilsin. Yoksa pazar kaybetmeye devam ederiz. Kaybettiğimiz müşterileri tekrar kazanmak ise yıllarımızı alabilir."

"Elektrik ve doğalgaz fiyatlarında indirim ihracatçılarımızın elini rahatlattı"
TİM Başkanı Gültepe, elektrik ve doğalgaz fiyatlarında yıl başından bu yana yapılan indirimlerin, özellikle yüksek enerji kullanan sektörlerde maliyetlerin düşürülmesinde ihracatçının elini rahatlattığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Kahramanmaraş’ta 3 ay önce meydana gelen depremden etkilenen illerimizde de toparlanma büyük bir hızla devam ediyor. Biz de ihracat ailemizin çatı kuruluşu olarak firmalarımızı ticaret ve alım heyetlerinin yanı sıra fuarlar aracılığıyla en doğru alıcıyla buluşturmaya çalışıyoruz.
Dolayısıyla ihracatımızda nisan ayında yaşanan düşüşün kısa süreli ve geçici olduğunu düşünüyoruz. Her şeye rağmen önümüzdeki sekiz ayı en iyi şekilde değerlendirerek Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü kutlayacağımız 2023’ü ihracatta mümkün olan en iyi performansla tamamlayacağımıza inanıyorum."