TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında 7 yıl 6 aya kadar hapis istemi

AA
AA
TT

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında 7 yıl 6 aya kadar hapis istemi

AA
AA

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan başlatılan soruşturma tamamlandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede, Milli Savunma Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 20 Kasım'da, şüphelinin silahlı terör örgütü PKK propagandası yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulduğu belirtildi.
Suç duyurusu ekindeki yayın kayıtlarına göre, şüphelinin Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik asılsız beyanlarını dile getirdiği Medya Haber TV'nin terör örgütü PKK ile irtibatlı olduğunun belirlendiği ifade edilen iddianamede, şu değerlendirmeye yer verildi:
"Her ne kadar şüpheli Skype üzerinden bağlanması nedeniyle televizyonda paylaşılan ekran görüntülerinden haberinin olmadığını iddia etmiş ise de söz konusu programın görüntülü veya sesli görüşme şeklinde iletişim sağladığı, PKK silahlı terör örgütünün basın yayın organı olan Medya Haber TV'nin canlı bağlantı görüntülerinde şüphelinin kulaklık takmak suretiyle belli bir ekrana baktığının net bir şekilde görüldüğü, diğer ekran paylaşımında Medya Haber TV sunucusu olan ve hakkında aranma kaydı bulunan Selahattin Işıldak Kod isimli Adnan Göksungur'un da şüpheliyi görebilecek şekilde ekrana baktığı, bu haliyle Skype bağlantı üzerinden sadece sesle bağlantı yapılmadığı, böyle bir durum olsa idi 'canlı telefon bağlantısı' şeklinde bağlantıların yapılabileceği ancak mevcut deliller kapsamında video konferans ile bağlantı yapıldığının anlaşılmıştır."
Canlı bağlantı ekran görüntüsünde PKK mensuplarının çok sayıda fotoğrafının bulunduğu, örgüt üyelerinin arka fondaki yazı kapsamında Irak'ın kuzeyindeki Zap kesiminde Türk Silahlı Kuvvetlerince etkisiz hale getirildiğinin anlaşıldığı ancak bunun örgütsel saikle ve propaganda yapmak kastıyla "Zap'ta kimyasal silahla gerillalar (teröristler) katledildi." şeklinde arka fon resmi kullanıldığı bildirilen iddianamede, şu bilgiler sıralandı:
"Şüphelinin, ana haberde spiker tarafından örgüt propagandasının yapıldığını bildiği halde canlı bağlantı yapmak suretiyle benzer şekilde nerede, ne zaman, kim tarafından çekildiği belli olmayan, yine canlı bağlantıda gösterilmeyen ancak sadece yer olarak Zap kelimesi ile uyumlu olması adına 'Irak'ın kuzey bölgesinde' şeklinde şüpheli tarafından bir video görüntüsünün izlendiğinin iddia edildiği, şüphelinin adli tıp uzmanı sıfatıyla uyumsuz olacak şekilde sadece kaynağı belirsiz bir video üzerinden tıbbi teşhis ve tanı koyduğu, ancak yine benzer şekilde insan hakları, IPPNW, Minesota Protokolü şeklinde uluslararası kurum, kuruluş ve belgelere atıf yapmak suretiyle olay yerine gidilmek suretiyle gerekli incelemelere izin verilmesi şeklinde canlı bağlantıda beyanlarda bulunmuştur."
Şüphelinin olay yerine gitmeden nerede, ne şekilde çekildiği belli olmayan ve terör örgütü propagandası yapmak saikiyle servis edilen bir videoyu izlenmek suretiyle "Toksik, kimyasal, zehirli gazlar kullanılmış" şeklinde açıklama yaptığı aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Olay yerinde incelenmesi gereken önemli bir husus hakkında sadece video izleyerek kanaatte bulunulmasının, bunun PKK ile doğrudan irtibatlı bir kanalı üzerinden, canlı bağlantı yapmak ve arka fonda PKK silahlı terör örgütü üyelerinin resimlerinin bulunduğu ve 'katledildi şeklinde' haber yapılan bir canlı bağlantıda dile getirilmesinin terör örgütü propagandası suçu açısından şüphelinin suçtan kurtulmaya yönelik çelişkili bir beyanı ve soruşturma dosyası için kuvvetli bir suç unsuru teşkil ettiği anlaşılmıştır."
İddianamede, ne zaman, nerede, ne şekilde, kim tarafından çekildiği belli olmayan ve canlı bağlantıda gösterilmeyen sözde bir video üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerinin meşru müdafaa kapsamındaki legal faaliyetler ile terör örgütünün illegal faaliyetlerinin bağdaştırma suretiyle "terör örgütü propagandası" yapan şüphelinin 1 yıl 6 aydan 7 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe