Ukrayna savaşında silah tedariki, ateşkes çağrılarına karşı yarışıyor

Altyapının hedef alınması büyük şehirlerde hayatı felç etti.

Putin, savaşa katılan Rus askerlerinin anneleriyle görüşüyor. (AFP)
Putin, savaşa katılan Rus askerlerinin anneleriyle görüşüyor. (AFP)
TT

Ukrayna savaşında silah tedariki, ateşkes çağrılarına karşı yarışıyor

Putin, savaşa katılan Rus askerlerinin anneleriyle görüşüyor. (AFP)
Putin, savaşa katılan Rus askerlerinin anneleriyle görüşüyor. (AFP)

Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı dün sabah itibariyle onuncu ayına girdi. Özellikle yaklaşan kış mevsimi ve Ukrayna'nın çoğu şehrinde elektrik ve içme suyu sıkıntısıyla ilgili sorunların artmasıyla birlikte, çatışmaya dahil olan taraflar gittikçe fazlalaşan sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Başta Harkov çevresi olmak üzere Herson ve doğu bölgelerinde kaydedilen ilerlemeden dolayı Ukrayna tarafının taleplerinin çıtası yükseliyor. Aynı zamanda, müzakere sürecini belirtilen şartlara göre başlatmaya istekli olduğuna dair mesajlar ileten Moskova, Ukrayna’ya gönderilen Batı silahlarının akışının devam etmesi ve maruz kaldığı ve gittikçe kötü bir hal alan Batı izolasyonunun yansımaları sonucunda ek zorluklarla karşılaşmaya hazırlanıyor.

Müzakereler için gerçekleştirilmesi imkansız şartlar
Uluslararası arenanın çehresini değiştiren ve çatışmaya dahil olan ana aktörleri öncelik sıralamalarını yeniden düzenlemeye iten savaşın dokuzuncu ayının geride kalmasıyla birlikte tarafların tutumlarındaki ciddi fikir ayrılıkları ve Moskova ile Kiev'in müzakere masasına oturmak için öne sürdüğü ‘imkansız’ şartlar nedeniyle çatışmaları sona erdirmek veya bir barış süreci başlatmak halen uzak görünüyor. Moskova, barış müzakereleri dosyasında ilerleme sağlamak için belirttiği şartlarda ısrar ediyor ve Ukrayna tarafını sahadaki fiili gerçekleri tanımayı reddetmekle suçluyor.
Rus liderliği barış şartlarını defalarca kez dile getirdi. Bunların arasında Rusya'nın Kırım üzerindeki egemenliğinin ve ilhakların sonuçlarının tanınması yer alıyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu da Rusya'nın Ukrayna'nın bazı bölgeleri üzerinde egemenlik kurması anlamına geliyor. Moskova bunu ‘fiili gerçeklerle hareket edilmesi’ olarak görüyor. Ancak bu noktada şu dikkatleri çekiyor ki Rusya’nın Herson'dan geri çekilmesi bu konuda soru işaretlerine kapı açabilir. Moskova, geri çekilmenin ilhak kararından geri çekilmek anlamına gelmediğini vurgulasa da askeri yetkililer, Ukrayna'nın bölge üzerindeki kontrolünün uzun süre devam edebileceğini bildirdi. Ayrıca Rusya'nın temel şartları arasında Ukrayna'nın tarafsızlığını beyan etmesi ve herhangi bir askeri ittifaka katılmaya kalkışmaması da yer alıyor. Rusya’nın bir diğer şartı da Donbas'sın ve çevresindeki Rus bölgelerinin korunmasını garanti altına almak. Bu, Ukrayna'nın bölgeye askeri operasyon yapmayacağını kesin olarak ilan etmesi demek. Rusya, önceden açıkladığı bu koşullara ek olarak, askeri operasyonlara katılanların ve Rusları hedef alan kişilerin yargılanmasını talep ediyor.
Diğer yandan Kiev, Rusya ile müzakere masasına oturmak için beş şart belirledi:
- Toprak bütünlüğünün tekrar sağlanması. (Bu, Rusya'nın tüm Ukrayna bölgelerinden çekilmesi anlamına geliyor.)
- Ukrayna'nın toprakları üzerindeki egemenliği ile ilgili olarak Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması’na saygı gösterilmesi.
- Savaşın neden olduğu tüm zararın tazmin edilmesi.
- Tüm savaş suçlularının cezalandırılması.
- Yaşananların bir daha tekrarlanmayacağının garantisinin verilmesi.
Zelenskiy tarafından yakın zamanda imzalanan bir kararnameye göre Ukrayna'nın talepleri arasında Devlet Başkanı Vladimir Putin ile müzakere yapılmaması ve ‘yeni bir Rus liderliği ile diyalog kurulmasının’ beklenmesi maddesinin yer almadığı dikkatleri çekti. Görüş ayrılıkları, iki tarafın tutumlarında açıkça görülüyor. Bu durum, müzakere sürecinin durulmasına ve esir takası anlaşmaları veya gıda ihracatını kolaylaştırmak için görüşmeler yapılması gibi sınırlı önlemlerle yetinilmesine yansıyor.

Kış şartları ve sahada artan gerilim
Kar yağışıyla birlikte sahadaki sıkıntıların artması ve geçen ay savaşlarda ciddi şekilde hasar gören enerji tedarik sorunlarının şiddetlenmesi beklenirken Moskova ve Kiev geniş çaplı kazanımlar elde etme çabasıyla birlikte yaklaşan kışla yarışıyor. Ukrayna'da enerji altyapısını hedef alan saldırılar, Ukrayna'nın büyük şehirlerindeki elektrik ve içme suyu tedarik tesislerinin yaklaşık yarısının imha olmasıyla sonuçlandı. Bu yüzden çoğu şehir kışın elektriksiz kalma tehdidiyle karşı karşıya. Bu durum Ukrayna makamlarını geçen haftadan itibaren en çok zarar gören bölgelerdeki halkı tahliye etme hazırlıklarına başlamaya yöneltti. Güneydeki Herson sakinlerini tahliye etme kampanyasının ardından, Kiev Belediye Yönetimi, başkentin nüfusunun büyük bir bölümünü kış aylarında geçici süreliğine başka bölgelere tahliye etme planını açıkladı.
Bu sırada Herson'da kaydedilen ilerlemeden memnun olan Ukrayna tarafı, Donetsk, Luhansk, Nikolayev ve Zaporijya temas hatları boyunca ve Harkov’un güneyindeki bölgelerdeki ön cepheler boyunca saldırıları güçlendirerek askeri taleplerinin çıtasını yükseltmeye başladı. Ukraynalı askeri yetkililerin haftalar içinde Kırım'a karşı saldırı başlatma taahhütleri, Moskova'dan hızlı ve net bir karşılık aldı. Rusya yarımadadaki askeri mevzilerin güçlendirilmesini ve modern silahlarla donatılmasını hızlandırdı. Rusya Devlet Başkanı iki gün önce yapılan bir askeri toplantıda, modern silah modellerinin üretilip askeri birliklere dağıtılması sürecini hızlandırmak ve ikmal operasyonlarının tamamlanması için zaman çizelgesi belirlemek üzere talimat vermişti.
Diğer yandan Rusya'nın Ukrayna'ya silah tedarikini durdurması için Batı'ya peş peşe yaptığı uyarılar, büyük silah ve teçhizat akışını durdurmayı başaramadı. Son haftalarda diplomatik ve askeri yetkililerin Kiev'e yaptığı bir dizi ziyaretin ardından dün başkenti ziyaret eden İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, ülkesinin Kiev'i dayanıklılığını güçlendirmek için gerekli yardımlar ve silahlarla desteklemeye devam edeceğinin altını bir kez daha çizerek, Ukraynalılara sağlanacak yeni yardım paketini açıkladı. Bunun öncesinde de geçen cumartesi İngiltere Başbakanı, Kiev'i ziyaret ederek 50 milyon sterlin (57,4 milyon euro) askeri yardım ve 16 milyon sterlin (18,3 milyon euro) insani yardım paketini duyurmuştu. Aynı zamanda, şubat ayında Rus saldırısının başlamasından bu yana Kiev'in en büyük destekçilerinden biri olan Londra, çarşamba günü Ukraynalıları desteklemek için helikopter gönderdiğini de duyurdu. Moskova, Batı silahlarının akışının devam etmesinin, yalnızca kış mevsiminde savaşların devam etme riskini değil, aynı zamanda önümüzdeki dönemde barış müzakerelerine devam etme umudunu baltalama riskini de doğurduğunu savunuyor.

Batı cephesinin parçalanmasına ilişkin endişeler
Rusya geçtiğimiz aylarda belirlenen şartlara göre diyalog masasına oturmaya hazır olduğuna dair mesajlar gönderdi ve Kiev’i siyasi diyalogu engellemeye devam etmekle suçladı. Bu mesele, Türkiye'de önde gelen güvenlik yetkilileri düzeyinde gerçekleştirilen Rusya-ABD görüşmelerinde doruk noktasına ulaştı. Moskova’nın gönderdiği mesajların arkasında, tarafların, kışın geçerli olacak ve herkese nefeslenip kapsamlı bir müzakere süreci için alanları yeniden düzenleme fırsatı verecek bir ateşkes anlaşmasına ihtiyaç duyduğunu düşünmesi yatıyor. Moskova'nın askeri konumunu yeniden düzenlemek, gönüllü birlikleri eğitmeye devam etmek ve ayrıca cephelerde savaşın neden olduğu teçhizat ve silah eksikliğini gidermek için bu süreye ihtiyacı var. Rusya, Avrupa'nın enerji arzı sıkıntısı, yüksek fiyatlar ve enflasyon sorunlarının şiddetlenmesi nedeniyle kış mevsimini daha fazla endişeyle beklediğini göz önüne alarak, bunun olası bir fırsat olduğunu düşünüyor. Ayrıca Washington'ın bir sonraki aşamanın düzenlemelerini gözden geçirmek ve Avrupa ve diğer bölgelerdeki müttefiklerinin saflarını birleştirmek için geçici bir ateşkese itiraz etmeyeceğini umuyor.
Buna karşılık Ukrayna liderliği, geçici bir ateşkes fikrini kabul etmenin Kremlin'in sahadaki başarılarını dolaylı olarak da olsa ilan etmesine yol açabileceği konusunda uyarıyor. Ayrıca Moskova'ya askerlerini yeniden düzenleme ve Ukrayna topraklarındaki askeri konumunu güçlendirme fırsatı verebileceğini bildiriyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy cuma günü, Avrupalıları Rus savaşı karşısında birlik olmaya ve Rus petrolünün fiyatını azami ölçüde düşürmeye çağırdı. Bu çağrı Ukrayna liderliğindeki, kış mevsiminin getireceği sıkıntılardan duyulan endişe nedeniyle Batı duruşunda çatlaklar oluşabileceğine ilişkin korkuların düzeyini yansıtıyor.
Litvanya’da düzenlediği bir basın toplantısında Zelenskiy şu ifadeleri kullandı:
“Avrupalılar arasında bölünme ve ayrılık yok. Bunu korumak zorundayız. Bu yılki ilk önceliğimiz bu. Avrupa kendine yardım ediyor, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı durmasına değil. Bu, Avrupa'nın Rus saldırganlığına karşı koymasını sağlıyor.”
Zelenskiy aynı zamanda ülkesinin ‘dayanıklı’ olduğunu vurgulayarak, Batı'nın Ukrayna’yı tek başına bırakıp kendi adına savaşmasını bekleyemeyeceğini söyledi. Moskova'nın Ukrayna'yı karanlığa gömmeyi amaçlayan yeni stratejisinin ülkenin dayanıklılığını etkileyemeyeceğini de sözlerine ekledi. Zelenskiy, Financial Times ile yaptığı ve cuma günü yayınlanan röportajında “Bu, kimin daha güçlü olduğunu görmek için yapılan bir güç ve dayanıklılık savaşı” dedi.
Avrupa Birliği (AB) hükümetlerinin Ukrayna savaşına ilişkin tutumlarındaki bölünme, son zamanlarda Moskova'nın savaşı finanse etme kabiliyetini azaltmak amacıyla Rus petrol fiyatlarının tavan seviyesi konusundaki tartışmalar sırasında ortaya çıktı. AB ülkeleri, çarşamba günü Rusya'nın deniz yoluyla taşınan petrolünün fiyatı için bir tavan belirleme konusunda anlaşmaya varamadı.



Fidan: Süleymaniye’deki KYB liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, bizim için ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fidan: Süleymaniye’deki KYB liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, bizim için ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli şekilde kullanma konusunda kararlı olduğunu vurguladı.

Bakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı.

Irak'taki terörle mücadeleye değinen Fidan, "Bizim arzumuz Süleymaniye'deki arkadaşlarımızın yol yakınken hatalarından geri dönmesi, Türkiye'yle dostluklarını, tarihte olduğu gibi bugün de perçinlemeleri ve ortak geleceğe bizim beraber hareket etmemiz." ifadelerini kullandı.

Fidan, Erbil, Süleymaniye, Bağdat, Kerkük ve Musul'da "geleceği hep beraber" kuracaklarını, burada terör örgütlerine yer olmadığını belirterek, "Bunları artık bizim sistem dışına atmamız lazım. Bunlar kullanım ömrü tamamlanmış örgütler. Sözünü ettiğim şehirler, kültürler kadim kültürler ve daha önce bu türden tehditlerin üstesinden geldiler, inşallah bundan sonra da gelecekler." diye konuştu.

İleri tedbirlerin gündemde olup olmadığının sorulması üzerine Fidan, şöyle yanıt verdi:

"Siz benim düşmanıma destek verdiğiniz sürece ne yapmamı bekliyorsunuz? Bu konuda açığız. Bu düşmanın senden istifade etmesinin yolunu engellemek benim görevim. Ben bunu yapacağım. Bunu yaparken de sana hile tuzak kurmuyorum, yüzüne söylüyorum. Bundan vazgeç, çünkü bu senin lehine değil, kimsenin lehine değil. Süleymaniye'deki halk Türkiye'nin dostu olan bir halk. Terör örgütüyle işi olabilecek bir halk değil."

Bakan Fidan, "Süleymaniye’deki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, samimiyeti bizim için bir problem olmanın ötesinde artık ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur." dedi.

Fidan, "Türkiye bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli bir şekilde kullanma konusunda kararlı." şeklinde konuştu.


Ailesi, Kennedy Jr.'a sırt çevirdi: Bir başka başkan adayını desteklediler

Robert F. Kennedy Jr. (AP)
Robert F. Kennedy Jr. (AP)
TT

Ailesi, Kennedy Jr.'a sırt çevirdi: Bir başka başkan adayını desteklediler

Robert F. Kennedy Jr. (AP)
Robert F. Kennedy Jr. (AP)

Kennedy ailesinin üyeleri pazar günü Beyaz Saray'ı ziyaret edip Başkan Joe Biden'a övgüler yağdırarak, Robert F. Kennedy Jr.'ı hiçe saymış gibi göründüler. 

Ünlü klanın çok sayıda üyesi hafta sonu Aziz Patrick Günü kutlaması için Başkan'a katıldı.

Halihazırda 2024 ABD başkanlık seçiminde bağımsız aday olarak yarışan RFK Jr.'ın katılmaması dikkat çekti.

Daha önce RFK Jr.'ın başkanlık kampanyasını desteklemediklerini açıkça ifade eden bazı Kennedy üyeleri yaraya tuz basarak sosyal medyada etkinliğin fotoğraflarını paylaştı ve Biden'a desteklerini dile getirdi.

RFK Jr.'ın küçük kız kardeşi Kerry Kennedy, X'te yazdığı bir gönderide, "Dünyanın daha iyi olmasını dilemek yetmez, dünyayı daha iyi hale getirmelisiniz" dedi.

Kerry sözlerine, "@POTUS Başkan Biden, dünyayı daha iyi hale getiriyorsunuz" diye devam ederek Kennedy ailesinin birkaç neslinin Başkan'la birlikte çekilmiş fotoğrafını ekledi.

Bağımsız başkan adayının yeğeni Joe Kennedy III de "Bu öğleden sonra gerçekleştirdiğimiz küçük bir aile toplantısı!" diye yazarak konuya dahil oldu.

Kennedy Jr. kendi ailesi tarafından ilk kez alenen hiçe sayılmıyor.

RFK Jr.'ın başkanlığa aday olduğunu açıklamasının ardından aile üyeleri onu "tehlikeli" ve "ülkemiz için riskli" diye kınadıkları bir bildiri yayımlamıştı.

Meşhur siyasi hanedanın 4 üyesi adına Kerry Kennedy, "Bobby babamızla aynı adı paylaşıyor olabilir ancak aynı değerleri, vizyonu ya da yargıları paylaşmıyor" diye yazmıştı.

JFK'nin torunu Jack Schlossberg de daha önce kuzenini kınamış ve onu soyadları için "utanç kaynağı" diye nitelendirmişti.

Schlossberg, "Kişisel kazanç ve şöhret için; Camelot'u, komplo teorilerini, çatışmaları ve ünlülüğünü kullanıyor" demişti.
Kennedy Jr. daha önce de başta Kovid aşısı olmak üzere komplo teorilerini güçlendirmekle suçlanmıştı.

Aşıların beyin bozukluklarıyla bağlantılı olduğuna dair temelsiz iddialarda bulunmakla itham edilmişti. Ayrıca Kovid-19'a neden olan virüsün "etnik hedefli" olduğunu ve "beyaz ve siyahlara saldırmayı hedeflediğini" iddia etmişti.

ABD senatörü Robert F. Kennedy'nin oğlu, ilk olarak nisanda ABD Federal Seçim Komisyonu'na (FEC) Demokrat Parti adaylığı için belgelerini sunmuş ancak daha sonra bağımsız aday olarak yarışmaya başlamıştı.

RFK Jr. ekimde Fox News'e verdiği bir röportajda bu kararının "çok acı verici" olduğunu belirtmişti. Ayrıca "ailemin partisinden ayrılmak çok ama çok zor bir durum" diye itirafta bulunmuştu. 

Kennedy Jr., "Bu, başka seçeneğim olduğunu hissetmediğim bir seçimdi" diye eklemişti.

AP'ye göre anketler, ailesinin Demokrat Parti'yle yakınlığına rağmen Demokratlardan çok daha fazla sayıda Cumhuriyetçinin RFK Jr. hakkında olumlu görüşe sahip olduğunu gösteriyor.

Uzmanlar, kasımda Kennedy Jr'ın oyların yüzde 24'ünü alarak hem Demokratlardan hem de Cumhuriyetçilerden milyonlarca oy toplayabileceğini tahmin ediyor.

Biden'ın müttefikleri, RFK Jr.'ın kampanyasını "ciddiyetsiz" diye nitelendirmişti. 
Independent Türkçe


ABD askerlerine kapıyı gösteren Nijer, İran'la uranyum anlaşması mı yaptı?

Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
TT

ABD askerlerine kapıyı gösteren Nijer, İran'la uranyum anlaşması mı yaptı?

Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)
Artık hükümet sözcüsü olan Amadou Abdramane, 26 Temmuz 2023'te darbe yaptıklarını böyle duyurmuştu (AP)

Nijer cuntasının ABD'yle yaptığı askeri işbirliği anlaşmasının feshedildiğini cumartesi duyurmasının yankıları sürüyor.

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ) Nijer'in İran'la bağına dair bugün bir özel haber yayımladı.

Nijer ve ABD'li yetkililere dayandırılan habere göre Amerikalı üst düzey yetkililer, Afrika ülkesini kontrol eden askeri cuntayı İran'a uranyum sağlamama konusunda uyardı. Nijer cuntası da Tahran'la sürdürülen gizli görüşmelere dair ikazın üzerine ABD'yle yaptığı askeri işbirliği anlaşmasının feshedildiğini cumartesi akşamı alelacele duyurdu.

ABD ve diğer Batı ülkelerinden yetkililer, Nijer cuntasının ülkenin zengin uranyum rezervlerini paylaşmak için İran'la görüşmeler sürdürdüğünün istihbaratını son aylarda aldıklarını bildirdiler. 

Nijer cuntasının atadığı başbakan Lamine Zeine'nin ocakta Tahran'a giderek başta Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi olmak üzere üst düzey İranlı yetkililerle bu konuyu görüşmesinden ABD'nin rahatsız olduğu ifade edildi. 

Batılı yetkililer, bu konudaki müzakerelerin şubatta çok ileri bir seviyeye vararak neredeyse bitme aşamasına geldiğini aktardı.  

ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee'nin geçen hafta Niemey'e giderek Nijerli liderlerle yaptığı görüşmelerde konu İran'a gelince havanın çok gerginleştiği, Washington'ın "demokrasiye dönüş" ve Rus askeri eğitmenler konusundaki vurgularının da rahatsızlık verdiği belirtildi. 

"ABD bize bilgi vermedi"

Hükümet sözcüsü Amadou Abdramane cumartesi gecesi devlet televizyonundan yaptığı açıklamada, ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı askeri ve sivil personelin Nijer'de görev yapmasına izin veren askeri anlaşmanın derhal yürürlükten kaldırıldığını bildirmişti.

İran'la hiçbir zaman uranyum anlaşması yapmadıklarını savunan Abdramane, Washington'ı diplomatik ve askeri ittifaklar konusunda kendilerine müdahale etmeye çalışmakla suçlamıştı. 

Abdramane, geçen hafta ülkelerinde temaslarda bulunan ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee ve ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley'in ziyaretine ilişkin kendilerine önceden bilgi verilmediğini de söylemişti.

Kritik üs tehlike altında

Nijer'de bine yakın ABD askeri bulunuyor. Sahra Çölü'nün güney ucundaki Agadez kenti yakınlarında da Niger Air Base 201 isimli bir İHA üssü yer alıyor.

Niger 201, ABD'nin Afrika'da İHA operasyonlarını da yürüttüğü en büyük ikinci üs konumunda. İlk sıradaysa Cibuti'deki daimi üs var.

İnşaatı ve finansmanı ABD'ye, mülkiyetiyse Nijer ordusuna ait üs, yüksek teknolojili uydu iletişim sistemleriyle 2019'dan bu yana hizmet veriyor.

Nijer devletinden 10 yıllığına kiralanan Niger 201, ABD'nin en büyük ve en pahalı İHA üssü olarak kabul ediliyor.

İnşası için 110 milyon dolar, yıllık bakımı içinse 30 milyon dolar harcayan ABD, söz konusu üssü, Sahel'deki ana istihbarat ve gözetleme merkezi olarak kullanıyor.

Nijer, Mali ve Burkina Faso, Batı'dan kopuyor mu?

Nijer, Batı ülkelerinin Sahel bölgesindeki son büyük güvenlik ortağı konumundaydı.

Temmuzda Muhammed Bazum iktidarını devirerek yönetime el koyan Nijer cuntası, Avrupa Birliği'yle yapılan iki güvenlik anlaşmasını da aralıkta iptal etmişti. Nijer'le AB arasında, Sahel bölgesindeki radikal İslamcı militanlara karşı yürütülen savaşa yönelik işbirliği anlaşmaları vardı.

Cunta yönetimlerinin iktidarda olduğu Batı Afrika ülkeleri Nijer, Mali ve Burkina Faso, ülkelerindeki militanlarla mücadele için ortak güvenlik gücü oluşturmaya karar verdiklerini önceki haftalarda duyurmuştu.

Üç ülkede El Kaide ve IŞİD'e bağlı militanların gerçekleştirdiği şiddet eylemleri nedeniyle sivil hükümetlere karşı öfke oluşmuş ve bu durum peş peşe gelen askeri darbelere zemin hazırlayan faktörlerden biri olmuştu.

Eski sömürgecileri Fransa'yla ilişkileri keserek Rusya'yla yakınlaşma yoluna giden Nijer, Mali ve Burkina Faso geçen yıl bir federasyon kurma hedefiyle Sahel Devletleri İttifakı'nı oluşturmuştu. 

Üç ülkenin yönetimleri ocakta, bölgesel blok Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'ndan (ECOWAS) çekilme niyetinde olduklarını da açıklamıştı. ECOWAS, askeri darbeler nedeniyle üç ülkeye de daha önce yaptırım uygulamıştı.
Independent Türkçe, Wall Street Journal, AA


4 başlıkta Putin'in zaferi: Beklentileri aştı

Almanya'nın başkenti Berlin'deki Rusya Büyükelçiliği önünde dün toplanan kalabalık, Putin karşıtı eylem düzenlemişti (AA)
Almanya'nın başkenti Berlin'deki Rusya Büyükelçiliği önünde dün toplanan kalabalık, Putin karşıtı eylem düzenlemişti (AA)
TT

4 başlıkta Putin'in zaferi: Beklentileri aştı

Almanya'nın başkenti Berlin'deki Rusya Büyükelçiliği önünde dün toplanan kalabalık, Putin karşıtı eylem düzenlemişti (AA)
Almanya'nın başkenti Berlin'deki Rusya Büyükelçiliği önünde dün toplanan kalabalık, Putin karşıtı eylem düzenlemişti (AA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in seçimlerdeki galibiyetiyle 6 yıl daha ülkeyi yönetme hakkı kazanmasının yankıları sürüyor. 

ABD'nin tanınmış gazetelerinden New York Times (NYT), Putin'in zaferine dair ön plana çıkan 4 unsuru değerlendirdi. 

1) Putin beklentileri aştı

Haberde, 71 yaşındaki siyasetçinin her girdiği seçimde daha da iyi sonuçlar elde ettiğine dikkat çekildi. 2012'deki seçimlerde oyların yüzde 63,6'sını alan Putin, 2018'de bu oranı yüzde 76,7'ye yükseltmişti.

Rusya Merkez Seçim Komisyonu'nun son açıkladığı rakamlara göre, 15-17 Mart'ta düzenlenen seçimlerde Putin'in oy oranı 87,3 civarında. 

Katılım oranının yüzde 74'ün üzerinde olduğu seçimlerde Putin'in rakibi Komünist Parti'den  Nikolay Haritonov 4,7, Yeni İnsanlar Partisi'nden Vladislav Davankov yüzde 3,6, Liberal Demokrat Parti'den Leonid Slutski ise yüzde 2,5 oy aldı. Oyların yüzde 1,4'ü geçersiz sayıldı.

NYT, Putin'in emriyle 24 Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşından bu yana yapılan ilk seçimde, liderin 2036'ya kadar iktidarda kalarak "otoriter rejimini güçlendireceğini" yazdı. 

2) Kremlin hedeflediği ulusal birlik imajını yaratamadı

Haberde, Putin'in ülkede "daima siyasi istikrar ve kontrol imajını yansıtmak istediği fakat devlet başkanlığı seçimlerinin bunu pekiştirme hedefine ulaşamadığı" savunuldu. 

NYT, Ukrayna savaşını bitirme vaadiyle gündeme gelen Boris Nadezhdin'in seçimlere girmesinin, başvuru için topladığı imza ve belgelerle ilgili sorunlar gerekçe gösterilerek engellendiğini hatırlattı.

Ayrıca muhalif siyasetçi Aleksey Navalni'nin 16 Şubat'ta hapishanede ölmesiyle patlak veren protestoların da Kremlin'in imajını zedelediği yazıldı. Putin, olayla ilgili ilk açıklamayı dün yapmış, yaşananları "üzücü bir olay" diye nitelemişti.

Analizde, Navalni'nin ölümüyle başlayan protestoların Kremlin karşıtı uzun soluklu bir harekete dönmesinin zor olduğu değerlendirmesi yapıldı. 

3) Putin seçim galibiyetiyle Ukrayna savaşını sürdürecek

Haberde, Putin'in seçimdeki zaferini "halkın kendisine verdiği yetki" olarak gösterek Ukrayna savaşını sürdüreceği belirtildi. 

Rusya'nın 2014'te ilhak ettiği Kırım'da, 2022'de ilhak ettiği Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde de sandık başına gidildiği hatırlatıldı. Bu bölgelerde Putin'in, Rusya'dakinden daha fazla oy topladığı bilgisi paylaşıldı. 

Putin, geçen ay düzenlediği büyük mitingde Rus ekonomisinin savaş harcamalarını kaldırabilecek yapıda olduğunu savunmuştu. Kamu harcamalarının yaklaşık yüzde 40'ı savaşın fonlanmasında kullanılırken, hükümet verilerine göre geçen yıl ekonomi yüzde 3,6 büyüdü.

4) Ruslar bundan sonra yaşanacaklardan tedirgin

NYT, seçim zaferinin ardından Putin'in yeniden askere alım kararı çıkarma ihtimalinin halkta tedirginlik yarattığını yazdı.

Putin, seçim kampanyasındaki konuşmalarında yeni bir askere alım yapılmayacağını savunmuştu.

Haberde, Rusya'nın Ukrayna'ya ait toprakların yüzde 18'ini ilhak ettiği, bu bölgeleri ele geçirmek için ağır kayıplar verdiği belirtildi.

Almanya'da sürgünde yaşayan siyaset bilimci Ekaterina Schulmann, yakın gelecekte müzakere ihtimali olmadığını savunarak "Barış, toplumsal durum ve ekonomiden ziyade savaş ve askeri meselelerle ilgili kararlar alınacak" yorumunu yaptı.

Independent Türkçe, New York Times, AA


Siyah öğrenciye ırkçı saldırı Birleşik Krallık'ta infial yarattı (VİDEO)

TT

Siyah öğrenciye ırkçı saldırı Birleşik Krallık'ta infial yarattı (VİDEO)

Siyah öğrenciye ırkçı saldırı Birleşik Krallık'ta infial yarattı (VİDEO)

Carlisle'da siyah bir öğrenciye yönelik "ağır ırkçı nefret olayını" gösteren bir videonun sosyal medyada infial yaratmasının ardından 4 ergen gözaltına alındı.

İnternette dolaşan endişe verici videoda, üniformalı siyah öğrencinin cuma günü St. John Henry Newman Katolik Okulu yakınlarında beyaz bir erkek tarafından itildiği ve göğsüne yumruk atıldığı görülüyor.

Endişe verici videoda, saldırıyı atlatan öğrenci defalarca taciz ediliyor ve birkaç darbe aldıktan sonra beyaz gencin ayakkabılarını öpmeye zorlanıyor.

Olaydan sonra çekildiği varsayılan bir başka videodaysa beyaz ergenin mağduru sokak boyunca takip ettiği ve civardakiler müdahale etmeden önce iki kez yumrukladığı görülüyor.

Cuma günü paylaşılan videolar X'te 6 milyondan fazla izlendi ve açıkça ırkçı olan bu olaya karşı büyük bir tepkiyi tetikledi.

Olumo of Derby adlı sosyal medya kullanıcısı, videoyu "Birleşik Krallık'ta ırkçılık her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Siyahlar Carlisle'da güvende değil mi?" yazısıyla paylaştı. 

Videonun viral hale gelmesinin ardından Cumbria polisi cumartesi sabahı ilk olarak bir genci gözaltına aldı ve "toplumdaki endişelerin" farkında olduğunu belirtti.

Polis, "herhangi bir yasal işlemi engellememek ya da olaya karışan çocukların kimliklerini açık etmemek" için insanları videoyu paylaşmamaya çağırdı.

Günün ilerleyen saatlerinde polis, hepsi Carlisle'dan olmak üzere üç beyaz gencin daha gözaltına alındığını duyurdu.

Ergenlerden biri "ağır ırkçı fiili bedensel zarar" şüphesiyle, diğer üçüyse ağır ırkçı fiili bedensel zarara yataklık şüphesiyle gözaltına alındı.

Başkomiser Sarah Jones, "Bunlar internette dolaşan ve hem toplumda hem de Cumbria Polisi'ndeki memurlar arasında şok ve endişeye yol açan iğrenç görüntüler" dedi.

Bu olayı çok ciddiye aldığımıza dair topluma güvence verebiliriz ve 4 kişiyi gözaltına aldık. Memurlarımız gece boyunca çalıştı ve bugün de soruşturmaları yürütmeye devam ediyorlar.

Polis, toplumdan gelen endişelere yanıt olarak Carlisle'daki devriyeleri artıracak.

Independent Türkçe


Göçmenlerin ABD'yi "zehirlediğini" söyleyen Trump'tan "Nazi dili" suçlamasına yanıt

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Göçmenlerin ABD'yi "zehirlediğini" söyleyen Trump'tan "Nazi dili" suçlamasına yanıt

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Eski ABD Başkanı Donald Trump bazı göçmenlere "insan değiller" dedikten bir gün sonra daha önceki bir iddiasına daha güçlü bağlandı: kayıtsız göçmenlerin ABD'yi "zehirlediği" iddiası.

Pazar günü Fox News'a verdiği röportajda Trump'a, Media Buzz'ın sunucusu Howard Kurtz, "Neden 'haşarat' ve 'kanın zehirlenmesi' gibi kelimeler kullanıyorsunuz? Bildiğiniz gibi basın buna hemen 'Bu Hitler ve Mussolini'nin kullandığı türden bir dil' diyerek tepki veriyor" diye sordu.

2024 başkan adaylığı yarışını önde götüren Trump "Öyle diyorlar. Bunu bilmiyordum ama öyle diyorlar" diye çabuk bir cevap verdi. Öte yandan daha sonra bu terimleri "ülke zehirlendiği için" kullandığını söyledi.

Trump sözlerini "Siyasi doğrucu olmak istiyorum falan diye konuşabiliriz" sürdürdü.

Ama cezaevlerinden ve hapishanelerden gelenler var, uzun süredir katil olanlar, hayatlarının geri kalanını birçok kişinin adını bile duymadığı bir ülkedeki bir hapishanede geçirecekleri cezaları olanlar... Hepsi ülkemize salınıyor.

Bu, eski ABD Başkanı'nın kayıtsız göçmenler hakkında aşağılayıcı bir dil kullandiğı ilk sefer olmaktan çok uzak.

Cumartesi günü Ohio'da düzenlenen ve defalarca metin dışına çıkılan mitingde Trump kalabalığa şöyle demişti:

Onlara insan diyor musunuz bilmiyorum... Bana göre bazı durumlarda insan değiller. Ama bunu söyleme iznim yok çünkü radikal sol bunun korkunç bir şey olduğunu söylüyor.

Daha sonra göçmenlerden "hayvanlar" diye bahsetmişti.

Ohio mitinginden birkaç ay önce, aralıkta eski başkan, New Hampshire'daki bir kalabalığa "Ülkenin kanını zehirliyorlar. Yaptıkları şey bu" diye konuşmuştu. Bu saldırının ardından Biden'ın kampanya ekibi onun "rol modellerini yansıttığını" ve "Adolf Hitler'i papağan gibi tekrarladığını" iddia etmişti.

Birçok kişinin Trump'ı Hitler'in manifestosu Kavgam'daki (Mein Kampf) satırları yinelemekle suçlamasından birkaç gün sonra Trump kitabı okuduğunu inkar etmişti. Daha sonra bu kışkırtıcı ifadeyi tekrarlayan Trump, bu sefer de Iowa'daki bir dinleyici kitlesine konuşuyordu:

Olup bitenler çılgınca. Ülkemizi mahvediyorlar. Ve bu doğru. Ülkemizin kanını yok ediyorlar. Yaptıkları şey bu. Ülkemizi yok ediyorlar.

Independent Türkçe


Putin, Navalni'nin adını ilk kez andı: Ne yazık ki olan oldu

Vladimir Putin hileli başkanlık seçimini kazandıktan sonra kampanya merkezinde zafer konuşmasını yapıyor (AP/Alexander Zemlianichenko)
Vladimir Putin hileli başkanlık seçimini kazandıktan sonra kampanya merkezinde zafer konuşmasını yapıyor (AP/Alexander Zemlianichenko)
TT

Putin, Navalni'nin adını ilk kez andı: Ne yazık ki olan oldu

Vladimir Putin hileli başkanlık seçimini kazandıktan sonra kampanya merkezinde zafer konuşmasını yapıyor (AP/Alexander Zemlianichenko)
Vladimir Putin hileli başkanlık seçimini kazandıktan sonra kampanya merkezinde zafer konuşmasını yapıyor (AP/Alexander Zemlianichenko)

Vladimir Putin, hileli Rusya başkanlık seçiminde zaferini ilan ettikten birkaç dakika sonra muhalif figür Aleksey Navalni'nin adını ilk kez kamuoyu önünde söyledi.

Yapılan sandık çıkış anketlerinde, düzmece seçimin oylarının yüzde 87'sinden fazlasını kazanacağının öngörülmesinden saatler sonra kampanya merkezinde konuşan Putin, Navalni'nin ölümünü "üzücü bir olay" diye nitelendirdikten sonra muhalif figürün bir mahkum takasında yer alması için onay verdiğini iddia etti.

Navalni, aşırıcılık gibi uydurma suçlamalarla uzun süreliğine tutulduğu Kuzey Kutup Dairesi'nin ötesindeki bir ceza kolonisinde geçen ay hayatını kaybetmişti. 

Rus yetkililer Navalni'nin doğal nedenlerle öldüğünü savunurken, muhalif figürün müttefikleri öldürüldüğünü söylüyor.

Navalni'nin ölümü, Rusları başkanlık seçiminde Putin dışında herhangi birine oy vermeye çağırmasından haftalar sonra gerçekleşmişti.

Putin, "Navalni'ye gelince" dedi ve şöyle devam etti:

Evet, hayatını kaybetti. Bu her zaman üzücü bir olaydır.

Alışılmış Buna Ne Diyeceksincilik (Whataboutism) örneklerinden birini sergileyen Putin şunları ekledi:

Ama bireylerin hapishanede öldüğü başka vakalar da oldu. Bu durum ABD'de hiç yaşanmıyor mu?

Putin daha sonra yetkililerinin Navalni'nin ölümünden birkaç gün önce bir mahkum takasıyla serbest bırakılması teklifini ilettiklerini söyledi.

Navalni'nin ölümünün ardından ekibi, Kremlin rejimine muhalif birini öldürdüğü için Almanya'daki bir hapishanede ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Rus istihbarat servisinin (FSB) tetikçisi Vadim Krasikov'la muhalif figürün takas edilmesi teklifinin Putin'e iletildiğini iddia etmişti.

Geçen ay bu konunun sorulması üzerine Kremlin takas teklifi yapıldığını inkar etmişti.

Ancak pazar akşamı yaptığı konuşmada Putin, kendisine sunulan mahkum takasını "hemen kabul ettiğini" söyledi.

Putin, "Hemen kabul ettiğimi söyledim" diye iddia etti.

Ne yazık ki olan oldu. Şartım, onun asla geri gelmemesiydi. Böyle şeyler oluyor. Ne yapabilirsiniz ki? Hayat bu.

Putin'in açıklamaları Navalni'nin ekibinde öfkeye neden oldu.

Navalni'nin sözcüsü Kira Yarmiş, Putin'in konuşmasının bir bölümünü şu açıklamayla birlikte paylaştı:

Putin, Aleksey Navalni'yi öldürdü.

Navalni'nin Yolsuzlukla Mücadele Vakfı'nda soruşturmalar başkanı olan Maria Pevçik, X'te şunları yazdı:

Henüz söyleyecek sözüm yok. Ne kadar alaycı, yalancı bir pislik. Akılalmaz.

Putin rejimini eleştirenler, otokratın Navalni'nin adını nihayet zafer konuşmasında telaffuz etmesinin çarpıcı olduğunu belirtti.

Muhalif figür öldükten sonra başkanlık seçimlerine kadarki dönemde, Kremlin kontrolündeki devlet medyası onun ölümü hakkında neredeyse hiç haber yapmadı.

Seçimlerin sonucundan hiçbir zaman şüphe edilmezken, Kremlin üç gün süren oy verme işleminin sekteye uğraması ihtimalini ortadan kaldırmak için büyük çaba gösterdi. Navalni hücre hapsinde bile olsa böyle bir kargaşayı kışkırtabilme konusunda diğer muhalif figürlerden daha güçlüydü.

Uluslararası Af Örgütü'nde Rusya araştırmacısı ve Rusya'da demokratik bir gençlik hareketi olan Oborona'nın ortak kurucusu Oleg Kozlovski, "Putin korkmuş ve güvensizdi" dedi.

Aleksey Navalni'nin adını söylemesini engelleyen büyünün ancak şimdi bozulmuş olması çarpıcı bir durum.

Kozlovski, Navalni'nin ölümüyle ilgili uluslararası bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu. "Rusya'nın buna dair herhangi bir niyet sergilediğini görmüyoruz" dedi.

Independent Türkçe


AB Konseyi, Ukrayna'ya askeri yardım fonuna 5 milyar avroluk desteği onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

AB Konseyi, Ukrayna'ya askeri yardım fonuna 5 milyar avroluk desteği onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Rusya ile savaşan Ukrayna'ya askeri yardımlar için kullanılan fonun 5 milyar avro artırılacağını duyurdu.

AB Konseyinden yapılan açıklamaya göre, "Avrupa Barış Fonu" adı verilen mali fon 5 milyar avro artırıldı ve bu fon bünyesinde "Ukrayna Yardım Fonu" oluşturuldu.

Ukrayna Yardım Fonu kapsamında, askeri teçhizat ve eğitimler aracılığıyla Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanıyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, alınan kararın AB'nin taahhütlerini yerine getirdiğini gösterdiğini belirterek, "Bu fonla, Ukrayna'nın Rusya'nın savaşına karşı kendini savunması için ne gerekiyorsa ve ne kadar süre gerekiyorsa destek vermeye devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

Alınan kararın ardından, Avrupa Barış Fonu'nun 2021-2027 dönemi için mali üst limiti 17 milyar avronun üzerine çıktı.

AB üye ülkeleri tarafından sağlanan askeri destekle AB'nin Ukrayna ordusuna sağladığı toplam desteğin 33 milyar avro olduğu tahmin ediliyor.


Brezilya'da 60,1 derece ile "hissedilen sıcaklık" rekoru kırıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Brezilya'da 60,1 derece ile "hissedilen sıcaklık" rekoru kırıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde hissedilen sıcaklığın 60,1 dereceye çıkmasıyla ülkede şu ana kadarki en yüksek "hissedilen sıcaklık" kaydedildi.

Brezilya basınında Rio de Janeiro Uyarı Sistemi'ne dayandırılan haberlere göre, 16 Mart'ta Rio de Janeiro kentinde tüm zamanların hissedilen en yüksek sıcaklık rekoru kayıtlara geçti.

Kentin batısında hissedilen 60,1 santigrat derece, 18 Kasım 2023'te hissedilen 59,7 santigrat dereceyi aşınca kayıtlara rekor olarak girdi.

Uzmanlar, "El Nino" kaynaklı hava olayları nedeniyle ülkenin bazı bölgelerinde sıcaklık rekorlarının meydana gelebileceğini belirtmişti.


İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, UAD'deki savunmasında Gazze'deki açlık ve katliamlarda sorumluluğunu reddetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırım suçlamasıyla yargılanan İsrail, Divan’a gönderdiği savunmada Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu kabul etmedi.

İsrail, Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından, talep edilen yeni tedbirlere ilişkin cevabını Divan'a sundu.

İsrail, UAD tarafından açıklanan yazılı beyanında, Gazze'deki açlık ve katliamlardaki sorumluluğunu üstlenmekten kaçınarak, yeni tedbir kararı talep eden Güney Afrika'yı, Mahkemenin yetkisini kötüye kullanmakla suçladı.

İsrail'i, Gazze'deki açlık ve katliamlardan kendisini sorumlu tutan Güney Afrika'nın iddiaları için, "Bunlar gerçekte ve hukukta tamamen asılsızdır, ahlaki açıdan iğrençtir ve hem Soykırım Sözleşmesi'nin hem de UAD’nin yetkisinin kötüye kullanılmasını temsil etmektedir." ifadesini kullandı.

Gazze'deki açlık olaylarının "İsrail'in kasıtlı eylem ve ihmallerinin doğrudan bir sonucu olduğu ve İsrail'in yardım kuruluşları için düşmanca, çalışamaz bir ortam yaratarak insani yardımı bir pazarlık kozu olarak kullandığı" yönündeki Güney Afrika iddialarını reddeden İsrail, Gazze'deki gıda sorununu çözmek için BM ve üçüncü ülkelerle aktif bir şekilde çalıştığını savundu.

İsrail, Divan'ın geçici tedbir usullerini kötüye kullanmakla suçladığı Güney Afrika için "Bazı gerçekleri görmezden geliyor ve bazılarını da saldırgan ve bilinçli bir şekilde çarpıtıyor." suçlamasında bulundu.

İsrail, Gazze'ye ulaştırılan insani yardımların ciddi şekilde arttırıldığına ilişkin savunmasını kendi Savunma Bakanlığı'na bağlı Bölgelerdeki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğünün (COGAT) verilerine dayandırırken, Güney Afrika'nın ek tedbir talebi içeren dilekçesinde yer alan ve BM kuruluşlarının insani yardımların engellendiğine ilişkin iddialarını cevapsız bıraktı.

- İsrail, Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini istedi

Güney Afrika'nın ek tedbir taleplerinin reddedilmesini isteyen İsrail, Gazze’deki mevcut çatışmalar boyunca çeşitli insani girişimlerin yapılması, insani yardım malzemelerinin ulaştırılması ve sivillerin zararını azaltmaya yönelik çaba gösterdiğini savundu.

Beyanında "Gazze'de yaşanan insani acılara çözüm bulma konusunda büyük zorluklar bulunuyor. Bu savaşta trajik ve acı verici sivil kayıplar da yaşanmaktadır." ifadelerini kullanan İsrail, Güney Afrika’nın yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde yer alan her şeyin, Divan’ın 26 Ocak’ta verdiği kararında yer aldığını ve bu sebeple ek tedbir talebinin reddedilmesini istedi.

İsrail, Güney Afrika’nın, daha önce verilen tedbir kararlarının yenilenmesini isteyerek Gazze'deki çatışmaların denetimini arttırmayı hedeflediğini belirterek, "Amacı, sürekli siyasi ilgi çekmek ve müttefiki Hamas ile sürekli dayanışma içinde olduğunu göstermektir." ifadesini kullandı.

- Güney Afrika, yeni tedbirler istiyor

Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (UAD) Gazzelilerin açlığa mahkum edilmesi sebebiyle İsrail aleyhine 26 Ocak’ta verilen tedbirlerin değiştirilmesi veya yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuştu.

Güney Afrika’nın yeni tedbir talebinde, İsrail’in, UAD’nin 26 Ocak’ta tedbir kararlarına ısrarla uymadığı ve Gazze’de "korkunç ihlallerine" devam ettiği belirtilmiş, "1 milyondan fazla çocuk dahil Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin emniyet ve güvenliğinin acilen sağlanması amacıyla" Divan'dan, acil olarak 26 Ocak’ta İsrail aleyhine hükmettiği 6 tedbiri değiştirmesi ve/veya acilen yeni tedbirlere karar vermesini istemişti.

Güney Afrika, dilekçesinin sonunda, UAD’deki Srebrenitsa soykırımı davasında Bosna Hersek’in de ek tedbir talebinde bulunduğunu ve Divan'ın ek tedbir talebini reddetmesinden 2 yıl sonra 7 bin 336 Boşnak’ın öldürüldüğü soykırımın yaşandığını hatırlatarak, "Güney Afrika bu noktada UAD’yi, Gazze'deki Filistinlileri soykırıma varan açlıktan kurtarmak için elinden geleni yapmak üzere çok geç olmadan harekete geçmeye çağırmaktadır." ifadesini kullanmıştı.

Güney Afrika'nın başvurusunda, UAD İç Tüzüğü'nün 75'inci maddesi uyarınca davanın her aşamasında tedbir kararlarına hükmedebileceğini ve 26 Ocak'tan bu yana Gazze'de Mahkeme'nin yeni tedbirlere hükmetmesini gerektiren ölçüde önemli gelişmeler olduğunu vurgulamıştı.

- UAD'de İsrail aleyhine açılan soykırım davası

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023'te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine UAD'de dava açmıştı.

Güney Afrika, Gazze'deki durumun aciliyet teşkil etmesi sebebiyle UAD'den ihtiyati tedbirlere hükmetmesini istedi ve tedbir talebine ilişkin duruşmalar, 11-12 Ocak'ta Lahey'deki Barış Sarayı’nda yapıldı.

Divan, 26 Ocak’ta açıkladığı tedbir kararlarında, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2'nci maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına, Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırım çağrısı yapanları önlemek, engellemek ve cezalandırmak için gereken tüm adımları atmasına, Gazze’deki Filistinlilerin karşılaştığı olumsuz yaşam koşullarını ortadan kaldırmak için ihtiyaç duyulan temel hizmetlere ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılan acil ve etkili önlemleri almasına, Gazze’deki Filistinlilere karşı Soykırım Sözleşmesi'nin ihlalini gösteren delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasına, kararın yürürlüğe girmesinden itibaren 1 ayda alınan tüm tedbirler hakkında mahkemeye bir rapor sunmasına hükmetti.

Güney Afrika, İsrail’in Refah'a saldırı planı nedeniyle 13 Şubat’ta yeni tedbirlere hükmedilmesi talebinde bulunmuş, Divan ise 16 Şubat’taki kararında ek tedbir talebini reddederek, İsrail'in mevcut geçici tedbirleri derhal ve etkin şekilde uygulaması gerektiğini bildirmişti.