Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Bizim sorunumuz Husiler değil, onların yıkıcı davranışları

Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi, Husi grupla iletişim kanallarını açıkladı ve Başkanlık Konseyi’nin birliğini vurguladı

Richard Oppenheim
Richard Oppenheim
TT

Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Oppenheim Şarku’l Avsat’a konuştu: Bizim sorunumuz Husiler değil, onların yıkıcı davranışları

Richard Oppenheim
Richard Oppenheim

Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Richard Oppenheim, Husilerle doğrudan iletişim kanallarına sahip olduğunu kabul etti. Selefi Michael Aron da yaptığı gibi, Husi sözcüsü Muhammed Abdusselam ile üç ay önce Maskat’ta yemek yediğini belirtti. Oppenheim, İngiliz Dışişleri Bakanlığı merkezinden Şarku’l Avsat ile yaptığı bir röportajda, Husilerle ilgili sorunun, Yemenli bir grup olmaları veya yönetime katılmaları değil, yıkıcı davranışları olduğunu vurguladı. Ülkesinin, petrol limanlarına yönelik son saldırıları bir kez daha kınadığını ve saldırıları ‘terörist saldırılar’ olarak nitelendirdiğini hatırlattı. Oppenheim Husilerin meşru hükümet tarafından terörist grup olarak sınıflandırılmasının sonuçlarına ilişkin korkularını dile getirirken, Başkanlık Konseyi’ne katılacaklarına yönelik umutlarını dile getirdi. Kalıcı bir barışa ulaşmak için sükûneti sürdürmenin ve Birleşmiş Millet (BM) Özel Temsilcisi’nin çabalarını desteklemenin önemini vurguladı. Oppenheim, çalışan maaşları, kaynak dağılımı, Başkanlık Konseyi’nin performansı ve güney meselesi dahil olmak üzere birçok Yemen dosyasına yönelik ülkesinin bakış açısını açıkladı. Aynı zamanda BM Özel Temsilcisi’nin rolünden ve Yemenlilerin yerine getirmesi gereken önceliklerden de bahsetti.

Terörist saldırılar
Tartışmasız, Birleşik Krallık’ın Aden Büyükelçisi Richard Oppenheim, son Husi saldırılarını terörist saldırılar olarak nitelendirerek “Petrol tesisleri gibi altyapıya yapılan son üç saldırının terör saldırısı olduğu konusunda çok net olduğumuzu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Hükümetin bu saldırıları, Husi milisleri terörist bir grup olarak sınıflandırarak verdiği yanıt konusunda, Büyükelçi Oppenheim, ‘tüm taraflara diyalog alanının korunması gerektiğini’ hatırlattı.
Büyükelçi “Bu sınıflandırmanın, insani yardım erişimi gibi konular açısından belirli koşullarında ortaya çıkabilecek olası sonuçları da var. Dolayısıyla göz önüne alınması gereken birçok faktör var. Bu konudaki politikamızı sürdürüyoruz, sürekli olarak gözden geçiriyoruz. Bu kararları almak için yürüttüğümüz bir iç sürecimiz bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi, ülkesinin İran silahlarının Husilere ulaşmasına mücadele etme çabalarına atıfta bulunmayı unutmadı. Kraliyet Donanması gemisi HMS Montrose’un İran’dan Yemen’e giden bir gemiyi durdurduğu olayı hatırlattı. Bu bağlamda “Açık bir şekilde, Husilere doğru gidiyordu ve bununla ilgili bir bildiri de vardı. Bu, halihazırda bu alanda katıldığımız operasyon yollarından biridir. Bu malzemenin Yemen’e yönelik akışının İran’dan yapıldığının farkındayız ve buna karşı mücadeleye yardımcı olmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

-Özel iletişim kanalları
Şarku’l Avsat Birleşik Krallık Büyükelçisine Husilerle olan temaslarını ve selefinin yaptığı gibi Husi grubun sözcüsü Muhammed Abdusselam ile yemek yiyip yemediğini sordu. Büyükelçi ise bunu kabul ederek, bu konudaki bakış açısını da açıkladı.
Büyükelçi şunları söyledi:
“Tüm taraflarla diyaloğu sürdürmek, onları barış lehine etkilemek için önemlidir. Husiler, özel olarak ve daha önce kamuoyu önünde de söylediğim gibi, Yemen’deki siyasi yelpazenin önemli bir parçasını temsil ediyor. Onlar Yemenli ve Yemen’in bir parçası ve biz de onlara bu anlamda saygı duyuyoruz. Değişmesi gerekenin onların davranışları olduğunu düşünüyorum.”
Oppenheim, ‘Husiler ile özel kanalları ve doğrudan kanalları’ olduğunu ve ‘İngiltere’nin konumunu netleştirmek için bunları kullandığını’ belirtti. Husi sözcüsü Muhammed Abdusselam ile üç ay önce Maskat’ta buluşup onunla yemek yediğini ve bunun barış süreci açısından yapıcı bir görüşme olduğunu’ açıkladı.
Bu konudaki görüşünü destekleyerek ‘bu tür doğrudan görüşmelerin yapılmasının önemli olduğunu’ belirten Oppenheim “Husilerle tek başlarına bir sorunumuz yok, davranışları ve sorumlusu oldukları yıkımla ilgili bir sorunumuz var. Barış için, yeni bir sayfa açarak, Yemen ve Yemen halkına çok fazla yıkıma neden olan bu korkunç çatışmaya son vermek için bir şansları olduğuna inanıyoruz. Bunu gerçekleştirmeye ve başarmanın yollarını bulmaya çalışarak zamanımızı geçiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Yönetime katılım 
Büyükelçi Oppenheim, Husilerin mevcut Yemen Başkanlık Konseyi’ne katılması yönündeki görüşünü açıklayarak “Umarım böyle olur. Birleşik Krallık’ın, Konsey Başkanı Raşid el-Alimi ve konseyin geri kalanını desteklediğimiz konusunda çok net olduğunu düşünüyorum. Kuruluşunun, Husiler haricinde çeşitli Yemen siyasi gruplarını bir araya getirdiğine inanıyorum” açıklamasında bulundu.
Büyükelçi “Üyelerin birlikte çalışmasının ve birlik olmak için çabalamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu özellikle farklı siyasi görüşlere sahip olduklarında kolay bir iş olmasa da son derece önemli. Yemen için bu aşamada önemli olanın birlikleri açısından güç ve istikrar olduğuna inanıyorum” dedi.
Husilerin onlarla iktidarı paylaşmayı reddetmesi ve uluslararası ilişkilere sahip olmaktan bahsetmeye başlamaları konusunda, Büyükelçi, Husilerin uluslararası ilişkilerinin olmadığına ve ilişkilerinin sadece bazı uluslararası temsilcilerle olduğuna inanıyor. Oppenheim, Husilerin ‘tanınmadıklarını ve kimse tarafından tanınan veya geniş bir uluslararası toplum tarafından tanınan bir hükümetlerinin de olmadığını’ vurguladı.
Oppenheim asıl sorunun Yemen’in ülkedeki gücü ve kaynakları nasıl paylaştığı olduğunu belirtirken, ‘Maaş konusu çok önemli zira bu soruna bazı çözümlerin başlangıcını oluşturabilir’ ifadelerini kullandı. Sonrasında “Bunu nasıl yönetmek istediklerine ve gelecekteki bir siyasi çözümde işe yarayabilecek siyasi yapıların neler olduğuna karar vermek Yemenlilere kalmış” ifadelerine de yer verdi.
Oppenheim “Bunun BM Özel Temsilcisi ve ekibinin dikkatle incelediği bir konu olduğunu biliyorum ancak bu konuda başarı sağlanmasının çok önemli olduğunu ve bunun mümkün olduğunu düşünüyorum” ifadelerini de sözlerine ekledi.

-Başkanlık Konseyi 
Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi, Başkanlık Konseyi üyelerinin, birlikte çalışabilecekleri tüm konular üzerinde fikir birliğine sahip olmasalar bile birlikte çalışabileceklerini kanıtladıklarını belirtti.
Büyükelçi, bu tür bir anlaşmazlığın olup olmadığı sorulduğunda, “Tabi ki var. Ancak geçmişte Birleşik Krallık da dahil olmak üzere herhangi bir ülke ile koalisyon hükümetleri arasında yaşananlarla karşılaştıramam diye düşünüyorum. Liberal demokratlar, muhafazakarların istediği pek çok şeye şiddetle karşı çıkmışlardı, ancak yine de birlikte koalisyon hükümetindeydiler ve bir hükümet olarak birlikte çalıştılar” dedi.
Oppenheim sözlerine şu ifadeleri de ekledi:
“Bu nedenle, hükümet olarak bir arada olmamız ve aynı fikirde olmamamız mümkün. Aslında, herhangi bir ülkede siyasi partiler içinde bile, çeşitli dosyalar üzerinde genellikle anlaşmazlıklar vardır, ancak yine de birlikte çalışırlar. Bence asıl iş de bu.”

BM Özel Temsilcisi
Büyükelçi Oppenheim, BM’nin Yemen Özel Temsilci Hans Grundberg’in çabalarına da değindi ve ‘kırılgan’ olan 6 aylık ateşkesin yenilenmesi için yoğun çaba sarf ettiğini belirtti. Bu ateşkesin ‘hala geniş ölçekte yürürlükte olduğunu’ belirtirken, “Bunun, çatışma karşısında Yemen için çok olumlu ve iyi bir şey olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi, Özel Temsilcinin ‘BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumun daha geniş bir desteğine sahip olduğunu’ düşünürken, “Çeşitli taraflarla iyi ilişkiler geliştirdi ve dürüst bir arabulucu olarak onların güvenini kazandı” ifadelerini de sözlerine ekledi.
Grundberg’in ‘selefleri gibi çok zor bir görevi’ olduğunu belirten Oppenheim, bu görevi ‘Neredeyse imkansız bir iş’ olarak tanımladı. Ayrıca “Bu ateşkesi inşa etmek, ateşkesi sağlamlaştırmak ve ardından siyasi müzakerelere geçmek için Birleşik Krallık’ta onu desteklemeye ve onunla yakından çalışmaya devam ediyoruz” ifadelerine de yer verdi.

-Güney
Büyükelçi Oppenheim güney dosyasıyla ilgili olarak, geçmişte Başkanlık Konseyi üyesi Ayderus ez-Zubeydi’ye “Güney meselesi ve bu meseleyle nasıl başa çıkılacağı konusunda siyasi fikirler oluşturmasını bekliyoruz. Bu siyasi uzlaşmanın bir parçasıdır” dediğini belirtti.
Büyükelçi ‘Başkanlık Konseyi’ndeki tüm grupların Yemen’in başarısının ve desteklenmesinin bir parçası olmasının yanı sıra sahip olabileceği herhangi bir uzun vadeli siyasi hedefin yerine, bunu bir öncelik haline getirmesinin önemli olduğunu’ söyledi.
Oppenheim “Yemenlilerle konuştuğumda anladım ki, Yemenliler için şu anda önemli olan kaç ülkeye sahip oldukları değil, aileleri için yemeklerinin, hayatta kalmak için enerjilerin olup olmadığı, çocuklarının okula gidip gitmediği ve sağlık hizmetlerinin olup olmadığıdır” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi buradan adımla, düşüncelerin ‘hayatla ilgili temel şeylere’ odaklanması gerektiğini ve bunların ‘Başkanlık Konseyi ve hükümetin çalışmalarının ve Konsey başkanı Raşid el-Alimi’nin odak noktası olması gerektiğini’ vurguladı. Oppenheim, ‘bunun, böyle olması gerektiğine inandığını’ belirtti.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”