Libya: Başbakan Dibeybe Kaddafi yandaşlarıyla ittifak arayışında mı?

Libyalı politikacılar, Dibeybe’nin Kazazife kabilesi heyetiyle görüşmesini ittifak arayışı olarak niteliyor

UBH Başbakanı Dibeybe, Kazazife heyetiyle bir araya geldi (UBH)
UBH Başbakanı Dibeybe, Kazazife heyetiyle bir araya geldi (UBH)
TT

Libya: Başbakan Dibeybe Kaddafi yandaşlarıyla ittifak arayışında mı?

UBH Başbakanı Dibeybe, Kazazife heyetiyle bir araya geldi (UBH)
UBH Başbakanı Dibeybe, Kazazife heyetiyle bir araya geldi (UBH)

Libya’da Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin devrik rejimin omurgasını oluşturan Kazazife kabilesinden bir heyet ile görüşmesi Libya’da farklı tepkilere yol açtı. Öyle ki politikacılar, toplantıyı ‘Dibeybe’nin yeni müttefikler arama girişimi’ olarak nitelendirirken, bazı kesimler ise ‘Libya’daki bir kabilenin taleplerini bir başbakana sunması için yapılan sıradan bir toplantı’ olarak gördü.
Dikkatler büyük ölçüde geçen çarşamba akşamı Libya Başbakanı’nın başkent Trablus’taki karargahında gerçekleştirilen ve bir saatten kısa süren toplantıya odaklandı. Görüşme, devrik lider Muammer Kaddafi rejimini deviren Şubat 2011 devriminden sonra kabile ile üst düzey bir devlet görevlisi arasındaki ilk resmi görüşme oldu.
Libya Siyasi Diyalog Forumu üyesi Ahmed eş-Şarkasi, toplantının Muammer Kaddafi’nin doğum yeri olan Sirte şehrindeki toplumsal bileşenlerden birine kur yapma amacı taşıdığını söyledi. Şarkasi, “Dibeybe’nin hedefleri arasında, son zamanlarda siyasi düşmanlarının çoğalması ve Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri ile kendisi arasındaki anlaşmazlık sonrasında Kaddafi’nin yandaşlarıyla, özellikle de Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam ile koordinasyon sağlamaya çalışmak yer alıyor” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Ahmed eş-Şarkasi, “Dibeybe ve Seyfülislam Kaddafi, Şubat 2011 devriminden önce yıllarca ortak çalışmalar kapsamında bir araya geldi. Evet, her iki isim de geçen yılın sonunda yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri için yarıştı. Ancak her biri, cumhurbaşkanlığını kazanması durumunda birbiriyle çalışma ve destekçilerinden yararlanma olasılığını değerlendiriyordu” dedi. Şarkasi, sözlerinin devamında “Dibeybe’nin ana düşmanı Hafter’dir. Belki de Dibeybe’nin şu anda Kaddafi’nin oğlu ve destekçileri ile koordineli olarak ana hedefi, Hafter’i güneyde zayıflatmaktır” ifadelerini kullandı.
Gözlemcilere göre yıllardır ülkenin doğusu gibi askeri olarak Ulusal Ordu’nun (LUO) kontrolünde olan güneyi de son dönemde Hafter ile eski rejim yanlıları arasında siyasi nüfuz dayatması üzerinden bir çatışma alanına dönüştü.
Hafter’in oğulları ile Dibeybe’ye yakın isimler arasındaki iletişimin varlığını kabul etmesine rağmen Şarkasi, bu durumu ‘bazı acil çıkarlara ulaşmak için geçici bir ittifak’ olarak nitelendirdi. Ahmed eş-Şarkasi ayrıca, “Dibeybe, kendisine herhangi bir çıkar sağlarsa, herhangi bir zamanda bu ittifakı sürdürmemeye karar verebilir” dedi.
Silvium Araştırma ve Çalışmalar Vakfı Başkanı Libyalı Cemal Şeluf ise toplantıyı ‘siyasi bir rekabet’ ve Dibeybe’den herkese yönelik ‘Sirte halkının tamamının Hafter’e sadık olmadığını’ gösteren bir mesaj olarak nitelendirdi. Şeluf, şu anda Kazazife mahkumlarının Dibeybe tarafından serbest bırakılması ihtimalini reddederken, bu durumun Dibeybe’nin ‘Kazazife mahkumlarının çoğunun tutulduğu Misrata kentindeki askeri hapishaneleri yöneten silahlı oluşumlar üzerinde’ herhangi bir kontrole sahip olmamasından kaynaklandığını söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Cemal Şeluf, “Özellikle Şubat devrimine katılanlar olmak üzere Misrata oluşumlarının liderlerinin çoğu, mesele özellikle eski Halk Muhafızları Komutanı Mansur Dav gibi Kazazife sembollerinin veya istihbarat teşkilatının başı ve Kaddafi’nin damadı Abdullah es-Senusi ve İç Güvenlik Teşkilatı Başkanı Abdullah Mansur gibi genel olarak eski rejimin sembollerinin serbest bırakılmasıyla ilgiliyse, bu durumu kabul etmeyecek” şeklinde konuştu. Şeluf ayrıca, “Ancak Dibeybe, mahkemeden uzun zaman önce tahliye kararı almış, ama hakkındaki bu karar uygulanmamış olan bazı meçhul isimleri çıkarabilir” dedi.
Öte yandan Kazazife kabilesinin ‘Toplumsal Konsey’ Başkanı Muhammed Halife Nayel Kaddafi, “Toplantı, sosyal ve insani nitelikteydi” ifadelerini kullandı. Nayel Kaddafi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Toplantı, on gün önce planlandı. Şubat 2011 olaylarının arka planında Kazazife mahkumlarının ve Libya hapishanelerinde tutulan diğer kabile üyelerinin dosyalarının sunulmasıyla sınırlıydı. Özellikle ilk yıllardaki ziyaret kısıtlamaları ortasında, bazı tutukluların ve çektikleri acıların arka planını sunduk” dedi.
Kazazife Konseyi heyetinin serbest bırakılması için çağrıda bulunduğu en önemli isimler hakkında ise Nayel, “Abdullah es-Senusi, Mansur ed-Dav, Abdullah Mansur, Ahmed İbrahim el-Kaddafi, Velid Dibnon’dan bahsettik. Tabi Kaddafi’nin oğullarından mı yoksa eski rejimin destekçilerinden mi olduğu bilinmeyen onlarca ismi de ele aldık” değerlendirmesinde bulundu. Nayel, “Yaklaşık beş yıl önce Yüksek Mahkeme’nin temyiz davalarını kabul etmesine rağmen haklarında idam cezası verilen ve tüm davaların mütalaaya dönmüş olması nedeniyle anılan isimler üzerinde durulmuştur” dedi.
Nayel Kaddafi, bazılarının ‘ziyaretin siyasi amaçlar için olduğu’ yönündeki iddialarını reddederken, “Kazazife kabilesi, Libya arenasındaki tüm çatışma taraflarına aynı mesafeden yaklaşıyor” diyerek, Muammer Kaddafi’nin oğulları ile şahsi temaslarının akrabalık ilişkileri çerçevesinde gerçekleştiğine dikkati çekti.
Dibeybe’nin kabile heyetinin taleplerine verdiği cevaplara ilişkin olarak ise Nayel, “Musa es-Sadr’ın 1978’de Libya’da kaybolması davasıyla bağlantılı olarak 2015 yılından bu yana Lübnan’da alıkoyulan Hannibal Muammer Kaddafi konusunu gündeme getirmemizin bir sonucu olarak Dibeybe, meseleyi inceleme, davanın yavaşlığının nedenleri bulma ve bu mahkumlardan herhangi biri hakkında verilmiş olabilecek serbest bırakma kararlarını harekete geçirme sözü verdi. Ayrıca ilgili Lübnanlı yetkililerle temaslarını yenileme ve Libya vatandaşı olduğu için Hannibal’ın durumunu takip etme sözü verdi” ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Libya Temsilciler Meclisi üyesi Cabullah eş-Şeybani ise “Dibeybe’nin Kazazife ile görüşmesi, kabilenin ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve geçmiş yıllarda yaşadığı zor dönemlerin tesellisi veya telafisi bağlamında ona hizmet vermeye çalışılması çerçevesinde geldi” dedi. Şeybani, “Bu toplantının hedeflerinden biri olarak ileri sürülen ‘Dibeybe’nin eski rejim yandaşları arasında veya genel olarak kabileler arasında kendisine yeni siyasi müttefikler aradığı’ gibi iddialar, onun meşru hakkıdır” şeklinde konuştu. Şarku’l Avsat’a konuşan Şeybani, “İktidarı elde etmek veya elinde tutmak isteyen herkes, popüler ve toplumsal ağırlığı olan güçlü ve aktif partilerle ittifak arama hakkına sahiptir” dedi.
Cabullah eş-Şeybani ayrıca, “Dibeybe’nin cumhurbaşkanlığı adayı olmasının yanı sıra mevcut konumunu korumak istediği göz önüne alındığında, özellikle Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi ile mevcut rekabeti ortasında böyle bir ittifak, aslında onun yararına olabilir” açıklamasında bulundu.
Dibeybe’nin geçen yılın Eylül ayında Muhammed Kaddafi’nin oğlu Es-Saadi Kaddafi liderliğindeki eski rejimin bir dizi sembolünü ele aldığını söyleyen Şeybani, “Bu tür kararlar için uygun zamanlamayı seçme konusundaki açık yeteneği ortasında daha fazla kişiyi serbest bırakmaktan çekinmeyecek” dedi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.