Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Alimi, bölgenin güvenliğini tartıştı

Ürdün Kralı II. Abdullah, dün Amman'da Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi'yi kabul etti (SABA)
Ürdün Kralı II. Abdullah, dün Amman'da Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi'yi kabul etti (SABA)
TT

Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Alimi, bölgenin güvenliğini tartıştı

Ürdün Kralı II. Abdullah, dün Amman'da Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi'yi kabul etti (SABA)
Ürdün Kralı II. Abdullah, dün Amman'da Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi'yi kabul etti (SABA)

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün (Pazartesi) Ürdün'ün başkenti Amman'da Ürdün Kralı II. Abdullah ile Husi milislerinin petrol limanlarına yönelik terörist saldırılarını artırmasının ardından bölgedeki son gelişmeleri görüştü.
Yemenli kaynaklar, Başkan Reşad el-Alimi'nin liderlik konseyinin iki üyesi Tarık Salih ve Abdullah el-Alimi ile birlikte resmi bir ziyaret için Amman'a gittiğini ve burada Ürdün Kralı ile ülkesindeki durumu görüştüğünü bildirdi.
SABA haber ajansına göre, görüşmelerde İran rejimi tarafından desteklenen Husi milislerin artan terör faaliyetleri ışığında Yemen’deki gelişmeler ve bölgenin güvenliği ele alındı. İki taraf ayrıca iki ülke arasındaki işbirliği alanlarını ve ortak güvenlik sorunlarıyla yüzleşmek için ikili koordinasyon da dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde Ürdün’den gelecek desteği gözden geçirdi.
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı, Ürdün'ün ‘Arap Koalisyonu çerçevesinde Yemen halkının yanı sıra devlet kurumlarını eski haline getirme ve terörist Husi milislerinin darbesini sona erdirme özlemleri çerçevesindeki onurlu pozisyon alması’ nedeniyle teşekkür etti.
Resmi kaynaklar, Ürdün Kralı’nın görüşmede Yemen'i, halkını, topraklarının birliğini, güvenliğini ve meşru ulusal kurumlarını destekleme konusundaki kararlılığını tekrarladığını ifade etti.
Ayrıca ilgili ulusal, bölgesel ve uluslararası referanslara göre Yemen halkının çektiği acıları hafifletmek ve Yemen'de barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için Ürdün'ün mevcut her türlü desteğe açık olduğu ifade edildi. Yemen Başkanlık Konseyi, artan terör saldırılarına yanıt olarak Husi milislerine karşı caydırıcı cezai tedbirlerin uygulanması gerektiğini vurguladı.
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı, İran destekli milisleri, saldırıların sonuçlarından ve insani yardımların Yemenlilere ulaştırılamamasından sorumlu tuttu.
Yemen Başkanlık Konseyi, ‘Husi milislerini insani yardım malzemeleri üzerindeki yansımaları ve barış ve istikrarı tesis etme çabalarına düşmanca yaklaşımının yansımaları da dahil olmak üzere Yemen'de yıkıcı terörist tırmanışının korkunç sonuçları’ olarak tanımladığı olaylardan sorumlu tuttu.
Yemenli yetkililer, Husi milislerin Hadramut ve Şebve vilayetlerindeki petrol ihraç edilen limanlara terör saldırıları düzenlediğini belirterek, Birleşmiş Milletler (BM) önerilerine göre ateşkesi yenilemeyi ve genişletmeyi reddettiğini ifade etti.
Öte yandan Ürdün Senatosu Başkanı Faysal el-Fayez Pazartesi günü Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi ve beraberindeki heyet ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Fayez, Ürdün'ün güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etmeye, Yemen'in toprak bütünlüğünü sağlamaya ve halkının acılarını sona erdirmeye yönelik tüm Arap ve uluslararası çabaları desteklediği bir zamanda ülkesinin Yemen'deki meşruiyetin yanında olduğunu vurguladı. 
Yemen'de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabalar çerçevesinde Fayez, Ürdün'ün ‘Körfez girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı sonuçları ve ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları uyarınca’ Yemen krizine siyasi bir çözüm getirilmesinin önemini vurguladı.
İran'ın Yemen'in içişlerine müdahalesini reddeden Fayez özellikle Taiz'e giden yolların ve geçişlerin açılması konusunda ateşkese uyulması çağrısında bulundu.
Fayez, “Ürdün'de Kral II. Abdullah'ın direktifleri altındayız. Zorlukların üstesinden gelebilmesi için tüm imkanlarımızı Yemen'in önüne koyuyor, güvenlik ve istikrarı sağlama ve Yemen halkının bütünlüğünü koruma çabalarını destekliyoruz” dedi.
Fayez ülkesinin, Yemen veya herhangi bir Arap ülkesinin içişlerine müdahaleyi reddettiğini yineledi. Fayez, “Bu, Ürdün'ün her zaman Arap birliğini sağlamaya çalışan ve güvenliği, istikrarı ve birliğini bozma girişimlerine karşı koyan ulusal ve pan-Arap konumundan kaynaklanmaktadır. Bugün Arap saflarının birliğine ve aramızdaki kardeşlik bağlarının güçlendirilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” dedi.
Ürdün Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Ahmed es-Safadi Pazartesi günü Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Reşad el-Alimi ile bir araya geldi. Safadi, Ürdün'ün Yemen'e destek olmaya hazır olduğunu vurgulayarak, ülkesinin Yemen'in birlik, güvenlik ve istikrarını artıracak her adımı desteklediğine işaret etti.
Safadi, “Kardeşlerin yanındayız ve güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etme ve ülkenin birliğini sağlama çabalarını gerçekleştirmek için Yemen'deki meşru hükümeti destekliyoruz” dedi.
Yemen'de siyasi bir çözümün ve Yemenlileri daha fazla felaket ve çatışmadan kurtarmanın önemini vurgulayan Safadi, Ürdün'ün Yemen'in içişlerine müdahaleyi reddettiğini, Körfez girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı sonuçları ve Yemen'deki durumla ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlı olduğunu ifade etti.



İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.


Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.