İran: Hamaney’in askeri danışmanı referandum yok dedi

Rejim güdümündeki İran Meclisi, ‘düşman ülkelerle iş birliği yapanlara’ karşı yargı kararlarını sertleştirmek için bir yasa teklifinde bulundu

Tahran’ın merkezinde bir otoyolda, ABD ile oynayacağı maçın arifesinde İran milli takımının bayrağı yakıldı (Twitter)
Tahran’ın merkezinde bir otoyolda, ABD ile oynayacağı maçın arifesinde İran milli takımının bayrağı yakıldı (Twitter)
TT

İran: Hamaney’in askeri danışmanı referandum yok dedi

Tahran’ın merkezinde bir otoyolda, ABD ile oynayacağı maçın arifesinde İran milli takımının bayrağı yakıldı (Twitter)
Tahran’ın merkezinde bir otoyolda, ABD ile oynayacağı maçın arifesinde İran milli takımının bayrağı yakıldı (Twitter)

İran’da protestolar 11 haftadır farklı yöntemlerle devam ederken, İran rejiminin üst düzey yetkililerinden Hüseyin Dehkan, başörtüsü zorunluluğu konusunda referandum yapılması olasılığının olmadığını söyledi.
İran rejimi lideri Rehber Ali Hamaney'in askeri danışmanı ve eski Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, başkent Tahran’da düzenlediği basın toplantısında, “Gerekirse Rehber’in onayı ve parlamentonun üçte ikisinin oyu ile referandum yaparız” dedi. “İslam Cumhuriyeti rejimini değiştirmek mümkün değil” diyen Dehkan, “Referandum sıradan bir yasa gibi değil” şeklinde konuştu.
Şarku’l Avsat’ın ILNA haber ajansından aktardığına göre Dehkan, “Kargaşa zamanlarında düşmanlar, ülke çıkarlarına hizmet etmeyen bazı konuları gündeme getirmekte ısrar ediyorlar” diyerek, “Kimse bize şunu söyleyemez; Ben cumhuriyet istemiyorum, monarşi istiyorum” ifadelerini kullandı.
Dehkan, bazı iç faktörler kullanılarak İran’a karşı birleşik bir savaş yürütüldüğünü söylerken, “Protestolar ve ayaklanmalar arasında ayrım yapıyoruz. Düşman bize savaş açtı. Ülkedeki tüm siyasi grupları, etnik ve dini azınlıkları savunuyoruz ve ister yurt içinde ister yurt dışında zulme karşı halkı savunmak görevimizdir” değerlendirmesinde bulundu.
Başörtüsü referandumuna ilişkin olarak ise Dehkan, “Başörtüsü serbestisi İslam Cumhuriyeti’nin ilkelerine aykırıdır. Toplantılar yaptık ve başörtüsü konusundaki görüşümüzü yetkili makamlara açıklayacağız” diyerek, “Başörtüsü zorunluluğu (rejimin kurucusu) İmam Humeyni tarafından önerildi ve önceki parlamentolarda kanun haline getirildi” ifadelerini kullandı.
Bir insan hakları örgütüne göre protestoları bastırmak için uygulanan baskı sırasında 451 kişi hayatını kaybetti.
Sosyal medya platformlarında yayınlanan video kayıtlarına göre İran’ın birçok şehrinde kamyon şoförleri de üç gündür grev yapıyor. Aynı şekilde ‘Maratib’ otomobil üretim şirketi işçilerinin grevi de devam etti. Tahran mahallelerinde de pazar akşamı protestolara sahne oldu. Protestocular, ülkenin kuzeybatısındaki Kürt kentlerinde rejim karşıtı yürüyüşlerin bastırılmasını ve rejim lideri Rehber Ali Hamaney’i kınayan sloganlar attı.
Kürdistan eyaletinde bir grup öğretmen, bir videoda yaptıkları açıklamada baskı ve şiddeti eleştirirken, yetkililer de eylemcilerin seslerine kulak vermeme ısrarlarını sürdürdü. Doğu Azerbaycan Eyaleti’nin merkezindeki Tebriz Üniversitesi’nden 210 profesör, bu ayın başlarında tıp öğrencisi Elar Hakkı’nın öldürülmesini kınayan bir açıklama yaptı.
Başta Zahidan şehrinin Cuma İmamı Abdülhamid İsmail Zahi olmak üzere Belucistan ve Kürdistan vilayetlerindeki Sünni din adamları, politikalar konusunda uluslararası denetim altında referandum yapılması çağrısında bulundu.
Buna paralel olarak İran medyası, bir grup milletvekilinin ‘ulusal güvenlik ve ulusal çıkarlara düşman ülkelerle’ iş birlikçilere karşı yargı kararlarını sertleştirmek için ilerleyen günlerde bir yasa tasarısı sunmayı planladığını belirtti. Bu yasaya göre tutuklular, idam cezası da dahil cezalar içeren ‘ifsad’ suçlamasıyla karşı karşıya kalacak.
Öte yandan Başsavcı Golam Hüseyin Muhsini, yalan haber yayan insanları soruşturma talimatı verdi. Protestoları bir ‘komplo’ olarak nitelendiren Muhsini, eylemcileri ise ‘şiddet, terör ve kutsallara hakaret’ suçlamalarının arkasında olmakla suçladı.
Başsavcı, “Tahran Cumhuriyet Başsavcılığı da dahil olmak üzere ülke genelindeki ilgili adli makamlara yanlış veya doğrulanmamış beyanda bulunanları soruşturma talimatı verdim” dedi.
Yargı, 28 Kasım’da Tahran Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sadık Zibakalam’ı pazar günü ‘delil olmadan konuşma’ suçlamasıyla savcılığa ifade vermeye çağırdı. Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre Prof. Dr. Zibakalam, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada 400’den fazla İranlının öldürüldüğünü iddia etmişti.
Zibakalam, 28 Kasım’da da Telegram üzerinden “Bu sayı, Norveç merkezli İran İnsan Hakları Örgütü’nün raporuna ve yurtdışındaki Farsça yayın yapan medyadan elde edilmiş verilere dayanıyor. Ölü sayısı hakkında güvenilir bir bilgiye sahip değilim” açıklaması yaptı.
İran merkezli ‘Şark’ gazetesi de güvenlik güçlerinin gazeteci Meryem Haydariyan’ı pazar gecesi tutukladığını bildirdi.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ABD Hazine Bakanlığı tarafından ‘zorla itirafları sırasında mahkumların yanında göründükleri için yaptırım uygulanan’ devlet televizyonu muhabirleri Amine Sadat Zabihpor ve Ali Rıdvani ile görüştü. İki isim, Devrim Muhafızları’nın önde gelen üyeleri arasında yer alıyor. Rıdvani, gazeteci Ruhullah Zem ile 2020’nin sonunda idam edilmeden önce röportaj yapmıştı.
İran Dışişleri Bakanlığının Telegram hesabından aktarılan bilgilere göre Abdullahiyan, “Bu iki gazetecinin ülkedeki gelişmelerle ilgili profesyonel alanda gösterdikleri etkileyici performans, onlara yaptırım uygulanmasının nedenidir” dedi.
İran yargısına ait medya platformu olan ‘Mizan’ ajansına göre İran milli takımının Katar’daki Dünya Kupası maçlarında Galler’i yenmesinin ardından 700’den fazla kişi serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar arasında, geçen Ekim ayında ‘halkı kışkırtmak ve düşmanların sesini desteklemek’ suçlamasıyla tutuklanan eski radyo ve televizyon yayıncısı Mahmud Şehriri de var.
Öte yandan IRNA haber ajansına göre İran Devrim Muhafızları’nın bir üyesi, 28 Kasım’da günü İsfahan şehrinde vurularak öldürüldü. Yerel vali yardımcısı Muhammed Reza Can Nathari, ülkenin merkezindeki bu şehirde silahlı bir saldırıda hayatını kaybetti. Saldırının faillerinin soruşturulduğu belirtilirken, daha fazla ayrıntıya yer verilmedi.
İran İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı (HRANA), ülke genelinde iki ayı aşkın süredir devam eden protestolarda 27 Kasım itibarıyla 63’ü küçük olmak üzere 451 protestocunun öldürüldüğünü belirtti. Ajans, 60 güvenlik gücü mensubunun öldürüldüğünü ve yetkililerin 18 bin 173 kişiyi tutukladığını belirtti.
Aynı şekilde İranlı futbol efsanesi Ali Dayi, 28 Kasım’da yaptığı açıklamada, Mahsa Amini’nin ölümünün ardından İran’da patlak veren protestoları desteklemesi sonrasında tehditler aldığını dile getirdi.
Dayi, Instagram üzerinden yaptığı açıklamada “Geçtiğimiz aylarda ve günlerde bazı kuruluşlar, medya ve kimliği belirsiz kişiler tarafından şahsıma ve aileme karşı çok sayıda tehdit aldım. İnsanlığı, onuru, vatanseverliği ve özgürlüğü öğrendim. Bu tür tehditlerle ne elde etmek istiyorsunuz?” ifadelerini kullandı.
Ali Dayi ayrıca, İran’daki protestolara yönelik baskılar sırasında tutuklanan mahkumların ‘koşulsuz serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.
Dayi, organizatörlerden davet almasına rağmen bu ayın başlarında Dünya Kupası'na katılmak için Katar’a gitmeyeceğini açıklamıştı. Devam eden baskı eylemlerinde dostlarının yanında olmak istediğini söylerken, “Sevdiklerini kaybeden herkese başsağlığı diliyorum” dedi.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times