İran Devrim Muhafızları: En az 300 kişi öldürüldü

İran Devrim Muhafızları Ordusu: Protestolarda 300'den fazla kişi öldürüldü

İki gün önce Canberra'daki Avustralya Parlamento binasının önünde, İranlı protestoculara desteğini gösteren Kürt kıyafetleri giymiş bir kadın (EPA)
İki gün önce Canberra'daki Avustralya Parlamento binasının önünde, İranlı protestoculara desteğini gösteren Kürt kıyafetleri giymiş bir kadın (EPA)
TT

İran Devrim Muhafızları: En az 300 kişi öldürüldü

İki gün önce Canberra'daki Avustralya Parlamento binasının önünde, İranlı protestoculara desteğini gösteren Kürt kıyafetleri giymiş bir kadın (EPA)
İki gün önce Canberra'daki Avustralya Parlamento binasının önünde, İranlı protestoculara desteğini gösteren Kürt kıyafetleri giymiş bir kadın (EPA)

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) üst düzey yetkilisi, Havacılık ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, ilk kez, eylül ayının ortasından beri ülke genelinde çeşitli şekillerde devam eden protestolarda 300'den fazla kişinin öldürüldüğünü duyurdu.
İran, 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin Tahran'da ahlak polisi tarafından gözaltına alınıp 16 Eylül'de hayatını kaybettiğinden beri protestolara sahne oluyor. Yetkililer bu protestoların Batı'nın kışkırttığı ‘isyanlar’ olduğunu söylüyorlar.
Hacızade, İran’ın yarı resmi haber ajansı Mehr tarafından yayınlanan bir video kaydında, “Ülkedeki herkes bu kadının ölümünden etkilendi. Elimde son rakamlar yok, ancak sanıyorum ki, bu olay gerçekleştiğinden beri ülkede çocuklar da dahil olmak üzere 300'den fazla insan öldü” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Hacızade tarafından bildirilen ölü sayısı, göstericilerle çatışmalarda veya suikastlarda öldürülen onlarca güvenlik gücünü de içeriyor.
Öte yandan Oslo merkezli İran İnsan Hakları Örgütü (IHR) dün yayınladığı son istatistiklerde, İran güvenlik güçlerinin eylül ortasında başlayan protesto gösterilerinde uyguladıkları baskılarda, yarısından fazlası Kürt şehirleri ve Belucistan eyaletinden olmak üzere en az 448 kişiyi öldürdüğünü bildirdi. IHR’ye göre, hayatını kaybettiği teyit edilen 448 kişi arasında 29 kadının yanı sıra dokuzu kız olmak üzere 18 yaşının altında 60 çocuk bulunuyor.
IHR, yalnızca geçen hafta 12’si protestoların özellikle yoğunlaştığı Kürt nüfusunun ağırlıklı olduğu bölgelerden olmak üzere 16 kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü belirtti.
Hacızade’nin açıkladığı bilanço, protestoları bastırma kampanyası başladığından beri İranlı bir yetkili tarafından açıklanan ilk istatistik sayılıyor. Bundan günler önce İran'ın kuzeybatısındaki Kürt şehri Mahabad Milletvekili Celal Mahmudzade parlamentoda yaptığı konuşmada bir bilanço açıklayarak Kürt şehirlerinde 105 kişinin öldürüldüğünü vurgulamıştı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre IHR, en fazla ölümün Kürtlerin yaşadığı Kürdistan (batı) ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde kaydedildiğini bildirerek Kürdistan’da 53, Batı Azerbaycan’da ise 51 kişinin öldürüldüğü açıkladı.
IHR, kurbanların çoğunun ülkenin güneydoğusundaki Beluçistan eyaletinden olduğunu söyleyerek burada eylül ayından bu yana ülkeyi kasıp kavuran protesto yürüyüşlerinde 128 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Belucistan'dan bir grup din adamı, 'baskı makinesini' durdurma çağrısı yapan bir video bildirisi yayınladı. Din adamları söz konusu videoda "Zahidan ve Haş'ta veya Kürdistan'da ve İran'ın diğer bölgelerinde insanların öldürülmesi tamamen haksızdır ve tarafımızca kınanmaktadır" ifadelerini kullandılar. Baskıcı güçlerin 30 Eylül'de Zahidan'daki Mekki Camii'ne düzenlediği ve insan hakları örgütlerine göre 90'dan fazla kişinin hayatını kaybettiği saldırının altını özellikle çizdiler.
Ülkede barışçıl protestoların vatandaşlık haklarının bir parçası olduğunu vurgulayan din adamları, “Kadın hakları dikkate alınmalı ve İranlıların sesi duyulmalı” ifadelerini kullandılar.
İran İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı (HRANA) yaptığı açıklamada, İranlı yetkililerin baskıları sırasında 60'ı çocuk olmak üzere 451 protestocunun öldürüldüğünü belirtti. Ayrıca protestolara tanık olan 157 ilde ve 143 üniversitede 18 bin 183 kişinin gözaltına aldığını bildirdi. Gözaltına alınanlar arasında Yargıtay'ın temyizde akıbetleri ile ilgili vereceği karara kadar birinci dereceden ölüm cezasına çarptırılan altı kişi var. HRANA, protestoların başladığı günden 28 Kasım akşamına kadar toplamda 60 güvenlik gücü mensubunun öldürüldüğünü kaydetti. İran yargısı, yaklaşık 40 yabancıyı tutukladığını ve 2 binden fazla kişiye suçlama yönelttiğini belirtti.
İran yargısına bağlı Mizan Haber Ajansı dün, rejim karşıtı protestolarla bağlantılı bir kişinin yargılamasının başladığını ve idam cezasıyla karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi geçen hafta, İran’da uygulanan baskı kampanyasını soruşturmak için üst düzey bir bilgi toplama misyonu kurulması için oylama yaptı. İran, Konsey tarafından atılan bu adıma öfkeyle karşı çıktı.
IHR Başkanı Mahmud Emiri Mukaddem “İslam Cumhuriyeti yetkilileri, BM bilgi toplama misyonuyla işbirliği yapmaları halinde işledikleri suçların daha geniş çapta ortaya çıkacağını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle, iş birliğine yanaşmamaları beklendik bir şey olur” ifadelerini kullandı.
Bin 100’den fazla kişi serbest
İran yargısı, Dünya Kupası turnuvaları kapsamında İran milli takımının Galler'i mağlup etmesinin ardından bin 100'den fazla kişinin serbest bırakıldığını duyurdu.
Mizan Haber Ajansı “Milli takım galibiyetinin ardından Yargı Erki Başkanı'nın talimatıyla ülkenin 20 eyaletindeki cezaevlerinden bin 156 mahkum tahliye edildi” ifadelerini kullanarak bu kişilerin arasında protesto hareketiyle bağlantılı olarak tutuklananların da olduğunu bildirdi.
Pazartesi günü Mizan Haber Ajansı yetkililerin 709 kişiyi serbest bıraktığını duyurmuştu.
Ayrıca adli makamlar dün Tahran Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararıyla eski milli futbol takımı kalecisi Parviz Brumend'in kefaletle serbest bırakıldığını duyurdu. Basın, 1998 Dünya Kupası'nda milli takımın kaptanı ve kalecisi olan Ahmed Rıza Abidzade'nin Brumend'in serbest kalması için aracılık ettiğini bildirdi.
Yerel basına göre Brumend, bu ayın ortasında İran başkentindeki protestolar sırasında tutuklanmıştı.
Öte yandan İran yargısı dün eski futbolcu Vurya Gafuri'nin kefaletle serbest bırakıldığını duyurdu. Gafuri milli takıma karşı hakaret ve devlet aleyhinde propaganda yapma suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.
İranlı Kürt oyuncu yıllardır Tahran rejimini sürekli eleştiriyor. Yaptığı açıklamalar, taraftarlarca çok sevilmesine rağmen 2021 yılında İstiklal Kulübü'nden ayrılmasına neden olmuş ve görüşleri nedeniyle uzun yıllar İran milli takımına seçilememişti.
İran'da hükümete karşı yapılan mevcut protestolar sırasında Gafuri göstericileri destekledi ve İran polisinin göstericilere yönelik muamelesini vahşet olarak tanımlayarak kınadı.
İran parlamentosundan bir grup milletvekili, İran Yargı Erki Başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei’yi protestoları destekleyen ünlülerle ilgilenmeye çağırdı.
IRNA haber ajansının aktardığına göre milletvekilleri Ejei ile yaptıkları toplantıda ‘ünlülerin düşmanların senaryosunda rol üstlendiklerini ve fitne ateşini körüklediklerini’ söylediler.



ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
TT

ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki tankere el koyup limanları ablukaya almasıyla gerginlik tırmanırken, analistler bu hamlelerin olası Tayvan işgalinde Çin'in elini güçlendirebileceğine dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere tam abluka uygulanması talimatını salı günü vermişti.

Reuters'a konuşan uzmanlar, Pekin yönetiminin Tayvan'ı ablukaya alması durumunda Venezuela'daki hamleleri Washington'a karşı koz olarak kullanabileceğini belirtiyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Çin uzmanı Craig Singleton şunları söylüyor:

ABD, Venezuela'daki siyasi yapıyı değiştirmek için abluka uyguluyor, Çin de bundan hareketle sözümona güvenlik gerekçesiyle Tayvan'a karşı zorlayıcı önlemler alabilir.

Singleton, ABD'nin olası Tayvan işgaline karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirme kabiliyetinin Venezuela politikası nedeniyle zayıflayabileceğine dikkat çekiyor.

Trump, 11 Aralık'taki açıklamasında Venezuela açıklarında petrol taşıyan bir tankere el koyduklarını duyurmuştu. Beyaz Saray, Skipper adlı tankerin "yasadışı petrol taşımacılığı" yaptığını öne sürmüştü.

Venezuela lideri Nicolas Maduro ise tankerin ülkeden çıkarılan 1 milyon 900 bin varil petrolü taşıdığını belirterek ABD'nin hamlesini "hırsızlık ve korsanlık" diye nitelemişti. 

Venezuela ham petrolünün en büyük alıcısı olan Çin de Karayipler'deki gerginlikte Karakas yönetimini destekledi. Pekin'den dün yapılan açıklamada "tüm tek taraflı ve zorbaca eylemlere karşı olunduğu, ülkelerin egemenliklerini ve ulusal haysiyetlerini savunmalarının desteklendiği” bildirildi.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Isaac Kardon da Çin'in Venezuela'daki mevcut durumu, Tayvan'ı destekleyen küresel bir koalisyon kurulmasını engellemek için kullanabileceğini söylüyor.

Ayrıca Çin'in de benzer hamlelerle Tayvan limanlarından çıkan petrol ve doğalgaz tankerlerine el koyabileceğine işaret ediyor. Bunlara ek olarak ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı nedeniyle Tayvan Boğazı'nda oluşabilecek acil bir duruma zamanında müdahale edemeyebileceğini belirtiyor.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 26 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 100'den fazla kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, Reuters, Guardian


Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
TT

Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)

Sudan'da orduya karşı savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri'ndeki (HDK) Kolombiyalı paralı askerlerin, Birleşik Krallık'ta (BK) kayıtlı bir şirket tarafından işe alındığı iddia ediliyor.

HDK militanları, ekimde düzenledikleri saldırılarda Faşir'deki Suudi Hastanesi'ni basıp 450'den fazla kişiyi öldürmüştü. 

Ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kentinde düzenlenen katliamda toplamda en az 60 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Guardian'ın incelemesine göre katliamda rol oynayan Kolombiyalı paralı askerler, Londra'da kayıtlı bir şirket tarafından işe alındı.

Zeuz Global, ABD Hazine Bakanlığı tarafından bu ay yaptırım listesine alınan kişiler tarafından yönetiliyor.

Bu kişilerden biri Kolombiya ve İtalya pasaportlarına sahip Kolombiya ordusundan emekli subay Álvaro Andrés Quijano Becerra. Subayın eşi Claudia Viviana Oliveros Forero da yaptırım listesine alınmıştı.

Şirketin başındaki diğer isimse Kolombiya ve İspanya vatandaşı Mateo Andrés Duque Botero.

Duque ve Oliveros'un Zeuz Global'ı 10 bin sterlin (yaklaşık 573 bin TL) yatırımla 8 Nisan'da kurduğu belirtiliyor. Bundan üç gün sonra HDK militanları, Sudan'daki Zamzam Mülteci Kampı'na saldırı düzenlemiş, 1500'den fazla sivili katletmişti.

HDK, 13 Nisan'da kampın kontrolünün ele geçirildiğini açıklamıştı. Haberde, kampın Kolombiyalı paralı askerlere devredildiği, bu savaşçıların da Faşir katliamını planladığı aktarılıyor.  

Haberde, firmanın Tottenham'daki adresini ABD'nin yaptırımları açıkladığı 9 Aralık tarihinden sonra Londra merkezine taşıdığına dikkat çekiliyor. Şirkete ait iki adreste de otellerin yer aldığı ve bu işletmelerin Zeuz Global'la herhangi bir bağı olmadığını savunduğu belirtiliyor.

Gazete, BK'deki şirketlerin sicil kayıtlarını tutan devlet kurumlarından firmaya dair bilgi taleplerine yanıt alınamadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Sudan Uzmanlar Paneli'nin eski üyesi Mike Lewis, BK'de kurulan paravan şirketlerin sayısının arttığına dikkat çekerek, "Spor salonuna kayıt yaptırmak BK'de firma kurmaktan daha zor" diyor.

Araştırmacı, Kolombiyalı paralı askerlerin HDK militanlarına drone ve uzun menzilli silah kullanmayı öğrettiğini, bunun Kuzey Afrika ülkesindeki iç savaşın gidişatını değiştirdiğini belirtiyor:

Sudan'daki savaş, güdümlü silahlar ve uzun menzilli insansız hava araçlarının her gün sivillerin ölümüne neden olduğu, yüksek teknolojinin kullanıldığı bir savaş. Bunların çalıştırılabilmesi için dışarıdan destek gerekiyor. Kolombiyalı paralı askerlerin operasyonunun bu dış yardımın önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz.

Kolombiyalı savaşçıların Sudan'daki rolü ilk kez geçen yıl ortaya çıkmıştı. Bogota merkezli medya kuruluşu La Silla Vacía'nın haberinde, 300'den fazla emekli askerin savaşmak üzere sözleşmeyle Sudan'a gittiği belirtilmişti. Bunun üzerine Kolombiya Dışişleri Bakanlığı özür dilemişti.

Independent Türkçe, Guardian, Sudan Tribune


ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
TT

ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)

ABD merkezli Axios internet sitesi, Kennedy Merkezi Yönetim Kurulu’nun Washington’un önde gelen sanat kurumlarından birinin adına eski Başkan Donald Trump’ın isminin eklenmesi yönündeki tartışmayı gündeme taşıdı. Siteye göre kurul, merkezin adının “Trump–Kennedy Merkezi” olarak değiştirilmesi seçeneğini değerlendiriyor.

Axios’un değerlendirmesinde Trump’ın, kendisini devlet yönetiminin odak noktasına taşıyarak öncüllerinden ayrıldığı ifade edildi. Site, Trump’ın ticari imparatorluğunda ve kampanya çalışmalarında kullandığı marka yaklaşımını devlet projeleri ile kamusal alanlara da aktardığına dikkat çekti.

df
Washington'daki Kennedy Merkezi binası (Reuters)

Axios, Trump’ın ikinci dönem hazırlıklarında kişisel tanıtım amacıyla kullandığı bazı yöntemleri mercek altına aldı.

Washington'daki binaların isimlerinin değiştirilmesi

Kennedy Merkezi’nin adının değiştirilmesine ek olarak, bu ayın başlarında ABD Barış Enstitüsü’nün adı da ‘Donald Trump Barış Enstitüsü’ olarak değiştirildi.

Axios, Beyaz Saray’ın her iki yeni yapının da Trump’ın görev süresi boyunca yürüttüğü çabaları onurlandırmayı amaçladığını belirttiğini aktardı. Beyaz Saray yetkilileri ve Trump’ın kendisi, önceki yönetimler döneminde zor durumda olduklarını ileri sürdükleri bu iki kurumun ayakta tutulmasında Trump’ın belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

Binalardaki afişler

Trump’ın adının binalara verilmesine ek olarak, yönetimi eylül ayında Washington’daki birçok federal binayı Trump’ın fotoğraflarını taşıyan afişlerle donattı. Bu durum, yetki aşımı ve propaganda yapıldığı yönünde endişelere yol açtı.

Demokrat Senatör Adam Schiff’in ofisi tarafından yayımlanan bir rapora göre, Trump yönetiminin fotoğrafını ya da politikalarını içeren afişlerin hazırlanması için vergi mükelleflerinin parasından 50 bin dolar kullandığı öne sürüldü. Raporda, Tarım, Çalışma ile Sağlık ve İnsan Hizmetleri bakanlıklarının da benzer afişler astığı belirtildi.

Milli Park giriş kartları

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, kasım ayında 2026 yılına ait America the Beautiful ulusal park giriş kartını tanıttı. ABD’nin kuruluşunun 250. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan kartta, George Washington ile Donald Trump’ın fotoğraflarının yan yana yer aldığı bildirildi.

Ancak çevreyi koruma alanında faaliyet gösteren bir grup, kartta başkanın fotoğrafının kullanılmasının federal yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yönetime karşı dava açtı. Davada, 2004 tarihli Federal Arazilerde Rekreasyonu Teşvik Yasası uyarınca giriş kartlarında, Ulusal Parklar Vakfı tarafından düzenlenen yıllık fotoğraf yarışmasını kazanan eserin yer alması gerektiği vurgulandı. Söz konusu programın, kamu arazilerinin yönetimine milyonlarca dolar gelir sağladığı kaydedildi.

asdfr
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi İcra Direktörü Kieran Suckling yaptığı açıklamada, “Ulusal parklar kişisel tanıtım için bir fırsat değildir” dedi.

Axios, Trump’ın doğum gününde (aynı zamanda Bayrak Günü’ne denk geliyor) ulusal parklara ücretsiz giriş uygulanacağını açıklamasından kısa süre sonra söz konusu davanın açıldığına dikkat çekti.

Trump hesapları

Trump yönetimi, 2025-2028 yılları arasında doğan çocuklara sahip ebeveynlerin, Hazine Bakanlığı’ndan bin dolar alınarak ‘Trump hesaplarına’ yatırılması yönündeki başvurularını işlemeye başladı.

Bu plan, Trump’ın daha fazla Amerikalıyı hisse senedi piyasasına çekmeyi ve düşük gelirli Amerikalılar için servet edinme fikrini güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Trump’a, bu girişimi ‘kişisel bir başarı’ olarak tanıtma imkânı da sağlıyor.

sdfrg
ABD Başkanı Donald Trump, bir başkanlık kararnamesini imzalarken. (EPA)

Yönetim, vergiden muaf tasarruf ve yatırım hesaplarının, uygun şartları taşıyan her Amerikalı çocuk için ‘emanet fonları’ oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor.

Trump altın kartı

Trump yönetimi, bu ayın başlarında ‘Trump Altın Kartı’ için başvuruları kabul etmeye başladı. Yeni kart, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’na 15 bin dolar ücret ödeyen ve onaylanmaları halinde ilave 1 milyon dolar katkı sağlayan başvuru sahipleri için göçmenlik işlemlerini hızlandırıyor. Kartta, Trump’ın fotoğrafının yanı sıra Özgürlük Heykeli ve kartal görselleri de yer alıyor.

Aynı dönemde yönetim, mülteciler, sığınmacılar ve düşük gelirli kişilerin ülkede ikamet imkânlarını kısıtlamaya yönelik politikalar izledi.