Gerçeklik ve umut arasında Suudi Arabistan

Independent Türkçe Genel Koordinatörümüz Muhammed Zahid Gül, Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr ile konuştu

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Independent Türkçe Genel Koordinatörümüz Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı
Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Independent Türkçe Genel Koordinatörümüz Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı
TT

Gerçeklik ve umut arasında Suudi Arabistan

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Independent Türkçe Genel Koordinatörümüz Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı
Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Independent Türkçe Genel Koordinatörümüz Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı

Suudi Arabistan geçtiğimiz yıllarda hemen her alanda büyük bir rönesansa, kademeli bir dışa açılıma ve geniş reformlara tanık oldu. Ancak bu gelişme bazılarında hoşnutsuzluk yaratsa da kalkınma planları toplumdan büyük destek gördü.
Diğer yandan Riyad yönetiminin ev sahipliğinde yapılan ve ABD Başkanı Joe Biden'ın da katıldığı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi, Suudi Arabistan'ın uluslararası alanın önde gelenlerinin yanı sıra bölge ve komşu ülkelerle ilişkilerinde dikkat çekici bir gelişmeye sahne oldu.
Aynı şekilde Türkiye ile ilişkilerde de önemli ölçüde gelişme kaydedilirken bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaretle ve sonrasında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın Türkiye'de temaslarda bulunmasıyla sonuçlandı.
Şu an Suudi Arabistan'ın Türkiye Merkez Bankası'ndaki mevduatının 5 milyar dolar olmasıyla ilgili istişarelerin devam ettiği duyuruldu. İran'la da bazı görüşmeler gerçekleşti. 
Filistin meselesinde kararlı duruş sergileyen Suudi Arabistan, Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünü desteklemesiyle ve bölgede ve dünyada barışı ve güvenliği teşvik etmesiyle hem bölgede hem de dünyada önemli bir yere sahip.
Suudi Arabistan'ın politikası, planları ve ilişkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek için görüşme gerçekleştirdiğimiz Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, ülkesinde monarşinin önemini anlatarak başladığı röportajda sürece dair birçok açıklamada bulundu.
 
Köklü hükümet sisteminin önemi

Suudi Arabistan'da monarşinin, yabancı ya da ithal bir sistem olmadığından devletin tarihi, sosyal ve siyasi yapısının bir ürünü olduğunu belirten Dr. Abdulaziz bin Sakr, devleti büyük şoklardan koruma, değişen koşullara, iç ve dış çevreye uyum sağlama ve gelişme gibi yeteneklerini kanıtlamış olan Suudi Arabistan monarşisinin elde ettiği başarıya dikkat çekti. İstikrarı ve güvenliği bu denli sağlayabilecek başka bir sistem olmadığını vurguladı.  
Suudi Arabistan'da istikrarın temel saç ayaklarından birinin yönetimin İslam hukukuna dayalı olması olduğunu ifade eden Dr. Abdulaziz bin Sakr bunun ülkenin İslam hukuku ilkelerine dayanan anayasasında ve Suudi Arabistan'ın Arap Yarımadası'ndaki kuruluşundan bu yana dayandığı tevhit (tek ilah ve ilahın bir olduğu) inancında somut bir şekilde görüldüğünü belirtti.
Suudi Arabistan'ın geniş bir alana sahip olduğu ve bu yüzden neredeyse bir 'yarı kıta' sayıldığı, kuzeyde, güneyde, batıda ve doğuda birçok kabileye ev sahipliği yaptığı herkesçe iyi bilindiğini kaydetti.
Rahmetli Kral Abdulaziz bin Abdurrahman el-Faysal Al Suud'un bu kabileleri Kelime-i Tevhid (Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed onun resulüdür) bayrağı altında birleştirmeyi başardığını ifade eden Sakr, Suudi Arabistan'ı yöneten Al-i Suud'un ülkenin birleşmesi ve gücü için temel bir dayanak olarak gördüğü kabilelerle güçlü bir ilişkiyi sürdürdüğünü, kabilelerin tevhit bayrağı altında birleşmesinin ülkeyi güçlendirdiğini vurguladı.

Batı'nın demokratik modelinin bizim sistemlerimizde yönetim için en iyi ve en uygun model olmadığının altını çizen Dr. Abdulaziz bin Sakr, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü bizim sistemlerimiz köklü monarşi sistemleri ve aynı zamanda toplumla güçlü bir ilişki içinde olan adil sistemlerdir. Bu ilişki, İslam hukuku ile yönetildiğinden adaletin ve Allah'ın hukukunun hakim olduğu ve kanunların ayrım gözetmeksizin ve istisnasız herkese uygulandığı önemli bir ilişkidir. Bu da Suudi Arabistan hükümetinin yanı sıra geçmişteki ve mevcut kralları tarafından teyit edildi. Suudi Arabistan'ın yöneticileri, ülkeyi herkes için geçerli olan Allah'ın yasasına göre yönetirler. Suudi Arabistan'da artık yasalarda ve içerideki sivil ilişkilerde modernizasyon aşamasına geçilmiştir. Suudi Arabistan, Kral Selman bin Abdulaziz döneminde tüm algıların aşıldığına tanık olurken gelişme ve modernize adımları da devam ediyor."

Kalıplaşmış imajın değişmesi

"Suudi Arabistan hakkında, 1970'li yıllarda basmakalıp bir imaj oluşturuldu. Özellikle 1973 yılındaki Ekim Savaşı'nın bir sonucu olarak bazı ülkelere petrol ihraç etmeyi bıraktığında Suudi Arabistan için böyle bir imaj çizildi. Söz konusu ülkelerin gözünde, Suudi Arabistan hakkında yanlış bir imaj oluşturuldu. Bu imajla Suudi Arabistan, Batı'ya petrol ihracatını kesen, zenginlik ve lüksün hakim olduğu bir ülke olarak gösterildi. Dünyayı kasıp kavuran terör eylemleri sahnesinde bir başka tablo daha çizilerek İslam dininin terörü körükleyen ya da benzerini yapan bir inanç olarak lanse edildi. Suudi Arabistan da çizilen bu tablonun kurbanlarından biri oldu. Bu basmakalıp, ülkede kadın haklarının olmadığına dair gerçek dışı resim çizilirken Suudi Arabistan karşıtı filmler, diziler ve haberler zihinlerin zehirlenmesine katkıda bulundu.
Kral Selman bin Abdulaziz ile Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman son yıllarda gerçekleştirilen büyük reformlarla Suudi Arabistan'ın bu yanlış imajdan kurtulmasını istiyorlar. Bu kademeli sosyal açılım ve Suudi Arabistan'ın kendisi ve tüm dünya ülkeleri için iyilik, refah ve sürdürülebilir kalkınma arzusunun bir göstergesidir. Suudi Arabistan ılımlı İslam hakkındaki gerçeği ortaya koymak istiyor. Radikalizm ve terörizmin her biçimiyle mücadele ediyor. İslam dini, radikalizmi ve terörizmi reddeder, kalkınmayı ve insani gelişmeyi hedefler. Şu an sürdürülen açılım ve reform, Suudi Arabistan'ın kapsamlı kalkınma için benimsediği Vizyon 2030 çerçevesinde yapılıyor. Açılım ve reform, sosyal ve ekonomik açıdan son derece önemlidir.
Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030'u, gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve birincil gelir kaynağı olarak petrol kaynağına bağlılığın azaltılması gibi temel konuları dikkate alıyor. Özel sektör ile kamu sektörü arasında ortaklık kurulmasını amaçlıyor. Ülkeyi ilgilendiren modern endüstrilere yönelik eğilimi yönlendiriyor. Ayrıca işsizlik oranını düşürmeyi ve vatandaşların iş güvenliğini artırmayı hedefliyor. Kadın ve erkeklere eşit fırsatlar vererek haklarını dikkate alan Vizyon 2030, bunun sonucunda Suudi Arabistanlı kadınların her alanda istihdam edilme oranını son yıllarda önemli ölçüde artırdı.
Gerçekleşen bu dönüşüm, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın genç toplumunun değerlerini korurken dünyanın önemli bir parçası olmaya iyi hazırlaması gerektiğini vurgulayan vizyonuna dayanıyor. Bu açılım, sosyal ve dini ilkelerden uzaklaşmayı ya da sapmayı amaçlamıyor. Bizim yaklaşımımız ılımlı derken; radikalizmi, terörizmi ve ötekileştirmeyi reddeden ılımlı İslam'ı kastediyoruz. Ilımlı İslam, en başta insan haklarına saygılıdır. Kalkınma diyerek kastettiğimiz, insanın donanımlı hale gelmesi için geliştirilmesi, ardından doğru kişinin doğru yere yerleştirilerek kalkınmaya katkı sağlamasıdır."

Eğitime destek verilmesi ve geliştirilmesi
Dr. Abdulaziz bin Sakr, Suudi Arabistan'da eğitim alanında atılan adımlara ilişkin şunları söyledi:

"Suudi Arabistan toplumun gelişmesinde bilginin rolüne inandığından dolayı binlerce öğrencisini dünyanın belli başlı ülkelerine ve çok sayıda kişinin mezun olduğu önemli uluslararası üniversitelere gönderdi. Örneğin şu an Suudi Arabistan'dan Kanada'da okuyan burslu bin 200'den fazla doktor ve ABD'de yaklaşık 200 bin öğrenci var. Suudi Arabistan eğitim olmadan güçlü bir toplum olunamayacağına ve insan unsurunun kalkınmanın temeli olduğuna inandığından, yurtiçinde ve yurt dışında eğitim konusuna özel bir önem veriyor." 
 
Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030'unun devasa projelere odaklandığı anlattı

 
Vizyon 2030 
Dr. Abdulaziz bin Sakr, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030'unun dayandığı sabiteler olduğunu ve bunların başında da gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve özel sektör ile kamu sektörü arasındaki ortaklığın bulunduğunu söyledi.
Vizyonun ülke içindeki kalkınma sektörlerine ve devlet tarafından benimsenen devasa projelere odaklandığını belirten Dr. Abdulaziz bin Sakr, sözlerine şunları ekledi:

"Örneğin şu an Kızıldeniz kıyısında büyük kalkınma projelerimiz var. Turizm, spor ve sanayi şehirleri kurulacak. Dolayısıyla özellikle Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'nun en büyük pazarı olmasından dolayı yerli ve yabancı şirketler ile yatırımcılar açısından oldukça büyük ve çok önemli yeni fırsatlar var."

İran ile ilişkiler
Suudi Arabistan'ın ekonomi ve sosyal açıdan başta bölge ülkeleri olmak üzere tüm uluslararası arena ile olan ilişkiler hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Abdulaziz bin Sakr, bu bağlamda, Suudi Arabistan'ın İran'a yönelik taleplerine ilişkin şunları aktardı:

"(İran'ın) bölge ülkelerinin iç işlerine karışmayan, mezhepçiliği nüfuzunu genişletmek için bir araç olarak kullanmayan, teröristleri desteklemeyen, terörü teşvik etmeyen, deniz seyrüseferini tehdit etmeyen ve Yemen'de Husiler, Lübnan'da Hizbullah gibi milis yapılar oluşturmayan ve desteklemeyen bir komşu olmasını istiyoruz. Ortağımız olarak Körfez sularını paylaşabileceğimiz güvenli bir komşu olması arzusundayız. O bize olumlu bir şekilde yaklaşırsa biz de ona aynı şekilde yaklaşırız. Fakat İran bölge ülkeleriyle değil, silahlı gruplarla ve milislerle muhatap olmayı seçti. Mezhepçi güçleri desteklemesi ve kendisini Körfez'in polisi olarak görmesinin yanı sıra mezhepçiliği nüfuzunu genişletme aracı olarak kullanmayı tercih etti. Bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden bir nükleer program yürütüyor.
Eğer İran bu tutumunu değiştirseydi ve komşu ülkelere saygı duysaydı, egemenliği ve bağımsızlığı saygı, uluslararası hukuk ve mevzuat çerçevesinde ele alabilseydi, şu an ne bu krizin içinde ne de bu kötü ekonomik durumda olurdu. Bu ekonomik ablukayı yaşamazdı. Coğrafi olarak bize daha yakın olduğu için Körfez ülkelerini kazanırdı. Ama o diğer yolu, yani hegemonya, şantaj ve tehdit yolunu seçti. Şu an İran'ın dört bir yanında yaygın olarak düzenlenen protestoların ve grevlerin asıl sebebi iktidardaki rejimdir. İran halkı artık dayanamadı ve haklarını talep etmek için meydanlara çıktı. İran halkının tahammülü kalsaydı, haklarını talep etmek için meydanlara çıkmazdı."

Irak
Dr. Abdulaziz bin Sakr, Suudi Arabistan ile Irak arasındaki ilişkilere ilişkin de açıklamalarda bulundu:

"Suudi Arabistan 2003 yılından bu yana, ABD'nin Irak'ı İran'a bir altın tepside sunduğu ve İran'ın Irak'a sızmasına izin verdiği görüşünde. Irak devleti, egemen karar yetkisini kaybetti. Daha çok başka yere tabi bir oluşum haline geldi. İran, Irak'ta kimin ve nasıl iktidara geleceğinin belirlenmesinde önemli bir role sahip oldu. Irak'ta bir Arap kimliği olduğu gibi coğrafi bir derinliği de olduğundan dolayı Suudi Arabistan olarak Irak'la köklü ve güçlü ilişkilerimiz var. Ortak sınırlara sahip olduğumuz Irak'ın güvenliği bizim için çok önemli.
Körfez ülkeleri de daha önce İran-Irak Savaşı'nda İran'ın saldırılarına karşı Irak'ın yanında yer aldı. Ancak 2003 yılında, ABD'nin Irak'ı işgalinin başlangıcında Washington yönetimi Irak'ta gerçek bir Arap varlığına izin vermedi. Aksine, Irak-İran sınırını açtı ve İran'ın Irak'a girmesine izin verdi. Çünkü ABD Irak'taki istikrarsızlığın Suriye, Ürdün, Türkiye ve diğer komşu ülkelerle olan çıkarlarına hizmet edebileceğine inanıyordu.
Diğer yandan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan-Irak ilişkilerinin gelişmesinde önemli bir role sahipti. Suudi Arabistan bu ilişkilerin geliştirilmesi için birçok girişimde bulundu. Ancak bu projelerdeki engelleyici kısım, İran'ın Irak hükümeti üzerindeki baskısından geliyordu. Suudi Arabistan'ın ulusal güvenliği Irak sınırına kadar uzanıyor. Suudi Arabistan, Irak'ın istikrarını, güvenliğini ve birliğini önemsiyor.  Bunun yanı sıra Irak petrol zengini ve ayrıcalıklı konuma sahip bir ülke. Büyük bir insan gücü var. Petrol ve doğalgaz üretiminde parlak bir geleceğe sahip. Irak halkının mevcut durumu değiştireceğine inanıyoruz."

Suriye
Suriye'deki çalkantılı durum, on yıldan uzun bir süredir devam eden savaş ve Suudi Arabistan'ın Suriye rejiminin Arap Birliği (AL) üyeliğine geri dönmesini reddetmesi hakkında da açıklamalarda bulunan Dr. Abdulaziz bin Sakr, Riyad yönetiminin büyük bir karmaşıklığa tanık olan Suriye meselesine ilişkin tutumuna ilişkin şunları söyledi:

"Suudi Arabistan'ın tutumu, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve Suriye konulu Cenevre görüşmelerinden çıkan kararlara olan bağlılığıyla özetlenebilir. Suudi Arabistan, Suriye rejiminin halkına karşı birçok suç işlediğine, ülkeyi mevcut çıkmaza soktuğuna ve dış müdahaleye izin verdiğine inanıyor. İran'ın Rusya'nın ve diğer ülkelerin Suriye'deki askeri varlığını kabul etmiyoruz. Eski ABD Başkanı Barack Obama kırmızı çizgilerden bahsederdi. Ancak Washington, Suriye konusundaki tutumundan geri adım atarak geriye 8 milyon göçmen ve harap olmuş bir ülke bıraktı.  Bunun sorumlusu ise Suriye rejimidir. Tel Aviv'in İran'ın Suriye'deki askeri varlığına karşı olmasından dolayı Suriye'de bir İsrail-İran çatışması da yaşanıyor. Tek temennimiz Suriye'nin bölünmemesi. Suriye'de ülkeyi inşa eden, tutukluları serbest bırakan ve doğru reformlar gerçekleştiren gerçek bir rejim olması durumunda Şam'ın Arap ülkeleri arasına dönmesinden memnuniyet duyacağız."

Türkiye ve Arap Körfezi
Dr. Abdulaziz bin Sakr, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkilere dair de açıklamalarda bulundu.
Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu fakat bu ilişkinin Arap Baharı yıllarında gerginleştiğini söyledi.


Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr

Türkiye, sıfır sorun hedefiyle bölgesel bir politika izlediğinde Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye doğru güçlü bir adım attığını belirten Dr. Abdulaziz bin Sakr, açıklamasını şöyle sürdürdü:
Ancak Türkiye'nin Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) gibi bazı siyasal İslamcı grupları benimsemesi, Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açtı. Türkiye'nin İran ile ilişkisi var ancak İran'a karşı güçlü bir tutumu yok.
Libya'daki olayların da Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde sorunlar yaşanmasının nedenlerinden biri olduğunu belirten Dr. Abdulaziz bin Sakr, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ancak Türkiye son dönemde bazı politikalarını değiştirdi. Türkiye büyük bir güç ve Arap halkları Türkiye'yi seviyor. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında çok büyük yatırımlar var. Ortak ilgi alanları bulunuyor. Bunun yanı sıra Türkiye artık Müslüman Kardeşler'den hesap soruyor. İhvan'a ait bazı televizyon kanallarının ve medya kuruluşlarının çalışmalarını askıya aldı. Şu an iyi bir yolda ilerliyor. Türkiye ile ilişkilerimizin en iyi seviyesine dönmesini umuyoruz.
İki ülkenin yetkililerince gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretler sadece bir başlangıç. Türkiye'nin, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili olarak Suudi Arabistan yasalarının üstünlüğünü tanıması da iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde olumlu etkileri oldu. Körfez ülkeleri, enerji ve diğer alanlarda Türkiye'yi destekleyebilir. Türkiye ile aramızda daha fazla güven inşa etmemiz gerekiyor. Bununla birlikte Suudi Arabistan, Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki güvenlik endişelerini anlıyor ve Türkiye'nin güvenliğini açık ve net bir şekilde destekliyor. Türkiye'nin ulusal güvenliği, tamamen anladığımız bir mesele.

Milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapan, onlara güvenli bir yer ve yardım sağlayan Türk devletine teşekkür ediyoruz. Bu olumlu ve takdir edilesi rolü için kendisine şükranlarımızı sunuyoruz. Suudi Arabistan, gerek sınırlarına yakın mülteci kamplarında gerek Suriye toprakları içinde olsun, yerinden edilenlere Türkiye toprakları üzerinden yardım ulaştırdı. Türkiye de Yemen krizine olumsuz bir şekilde müdahale etmemiş, oradaki Husi milislere destek vermemiş, aksine Suudi Arabistan'ın ulusal güvenliğiyle ilgili endişelerini anlayışla karşılamış ve güvenliğini desteklemiştir. Tüm bunlar Suudi Arabistan'ı da Türkiye'ye aynı şekilde davranmaya yöneltti.

Diğer yandan bölgenin büyük ve önemli iki ülkesi, Türkiye ile Mısır arasında herhangi bir düşmanlık yaşanmasını istemiyoruz. Türkiye'nin mevcut politikalarındaki ve tutumlarındaki son değişikliklerden dolayı oldukça mutluyum. Türkiye aynı zamanda bölgenin güvenlik ve istikrarı için vazgeçilmez bir taraftır. Bizi Türkiye ile bir araya getiren nedenler, ayıran nedenlerden daha fazladır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklara gelirsek; Türkiye Yunanistan karşısında büyük bir ülke olduğundan Yunanistan ile hiçbir şekilde kıyaslanamaz. Ama aynı zamanda birine karşı diğerini desteklemek istemiyoruz. Ne Yunanistan Türkiye pahasına ne de Türkiye Yunanistan pahasına desteklenebilir."  

Filistin meselesi ve İsrail ile normalleşme
Dr. Abdulaziz bin Sakr, açıklamalarında Filistin meselesine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu:

"Suudi Arabistan, tüm ülkelerin egemen kararına saygı duyduğundan bazı Arap ülkelerinin İsrail ile normalleşmesine müdahale etmedi. Ancak bu konudaki tutumu açık ve net olan Suudi Arabistan, 2002 yılında Arap Barış Girişimi'nde önerilen iki devletli çözümü destekliyor. İki devletli çözüm, Filistin meselesi için en uygun yoldur. Yalnızca İsrail'i tatmin eden bir çözümü kabul etmiyoruz. Filistin halkının zararına olan her türlü çözüme karşıyız. Filistinli taraflar birleşmeli ve safları yeniden düzenlenmeli.  Bu konuda Araplar arasında ortak bir tutum olmalı. Filistin meselesini adil bir şekilde çözmek için uluslararası açıdan ortak eyleme geçilmeli."

 
Suudi Arabistan-ABD ilişkileri
Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Sakr, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilişkilere dair de açıklamalarda bulundu:

"Ara seçimler ABD'nin iç meselesidir. Biz, başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyiz. Suudi Arabistan-ABD ilişkileri gerek güvenlik gerek ekonomik gerek siyasi gerekse sosyal düzeyde olsun oldukça köklüdür. Fakat bizi rahatsız eden nokta, ABD'nin kararlarında bocalama yaşanması ve net olmaması. ABD ile ilişkileri yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. ABD, Suudi Arabistan'ın petrol üretimini kısmamasını ve Rusya'yı Ukrayna'yı işgal ettiği için ağır bir şekilde kınamasını istedi. Fakat ABD'nin gerçek amacı Ukrayna'yı işgalden kurtarmak değil, aynı zamanda da Rusya'yı zayıflatmak. Bizim bu konuda Ukrayna'nın birliğini savunan ve güç kullanımına karşı olan bir tutumumuz var. Ayrıca Polonya üzerinden Ukrayna'ya insani yardım sağladık ve çok sayıda rehinenin serbest bırakılmasına katkıda bulunduk. Suudi Arabistan bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler'de (BM) Rusya'nın müdahalesine karşı oy kullandı. 
Ancak diğer yandan Rusya'nın Ukrayna'da uzlaşabileceği bir yönetimin yanı sıra güvenli kara ve deniz sınırları istediğini düşünüyorum. Rusya, stratejik öneme sahip sınırlarında Batı'nın askeri varlığını istemiyor. Batı'nın Ukrayna'daki askeri varlığını kendi güvenliği için bir tehdit olarak görüyor. Suudi Arabistan'ın Yemen'deki pozisyonu da aynı. Çünkü Suudi Arabistan'ın Yemen ile ilgili emelleri yok. Suudi Arabistan'ın başlıca isteği, Yemen ile güvenli sınırları olması ve sınırlarının yakınlarında yabancı bir askeri oluşum ya da düşman bir ülke bulunmaması Özetle yasa dışı ve haksız bir eylemi destekleyen bir tutum sergilemiyoruz."

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, röportajın sonunda Çin ile ilişkilere değindi. Suudi Arabistan'ın Çin ile güçlü ilişkileri olduğunu belirten Dr. Abdulaziz bin Sakr ancak bu ilişkilerin stratejik bir düzeye ulaşamadığını söyledi.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in yakında Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi ve bir Arap-Çin zirvesi gerçekleşmesinin beklendiğine dikkat çekti. 

 

 Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr kimdir?

Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, T20 düşünce kuruluşlarından 'Çoğulculuğun ve Küresel Yönetimin Geleceği' adlı beşinci gruba başkanlık yaptı.
Körfez Araştırma Merkezi (GRC) 'Herkes için bilgi' sloganıyla Temmuz 2000'de kuruldu. GRC, Suudi Arabistan'a hizmet eden bağımsız, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu ve araştırma kurumu olarak ön plana çıktı.
Öncelikleri, Suudi Arabistan'a ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerine yerel ve uluslararası düzeyde hizmet etmek olan GRC, Irak, İran ve Yemen'in yanı sıra, Körfez ülkelerinin bugünü ve geleceği ile ilgili çalışmalar yürütüyor.
 
Akademik hayatı
İlk ve orta öğrenimini Cidde'deki Al-Thager Model Okulları'nda aldı. 
Lisans eğitimini, Cidde'deki Kral Abdulaziz Üniversitesi İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı.
Birleşik Krallık'taki Kent Üniversitesi'nden 'Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarını etkileyen dış faktörler' adlı çalışmayla uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans derecesi aldı. 
Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr, Birleşik Krallık'taki Lancaster Üniversitesi'nde 'Körfez Güvenliği: 1968-2003 Dinamikler, Algılar ve Politikalar' adlı, KİK ülkeleriyle ilgili karşılaştırmalı bir çalışmayla uluslararası ilişkiler alanında doktora yaptı.
İsviçre'nin Lozan şehrinde Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü'ndeki (IMD) kurslar dahil olmak üzere çeşitli ileri düzey liderlik ve yönetim kurslarına katıldı.

Öğretim görevlisi olarak çalışma hayatı
İtalya'daki Venedik Ca' Foscari Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi, Mayıs 2011.
Japonya'daki Osaka Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi, Nisan 2013.
Suudi Arabistan'daki Kral Abdulaziz Üniversitesi'nde misafir öğretim görevlisi, Mart 2020.

 
Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Osman bin Sakr

2018 yılının ocak ayında Suudi Arabistan-Birleşik Krallık  ilişkilerinin güçlendirilmesine olan katkılarından ötürü Rawabi Holding Ödülü'ne layık görüldü.
2018 yılında Arap Düşünce Vakfı tarafından Arap Medyası Yaratıcılık Ödülü'nü aldı. Medya alanında verilen en yüksek Arap ödülü olan Arap Medyası Yaratıcılık Ödülü, Arap Düşünce Vakfı Başkanı Prens Faysal tarafından "Araa Havlel-Halic" (Körfez Üzerine Görüşler) Dergisi Genel Yayın Yönetmeni sıfatıyla Dr. Abdulaziz bin Sakr'a takdim edildi.

Üye olduğu kurum ve kuruluşlar

  • Cidde İşletme ve Teknoloji Üniversitesi Mütevelli Heyeti. (Aktif)
  • Kral Abdulaziz Ulusal Diyalog Merkezi Mütevelli Heyeti. (Temmuz 2014 - Şubat 2018)
  • Mekke Bölge Meclisi. (Kasım 2003 - 29 Mart 2009)
  • İsviçre'deki Cenevre Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Kontrolü Merkezi (DCAF) Danışma Kurulu. (2006)
  • İsviçre merkezli Cenevre Güvenlik Politikaları Merkezi (GCSP) Danışma Kurulu. (2006 - Aktif)
  • Alman Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü Mütevelli Heyeti. (2007 - 2012)
  • Arap Düşünce Vakfı Danışma Kurulu. (2005 - Aktif)
  • Ulusal Sergiler ve Konferanslar Programı Danışma Kurulu.
  • Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Danışma Kurulu. (2006 - 2008)
  • Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan dördüncü İnsani Gelişme Raporu'nun Danışma Kurulu. 
  • Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Bilgi Teknolojisi ve Kalkınma Küresel İttifakı Stratejik Konseyi. (UNDESA-GAID) 
  • Cidde'deki Kral Abdülaziz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Danışma Kurulu.
  • Ankara merkezli Türk-Arap Bilim, Kültür ve Sanat Derneği.
  • Cidde merkezli Daru'l Hikme Üniversitesi Yönetim Kurulu Fahri.
  • Medine merkezli Prens Mukrin bin Abdulaziz Üniversitesi Akademik Komite Başkan Yardımcısı.

Uluslararası enstitüler ve araştırma merkezlerindeki üyelikleri

  • Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü. (IISS)
  • Londra merkezli Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü.
  • İngiltere merkezli Siyaset Bilimi Derneği. (IPSA)
  • İngiltere merkezli Kraliyet Birleşik Hizmetler Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü.
  • ABD merkezli RAND Corporation.
  • Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü
  • İsviçre, Lozan merkezli Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü. (IMD)
  • İsviçre, Zürih merkezli Uluslararası Güvenlik İlişkileri Ağı. (ISN)

Dr. Abdulaziz bin Sakr'ın ders verdiği uluslararası üniversiteler, enstitüler ve araştırma merkezleri

  • İtalya merkezli NATO Savunma Koleji. (NDC)
  • Harvard Üniversitesi Kennedy Yönetim Okulu.
  • Sultan Kabus Üniversitesi, Umman Sultanlığı - Maskat.
  • İskenderiye Kütüphanesi, Mısır.
  • Prens Suud el-Faysal Diplomatik Araştırmalar Enstitüsü.
  • Kral Abdulaziz Ulusal Diyalog Merkezi.
  • Suudi Arabistan Kraliyet Deniz Kuvvetleri.
  • Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetler İstihbarat ve Güvenlik Kurumu.
  • Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetler Komuta ve Kurmay Başkanlığı.
  • Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetler Stratejik Araştırmalar Merkezi.
  • Kral Abdulaziz Üniversitesi.
  • Suudi Arabistan Kralı Almanya Elçiliği.

Katıldığı konferanslar ve forumlar

  • Mekke-i Mükerreme Bölgesi Emirliği tarafından Cidde Ticaret ve Sanayi Odası ve Körfez Araştırma Merkezi iş birliğinde düzenlenen Mekke-i Mükerreme Ekonomik Forumu Bilimsel Komite başkanlığı, 15-16 Nisan 2018.
  • Mekke-i Mükerreme Emirliği tarafından Maliye Bakanlığı, Mekke Bölge Kalkınma İdaresi, Körfez Araştırma Merkezi ve Ramatan Vakfı iş birliğinde düzenlenen Mekke Bölgesi İmar Konferansı Bilim Kurulu başkanlığı, 27-29 Aralık 2017.
  • 22-23 Kasım 2017 tarihleri arasında iki oturum halinde gerçekleştirilen Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler konulu genişletilmiş konferans oturumlarının ve tüm Suriyeli muhalif grupların ve oluşumların bir araya geldiği, görüşlerinin birleştirilmesi, güvenli bir yol haritası çizilmesi ve Suriye muhalefeti için ortak bir tutuma ulaşılması amacıyla, 9-10 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleştirilen Riyad Konferansı 1 toplantılarının moderatörlüğü.
  • Körfez Araştırma Merkezi'nin Almanya'nın Berlin şehrinde Arap-Alman Ticaret ve Sanayi Odası ve KİK Odalar Federasyonu iş birliğinde düzenlediği Körfez ülkeleri ve Almanya İş ve Yatırım Forumu başkanlığı, 11-13 Mart 2014.
  • Körfez Araştırma Merkezi tarafından 3-4 Eylül 2013 tarihleri arasında Cenevre'de düzenlenen Körfez-İsviçre Forumu başkanlığı.
  • Körfez Araştırma Merkezi tarafından 13-16 Şubat 2010 tarihleri arasında Cidde'de düzenlenen 10. Ekonomik Forumu başkanlığı.
  • 2009 yılında Güney Afrika'nın Cape Town kentinde Körfez ülkeleri ile Sahra altı Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerin geleceğini tartışmak üzere düzenlenen Körfez Afrika Yatırım Forumu başkanlığı, 2009.
  • Rahmetli Kral Abdullah bin Abdulaziz'in himayesinde Körfez Araştırma Merkezi ve Suudi Arabistan Ticaret ve Sanayi Odaları Konseyi tarafından 4-5 Aralık 2010 tarihleri arasında düzenlenen Körfez-Afrika Yatırım Konferansı başkanlığı. Riyad'da düzenlenen konferansa, dört Afrika ülkesinin devlet başkanları, 40'tan fazla bakan ve üst düzey yönetici ile Körfez ve Afrika ülkelerinden 850'nin üzerinde misafir katıldı
  • Birleşik Krallık'taki Cambridge Üniversitesi'nde her yıl GRC tarafından düzenlenen, siyasi, ekonomik, güvenlik, sosyal, medya ve eğitim konularının ele alındığı Körfez Araştırma Forumu oturumları başkanlığı. (2010-2019)
  • 27 Şubat 2014 tarihinde Mısır'ın başkenti Kahire'de KİK ülkelerinden, Mısır'dan ve AL Genel Sekreterliği'nden yetkililerin yanı sıra düşünürlerin, uzmanların ve araştırmacıların katılımıyla gerçekleşen 'KİK: Gelecek İçin Beklentiler' programını organize etti ve başkanlığını yaptı.
  • Suudi Arabistan'da KİK üyesi ülkelerde ve dünyada Körfez'deki meseleleri ele alan yüzlerce bölgesel ve uluslararası forum ve konferansa katıldı.

Televizyon röportajları ve basında yer alan makaleleri
Dr. Abdulaziz bin Sakr, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve uluslararası meselelerle ilgili en önemli siyasi, güvenlik ve savunma konularında Arapça yayın yapan birçok uydu kanalı ve uluslararası haber ajansına çok sayıda röportaj verdi ve programlara katıldı. Suudi Arabistan'da ve dışında gazetelerde, dergilerde ve bilimsel süreli yayınlarda çok sayıda makalesi yayımladı.

Eserleri

  • 'Suudi Arabistan'da Reform: Var olan Zorluklar ve Bu Zorluklarla Mücadele Etmenin Yolları'
  • 'Körfez'in savaş sonrası Irak'a yönelik birleşik siyasi ve ekonomik stratejisine doğru'
  • 'Arap Barış Kuvvetleri'
  • Gerd Nonneman ve Paul Arts tarafından kaleme alınan 'The Future of The Kingdom of Saudi Arabia Trends and Challenges / Post-September 11 and the War in Iraq' (Suudi Arabistan'ın Geleceği: 11 Eylül Sonrası Eğilimler, Zorluklar ve Irak Savaşı)  adlı kitapta yer alan 'Political Opposition in the Kingdom of Saudi Arabia' (Suudi Arabistan'da Siyasi Muhalefet) başlıklı bölüm.
  • Middle Eastern Geopolitics (Ortadoğu Jeopolitiği) adlı dergide 'Enerji, Körfez güvenliğinin yeni özelliklerini belirler' başlıklı makale, 2006.
  • 'Körfez'de Anayasal Reform ve Siyasi Katılım' adlı kitabın 'Körfez'in İçinden Bir Bakış Açısıyla Siyasi Reform Kriterleri' başlıklı bölümü.
  • '11 Eylül olayları ve bu olayların KİK ülkeleri üzerindeki ekonomik etkileri' kitabında bir bölüm.
  • Körfez Araştırma Merkezi tarafından 2004 yılının mayıs ayında yayımlanan 'Suudi Arabistan'da Şiddet ve Terörizmle Mücadele' adlı çalışma.
  • KİK ülkelerindeki başlıca siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ele alan 'Gulf Yearbook' (Körfez Almanağı) kitabının genel yayın yönetmenliği.
  • Körfez Araştırma Merkezi tarafından yayımlanan, Körfez meseleleri üzerine yayın yapan 'Araa Havlel-Halic' (Körfez Üzerine Görüşler) adlı derginin genel yayın yönetmenliği.


Katar arabuluculuğunun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini belirtiyor

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
TT

Katar arabuluculuğunun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini belirtiyor

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdul Rahman Al Sani dün (Çarşamba), ülkesinin İsrail ile "Hamas" hareketi arasında yürüttüğü arabuluculuğun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini söyledi. Al Sani, Katar'a, arabuluculuğun rolü konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapması çağrısında bulundu.

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) haberine göre Katar Başbakanı, mevcut arabuluculuğu değerlendirme aşamasının, "kabul edilemez sömürü ve istismar söz konusu olduğu için" tarafların arabuluculuğa nasıl dahil olacaklarının değerlendirilmesini içerdiğini belirtti.

Al Sani, "Bazı siyasetçilerin seçim kampanyaları uğruna Katar'ın rolüne hakaret ederek siyasi tekliflerde bulunmaları var." ifadelerini kullandı.

Şeyh Muhammed bin Abdul Rahman Al Sani, Katar'ın rolüne olan bağlılığını teyit ederken, "Bu rolün ve müzakerelere yapıcı bir şekilde katkıda bulunabilme yeteneğimizin sınırları var" şeklinde konuştu.


Rapor: İngiliz BAE Systems, darbe ya da insan hakları ihlalleri yapılan ülkelere silah satıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Rapor: İngiliz BAE Systems, darbe ya da insan hakları ihlalleri yapılan ülkelere silah satıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere merkezli Silahlı Şiddete Karşı Eylem (Action on Armed Violence-AOAV) adlı kuruluşun Direktörü Iain Overton, İngiliz savunma şirketi BAE Systems'in silah sattığı ülkelerin 9'unda darbe yapıldığını, 13'ünde insan hakları ihlallerinin bulunduğunu, 29'unda ise silahların sivillere karşı kullanıldığını ifade etti.

Overton, BAE Systems'in ürettiği askeri ürün ve parçaların insan hakları ihlalleri tespit edilen ülkeler ile darbe yapılan ülkelere satışına ilişkin detayların yer aldığı "BAE Systems dünyanın neredeyse yarısının silahlanmasına nasıl yardımcı oldu?" raporunu AA muhabirine değerlendirdi.

BAE Systems ürünlerine ilişkin kesinleşmiş resmi satışlar ve basına yansıyan "rapor edilmiş" satışlar bulunduğunu kaydeden Overton, 29 ülkede BAE Systems ürünlerinin sivillere yönelik saldırılarda kullanıldığını kaydetti.

Suudi Arabistan'ın kullandığı BAE Systems ürünlerinin Yemen'de çok sayıda sivil ölümüne sebep olduğunu, Gazze'de ise İsrail tarafından kullanıldığını anlatan Overton, "BAE Systems'in, son 10 yılda darbe yapılan 17 ülkenin 9'una satış yaptığı kesin ya da rapor edilmiş. Burada soru, insan hakları endişelerimizin bu satışlarda göz önünde bulundurulup bulundurulmadığı. BAE Systems bulundurulduğunu iddia ediyor." dedi.

Sivil ölümlerinin yaşandığı birçok olayda da BAE Systems ürünlerinin kullanıldığı yönünde kanıtlar bulunduğunun altını çizen Overton, İngiltere hükümetinin insan hakları ihlalleri endişelerini rapor ettiği birçok ülkeye de satış yapıldığını kaydetti.

Overton, "İnsan hakları ihlali rapor edilmiş yaklaşık 30 ülkenin neredeyse 10'unda BAE Systems silahları bulunduğu tespit edildi." diye konuştu.

İngiltere hükümetinin insan hakları ihlalleri konusundaki endişesine rağmen şirketin silah satışlarını durdurmadığını da kaydeden Overton, "Bu ülkelere silah satışı, İngiliz hükümetinin, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütünün kanıtlarına rağmen şu an hala devam edebilir." ifadelerini kullandı.

- "İngiliz hükümeti insan hakları, darbeler ve sivil ölümlerini göz ardı ediyor"

Overton, İsrail'e silah satışlarının Uluslararası Adalet Divanında İsrail aleyhine yürütülen soykırım davası ve diğer yasal süreçlerin konusu olabileceğine de işaret ederek, "BAE Systems, doğrudan Howitzer toplarının satışını yapıyor. Ayrıca İsrail'e de satılan F-35'leri üreten konsorsiyumun da bir parçası. Bu silahlar, uluslararası insancıl hukukun doğrudan ihlali ve soykırım dahil her türlü iddianın bulunduğu durumda açıkça kullanılıyor." değerlendirmesini yaptı.

İngiltere'nin bu ticarete, çeşitli anlaşmalarla izin vermemesi gerekirken bunu sürdürmesini de değerlendiren Overton şunları söyledi:

Bu durum, yalnızca Silah Ticareti Anlaşması'nın ihlali değil, İsrail'in soykırımdan suçlu bulunması halinde başka yasal süreçlerin de kapısını aralayabilir. Bu raporda İsrail’in soykırıma karıştığını iddia etmiyoruz. Ancak İsrail'in angajman kurallarının oldukça eksik olduğunu ve Gazze'deki angajmanı sonucunda çok sayıda sivilin öldürüldüğünü kesinlikle biliyoruz.

İngiliz hükümetinin BAE Systems'e neden ihracat izinleri verdiğinin sorulması gerektiğine işaret eden Overton, "Şu anda İngiliz hükümeti İsrail veya Suudi Arabistan gibi yerlere silah ihracatını askıya almıyor. Dolayısıyla bu raporun amacı, İngiliz hükümetinin ihracat lisanslarıyla ilgili kararlarının BAE Systems örneğiyle ne kadar sorunlu olduğunu, yolsuzluk, insan hakları ihlalleri, darbeler ve sivillerin doğrudan hedef alınmasını göz ardı ederek dünyanın yarısına silah sattığını göstermek." ifadelerini kullandı.

Overton, "Uluslararası silah ticaretini kontrol eden mekanizmalar işliyor mu? İsrail'in BAE Systems gibi gruplardan silahlandırılmasını engelleyecek bir şey var mı?" diye sorarken, ABD ve İngiltere'nin İsrail'e silah ihracatının devam etmesine istekli olduğunu söyledi.

AOAV'nin 2013'ten beri çalışmalar yaptığını ve bu sürede sivil yerleşimleri ve sivilleri doğrudan hedef alan 29 ülkeye BAE Systems'in silah satışı yaptığını kaydeden Overton, F-35'lerin de uluslararası insancıl hukukun ihlalinde kullanılabileceği endişesini dile getirdi.

Overton, bu konuyu araştıracak ve denetleyecek bir mekanizma bulunmadığına da işaret etti.

- 7 Ekim'den sonra hisseler yüzde 12 değer kazandı

AOAV'nin 6 aylık çalışması sonucu hazırlanan rapora göre BAE Systems dünyanın yüzde 48'ine tekabül eden 93 ülkeye silah ve savunma sanayisi ürünleri satıyor.

Bu ülkelerin 81'iyle kesinleşmiş ilişkisi bulunan şirketin 12 ülkeyle yaptığı ticaret ise basın ya da çeşitli ticari anlaşmalar yoluyla "rapor edilmiş" satış olarak geçiyor.

Şirket, dünyanın en büyük ordularına satış yaparken, BAE Systems müşterilerinin yüzde 55'i Uluslararası Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algılama Endeksi'nde 100 üzerinden 50'nin altında puan aldı.

Son 10 yılda darbe ya da darbe girişimi gerçekleşen 17 ülkenin 9'una silah sattığı kesinleşen ya da rapor edilen BAE Systems, İngiliz Dışişleri'nin insan hakları konusunda izlemeye aldığı 32 ülkeden 13'üne de satış yaptı.

Şirketin satış yaptığı resmi olarak bilinen 81 ülkeden 29'u ise son 10 yılda silahlarını sivillere karşı kullandı. Bu kullanımlardan 44 bin 103 kişi etkilenirken 24 bin 19 kişi öldü.

Savunma sanayisi ürünlerinin toplamda 6 bin 292 kere sivillere yönelik kullanıldığı kaydedilen raporda, BAE Systems ürünlerinin ne ölçüde kullanıldığına ilişkin ise bilgi bulunmadığı bilgisi yer aldı.

İsrail'in Gazze saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023'ten sonra BAE Systems hisselerinde yüzde 12'lik artış kaydedildi.


İki Kutsal Caminin Hizmetkarı ve Veliaht Prens, Tahliye Günü münasebetiyle Suriye Devlet Başkanı’nı kutladı

İki Kutsal Caminin Hizmetkarı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkarı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

İki Kutsal Caminin Hizmetkarı ve Veliaht Prens, Tahliye Günü münasebetiyle Suriye Devlet Başkanı’nı kutladı

İki Kutsal Caminin Hizmetkarı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkarı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

İki Kutsal Caminin Hizmetkarı Kral Selman bin Abdulaziz, Tahliye Günü münasebetiyle Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e bir tebrik telgrafı gönderdi.

Kral Selman, Esed'e sağlık ve mutluluk, Suriye hükümeti ve halkına da daha fazla ilerleme ve refah için en içten tebriklerini ve en iyi dileklerini iletti.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman da Tahliye Günü münasebetiyle Esed'e bir tebrik telgrafı gönderdi.

Veliaht Prens, Suriye hükümeti ve halkına daha fazla ilerleme ve refah dileyerek Esed’e sağlık ve mutluluk dileklerini iletti.


Suudi Arabistan yapay zekâ stratejileri geliştiren ilk ülkeler arasında yer alıyor

Suudi Arabistan Veri ve Yapay Zekâ Kurumu (SDAIA)
Suudi Arabistan Veri ve Yapay Zekâ Kurumu (SDAIA)
TT

Suudi Arabistan yapay zekâ stratejileri geliştiren ilk ülkeler arasında yer alıyor

Suudi Arabistan Veri ve Yapay Zekâ Kurumu (SDAIA)
Suudi Arabistan Veri ve Yapay Zekâ Kurumu (SDAIA)

Politika yapıcıların, araştırmacıların ve sektör profesyonellerinin yapay zekânın mevcut durumunu ve gelecekteki eğilimleri daha iyi anlamaları için kapsamlı bir kaynak olan ve kısa süre önce yayınlanan Stanford Üniversitesi Uluslararası Yapay Zekâ 2024 Endeksi'ne göre Suudi Arabistan, dünyada ulusal yapay zekâ stratejisi geliştiren ilk ülkeler arasında yer aldı.

Bu ileri seviye, Suudi Arabistan Veri ve Yapay Zekâ Kurumu (SDAIA) Başkanı Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman'ın rehberliği ve desteği altında, veri ve yapay zekâ teknolojilerinden yararlanma, bu etkili ve derin teknolojileri insanlığın yararına kullanma ve yapay zekâ alanında uluslararası iş birliğini destekleyen küresel bir çerçeve oluşturma çabasıyla paralellik gösteriyor.

Suudi Arabistan’ın veri ve yapay zekâ alanında ulaştığı bu seviye, ülkenin yapay zekâ alanı da dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda küresel göstergelerde seçkin bir konuma sahip olması için yapay zekânın yüzde 70 oranında doğrudan, geri kalanının ise dolaylı olarak bağlantılı olduğu Vizyon 2030 hedeflerinin başarısını gösteriyor. Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgiye göre süreç, 2019'daki kuruluşundan bu yana veri ve yapay zekâ konusunda yetkili otorite ve bunların organizasyonu, geliştirilmesi ve ele alınmasıyla ilgili tüm konularda ulusal referans olarak SDAIA tarafından yönetiliyor.

Bu adım, Suudi Arabistan’ın 2023 yılında dünyada 60'tan fazla ülkeyi ölçen Tortoise Intelligence Küresel Yapay Zekâ Sıralaması göstergelerinden biri olan Yapay Zekâ için Devlet Stratejisi Endeksi’nde birinci sırada yer almasının yanı sıra, Stanford Üniversitesi Uluslararası Yapay Zeka 2023 Endeksi'ne göre yapay zekâ konusunda toplum farkındalığı alanında ikinci sırada yer alma başarısını tamamlıyor.

Bu küresel seviyeler, SDAIA'nın Suudi Arabistan’ın veri ve yapay zekâ alanındaki lider konumunu güçlendirme ve kapasite geliştirme, politika geliştirme, yatırım ve inovasyon sağlama, teknik altyapı geliştirme ve ulusal önceliklere hizmet etmek için öncelikli alanlarda yapay zekânın benimsenmesini teşvik etme yoluyla, yapay zekâ ekosistemini etkinleştirme çabalarıyla uyumludur.

SDAIA, Suudi Arabistan’ın bilgi, veri ve yapay zekâ odaklı ekonomiler arasında liderliğe yükselmesini sağlamak için ulusal veri ve yapay zekâ gündemini güncellemeye devam etmek, ulusal veri ve yapay zekâ gündemini ulusal düzeyde uygulamak da dahil olmak üzere bir dizi stratejik hedefe ulaşmaya kendini adamıştır.


Suudi Arabistan ve Pakistan ekonomik iş birliğini artıracak

Suudi Arabistan ve Pakistan dışişleri bakanlıkları heyetleri, iki ülke arasındaki Özel Yatırımları Kolaylaştırma Konseyi toplantısının ardından toplu fotoğraf çektirdi. (SPA)
Suudi Arabistan ve Pakistan dışişleri bakanlıkları heyetleri, iki ülke arasındaki Özel Yatırımları Kolaylaştırma Konseyi toplantısının ardından toplu fotoğraf çektirdi. (SPA)
TT

Suudi Arabistan ve Pakistan ekonomik iş birliğini artıracak

Suudi Arabistan ve Pakistan dışişleri bakanlıkları heyetleri, iki ülke arasındaki Özel Yatırımları Kolaylaştırma Konseyi toplantısının ardından toplu fotoğraf çektirdi. (SPA)
Suudi Arabistan ve Pakistan dışişleri bakanlıkları heyetleri, iki ülke arasındaki Özel Yatırımları Kolaylaştırma Konseyi toplantısının ardından toplu fotoğraf çektirdi. (SPA)

Suudi Arabistan ve Pakistan dün (Salı) ekonomik iş birliğini güçlendirmenin, ticareti arttırmanın ve yatırımcıların her iki ülkedeki işlerini büyütmelerini desteklemenin yanı sıra Gazze Şeridi'nde bir an önce ateşkes sağlanmasının ve yardımların bölgeye girmesinin önemini vurguladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Pakistanlı mevkidaşı İshak Dar, Özel Yatırımları Kolaylaştırma Konseyi toplantısına başkanlık etti. Bu toplantı, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Pakistan Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif arasında Mekke'de yapılan görüşmenin devamı niteliğindeydi. Bin Ferhan toplantının başında yaptığı açıklamada, iki tarafın çeşitli alanlarda yatırım fırsatlarını arttırma ve her iki ülkedeki yatırımcıları destekleme arzusunda olduğunu söyledi.

İki taraf, egemenlik taahhütlerini somut ekonomik sonuçlara dönüştürmek amacıyla yatırımla ilgili konuları performans düzeyinde koordine etmek ve uygulamak için ikili bir uygulama mekanizması kurdu.

Suudi Arabistan -Pakistan İş Konseyi Başkanı Fehd el-Baş Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, toplantının Pakistan ekonomisine büyük bir yatırım paketi hazırladığını ve Suudi Arabistan’ın Pakistan halkını destekleme ve iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari bağları güçlendirme konusundaki kararlılığını yansıttığını söyledi. El-Baş, “İki ülke arasındaki iş birliği ve ortaklığa inanıyoruz. Bu ilişkileri stratejik yatırımlar ve gelecek vaat eden ortaklıklar yoluyla çeşitli sektörlerde güçlendirmeyi arzuluyoruz. Ekonomik ve ticari ilişkilerin geleceği konusunda iyimseriz. Yeni bir verimli ve sürdürülebilir iş birliği dönemini dört gözle bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

İki dışişleri bakanı düzenledikleri ortak basın toplantısında, ‘Gazze'de derhal ateşkes sağlanması’ yönündeki taleplerini yineledi. Bin Ferhan, “Gazzelilerin açlıktan ölmesi, uluslararası sistemin Gazze'deki durumla başa çıkmakta tamamen başarısız olduğunu gösteriyor. Dünya, Gazze'de yedi insani yardım görevlisinin öldürülmesine tepki gösterirken, Gazze'de bugüne kadar 33 binden fazla sivilin öldürülmesini görmezden geldi” dedi.


21'inci Suudi yardım uçağı Ukrayna’ya ulaştı

Polonya'nın Rzeszow Havalimanı’ndaki Suudi yardım uçağı (SPA)
Polonya'nın Rzeszow Havalimanı’ndaki Suudi yardım uçağı (SPA)
TT

21'inci Suudi yardım uçağı Ukrayna’ya ulaştı

Polonya'nın Rzeszow Havalimanı’ndaki Suudi yardım uçağı (SPA)
Polonya'nın Rzeszow Havalimanı’ndaki Suudi yardım uçağı (SPA)

Kral Salman Yardım Merkezi (KSRelief) tarafından gönderilen 21'nci Suudi yardım uçağı Ukrayna sınırı yakınındaki Polonya'nın Rzeszow Havalimanı'na ulaştı. Uçakta, Krallığın Ukrayna halkına yaptığı yardım kapsamında toplam 43 ton elektrikli aletler bulunuyor.

Suudi Arabistan'ın Ukrayna'ya sağladığı yardım, dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi ve yaşadıkları çeşitli kriz ve sıkıntılardan etkilenen insanların, yanında olduğu bilinen Suudi Arabistan'ın tarihi rolü çerçevesinde gerçekleşiyor.

Suudi Arabistan geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler ile Ukrayna'ya 400 milyon dolar tutarında insani yardım sağlanmasına yönelik bir anlaşma ve mutabakat zaptı imzalamıştı. Ayrıca daha önce Polonya hükümeti ve kuruluşlarıyla koordineli olarak, Ukrayna'dan başta Polonya olmak üzere komşu ülkelere giden mültecilere 10 milyon dolar değerinde acil tıbbi ve barınma yardımı da sağlamıştı.


Sel, Körfez'in birçok bölgesini sular altında bıraktı

 Dubai'de su altında kalan arabalar (Reuters)
Dubai'de su altında kalan arabalar (Reuters)
TT

Sel, Körfez'in birçok bölgesini sular altında bıraktı

 Dubai'de su altında kalan arabalar (Reuters)
Dubai'de su altında kalan arabalar (Reuters)

Fırtına ve sağanak yağışlar nedeniyle meydana gelen sel; Umman Sultanlığı, Emirlikler ve Suudi Arabistan'ın doğu bölgesindeki birçok şehrin sular altında kalmasına ve birçok şehirde eğitimin durmasına neden oldu.


Suudi Veliaht Prensi, BAE ve Katar liderleriyle bölgedeki gelişmeleri görüştü

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz (SPA)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz (SPA)
TT

Suudi Veliaht Prensi, BAE ve Katar liderleriyle bölgedeki gelişmeleri görüştü

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz (SPA)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, Salı günü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Görüşmelerde Ortadoğu'da son dönemde yaşanan askeri gerginlik ve bunun güvenlik ve istikrar üzerindeki yansımaları ve durumun daha da kötüleşmesini önlemek ve bölgeyi savaş tehlikelerinden korumak için her türlü çabayı göstermenin önemi ele alındı.

Suudi Veliaht Prensi ve Katar Emiri de Gazze ve çevresindeki durumla ilgili gelişmeleri değerlendirdi.


Kuveyt'te Ahmed Abdullah es-Sabah başbakanlığa getirildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Kuveyt'te Ahmed Abdullah es-Sabah başbakanlığa getirildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Kuveyt Emiri Meşal el-Cabir el-Ahmed es-Sabah, Ahmed Abdullah es-Sabah'ı başbakan olarak atadı.

Kuveyt resmi ajansı KUNA'da yer alan habere göre, Emir'in yayımladığı kararname gereğince Ahmed Abdullah es-Sabah yeni başbakan olarak görevlendirildi.

Kuveyt Emiri Sabah, 4 Nisan'daki milletvekili seçimlerinin ardından istifa eden Başbakan Muhammed es-Salim es-Sabah başkanlığındaki hükümetin istifasını 7 Nisan'da kabul etmişti.

Ülkedeki genel seçimlere katılım yüzde 62 olarak kaydedilmiş, 50 sandalyelik Meclise 1 kadın


Suudi Veliaht Prensi, Irak Başbakanı ile bölgedeki askeri gerilimi görüştü

Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Veliaht Prensi, Irak Başbakanı ile bölgedeki askeri gerilimi görüştü

Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)
Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Salman bin Abdülaziz, telefonda bölgede son dönemde yaşanan askeri gerilimi ve bunun güvenlik ve istikrar üzerindeki ciddi yansımalarını görüştü.

Suudi Veliaht Prens'in Irak Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde, durumun daha da kötüleşmemesi ve bölgenin gerilimin artması riskinden korunması için gerekli çabaların gösterilmesinin önemi vurgulandı.

Suudi Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Krallığın bölgedeki askeri gerilimin gelişmesinden ve yansımalarının ciddiyetinden duyduğu derin endişeyi dile getirerek, “tüm tarafları en üst düzeyde itidal göstermeye, bölgeyi ve halklarını savaş tehlikelerinden korumaya çağırıyoruz” dnildi.

Suudi Dışişleri Bakanlığı, ülkesinin, Güvenlik Konseyi'nin, özellikle küresel barış ve güvenliğe son derece hassas olan bu bölgede, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına ve genişlemesi durumunda çok kötü sonuçlar doğurabilecek olan krizin daha da kötüleşmesini önlemeye yönelik sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiği yönündeki tutumunu vurguladı.