Washington, Putin'i ‘öfkesini Ukrayna'daki sivil nüfusa odaklamakla’ suçladı

Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba, Patriot gönderilmesini isterken ABD Dışişleri Bakanı Blinken, NATO ülkelerinin Çin'in Rusya ile işbirliğine ilişkin duydukları ‘endişeyi’ dile getirdi

Ukrayna'nın Borodyanka şehrinde Rusların sivilleri bombalaması sonucu ölen yakınları için ağlayan Ukraynalı bir kadın, 8 Nisan 2022 (Reuters)
Ukrayna'nın Borodyanka şehrinde Rusların sivilleri bombalaması sonucu ölen yakınları için ağlayan Ukraynalı bir kadın, 8 Nisan 2022 (Reuters)
TT

Washington, Putin'i ‘öfkesini Ukrayna'daki sivil nüfusa odaklamakla’ suçladı

Ukrayna'nın Borodyanka şehrinde Rusların sivilleri bombalaması sonucu ölen yakınları için ağlayan Ukraynalı bir kadın, 8 Nisan 2022 (Reuters)
Ukrayna'nın Borodyanka şehrinde Rusların sivilleri bombalaması sonucu ölen yakınları için ağlayan Ukraynalı bir kadın, 8 Nisan 2022 (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'nın Ukrayna’daki elektrik altyapısını hedef almaya devam etmesini kınadı. Blinken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i eski bir Sovyet cumhuriyeti olan Ukrayna’da ‘öfkesini sivil nüfusa odaklamakla’ ve savaşı ‘insanları soğukta bırakmak için bir araca dönüştürmekle’ suçladı. ABD’li Bakan ayrıca Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ülkelerinin Çin'in askeri yeteneklerindeki hızlı büyüme ve Rusya ile işbirliğinden duydukları endişeyi vurguladı.
Blinken, Rusya tarafından Ukrayna’daki sivil altyapıyı hedef alan saldırıları ‘barbarca’ olarak nitelendirdi. ABD Dışişleri Bakanı, Rusya’nın bir zamanlar eski Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Ukrayna'da gerçekleştirdiği ve elektrik altyapısının yaklaşık üçte birini yok eden saldırıların ardından Romanya'nın başkenti Bükreş'te düzenlenen, 30 NATO ülkesinin dışişleri bakanlarının katıldığı, elektrik arzını ve fırınları çalışır durumda tutmaya yönelik yardımların koordine edilmesinin ele alındığı NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı'na katıldı. Blinken, toplantı sonrası basına yaptığı açıklamada, Rusya'nın, son birkaç hafta içinde Ukrayna'nın enerji sisteminin üçte birinden fazlasını bombalayarak milyonlarca insanı soğuğa ve karanlığa sürüklediğini söyledi. Putin'in ‘yeni hedefleri’ olduğunu belirten Blinken, "Ukrayna halkına yönelik bu vahşet barbarcadır” ifadelerini kullandı.
Blinken, Rusya Devlet Başkanı Putin'in ‘Ukrayna'yı askeri olarak yenemediğini, bu yüzden öfkesini sivil nüfusa yönlendirdiğini ve bunu da siviller zarar görsün diye ülkenin enerji altyapısını yıkmaya çalışarak, ışıkları söndürerek, kaloriferleri kapatarak, suyu keserek yaptığını söyledi. Bunların Putin’in ‘yeni hedefleri’ olduğunu belirten Blinken, ‘Putin'i Ukrayna halkına karşı ‘don ve aç kal’ stratejisi uygulamakla ve sadece Avrupa'da değil tüm dünyada enerji maliyetlerini artırarak Batı ülkeleri arasındaki ittifakı bölmeye ve Ukrayna'yı kaderine terk etmeleri için zorlamaya çalışmakla’ suçladı. Blinken, ancak bu stratejinin işe yaramadığını ve yaramayacağını vurguladı.
Blinken, Rusya işgali önümüzdeki Şubat ayında birinci yıldönümüne yaklaşırken, NATO dışişleri bakanları tarafından temsil edilen ittifakın Ukrayna halkına verdiği desteğin ‘halen güçlü ve kararlı’ olduğunu açıkladı.
NATO, Rusya tarafından düzenlenen saldırıların, Ukrayna’nın elektrik altyapısının üçte birine zarar verdiğini tahmin ederken füzelerin özellikle savunmasız olan ulaşım ağlarını hedef aldığını ve Ukraynalıları sert kışın soğuğuyla ve karanlığıyla mücadele etmek zorunda bıraktığını belirtiyor.
Çekya Dışişleri Bakanı Jan Lipavsky, Putin’in ‘emperyalist hırsları nedeniyle başlayan ve Rusya Devlet Başkanı’nın yanlış hesabı nedeniyle tökezleyen savaşı Ukrayna’nın kazanacağını’ söyledi.  Lipavsky, dün Bükreş'te Bloomberg TV'ye verdiği röportajda, “Avrupa Birliği (AB) ve NATO, üye devletlerin birlik olmak için çok çalışması gereken zamanlarda bile Rusya'ya karşı ortak bir tutum sergiliyor” dedi.
AB dönem başkanlığı görevini yürüten Çekya’nın Dışişleri Bakanı, ‘Rusya yönetiminin Ukrayna'da işlediği suçlardan sorumlu tutulması gerektiğini’ açıkça ifade etti.
Bükreş'teki NATO toplantısının oturum aralarında Blinken ile ikili görüşmesi öncesinde bir açıklamada bulunan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, ülkesinin şu anda en büyük ihtiyacının elektrik ekipmanı ve Rusya’nın füze saldırılarına karşı koyabilmesi için ABD ve diğer müttefiklerinden şimdiye kadar aldığından daha gelişmiş hava savunma sistemleri olduğunu vurguladı. Kuleba, “Kısaca Ukrayna'nın en çok ihtiyaç duyduğu şeyler, Patriot füze savunma sistemleri ve transformatörler” dedi.
Ukrayna, toplantı sırasında Ukrayna’ya daha fazla savunma silahı ve enerji ekipmanı sağlanmasına ilişkin olarak bazı NATO ülkelerinden çok sayıda söz aldığına işaret eden Kuleba, ancak bu sözler arasında ABD'den ya da başka bir müttefikten Patriot füze savunma sistemlerinin tedarikine dair bir söz olup olmadığı sorularını yanıtsız bıraktı.
Ukrayna, Rusya’nın hava saldırılarına karşı koymak için Amerikan yapımı Patriot füze savunma sistemlerine ya da ABD’den ve diğer müttefiklerinden şu ana kadar aldığından daha gelişmiş hava savunma sistemleri edinme arayışında.
Kuleba, Blinken ile görüşmesi öncesinde bir muhabirin, Batı'nın eski Sovyet cumhuriyetinin kendisini Rusya’nın hava saldırılarına karşı savunması için kullandığı hava savunma sistemlerinde büyük bir ilerleme sağlayacak olan Patriot füze savunma sistemleriyle ilgili herhangi bir taahhüdün yerine getirilip getirilmediği konusunda tekrarladığı sorulara da yanıt vermedi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ‘bu gelişmiş karadan havaya füze sistemlerinin sevkiyatı bazı müttefikler arasında değerlendirildiğini’ açıkladı. ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) muhabirlerine yaptığı açıklamada, “ABD, Ukrayna'nın aylardır talep ettiği Patriot füze savunma sistemlerini sağlama konusunda açık” dedi. ABD’nin ve müttefiklerinin, Rusya'yı kışkırtmaktan kaçınmak için bu konuda isteksiz olduğu biliniyor.
Öte yandan Polonya’nın Ukrayna'ya Patriot füze savunma sistemleri göndermeyi teklif ederken Almanya Başbakanı Olaf Scholz, salı günü yaptığı açıklamada, ülkesinin Polonya'ya Patriot gönderme teklifinin halen masada olduğunu söyledi. Ukrayna'da, farklı menzil aralıklarına ve irtifalara sahip 3 ana tipten oluşan karmaşık bir hava savunma sistemi olan Patriot'u kullanmak için eğitilmiş personel bulunmuyor. Almanya, bu sistemi Slovakya ve Türkiye'ye de ödünç olarak vermiş, ancak bu sistemleri çalıştıracak teknisyenleri de beraberinde göndermişti.
NATO müttefikleri, nükleer bir güç olan Rusya ile daha geniş çaplı bir savaşa sürüklenmekten kaçınmak için Ukrayna'ya herhangi bir askeri personel göndermeyi kesinlikle reddederken Ukrayna'nın bu sistemleri yalnızca hava sahasını savunmak için kullanmasını ve Rusya topraklarını hedef almamasını istiyorlar.
Rusya, bu tür adımlara şiddetle karşı çıkarken Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitri Medvedev, salı günü Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Stoltenberg'in ima ettiği gibi NATO, Kiev’deki fanatiklere NATO personelinin yanı sıra Patriot füze savunma sistemleri sağlarsa, silahlı kuvvetlerimiz için meşru bir hedef haline gelirler” ifadelerini kullandı.
Diğer taraftan Blinken, NATO üyelerinin ‘Çin'in yanıltıcı bilgi kullanımına ve Rusya ile işbirliği de dahil olmak üzere askeri olarak hızlı bir büyümeye odaklanan baskıcı politikalarından endişe duymaya devam ettiklerini’ belirtti.
ABD Dışişleri Bakanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak Çin ile elimizden gelen her yerde yapıcı bir diyalog sürdürmeye kararlıyız. Ortak zorluklar üzerinde birlikte çalışma fırsatlarını memnuniyetle karşılıyoruz. NATO, Ukrayna'ya ortak desteği sürdürmeye odaklanmaya devam ederken, üyeler aynı zamanda Çin kaynaklı olanlar da dahil olmak üzere bir takım yeni zorlukları göz önünde bulundurarak ittifakın direncini güçlendirmek istiyor. Ayrıca Avrupalıların Çin ile ittifaktaki bazı ülkeler arasında sistemik olarak adlandırdığı birçok yönden bir rekabetin olduğu kabul ediliyor. Fakat mümkün olan her yerde, büyük meselelerde işbirliği yapmanın yollarını bulmamız gerektiğine dair bir fikir birliği de söz konusu.”



İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
TT

İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Iraklı yetkililer son günlerde, İsrail tarafından hazırlanmış son derece ayrıntılı bir güvenlik veri tabanını teslim aldı. Batılı bir istihbarat servisi üzerinden iletilen dosya; silahlı Iraklı gruplara ilişkin liderlik yapıları, askerî organizasyonlar, mali ağlar ve bu yapılara bağlı devlet kurumları hakkında geniş bilgiler içeriyor.

Kaynaklar, verilerin hacmi ve doğruluk düzeyinin Iraklı yetkilileri şaşırttığını ve olası bir askerî harekâta yönelik ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını aktardı.

Dosyanın teslimi, Irak’a yakın dost bir Arap ülkenin Bağdat’ı uyardığı süreçle eş zamanlı gerçekleşti. Söz konusu ülke, İsrail’in, ABD’nin “yeşil ışık” yaktığı bir askerî operasyon seçeneğini açıkça konuştuğunu iletti. Washington’ın, devlet dışı silahlı yapılara ilişkin sabrının azaldığı belirtiliyor. Bir Iraklı yetkili de, bu mesajların Bağdat’a ulaştığını doğruladı.

Bilgilere göre muhtemel saldırılar; eğitim kampları, füze ve İHA depoları ile bu gruplar ve Haşdi Şabi’ye bağlı finansal ve askerî etki sahibi kurum ve kişileri hedef alacaktı.

Bu gelişmeler, Irak’taki Şii ittifakı “Koordinasyon Çerçevesi” içinde silahın devlet tekelinde toplanması yönünde hızlanan tartışmaları tetikledi. İlk aşamada ağır silahların teslimi ve bazı stratejik üslerin tasfiyesi gibi seçenekler masaya geldi. Ancak uygulamanın kim tarafından yürütüleceği ve güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı konularında görüş ayrılıkları sürüyor.

Öte yandan, ABD yönetimi güvenlik iş birliğini, silahlı grupların operasyonel kabiliyetlerinin kaldırılmasına dair bağlayıcı bir takvim şartına bağladı.

Bölgesel düzeyde ise NBC News’in haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a İran’ın balistik füze programındaki genişleme risklerini aktaracak ve yeni saldırı seçeneklerini görüşecek.


Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.