Lideri öldürülen DEAŞ’ı neler bekliyor?

DEAŞ, anlaşmazlıkların patlak vermesini önlemek için hızlı hareket edip Ebu el-Hüseyin el-Hüseyni el-Kureyşi’yi yeni lideri olarak duyurdu

Lideri öldürülen DEAŞ’ı neler bekliyor?
TT

Lideri öldürülen DEAŞ’ı neler bekliyor?

Lideri öldürülen DEAŞ’ı neler bekliyor?

Terör örgütü DEAŞ’ın lideri Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi’nin öldürüldüğünü ve yerine başka bir ismin getirildiğini duyurmasından sonra “Şimdi DEAŞ’ı neler bekliyor?” sorusu gündemde. Köktendinci hareketler konusunda uzman gözlemciler, örgütün, yeni lider kadrosu çevresinde ortaya çıkabilecek bir takım anlaşmazlıkları ya da bölünmeleri önlemek amacıyla hızlı hareket edip yeni liderin adını açıkladığını düşünüyorlar.
DEAŞ lideri Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi hakkında geçtiğimiz aylarda pek çok haber duyuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Eylül ayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) örgütün lideri olduğuna inanılan bir DEAŞ’lıyı tutukladığını açıkladı. Geçtiğimiz Mayıs ayı sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından önce ise İstanbul'da gerçekleştirilen bir operasyonda ‘Ebu el-Hasan el-Kureyşi’nin yakalandığı’ yönünde bir haber basında yer aldı.
Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi’nin, geçtiğimiz Şubat ayında Suriye'nin batısındaki İdlib ilinin kuzeyinde düzenlenen bir hava saldırısında DEAŞ’ın eski lideri Ebu İbrahim el-Kureyşi’nin öldürülmesinin ardından örgütün liderliğini üstlenmesinden bu yana herhangi bir ses kaydında ya da videoda yer almaması dikkati çekti. Bu da en başından beri örgütün liderliğini üstlenmemiş olabileceği ihtimalini gündeme getirdi.
DEAŞ Sözcüsü Ebu Ömer el-Muhacir, bir ses kaydıyla Ebu el-Hasan el-Kureyşi’nin öldüğünü ve yerine Ebu Hüseyin el-Hüseyni el-Kureyşi’nin getirildiğini duyurdu. Muhacir, Telegram platformundaki DEAŞ hesapları tarafından yayınlanan ses kaydında, Ebu el-Hasan el-Kureyşi’nin çatışmalar sırasında öldürüldüğünü açıklarken DEAŞ liderinin nerede ve ne zaman öldüğü konusunda detay vermedi. Gözlemcilere göre DEAŞ Sözcüsü Muhacir yeni lider ile ilgili ayrıntı vermeyi de ihmal etti.
Öte yandan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, yaptığı açıklamada, “Bir diğer DEAŞ liderinin daha yeryüzünde daha fazla yürüyemeyeceğini duyurmaktan memnuniyet duyuyoruz” ifadelerini kullandı.
Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi, DEAŞ’ın eski lideri Ebu İbrahim el-Kureyşi'nin Suriye'nin batısında yer alan İdlib ilinin kuzeyindeki bir hava saldırısında öldürülmesinin ardından örgütün liderliğini devraldı. Ebu İbrahim el-Kureyşi ise ABD’nin 2019 yılının Ekim ayında Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de düzenlediği bir operasyonda öldürülen eski lider Ebu Bekir el-Bağdadi'nin yerine gelmişti.
Bazı çevreler Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi’nin ya da gerçek adıyla Zeyd el-Iraki’nin daha önce DEAŞ’ın Maarif Divanı Emirliği'nden sorumlu olduğunu belirtirken bazı çevreler, Şura Konseyi Başkanlığı yaptığını söylüyor. Ancak genellikle DEAŞ’ın eski lideri Bağdadi'nin yakın arkadaşı ve şerii meselelerdeki danışmanı olarak biliniyordu.
DEAŞ, önce 2017 yılında Irak'ta ardından iki yıl sonra Suriye'de askeri olarak yenilgiye uğratılsa da örgütün ‘uyuyan hücreleri’ her iki ülkede de terör eylemlerini sürdürüyor.
Mısır'daki köktendinci hareketler araştırmacısı Amr Abdulmunim, konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, DEAŞ’ın, liderinin öldürülmesi ile yeni liderin ismini aynı anda açıklaması örgüt içinde bir boşluk oluşmamasını amaçladığını söyledi. Abdulmunim “Yeni liderin adının duyurulması, örgüt içinde olası bir bölünme ya da anlaşmazlığı önlemeyi amaçlıyor. Örgütün, aylar önce öldürüldüğüne dair haberlerin yapıldığı liderinin öldürüldüğünü duyurmayı geciktirmesi, özellikle kuruluş yıllarındaki başlıca liderlerinden birçoğunun öldürülmesinin ardından bir bölünmenin yaşanmaması için aylarca beklediğini gösteriyor” yorumunda bulundu.
Abdulmunim, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örgütün, yeni halife belirlenene kadar liderinin ölümünü duyurmaması ve ardından yeni lidere biat edilmeye başlandığını ilan etmesi, örgütün alt yapısında bir eksiklik olduğunun teyidi niteliğinde.”
Gözlemcilere göre örgüt, daha önce hava saldırılarında çok sayıda liderini kaybetti. Bunların arasında Ebu Bekir el-Bağdadi, örgütün dış operasyonlar ve medya faaliyetlerinden sorumlu Ebu Muhammed el-Adnani, Ebu Müslim el-Türkmani ve örgütün Afganistan ve Pakistan bölge liderlerinden Hafız Said Han da bulunuyor.
Liderlerin öldürülmesinin örgüt üzerinde etkileri olacağını vurgulayan gözlemciler, bunun nedeninin tıpkı daha önce Bağdadi'nin öldürülmesinden sonra olduğu gibi yeni lider seçildikten sonra DEAŞ’ın yeni örgütsel yapısını oluşturmakla meşgul olmasından kaynaklandığını vurguladılar. Ebu el-Hüseyin el-Hüseyni el-Kureyşi hakkında çok fazla bilgi olmadığının altını çizen gözlemciler, örgütün onu güçlü bir savaşçı olarak nitelendirdiğini, fakat daha fazla detay vermediğini belirttiler.
Gözlemcilerden biri olan Abdulmunim, Ebu el-Hüseyin el-Hüseyni el-Kureyşi’nin Ebu el-Hasan el-Kureyşi’nin Şura Konseyi grubundan olduğunu söyledi.



Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
TT

Gözler Gazze anlaşmasının ikinci aşamasında

Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)
Hamas mensupları dün, Mısırlı bir ekibin Kızılhaç mensuplarıyla birlikte Gazze Şehri'nde son İsrail rehinesinin cesedini aradığı bölgeyi güvenlik altına aldı (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi yönünde ortak bir çaba içinde, dolaylı müzakerelerin ileri aşamasına geçilmesinin önünü açmak için "daha ciddi" görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor. Hamas hareketi içindeki bilgili kaynaklardan gelen açıklamalara göre beklenen görüşmelerin, bu ay sonu veya gelecek ay başında yapılması bekleniyor.

Şarku'l Avsat'a bilgi veren kaynaklar, Kahire'de düzenlenecek kapsamlı bir Filistin ulusal toplantısı için hazırlıkların sürdüğünü, önemli ve acil konularda anlaşmaya varıldığını belirtti.

Fetih Sözcüsü Abdülfettah Devle ise özel açıklamasında, Gazze Şeridi'ni yönetecek bir komitenin kurulmasına ilişkin duyurunun "yakında yapılmasının muhtemel" olduğunu belirterek, beklenen oluşumun Filistin vizyonuyla uyumlu olmasının önemini vurguladı. Devle, "belgelenmiş ve resmi bir anlaşma yayınlanana kadar" belirli bir tarih vermedi.


 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
TT

 Tony Blair, Gazze Barış Konseyi üyelik adayları listesinden çıkarıldı

Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair (Arşiv- AFP)

Financial Times gazetesi, güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in Arap ve İslam ülkelerinden gelen itirazlar sonrasında Gazze Barış Konseyi üyeliğine aday listesinden çıkarıldığını bildirdi.

Blair, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonlarında İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik planını açıkladığı sırada konsey üyeliği için belirlenen tek isimdi. Trump, Blair'i "çok iyi bir adam" olarak tanımlamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’ten aktardığına göre, Blair o dönemde planı "cesur ve akıllıca" olarak nitelendirdi ve ABD başkanının başkanlık edeceği konseye katılmaktan memnuniyet duyacağını ifade etti.

Ancak bazı Arap ve Müslüman ülkeler, kısmen 2003 yılında ABD öncülüğündeki Irak işgaline verdiği güçlü desteğin Ortadoğu'daki itibarına verdiği zarar nedeniyle plana karşı çıktı.

Financial Times, Blair'in bir müttefikinin, eski başbakanın Barış Konseyi üyesi olmayacağını söylediğini aktardı. Müttefik, "Bu konsey mevcut dünya liderlerinden oluşacak ve altında daha küçük bir yürütme kurulu bulunacak" dedi.

Kaynak, Blair'in, Trump'ın damadı Jared Kushner ve ABD başkanının kıdemli danışmanlarından Steve Witkoff'un yanı sıra Arap ve Batı ülkelerinden üst düzey yetkililerle birlikte yürütme kurulunda yer almasının beklendiğini de ifade etti.


Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”