Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Ankara müttefiklerini SDG’yi desteklemeyi bırakmaya çağırıyor ve Kürt güçlerinin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrar ediyor.

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
TT

Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)

Türkiye'nin Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) mevzilerine yönelik operasyonlarının yoğunluğu azalırken, SDG ve İran milislerinin yanı sıra Rus güçleri ve Suriye rejim güçlerinin de bölgeye operasyonlar düzenlediği kaydedildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komşu İdlib'e gönderdiği takviyeler karşılığında Halep (Suriye’nin kuzey) kırsalına da ek güçler konuşlandırıldı. Bu durum, Ankara'nın Kürtlerin yoğunlukta olduğu SDG’nin Suriye'nin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrarı ve Rusya'nın yerine rejim güçlerini konuşlandırma teklifini reddetmesi üzerine yaşandı.
Türkiye, sahadaki bu gelişmelere paralel olarak SDG’nin en büyük bileşeni olan YPG’ye destek vermeyi bırakma çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiği Romanya'nın Başkenti Bükreş'te dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye'deki terörist DEAŞ örgütüne karşı savaşta bir müttefik olarak SDG’ye verdiği desteğe işarette bulunarak Ankara'nın bazı müttefiklerinin Suriye'deki ‘terör örgütlerini’ desteklemeyi bırakması gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu, “Başta ABD olmak üzere bazı müttefiklerimizin Suriye'deki terör örgütlerine verdiği destek açıkça görülmektedir. Bu desteğin durdurulması gerektiğini vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, ülkesinin Suriye’nin kuzeyinde SDG’ye yönelik operasyonuna ilişkin eleştirilere tepki gösterdi. SDG’ye işaretle “Terör örgütünün ismini demokratik diye değiştirmek demokrasiye hakarettir” dedi. Sinirlioğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yaptığı konuşmada, Suriye'nin kuzeyinde dolaşan YPG terör örgütünün Türkiye'nin ulusal güvenliği için hayati bir tehdit oluşturduğunu, Türkiye'nin sınırlarını son iki yıldır defalarca hedef aldığını ve saldırılarını sosyal medya hesaplarında açıkça üstlendiğini söyledi.
Sinirlioğlu, BMGK’ya Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki operasyonlarını eleştiren ülkelere 13 Kasım'da altı kişinin yaşamını yitirdiği ve 80'den fazla kişininse yaralandığı İstanbul ve daha sonra Gaziantep'te meydana gelen terör saldırılarını hatırlattı. Türk yetkili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51’inci maddesindeki meşru müdafaa hakkı ve Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarına devam edeceğini vurguladı. BM Temsilcisi Sinirlioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"YPG’ye yönelik terörle mücadele operasyonlarımızın DEAŞ'a karşı mücadeleyi olumsuz etkileyeceği yönündeki açıklamalar gerçeklikten kopuk. Gerçek olan DEAŞ'ın bu tür açıklamalar yapanların hataları ve yanlış stratejileri nedeniyle komşu ülkeler için tehdit teşkil etmeye devam etmesi. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütü olan 'Suriye Demokratik Güçleri'nden taşeronluk hizmeti alarak mücadele edilemeyeceği konusunda defalarca uyardık. SDG, YPG/PKK'nın ta kendisi. Bu terör örgütünün ismini istediğiniz kadar değiştirseniz de niyeti değişmez.”
Büyükelçi Sinirlioğlu, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'ın ‘SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını üstlenmediği’ yönündeki açıklamasına ise şu cevabı verdi:
“Bugün maalesef, yaraya tuz basan, sözde SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını inkar ettiği açıklamaya atıfta bulunulduğunu da duyduk. Güvenlik Konseyi'nde bir terör örgütünün açıklamasına atıfta bulunmak kabul edilemez ve bu bizim istihbaratımıza yapılmış bir hakaret.”
Türk Temsilci, Suriye Rejim Güçlerini İdlib'deki kara ve hava saldırılarına, İsrail'e ise Şam, Humus, Hama ve Lazkiye'ye yönelik hava saldırılarını durdurma çağrısında bulundu.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği hava harekatları nedeniyle ABD'nin bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile eşgüdümlü gerçekleştirdiği devriyelerin sayısını azalttığını açıkladı.
Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, DEAŞ’a karşı yürütülen askeri operasyonların durmadığını ancak SDG'nin kendi devriyelerinin sayısını azaltmasına paralel olarak ABD devriyelerinin de azaltıldığını ifade etti. Ryder, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in yakın zamanda Türk mevkidaşı ile görüşeceğini de belirtti.
SDG lideri Mazlum Abdi birkaç gün önce ABD kuvvetleriyle ortak devriye yürütmeyi bırakacağını bildirdi. Buna gerekçe olarak da Türkiye'nin operasyonlarını gösterdi.

Türkiye’den tepki
Türk Kaynaklar, Ankara'nın Rus tarafına rejim güçlerinin SDG bölgelerine konuşlandırılmasını askeri operasyonun başlatılmayacağına dair bir garanti olarak kabul etmediğini, çünkü bu konuşlandırmanın bir formalite olarak kaldığını düşündüğünü bildirdi. Ayrıca Türkiye'nin talebinin SDG’nin güney sınırlarından 30 kilometre uzağa çekilmesi olduğu ifade edildi.
Türk basını, Ankara'nın SDG’yi Suriye'nin kuzeyindeki Rus nüfuz alanlarından çekmekte ısrar ettiğini ve bu güçlerin 30 kilometrelik bir mesafeye çekilmesinden vazgeçmeyeceğini aktardı. Kaynaklar, ABD'nin Türk operasyonları nedeniyle askerlerinin tehlikeye düştüğü yönündeki şikayetiyle ilgili olarak ABD tarafının, Türkiye'nin güvenliğine ilişkin taleplerine anlayış gösterdiğini, Türkiye'nin elindeki bilgilerin Amerikan askerlerinin bazı bölgelerden çekildiğini gösterdiğini aktardı. Yaklaşmakta olan Türk askeri operasyonunun ‘doğru’, Amerikan ve Rus kuvvetlerinin güvenliğini tehdit etmeden gerçekleştirileceğini vurguladı.

Karşılıklı takviyeler
Sahada ise Rus güçleri, Halep'in doğu kırsalında SDG ve rejimin konuşlandığı bölgelerdeki Tel Cican köyünde yeni bir askeri nokta kurdu. Rus bayrağı asıldı ve çevresine kara topçu silahları yerleştirdi. Tel Cican köyünün, Halep'in doğusundaki el-Bab kırsalında, Türk kuvvetleri ve onlara bağlı grupların kontrolündeki ve içinde bir Türk askeri üssü bulunan Abla köyüne komşu olduğu ifade ediliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre Rus kuvvetleri çok sayıda asker, uzun menzilli kara topçusu ve lojistik malzeme içeren askeri takviye gönderdi. Rus kuvvetlerinin ilk defa Türk kuvvetleri ile temas hatlarına konuşlandırıldığına dikkat çekildi.
Aynı zamanda, Rejim Güçleri, Nebl ve Zehra kasabalarından İran yanlısı silahlı kişiler, geçtiğimiz Salı akşamı modern T-90 tankları, personel taşıyıcıları ve yüzlerce askerden oluşan askeri takviye gönderdi. Bu takviyeler, Halep'in kuzey kırsalındaki Suriye Millî Ordusu grupları ile temas hatları boyunca konuşlandırıldı. Yeni takviye kuvvetleri, Türkiye'nin 19 Kasım akşamı Pençe-Kılıç Hava Operasyonu’nu başlatmasından bu yana en büyük takviye olarak kabul ediliyor.
SOHR bir süre önce, Rus askeri takviye kuvvetlerinin, Ayn el-Arab'ın (Kobani) güneyindeki Sarrin üssüne ve Halep'in doğusundaki Münbiç şehrinin batısındaki el-Saidiyye Askeri Üssü’ne, Türk Hava Operasyonu’nun başlamasından 48 saatten kısa bir süre sonra girdiğini bildirmişti. Buna ek olarak Rus güçlerine bağlı bir askeri devriye, rejim güçlerinin Tel Abyad'ın batı kırsalındaki mevzilerini denetlemek için çarşamba günü Rakka'nın kuzeyindeki Tel Abyad kırsalını Türkiye'nin hedef aldığı alanları gezdi.
Diğer yandan Türk ordusu, İdlib'deki Türk askeri noktalarına 50 zırhlı araç, personel taşıyıcı ve lojistik malzeme ve silah yüklü kapalı tırlardan oluşan bir askeri konvoy da dahil olmak üzere oldukça büyük yeni takviye gönderdi. SOHR konvoyda, İdlib'deki gerilimi azaltma bölgesinde konuşlanan noktaları denetlemek ve herhangi bir acil durumda hazır olup olmadıklarını görmek için gelen görevlilerin bulunduğunu bildirdi.

Sahada sakinlik hakim
Halep, Ayn el-Arab (Kobani), Rakka ve Haseke'nin kuzey ve kuzeybatı kırsalında Milli Ordu grupları ve SDG güçleri ile rejim arasındaki temas hatlarında ihtiyatlı bir sakinlik hâkim. SDG geçtiğimiz salı gece yarısından sonra Tel Temr kırsalındaki Anik el-Hava bölgesindeki grupların noktalarını çok sayıda füzeyle hedef aldı ve kısa bir süre için karşılıklı ateş açıldı. Haseke'nin kuzeyindeki Ebu Rasin'in doğu kırsalındaki Şeyh Fatimi ve Hamidiye köylerinin yanı sıra Tel Temr'in güneybatısındaki Tel el-Leben köyü ve Haseke'nin kuzeybatısındaki Ebu Rasin kırsalındaki eş-Şur köyünü kapsıyordu.



Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.


Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
TT

Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin yakın olduğunu öngörmesine rağmen, bunu Hamas'ın iktidarının sona ermesine bağladı.

Netanyahu, dün İsrail'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile düzenlediği basın toplantısında, "Kimse Trump'ın rehineleri serbest bırakması için Hamas'a baskı yapmasını beklemiyordu ama başardık. Şimdi ikinci aşama, Hamas'ı ve Gazze'yi silahsızlandırmak" ifadelerini kullandı.

Merz'in İsrail ziyareti, Netanyahu'nun Gazze Savaşı'nın ardından yaşadığı göreceli Avrupa izolasyonuna son verdi. Merz, Tel Aviv'in yanında durmanın "Almanya politikasının ayrılmaz ve temel bir parçası olduğunu ve öyle kalacağını" belirtti, ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze'de işlendiği iddia edilen savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama emrine atıfta bulunarak, Netanyahu'ya Berlin'i ziyaret daveti göndermeyi reddetti.