Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Ankara müttefiklerini SDG’yi desteklemeyi bırakmaya çağırıyor ve Kürt güçlerinin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrar ediyor.

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
TT

Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)

Türkiye'nin Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) mevzilerine yönelik operasyonlarının yoğunluğu azalırken, SDG ve İran milislerinin yanı sıra Rus güçleri ve Suriye rejim güçlerinin de bölgeye operasyonlar düzenlediği kaydedildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komşu İdlib'e gönderdiği takviyeler karşılığında Halep (Suriye’nin kuzey) kırsalına da ek güçler konuşlandırıldı. Bu durum, Ankara'nın Kürtlerin yoğunlukta olduğu SDG’nin Suriye'nin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrarı ve Rusya'nın yerine rejim güçlerini konuşlandırma teklifini reddetmesi üzerine yaşandı.
Türkiye, sahadaki bu gelişmelere paralel olarak SDG’nin en büyük bileşeni olan YPG’ye destek vermeyi bırakma çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiği Romanya'nın Başkenti Bükreş'te dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye'deki terörist DEAŞ örgütüne karşı savaşta bir müttefik olarak SDG’ye verdiği desteğe işarette bulunarak Ankara'nın bazı müttefiklerinin Suriye'deki ‘terör örgütlerini’ desteklemeyi bırakması gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu, “Başta ABD olmak üzere bazı müttefiklerimizin Suriye'deki terör örgütlerine verdiği destek açıkça görülmektedir. Bu desteğin durdurulması gerektiğini vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, ülkesinin Suriye’nin kuzeyinde SDG’ye yönelik operasyonuna ilişkin eleştirilere tepki gösterdi. SDG’ye işaretle “Terör örgütünün ismini demokratik diye değiştirmek demokrasiye hakarettir” dedi. Sinirlioğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yaptığı konuşmada, Suriye'nin kuzeyinde dolaşan YPG terör örgütünün Türkiye'nin ulusal güvenliği için hayati bir tehdit oluşturduğunu, Türkiye'nin sınırlarını son iki yıldır defalarca hedef aldığını ve saldırılarını sosyal medya hesaplarında açıkça üstlendiğini söyledi.
Sinirlioğlu, BMGK’ya Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki operasyonlarını eleştiren ülkelere 13 Kasım'da altı kişinin yaşamını yitirdiği ve 80'den fazla kişininse yaralandığı İstanbul ve daha sonra Gaziantep'te meydana gelen terör saldırılarını hatırlattı. Türk yetkili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51’inci maddesindeki meşru müdafaa hakkı ve Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarına devam edeceğini vurguladı. BM Temsilcisi Sinirlioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"YPG’ye yönelik terörle mücadele operasyonlarımızın DEAŞ'a karşı mücadeleyi olumsuz etkileyeceği yönündeki açıklamalar gerçeklikten kopuk. Gerçek olan DEAŞ'ın bu tür açıklamalar yapanların hataları ve yanlış stratejileri nedeniyle komşu ülkeler için tehdit teşkil etmeye devam etmesi. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütü olan 'Suriye Demokratik Güçleri'nden taşeronluk hizmeti alarak mücadele edilemeyeceği konusunda defalarca uyardık. SDG, YPG/PKK'nın ta kendisi. Bu terör örgütünün ismini istediğiniz kadar değiştirseniz de niyeti değişmez.”
Büyükelçi Sinirlioğlu, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'ın ‘SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını üstlenmediği’ yönündeki açıklamasına ise şu cevabı verdi:
“Bugün maalesef, yaraya tuz basan, sözde SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını inkar ettiği açıklamaya atıfta bulunulduğunu da duyduk. Güvenlik Konseyi'nde bir terör örgütünün açıklamasına atıfta bulunmak kabul edilemez ve bu bizim istihbaratımıza yapılmış bir hakaret.”
Türk Temsilci, Suriye Rejim Güçlerini İdlib'deki kara ve hava saldırılarına, İsrail'e ise Şam, Humus, Hama ve Lazkiye'ye yönelik hava saldırılarını durdurma çağrısında bulundu.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği hava harekatları nedeniyle ABD'nin bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile eşgüdümlü gerçekleştirdiği devriyelerin sayısını azalttığını açıkladı.
Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, DEAŞ’a karşı yürütülen askeri operasyonların durmadığını ancak SDG'nin kendi devriyelerinin sayısını azaltmasına paralel olarak ABD devriyelerinin de azaltıldığını ifade etti. Ryder, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in yakın zamanda Türk mevkidaşı ile görüşeceğini de belirtti.
SDG lideri Mazlum Abdi birkaç gün önce ABD kuvvetleriyle ortak devriye yürütmeyi bırakacağını bildirdi. Buna gerekçe olarak da Türkiye'nin operasyonlarını gösterdi.

Türkiye’den tepki
Türk Kaynaklar, Ankara'nın Rus tarafına rejim güçlerinin SDG bölgelerine konuşlandırılmasını askeri operasyonun başlatılmayacağına dair bir garanti olarak kabul etmediğini, çünkü bu konuşlandırmanın bir formalite olarak kaldığını düşündüğünü bildirdi. Ayrıca Türkiye'nin talebinin SDG’nin güney sınırlarından 30 kilometre uzağa çekilmesi olduğu ifade edildi.
Türk basını, Ankara'nın SDG’yi Suriye'nin kuzeyindeki Rus nüfuz alanlarından çekmekte ısrar ettiğini ve bu güçlerin 30 kilometrelik bir mesafeye çekilmesinden vazgeçmeyeceğini aktardı. Kaynaklar, ABD'nin Türk operasyonları nedeniyle askerlerinin tehlikeye düştüğü yönündeki şikayetiyle ilgili olarak ABD tarafının, Türkiye'nin güvenliğine ilişkin taleplerine anlayış gösterdiğini, Türkiye'nin elindeki bilgilerin Amerikan askerlerinin bazı bölgelerden çekildiğini gösterdiğini aktardı. Yaklaşmakta olan Türk askeri operasyonunun ‘doğru’, Amerikan ve Rus kuvvetlerinin güvenliğini tehdit etmeden gerçekleştirileceğini vurguladı.

Karşılıklı takviyeler
Sahada ise Rus güçleri, Halep'in doğu kırsalında SDG ve rejimin konuşlandığı bölgelerdeki Tel Cican köyünde yeni bir askeri nokta kurdu. Rus bayrağı asıldı ve çevresine kara topçu silahları yerleştirdi. Tel Cican köyünün, Halep'in doğusundaki el-Bab kırsalında, Türk kuvvetleri ve onlara bağlı grupların kontrolündeki ve içinde bir Türk askeri üssü bulunan Abla köyüne komşu olduğu ifade ediliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre Rus kuvvetleri çok sayıda asker, uzun menzilli kara topçusu ve lojistik malzeme içeren askeri takviye gönderdi. Rus kuvvetlerinin ilk defa Türk kuvvetleri ile temas hatlarına konuşlandırıldığına dikkat çekildi.
Aynı zamanda, Rejim Güçleri, Nebl ve Zehra kasabalarından İran yanlısı silahlı kişiler, geçtiğimiz Salı akşamı modern T-90 tankları, personel taşıyıcıları ve yüzlerce askerden oluşan askeri takviye gönderdi. Bu takviyeler, Halep'in kuzey kırsalındaki Suriye Millî Ordusu grupları ile temas hatları boyunca konuşlandırıldı. Yeni takviye kuvvetleri, Türkiye'nin 19 Kasım akşamı Pençe-Kılıç Hava Operasyonu’nu başlatmasından bu yana en büyük takviye olarak kabul ediliyor.
SOHR bir süre önce, Rus askeri takviye kuvvetlerinin, Ayn el-Arab'ın (Kobani) güneyindeki Sarrin üssüne ve Halep'in doğusundaki Münbiç şehrinin batısındaki el-Saidiyye Askeri Üssü’ne, Türk Hava Operasyonu’nun başlamasından 48 saatten kısa bir süre sonra girdiğini bildirmişti. Buna ek olarak Rus güçlerine bağlı bir askeri devriye, rejim güçlerinin Tel Abyad'ın batı kırsalındaki mevzilerini denetlemek için çarşamba günü Rakka'nın kuzeyindeki Tel Abyad kırsalını Türkiye'nin hedef aldığı alanları gezdi.
Diğer yandan Türk ordusu, İdlib'deki Türk askeri noktalarına 50 zırhlı araç, personel taşıyıcı ve lojistik malzeme ve silah yüklü kapalı tırlardan oluşan bir askeri konvoy da dahil olmak üzere oldukça büyük yeni takviye gönderdi. SOHR konvoyda, İdlib'deki gerilimi azaltma bölgesinde konuşlanan noktaları denetlemek ve herhangi bir acil durumda hazır olup olmadıklarını görmek için gelen görevlilerin bulunduğunu bildirdi.

Sahada sakinlik hakim
Halep, Ayn el-Arab (Kobani), Rakka ve Haseke'nin kuzey ve kuzeybatı kırsalında Milli Ordu grupları ve SDG güçleri ile rejim arasındaki temas hatlarında ihtiyatlı bir sakinlik hâkim. SDG geçtiğimiz salı gece yarısından sonra Tel Temr kırsalındaki Anik el-Hava bölgesindeki grupların noktalarını çok sayıda füzeyle hedef aldı ve kısa bir süre için karşılıklı ateş açıldı. Haseke'nin kuzeyindeki Ebu Rasin'in doğu kırsalındaki Şeyh Fatimi ve Hamidiye köylerinin yanı sıra Tel Temr'in güneybatısındaki Tel el-Leben köyü ve Haseke'nin kuzeybatısındaki Ebu Rasin kırsalındaki eş-Şur köyünü kapsıyordu.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz