Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Ankara müttefiklerini SDG’yi desteklemeyi bırakmaya çağırıyor ve Kürt güçlerinin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrar ediyor.

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
TT

Suriye’nin kuzeyinde Rus ve Türk takviye kuvvetlerine yönelik sakinlik sürüyor

Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)
Türkiye- Suriye sınırındaki Bab es-Selame Sınır Kapısı yakınında, yerinden edilmiş kişiler için kurulan kamp. (DPA)

Türkiye'nin Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) mevzilerine yönelik operasyonlarının yoğunluğu azalırken, SDG ve İran milislerinin yanı sıra Rus güçleri ve Suriye rejim güçlerinin de bölgeye operasyonlar düzenlediği kaydedildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komşu İdlib'e gönderdiği takviyeler karşılığında Halep (Suriye’nin kuzey) kırsalına da ek güçler konuşlandırıldı. Bu durum, Ankara'nın Kürtlerin yoğunlukta olduğu SDG’nin Suriye'nin 30 kilometre derinliğindeki bir sınır şeridinden çekilmesi konusunda ısrarı ve Rusya'nın yerine rejim güçlerini konuşlandırma teklifini reddetmesi üzerine yaşandı.
Türkiye, sahadaki bu gelişmelere paralel olarak SDG’nin en büyük bileşeni olan YPG’ye destek vermeyi bırakma çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiği Romanya'nın Başkenti Bükreş'te dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye'deki terörist DEAŞ örgütüne karşı savaşta bir müttefik olarak SDG’ye verdiği desteğe işarette bulunarak Ankara'nın bazı müttefiklerinin Suriye'deki ‘terör örgütlerini’ desteklemeyi bırakması gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu, “Başta ABD olmak üzere bazı müttefiklerimizin Suriye'deki terör örgütlerine verdiği destek açıkça görülmektedir. Bu desteğin durdurulması gerektiğini vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, ülkesinin Suriye’nin kuzeyinde SDG’ye yönelik operasyonuna ilişkin eleştirilere tepki gösterdi. SDG’ye işaretle “Terör örgütünün ismini demokratik diye değiştirmek demokrasiye hakarettir” dedi. Sinirlioğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yaptığı konuşmada, Suriye'nin kuzeyinde dolaşan YPG terör örgütünün Türkiye'nin ulusal güvenliği için hayati bir tehdit oluşturduğunu, Türkiye'nin sınırlarını son iki yıldır defalarca hedef aldığını ve saldırılarını sosyal medya hesaplarında açıkça üstlendiğini söyledi.
Sinirlioğlu, BMGK’ya Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki operasyonlarını eleştiren ülkelere 13 Kasım'da altı kişinin yaşamını yitirdiği ve 80'den fazla kişininse yaralandığı İstanbul ve daha sonra Gaziantep'te meydana gelen terör saldırılarını hatırlattı. Türk yetkili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51’inci maddesindeki meşru müdafaa hakkı ve Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarına devam edeceğini vurguladı. BM Temsilcisi Sinirlioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"YPG’ye yönelik terörle mücadele operasyonlarımızın DEAŞ'a karşı mücadeleyi olumsuz etkileyeceği yönündeki açıklamalar gerçeklikten kopuk. Gerçek olan DEAŞ'ın bu tür açıklamalar yapanların hataları ve yanlış stratejileri nedeniyle komşu ülkeler için tehdit teşkil etmeye devam etmesi. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütü olan 'Suriye Demokratik Güçleri'nden taşeronluk hizmeti alarak mücadele edilemeyeceği konusunda defalarca uyardık. SDG, YPG/PKK'nın ta kendisi. Bu terör örgütünün ismini istediğiniz kadar değiştirseniz de niyeti değişmez.”
Büyükelçi Sinirlioğlu, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'ın ‘SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını üstlenmediği’ yönündeki açıklamasına ise şu cevabı verdi:
“Bugün maalesef, yaraya tuz basan, sözde SDG'nin İstanbul'daki terör saldırısını inkar ettiği açıklamaya atıfta bulunulduğunu da duyduk. Güvenlik Konseyi'nde bir terör örgütünün açıklamasına atıfta bulunmak kabul edilemez ve bu bizim istihbaratımıza yapılmış bir hakaret.”
Türk Temsilci, Suriye Rejim Güçlerini İdlib'deki kara ve hava saldırılarına, İsrail'e ise Şam, Humus, Hama ve Lazkiye'ye yönelik hava saldırılarını durdurma çağrısında bulundu.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği hava harekatları nedeniyle ABD'nin bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile eşgüdümlü gerçekleştirdiği devriyelerin sayısını azalttığını açıkladı.
Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, DEAŞ’a karşı yürütülen askeri operasyonların durmadığını ancak SDG'nin kendi devriyelerinin sayısını azaltmasına paralel olarak ABD devriyelerinin de azaltıldığını ifade etti. Ryder, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in yakın zamanda Türk mevkidaşı ile görüşeceğini de belirtti.
SDG lideri Mazlum Abdi birkaç gün önce ABD kuvvetleriyle ortak devriye yürütmeyi bırakacağını bildirdi. Buna gerekçe olarak da Türkiye'nin operasyonlarını gösterdi.

Türkiye’den tepki
Türk Kaynaklar, Ankara'nın Rus tarafına rejim güçlerinin SDG bölgelerine konuşlandırılmasını askeri operasyonun başlatılmayacağına dair bir garanti olarak kabul etmediğini, çünkü bu konuşlandırmanın bir formalite olarak kaldığını düşündüğünü bildirdi. Ayrıca Türkiye'nin talebinin SDG’nin güney sınırlarından 30 kilometre uzağa çekilmesi olduğu ifade edildi.
Türk basını, Ankara'nın SDG’yi Suriye'nin kuzeyindeki Rus nüfuz alanlarından çekmekte ısrar ettiğini ve bu güçlerin 30 kilometrelik bir mesafeye çekilmesinden vazgeçmeyeceğini aktardı. Kaynaklar, ABD'nin Türk operasyonları nedeniyle askerlerinin tehlikeye düştüğü yönündeki şikayetiyle ilgili olarak ABD tarafının, Türkiye'nin güvenliğine ilişkin taleplerine anlayış gösterdiğini, Türkiye'nin elindeki bilgilerin Amerikan askerlerinin bazı bölgelerden çekildiğini gösterdiğini aktardı. Yaklaşmakta olan Türk askeri operasyonunun ‘doğru’, Amerikan ve Rus kuvvetlerinin güvenliğini tehdit etmeden gerçekleştirileceğini vurguladı.

Karşılıklı takviyeler
Sahada ise Rus güçleri, Halep'in doğu kırsalında SDG ve rejimin konuşlandığı bölgelerdeki Tel Cican köyünde yeni bir askeri nokta kurdu. Rus bayrağı asıldı ve çevresine kara topçu silahları yerleştirdi. Tel Cican köyünün, Halep'in doğusundaki el-Bab kırsalında, Türk kuvvetleri ve onlara bağlı grupların kontrolündeki ve içinde bir Türk askeri üssü bulunan Abla köyüne komşu olduğu ifade ediliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre Rus kuvvetleri çok sayıda asker, uzun menzilli kara topçusu ve lojistik malzeme içeren askeri takviye gönderdi. Rus kuvvetlerinin ilk defa Türk kuvvetleri ile temas hatlarına konuşlandırıldığına dikkat çekildi.
Aynı zamanda, Rejim Güçleri, Nebl ve Zehra kasabalarından İran yanlısı silahlı kişiler, geçtiğimiz Salı akşamı modern T-90 tankları, personel taşıyıcıları ve yüzlerce askerden oluşan askeri takviye gönderdi. Bu takviyeler, Halep'in kuzey kırsalındaki Suriye Millî Ordusu grupları ile temas hatları boyunca konuşlandırıldı. Yeni takviye kuvvetleri, Türkiye'nin 19 Kasım akşamı Pençe-Kılıç Hava Operasyonu’nu başlatmasından bu yana en büyük takviye olarak kabul ediliyor.
SOHR bir süre önce, Rus askeri takviye kuvvetlerinin, Ayn el-Arab'ın (Kobani) güneyindeki Sarrin üssüne ve Halep'in doğusundaki Münbiç şehrinin batısındaki el-Saidiyye Askeri Üssü’ne, Türk Hava Operasyonu’nun başlamasından 48 saatten kısa bir süre sonra girdiğini bildirmişti. Buna ek olarak Rus güçlerine bağlı bir askeri devriye, rejim güçlerinin Tel Abyad'ın batı kırsalındaki mevzilerini denetlemek için çarşamba günü Rakka'nın kuzeyindeki Tel Abyad kırsalını Türkiye'nin hedef aldığı alanları gezdi.
Diğer yandan Türk ordusu, İdlib'deki Türk askeri noktalarına 50 zırhlı araç, personel taşıyıcı ve lojistik malzeme ve silah yüklü kapalı tırlardan oluşan bir askeri konvoy da dahil olmak üzere oldukça büyük yeni takviye gönderdi. SOHR konvoyda, İdlib'deki gerilimi azaltma bölgesinde konuşlanan noktaları denetlemek ve herhangi bir acil durumda hazır olup olmadıklarını görmek için gelen görevlilerin bulunduğunu bildirdi.

Sahada sakinlik hakim
Halep, Ayn el-Arab (Kobani), Rakka ve Haseke'nin kuzey ve kuzeybatı kırsalında Milli Ordu grupları ve SDG güçleri ile rejim arasındaki temas hatlarında ihtiyatlı bir sakinlik hâkim. SDG geçtiğimiz salı gece yarısından sonra Tel Temr kırsalındaki Anik el-Hava bölgesindeki grupların noktalarını çok sayıda füzeyle hedef aldı ve kısa bir süre için karşılıklı ateş açıldı. Haseke'nin kuzeyindeki Ebu Rasin'in doğu kırsalındaki Şeyh Fatimi ve Hamidiye köylerinin yanı sıra Tel Temr'in güneybatısındaki Tel el-Leben köyü ve Haseke'nin kuzeybatısındaki Ebu Rasin kırsalındaki eş-Şur köyünü kapsıyordu.



Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’nin Lazkiye ilinde güvenlik güçleri ve sivillere yönelik silahlı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e, yaralı sayısı ise 108’e yükseldi.

Lazkiye İl Sağlık Müdürlüğü, pazartesi günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve vatandaşları hedef alan silahlı saldırılar sonrası bilanço güncelledi.

Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, pazar günü yaptığı açıklamada, kendini Gazzal Gazzal olarak tanıtan kişinin çağrısıyla düzenlenen gösteriler sırasında, devrik rejimin kalıntılarına bağlı bazı terör unsurlarının Lazkiye ve Ceble’de iç güvenlik güçlerine saldırı düzenlediğini söyledi. El-Ahmed, saldırılarda bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görevler ve polis birimlerine ait araçların tahrip edildiğini belirtti.

El-Ahmed ayrıca, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı ile Ceble’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini ifade ederek, bu kişilerin Sarayet Diru’s-Sahil (Sahil Kalkanı Tugayı) ve Sarayet el-Cevad (Cevad Tugaylar) adlı terör hücrelerine mensup olduğunu kaydetti. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre söz konusu hücreler, otoyol M1 üzerinde saha infazları ve el yapımı patlayıcı saldırılarından sorumlu tutuluyor.

Lazkiye’deki protestolar sırasında güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yönelik silahlı saldırıda yaralananlardan biri hastanede tedavi görüyor (EPA)

Suriye Savunma Bakanlığı da pazar günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırıların ardından, batı sahil bölgesindeki Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı araçlar ve askeri birlikler sevk edildiğini duyurdu.

Suriye televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin konuşlandırılmasının “kanun dışı grupların halkı ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, birliklerin görevinin “iç güvenlik güçleriyle iş birliği içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu vurgulandı.


“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.  


SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
TT

SDG: Mazlum Abdi’nin Şam ziyareti teknik nedenlerle ertelendi

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara (sağda), Suriye Demokratik Güçleri lideri Mazlum Abdi ile Başkent Şam’da 10 Mart 2025’te bir araya geldi  (SANA)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi’nin bugün Şam’a yapması planlanan ziyaretinin “teknik nedenlerle” ertelendiği duyuruldu.

SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, bugün (pazartesi) X hesabından yaptığı açıklamada, Abdi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi temsilen oluşturulan müzakere heyetinin bugün Şam’a gitmesinin planlandığını, ancak ziyaretin teknik gerekçelerle ileri bir tarihe alındığını bildirdi.

Şami, SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam ziyaretine ilişkin yeni tarihin, ilgili taraflar arasında sağlanacak mutabakat doğrultusunda daha sonra belirleneceğini ifade etti. Ertelemenin lojistik ve teknik düzenlemeler kapsamında olduğunu vurgulayan Şami, temasların seyri ya da hedeflerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını kaydetti.

Öte yandan Suriye devlet televizyonu, cuma günü Halep’te bir güvenlik kontrol noktasında SDG’ye bağlı keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucu bir iç güvenlik mensubunun yaralandığını duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ordunun, Halep’in doğu kırsalındaki Tişrin Barajı çevresinde SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçları düşürüldü.

Devlet televizyonuna göre, Halep’in Eşrefiye Mahallesi’nde konuşlanan SDG unsurları, Şeyhan Kavşağı’ndaki güvenlik noktasında bulunan iç güvenlik güçlerine ateş açtı.

SDG ise buna karşılık, Şam hükümetine bağlı grupların kendi mevzilerine iki roket mermisi attığını ve bu nedenle karşılık vermek zorunda kaldıklarını savundu.

Daha sonra yapılan bir başka SDG açıklamasında, hükümete bağlı grupların Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine “ağır makineli silahlar ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı” düzenlediği belirtildi. Açıklamada saldırı, “sivillerin güvenliğini tehdit eden ve ciddi sonuçlar doğurma riski taşıyan açık bir saldırganlık” olarak nitelendirildi.