Husiler, Yemenli kadınlara yönelik baskılarını artırıyor

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ile eşzamanlı olarak

El-Hudeyde’de darbeciler tarafından silahlandırılan Yemenli kadınlar (Husi medyası)
El-Hudeyde’de darbeciler tarafından silahlandırılan Yemenli kadınlar (Husi medyası)
TT

Husiler, Yemenli kadınlara yönelik baskılarını artırıyor

El-Hudeyde’de darbeciler tarafından silahlandırılan Yemenli kadınlar (Husi medyası)
El-Hudeyde’de darbeciler tarafından silahlandırılan Yemenli kadınlar (Husi medyası)

Yemen’deki Husi milisleri son zamanlarda Sana’da ve kontrolü altındaki diğer bölgelerde kadınlara yönelik baskılarının kapsamını artırdı. Diğer yandan, yerel ve uluslararası haberlerde, Husi milislerine kadınlara yönelik baskılara devam etmeleri nedeniyle birçok suçlama yönlendirildi. Husi milislerinin kadınlara yönelik birçok saldırısı geçtiğimiz aylarda haberlerde ‘acımasız saldırılar’ olarak tanımlandı.
Bu bağlamda, Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, yakın bir zamanda yayınladığı raporda, grubun 14 Eylül 2014 ile 30 Ağustos 2022 arasında kaçırdığı 16 bin 804 sivil arasından 380’den fazlasının Yemenli kadınlar olduğunu açıkladı.
İnsan hakları ağı, aralarında kadınların da bulunduğu 4 bin 201’den fazla sivilin hala grubun cezaevlerinde olduğunu ve bilgilerinin doğrulandığını belirtti.
Raporda, darbeciler tarafından zorla kaybedilen bin 317 Yemenliden 85’inin Yemenli kadın olduğu belirtildi. Ayrıca, kadın ve kız çocukları da dahil olmak üzere gözaltına alınan, kaçırılan ve zorla kaybedilen 4 bin 12 kişinin işkenceye tabi tutulduğuna ve grup tarafından canlı kalkan olarak kullandığına değinirlerken, kaçırılan 147 kişinin cezaevinde tasfiye edildiğine ve 282 kişinin kasten ihmal sonucu hayatını kaybettiğine de yer verildi.
Adam kaçırma olaylarının büyük çoğunluğunun, kamuya açık yollardan ve ulaşım araçlarından, evlerden ve halka açık pazar yerlerinden ve işyerlerinden gerçekleştiği belirtildi. Kaçırılanların kaçırılma mahallinden gözleri bağlı olarak alındığı, böylece tutuklandıkları yeri bilemeyecekleri veya yerini tespit edemeyecekleri vurgulandı. Aynı bağlamda, Yemenli bir insan hakları örgütü olan Amerikan Adalet Merkezi (ACJ), siyasi bir gündem uğruna Yemen’de kaçırılan insanların cezaevlerinde tecavüze uğradığını ve fuhşa zorlandığını ortaya çıkardı.
ACJ, 25 Kasım’a denk gelen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaptığı açıklamada, bu suçlar nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Husi liderlere uyguladığı yaptırımlara dikkat çekti.
ACJ, hedefli ve cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarıyla dayanışma ve desteğini ilan etti. Uluslararası topluma ve dünya hükümetlerine, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin her türlüsüne son vermek için gerçek, sağlam ve ciddi adımlar atma ve bu ihlalleri artıran savaş ve çatışmalara son vermek üzere çalışma çağrısında bulundu. Grup -her zamanki gibi- kontrolü altındaki bölgelerdeki ve küresel durumu görmezden gelirken, Sana’daki hukukçular, grubu siyasi veya mesleki konulardaki görüşlerine karşı çıkan Yemenli kadın aktivistleri gözaltına almaya devam etmekle ve onlara işkence etme ve sakat bırakmaya devam etmekle ayrıca destek ve toplumsal destek almalarına engel olmak için fuhuş ve başka iddiaları kullanmaya devam etmekle suçladı.
Hukukçular, birkaç gün önce Sana’daki merkezlerde gözaltına alınan Yemenli sanatçı Entisar al-Hammadi’nin ‘Zeynebiyat’ Tugaylarının lideri ‘Umm el-Kerar’ lakaplı Kerime el-Maruni tarafından şiddete, dayağa maruz kaldığını ve burnunun kırıldığını belirtti.
Aktivistler, milislerin Hammadi’nin akrabalarına karşı uygulanan büyük baskıdan, onun davası hakkında konuşmama veya kamuoyunu kışkırtmaya yönelik tehditlerinden bahsetti. Söz konusu tehditler, Hammadi’nin milis hapishanelerinde maruz kaldığı işkencenin şiddetini azaltmak için akrabalarını olayla ilgili konuşmaktan kaçınmak durumunda bıraktı.
Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, bir raporunda Zeynebiyat Tugaylarının (Husi kadın askeri kanadı) son 5 yılda bin 444’ten fazla insan hakları ihlali ve keyfi tutuklama yaptığını belirtmişti.
Bu ihlallerin 2017 Aralık’ta 2022 Ekim’in sonuna kadar Yemenli kadın ve erkeklere karşı yapıldığı belirtildi.
Bu ihlallerin bazıları kadınların keyfi olarak tutuklanması, gözaltına alınması ve gasp edilmesinin yanı sıra gizli gözaltı merkezlerinde cinsel saldırı, dayak, işkence ve tecavüze maruz kalmalarını içeriyordu.
Aynı zamanda ihlaller arasında, Husilerin Yemenli aktivistleri takip etmesi, grubun kontrolündeki bazı vilayetlerde oturma eylemlerine yönelik saldırılar, kontrolü altındaki birçok şehrin giriş ve çıkışlarındaki kontrol noktalarında Zeynebiyat Tugaylarının konuşlanması ve bazı okul ve üniversite çağındaki kızlarının zorunlu olarak silahlandırılması da yer alıyor.
Raporda, Zeynebiyat Tugayları’nın 9 kadının öldürülmesi olayına karıştığı, 6’sının cop ve bakır kablolarla şiddetli darp sonucu öldürüldüğü, 3 kişinin ise doğrudan açılan ateş sonucu öldürüldüğü belirtildi. Ayrıca 42 kadının yaralanmasına neden oldukları da ifade edildi.
Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı aynı dönemde, kadın milis tugayları tarafından sivil mülklerine yönelik 172 ihlal vakasını belgeledi. Söz konusu ihlaller, hizmet ve sağlık tesislerine 31 baskın, çeşitli eğitim tesislerine (okullar ve üniversiteler) yönelik 76 baskın ve arama, ibadet yerleri ve Kur’an-ı Kerim hafızlarının merkezlerine 65 baskına dayanıyordu.
Ağ’a göre, grup ayrıca yaklaşık 571 kadını kaçırdı. Zeynebiyat Tugayları tarafından denetlenen cezaevlerinde tutulan, bilgileri ve verileri doğrulanan 231 tutuklu bulunuyor.
Raporda, Zeynebiyat Tugayları tarafından kaçırılan ve zorla kaybedilen yaklaşık 62 kadına cezaevlerinde psikolojik ve fiziksel işkence uyguladığı belirtildi. Husi grubun Zeynebiyat için 4 binden fazla kişiyi bünyesine kattığı ve Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’ndan uzmanlar tarafından Sana’da, Lübnan ve Tahran’daki diğerlerinde mezhepsel beyinlerinin yıkandığı ve savaş faaliyetleri konusunda eğitildiklerine dikkat çekildi.
Raporda, grubun Zeynebiyat’a çeşitli görevler verdiğini bunların başında, grubun kontrolündeki şehirlerdeki her ilçe, mahalle ve mahallede tüm kadınlara ve kız çocuklarına birçok ders, ders ve kurslar vererek, toplumu kışkırtma, beyin yıkama ve mezhepçi propaganda görevinin yer aldığı belirtildi.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP