İklim değişikliği Yemen’i çölleştiriyor

İklim değişikliği Yemen’de çölleşme oranını yüzde 86’ya çıkarma tehdidi oluşturuyor. Bu durum, kırsal kesimde yaşayan nüfusun yüzde 74’ünü etkiliyor

Yemenli bir araştırmacı, Sana’da hidroponik sistemli bir seradaki domatesi inceliyor (Reuters)
Yemenli bir araştırmacı, Sana’da hidroponik sistemli bir seradaki domatesi inceliyor (Reuters)
TT

İklim değişikliği Yemen’i çölleştiriyor

Yemenli bir araştırmacı, Sana’da hidroponik sistemli bir seradaki domatesi inceliyor (Reuters)
Yemenli bir araştırmacı, Sana’da hidroponik sistemli bir seradaki domatesi inceliyor (Reuters)

Yemen hükümeti ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan bir çalışmada, iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda ülke üzerinde yaratacağı etkiye yönelik güçlü bir uyarı yapılarak, çölleşmiş arazi oranının toplam alanının yüzde 86’sına ulaşmasına yol açacağı belirtildi. Çölleşmenin artmasının nedenlerinin, iklim değişiklikleri, yeraltı sularının yanlış kullanımı, doğal kaynakların bozulması ve kentsel genişleme olduğu ifade edildi.
Yemen Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı’nın Araştırmalar Bölümü BM’nin desteğiyle, iklim değişikliğinin Yemen üzerindeki etkisini incelemeye yönelik bir çalışma hazırladı. Çalışmada son yıllarda sera gazı emisyonlarındaki artışa bağlı olarak, iklim göstergelerinde ve verilerde sıcaklıklarda artış kaydedildiği vurgulandı.
Çalışmada, Yemen’in yüksek su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında 20. sırada yer aldığı belirtildi. Yağış olasılığını azaltan, sellerin ve düzensiz yağışlara neden olan iklim değişiklikleri ve yüksek sera gazı emisyonlarının, geleneksel sulama sistemleri ve çok su tüketen khat bitkisinin yetiştirilmesi ile su stresi yaşanma olasılığını artırdığı ifade edildi.
Çalışmada, Yemen’de çölleşme, birçok biçimde ve farklı derecelerde kendini gösterdiğine dikkat çekildi. Bunlar arasında su ve bitkiler gibi çeşitli doğal kaynakların bozulması, toprağın tuzlanması ve kumul istilasının yanı sıra tarım ve mera alanlarının bozulması, dikilen ağaçların sökülmesi ve çamur kaymalarını da yer alıyordu.
Çölleşmenin nedenleri çalışmada, temel olarak muson yağmurlarının az olmasına, sık görülen kuraklıklara ve son zamanlarda iklim değişikliğinin neden olduğu ani sellerin yol açtığı erozyona bağlandı.
Şarku’l Avsat’ın bakanlıktan aktardığı çalışmada çölleşmenin, çevresel sürdürülebilirlik konusunda teşkil ettiği zorluk bir yana, nüfusun çoğunluğu için ana geçim kaynakları olan bitki örtüsünü, arazi üretkenliğini, sığ ve yeraltı sularını, vahşi yaşamı ve hayvancılığı olumsuz etkilediğine yönelik uyarıda bulunuldu.
Resmi verilere göre, Yemen’de çölleşen arazi alanı yaklaşık 405 bin km’ye yani toplam alanın yüzde 71,6’sına denk gelirken, çölleşme tehdidi altındaki alan toplam alanının yüzde 15,9’unu oluşturuyor. Çalışmada, özellikle de akaryakıt krizlerinde ve yerli gaza ulaşmanın zor olduğu dönemde, aşırı otlatma, ağaç kesme, tarım arazilerinin yanlış kullanımının çölleşmeyi artıran temel faktörler konusunda uyarıda bulunuldu.
Çalışmanın yazarlarının ulaştıkları bilgilere göre, yeraltı suyu rezervlerinin tükenmesi başta olmak üzere tarım arazilerinin kötüye kullanılması, iklim değişikliği, artan su stresi ve sık sık meydana gelen sel ve fırtınalar tarımsal kalkınmayı etkiledi ve gıda üretiminin yüzde 80’ini oluşturan tarımsal kaynaklara ciddi şekilde zarar verdi. Köylerde yaşayan nüfus, Yemen’in toplam nüfusunun yüzde 74’ünü oluşturuyor ve bu nedenle, şu anda Arap bölgesinde ve dünyada en yüksek oranın kaydedildiği yetersiz beslenmeye bağlı yoksulluk ve ölüm oranlarını artıyor.
Çalışmaya göre, olumsuz etkilere en fazla çocuklar, kadınlar, marjinal gruplar, engelliler, yaşlılar ve akıl hastalığı olan kişiler dahil olmak üzere savunmasız gruplar maruz kalıyor. Diğer yandan, yaklaşık 4 bin 609 dönümlük tarım arazisi de, çöl çekirgesi istilasına maruz kalıyor. Zararın 222 milyon dolar olarak tahmin edilen tarımsal kayıplara neden olması bekleniyor zira çekirgeler bitki örtüsünü yok etti, çölleşmeyi artırdı ve önemli bir geçim kaynağı olan tarımsal ürünleri yedi. Bu da, özellikle kuru ve kıyı bölgelerde gıda güvensizliğini daha ciddi bir hale getirdi.
Araştırmaya göre, Yemen tüm bölgelerde yüksek su stresi sıkıntısı çekiyor ve su gerilime oranı, yenilenebilir kaynakların yıllık ikmal oranını çok aşıyor. Yemen’deki su stresi orta dağlık bölgelerde yüzde 444,3’e ulaşıyor ve bu da su azalma oranının yenileme oranından 4,4 kat daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Su azalma oranı Sana ve Tuban Abyan’da 4 kat ve kuzey yaylalarında 3,9 kat fazla olarak kaydediliyor. En büyük nüfusa sahip olan Taiz’de ise su sıkıntısı yüzde 295 iken, azalan suyun yenilenme oranının 3 katına yakın olduğu gözlemleniyor.



Charlize Theron'dan hayatta kalma mücadelesi: Yeni gerilimden ilk görüntüler

Charlize Theron'dan hayatta kalma mücadelesi: Yeni gerilimden ilk görüntüler
TT

Charlize Theron'dan hayatta kalma mücadelesi: Yeni gerilimden ilk görüntüler

Charlize Theron'dan hayatta kalma mücadelesi: Yeni gerilimden ilk görüntüler

Netflix, APEX adlı yeni gerilim filminden ilk görüntüleri paylaştı. Başrollerinde Mad Max: Fury Road yıldızı Charlize Theron'un yanı sıra Oscar adayı Taron Egerton ve Eric Bana'nın yer aldığı film, izleyicilere yüksek tempolu bir hayatta kalma hikayesi vaat ediyor.

Yayımlanan kısa tanıtım, Theron'un canlandırdığı Sasha karakterinin kaya tırmanışı ve rafting gibi adrenalin yüklü aktiviteleriyle açılıyor. Bu sırada Egerton'ın hayat verdiği seri katil, ürpertici bir dış ses eşliğinde Sasha hakkında bildiklerini anlatıyor.

Ardından sahne, Sasha'nın ormanda kaçtığı anlara taşınıyor. Keskin nişancı tüfeği ve arbalet taşıyan katil, onu takip ederken ikili yüz yüze geliyor. Bu karşılaşmada Egerton'ın oynadığı karakter, Sasha'ya "Canın pahasına kaç" diye sesleniyor.

Fragmanın devamında Sasha'nın "Oyun mu oynuyorsun? Sence yaptığımız şey bu mu?" sözleri duyulurken, ikilinin yüksek tempolu pek çok çatışmaya sürüklendiği görülüyor. Bu sahneler arasında Sasha'nın azgın sularda kovalanması, bir uçurumdan hırçın bir nehre sürüklenmesi ve düşmanına bir taşla karşı koymaya çalışması da yer alıyor.

Filmin resmi özetine göre APEX, yas tutan bir kadının doğada huzur ararken, acımasız bir seri katille ölümcül bir kedi-fare oyununa sürüklenmesini konu alıyor. 

Netflix, yapımın "yüksek riskli bir hayatta kalma mücadelesine duygusal bir derinlik kattığını" da vurguluyor.

Senaryosu Arınma Gecesi'yle (The Purge) tanınan Jeremy Robbins tarafından kaleme alınan gerilimin yapımcıları arasında Charlize Theron ve filmin yönetmeni Baltasar Kormákur da bulunuyor. 59 yaşındaki İzlandalı yönetmen, 2015 yapımı Everest'e de imza atmıştı.  

Çekimleri geçen yıl şubatta Avustralya'da başlayan filmle ilgili konuşan Kormákur, Netflix'in Tudum platformuna yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

Daha fazla heyecanlanamazdım. Avustralya'nın sert ama büyüleyici doğasında, Charlize Theron, Taron Egerton ve Eric Bana gibi dünyanın en yetenekli ve adanmış üç oyuncusuyla çalışmak büyük bir keyif. Her ne kadar bu benzersiz hayatta kalma hikayesinde onları epey zorlasam da ortaya çıkan sonuçtan son derece memnunum.

Charlize Theron ise daha önce People'a verdiği röportajda filmde dublör kullanmadığını anlatmıştı. Oyuncu, "Bu filmde sürekli tırmanıyordum. Neredeyse her gün kayalara tırmandım" demişti.

Theron ayrıca filmdeki dağların tamamına gerçekten tırmandığını ve bunu yalınayak yaptığını da söylemişti.

APEX, 24 Nisan 2026'da Netflix'te izleyiciyle buluşacak.
Independent Türkçe, Digital Spy, Deadline, People, Tudum


WSJ: Avrupa, Rus enerjisine kapıları kapamayı denese de Türkiye'yi hesaba katmadı

Rusya'nın "gölge filosundaki" gemiler, İstanbul Boğazı'ndan geçerken görülüyor (Reuters)
Rusya'nın "gölge filosundaki" gemiler, İstanbul Boğazı'ndan geçerken görülüyor (Reuters)
TT

WSJ: Avrupa, Rus enerjisine kapıları kapamayı denese de Türkiye'yi hesaba katmadı

Rusya'nın "gölge filosundaki" gemiler, İstanbul Boğazı'ndan geçerken görülüyor (Reuters)
Rusya'nın "gölge filosundaki" gemiler, İstanbul Boğazı'ndan geçerken görülüyor (Reuters)

Wall Street Journal (WSJ), Rusya'nın yaptırımlardan kaçarak petrol sevkıyatı yapmasını sağlayan gemilerin Türkiye'deki faaliyetlerini inceledi. 

"Avrupa, Rus enerjisine kapıları kapamayı denese de Türkiye'yi hesaba katmadı" başlıklı haberde Rus tankerlerinin Türkiye'deki limanlara bıraktığı miktardaki petrol ürünlerinin, daha sonra Avrupa Birliği (AB) topraklarına gönderildiği bildirildi. 

Mersin'de faaliyet gösteren akaryakıt deposu şirketi Turkis Enerji'ye bu sene çoğu mazot olmak üzere 6,5 milyon varillik petrol ürünü geldiği, bunun 5,5 milyon varilinin Rusya menşeli olduğu öne sürüldü. 

Bu süre zarfında AB'ye bağlı bölgelere 4,4 milyon varillik petrol ürünü gönderildiği ifade edildi. 

Amerikan gazetesine konuşan uzmanlar, bu rakamların Rus petrolünün Avrupa'ya ihracını açık bir şekilde ortaya koyduğunu söylüyor. 

AB'nin bu duruma tepkili olduğunu belirten WSJ, Rus petrolünün Avrupa'ya geçişine olanak sağlayan limanlara yaptırım uygulanmasının değerlendirildiğini duyurdu. 

Türkiye'nin, mazot ve fuel oil gibi ürünlerde Rusya'nın en büyük müşterisi olduğu; ham petrol alımındaysa Rusya ve Hindistan'ın ardından üçüncü sırada yer aldığı bildirildi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye ve Çin'den bu ticareti kesmesini istediği, Hindistan'a da Rus petrolünü aldığı gerekçesiyle ekstra gümrük vergisi uyguladığı hatırlatıldı. 

AB'nin, Ukrayna savaşının finansmanını desteklememek adına Şubat 2023 itibarıyla Rus petrol ürünlerinin Avrupa'ya girişinin yasaklamasının ardından Türkiye'ye gelen petrol tankerlerinin sayısının ciddi oranda arttığı vurgulandı. 

Mersin'de Turkis Enerji'nin kullandığı limana AB'nin bu hamlesi sonrasında tankerlerin yanaştığı, öncesindeyse en az 5 yıl boyunca Rusya'dan herhangi bir yük gelmediği öne sürüldü. 

Şirketin genel müdürü ve ortağı Tufan Ayrık, Rusya'dan gelen petrol ürünlerini tesislerinde hiçbir zaman depolamadıklarını söyledi. 

WSJ, 5,5 milyon varillik Rus menşeli petrol iddiası sorulduğunda Ayrık'ın, müşterileri hakkında detay veremeyeceğini ifade ettiğini aktardı. 

5,5 milyon varillik petrol ürünlerinin değeri, yaklaşık 500 milyon dolar olarak hesaplanıyor. 

Finlandiya merkezli düşünce ve araştırma kuruluşu Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi'nin (CREA) verilerine göre yaptırımların başlamasından beri Rus rafinelerinden Türkiye'ye gelen petrol ürünlerinin değeri 50 milyar dolar civarında. 

Bu rakam, Moskova'nın o dönemdeki petrol gelirlerinin yaklaşık yüzde 10'una denk geliyor. 

CREA, aynı süre zarfında Türkiye'deki limanlarından AB'ye giden petrol sevkıyatı hacminin iki katına çıkarak 24 milyar dolar seviyelerini gördüğünü bildiriyor. 

Uluslararası veri analiz şirketi Kpler'in verilerine göre Opet'in Marmara Terminali, Rus petrol ürünlerinin ticaretinde dünyanın en yoğun noktası.

Yaptırımların başlamasından beri 10 milyar dolarlık petrol ürününün buradan geçtiği tahmin ediliyor. 

Koç Holding'in yüzde 50'sine sahip olduğu Opet, müşterileri için depo hizmeti verdiğini ve bu ürünlerin kendilerine ait olmadığını ifade etti. 

Şirketin sözcüsü, yaptırım uygulanan müşterilerle çalışmadıklarını ve cezalandırılabilecek faaliyetlere izin vermediklerini savundu.  

AB yetkilileri bu verileri incelese de Rus petrol ürünlerinin Türkiye üzerinden Avrupa'ya girdiğini kanıtlayamıyor. 

Türkiye'nin derin bir soruşturmaya izin vermemesi bu depolara ve limanlara yaptırım uygulanmasını zorlaştırıyor. 

Amerikan gazetesi, Avrupa'nın NATO şemsiyesi altındaki Türkiye'yi gücendirme riskini almak istemediğini de vurguladı. 

Ankara'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmamasının, bu ticaretin Türkiye kanunlarını çiğnememesini sağladığı haberde belirtildi. 

WSJ, Türkiye'deki ticaret ve dışişleri bakanlığına yorum için ulaşıldığını ancak henüz yanıt alınamadığını bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, AP


Stranger Things hayranları yeni bölümdeki sahneyi anlamadı

Fotoğraf: Netflix
Fotoğraf: Netflix
TT

Stranger Things hayranları yeni bölümdeki sahneyi anlamadı

Fotoğraf: Netflix
Fotoğraf: Netflix

Stranger Things hayranları, yeni bölümlerdeki bir sahne yüzünden o kadar şaşkına döndü ki dizinin yaratıcıları aslında ne olduğunu açıklamak zorunda kaldı.

5. ve son sezonun sondan bir önceki bölümü 26 Aralık'ta yayımlandı ve üç yeni bölüm, Netflix'te yılbaşı gecesi (31 Aralık) yayımlanacak büyük finale zemin hazırladı.

Ancak bir sahne, hayranların kafasını karıştırdı. Gerçek hayatta da çift olan Natalia Dyer ve Charlie Heaton'ın canlandırdığı Nancy Wheeler ve Jonathan Byers, kaderleri belirsizken samimi bir konuşmanın ardından ayrılıyor.

Sahnenin sonunda Jonathan, yanında bir nişan yüzüğü taşıdığını açıklıyor ve ikili birbirlerinde sinir bozucu buldukları her şeyi itiraf ettikten sonra şöyle diyor:

Sanırım seninleyken yeterince hata yaptım, sonunda bir kez olsun doğru bir şey yapmak güzel olurdu. Nancy Wheeler, benimle evlenmez misin?

Nancy kabul ediyor, ona onu sevdiğini söyleyip onu öpüyor. Hemen sonra da bir kaçış yolu buluyorlar. Sahnenin sona erme biçimi hayranları şaşkına döndürdü ve dizinin yaratıcıları Duffer kardeşler, bunun ilişkilerinin sona erdiğini anlattığını doğruladı.

People'a konuşan Duffer kardeşler, "Bu bir ayrılık" diyerek, "Evet, ayrıldılar" ifadelerini kullandı.

Bu fikrin tam olarak ne zaman ortaya çıktığını hatırlamak zor ancak sanırım biz ve yazarlar, Nancy'nin kendi başına kalması, bağımsız olması ve kendini bulma fırsatı bulması gerektiğine inanıyorduk.

 Hayranlar, sekansın daha anlaşılır olması gerektiğini, bunun bir ayrılık sahnesi olduğunun açık olmadığını savunuyor.

cdfgthy
Nancy ve Jonathan sahnesinin sonucu, Stranger Things hayranlarını şaşkına çevirdi (Netflix)

Bir kişi X'te, "Bu bir ayrılık sahnesi gibi hissettirmedi" diye yazdı. Bir diğeriyse "Bunu amaçladıklarını bile fark etmedim" diye ekledi. Bir başka hayransa şöyle yazdı:

Bu sahneyi izleyen kimse bunun gerçekten yaşanan şey olduğunu bile bilmiyordu...

Netflix dizisi 2016'da başladığından bu yana ana kadrodaki hiçbir oyuncu diziden ayrılmadı; tüm isimler 5. sezonun yaklaşan finaline kadar projede yer aldı.

Bu durum, dizinin korkutucu olaylarının etkisinin daha az olduğu eleştirilerine yol açsa da Duffer kardeşler, bu kararın şok etkisi yaratmaktan kaçınma isteğinden kaynaklandığını söylüyor.

The Independent'a, "İstediğimiz zaman herhangi birini kolayca öldürebilirdik, bu zor değil" diye konuştular. 

Bu daha çok diğer tüm karakterlerimizde yaratacağı sonuçlarla ilgili.

Her zaman ileriyi düşünmek istiyoruz. Bunu sırf insanları şoke etmek veya belli ki sahip oldukları kana susamışlığı gidermek için yapmak istemiyoruz.

Independent Türkçe