Rusya, SDG ile müzakerelerini sürdürürken, Türkiye, ABD’nin ‘kara operasyonunu iptal et’ talebini reddetti

Milli Güvenlik Kurulu, Erdoğan'ın huzurunda Suriye'nin kuzeyindeki olası detayları ele aldı

Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
TT

Rusya, SDG ile müzakerelerini sürdürürken, Türkiye, ABD’nin ‘kara operasyonunu iptal et’ talebini reddetti

Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)
Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına başkanlık ederken (AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kuzey Suriye'deki mevzilerine yönelik muhtemel kara harekâtı ele alındı. Ankara, ABD'nin olası askeri operasyonu gerçekleştirmeme talebine cevaben, Washington’dan Suriye’nin kuzeyi ile ilgili ‘anlaşmalar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini’ istediğini vurguladı. Öte yandan, Rusya ile SDG arasında, Türkiye'yi askeri harekat seçeneğinden geri adım atmaya ikna etmek amacıyla, SDG’yi kontrolündeki bazı bölgelerden vazgeçmek ve bu bölgeleri Suriye rejim güçlerine vermek için müzakereler devam ediyor.
Dün yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bölgesel ve uluslararası gelişmeler, terörle mücadele ve Suriye'nin kuzeyi ile Irak'taki askeri operasyonlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Ankara tarafından desteklenen ‘Suriye Milli Ordusu’ fraksiyonlarıyla birlikte yürüteceği Suriye'nin kuzeyinde SDG’ye yönelik olası kara harekâtı ve buna yönelik hazırlıklar ele alındı. Bununla birlikte TSK’nın 13 Kasım'da İstiklal Caddesi’nde meydana gelen, 6 kişinin hayatını kaybettiği, 81 kişininse yaralandığı ve PKK/ YPG tarafın gerçekleştirildiği ifade edilen terör saldırısının ardından 19 Kasım gecesi Suriye'nin kuzeyi ve Irak'ta başlattığı ‘Pençe-Kılıç’ hava harekatının sonuçları tartışıldı.

ABD-Türkiye ihtilafı
Toplantı öncesi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Washington'un ‘Suriye'nin kuzeyinde olası askeri operasyonun yeniden incelenmesini talep ettiğini ve bunun karşılığında Türkiye'nin ‘taahhütleri yerine getirmesini talep ettiğini’ açıkladı.
Akar, “Türk ordusu, meşru müdafaa hakkını düzenleyen Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesi çerçevesinde halkının ve ülkesinin sınırlarının güvenliğini sağlamak amacıyla teröre karşı mücadelesini, komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı çerçevesinde kararlılıkla sürdürmektedir. SDG’nin en büyük bileşeni olan YPG, Suriye'nin kuzeyinde barış ve istikrarı bozmak amacıyla provokasyon ve saldırılarını artırdı” dedi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Savunma Bakanı Lloyd Austin'in geçtiğimiz Çarşamba akşamı Türk mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde Akar’ı Washington'un Suriye'de yeni bir Türk askeri operasyonuna güçlü bir şekilde karşı çıktığı konusunda bilgilendirdiği açıklandı. Açıklamada ayrıca bölgede tansiyonun yükselmesinden duyulan endişe dile getirildi.
Pentagon’un açıklamasında, Austin’in ayrıca, bazıları DEAŞ’la mücadele için Suriye'de yerel ortaklarla birlikte çalışan ABD personelinin güvenliğini doğrudan tehdit eden son hava saldırıları da dahil olmak üzere, Suriye’nin kuzeyinde durumun tırmanmasından duyduğu endişeyi dile getirdiği bildirildi. Açıklamaya göre gerilimi azaltma çağrısında bulunan Austin, Pentagon'un Suriye'de yeni bir Türk askeri operasyonuna şiddetle karşı çıktığını ifade etti.
Öte yandan Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Akar'ın Austin ile ikili ve bölgesel savunma ve güvenlik konularını görüştüğü ve Türkiye'nin sınırları içinde halkının ve sınırlarının güvenliğini sağlamak amacıyla terörle mücadele operasyonlarını Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. Maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakları çerçevesi yürüttüğünü ilettiği belirtildi. Açıklamaya göre Akar, terörle mücadelede iş birliği ve dayanışmanın bölgesel ve küresel barış ve güvenliğe katkı sağlayacağını, Türkiye'nin DEAŞ ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliğine hazır olduğunu vurguladı. Akar, ABD’li mevkidaşına Türk askeri operasyonlarının tek hedefinin teröristler olduğunu, Koalisyon Güçleri’ne veya sivillere zarar verilmesinin söz konusu olmadığını bildirdi.
ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile dün başkent Ankara'da bir araya gelen Akar, Suriye'deki gelişmeleri ele aldı.
Türkiye ve ABD, daha önce 19 Ekim 2019'da Ankara'da, Türkiye'nin SDG mevzilerine yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtını durdurmak için bir mutabakat zaptı imzalamıştı. Aynı ayın 22'sinde Rusya ile Soçi'de de benzer bir anlaşmaya imza atıldı. İki mutabakat, ABD ve Rusya'nın Kürt birliklerini Türkiye sınırlarından 30 kilometre uzak tutma taahhüdünü içeriyordu.
Ankara, ABD'yi söz konusu anlayış ve Kürt birliklerinin Münbiç'ten çıkarılmasına ilişkin önceki anlaşma çerçevesinde ‘yükümlülüklerini yerine getirmemekle’ suçladı. Ankara ayrıca Rusya'yı da bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve Soçi mutabakatı kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham ediyor.

Rusya ve SDG
Rakka'nın batı kırsalında Rus güçleri ile SDG arasında Tel Rıfat ile birlikte yaklaşmakta olan Türk askeri harekatı için potansiyel hedef olarak görülen bölgeler olan Münbiç ve Ayn el-Arab (Kobani) konusunda devam eden müzakerelerle birlikte dün Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerinde temkinli bir sükunet hakim oldu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre Rusya, merkezlerde İç Güvenlik Güçlerinin (Asayiş) mevzilenmesinin artırılması ile SDG muharebe güçlerinin şehir merkezinden çekilmesini ve Rus güçleriyle birlikte iki bölgenin çevresinde rejim güçlerinin varlığını sürdürmesini talep etti.
TSK, geçtiğimiz Çarşamba gecesi Suriye'nin kuzey ve doğusunda Halep, Haseke ve Rakka bölgeleri ve kırsalındaki çok sayıda noktada SDG mevzilerini hedef aldı. Bombardıman, Haseke'nin kuzeybatısındaki Rabiat köyü ve Ebu Rasin kasabası civarı ile Rakka'nın kuzeyinde Tel Abyad'ın batı kırsalındaki Bir Kitak, Hirbet el-Bakar, Arida, Korhasan ve Pirznar köyleri ve Halep'in doğu kırsalındaki Ayn el-Arab'ın (Kobani) doğu kırsalındaki Koran ve Hirbisan Tahtani köyleri ile Kuzey Halep'in Afrin kırsalındaki Şerava ilçesine bağlı Binah köyünü hedef aldı.
Türk tarafı, dün Haseke'nin ed-Derbesiye bölgesinde Rus kuvvetleriyle ortak devriyeye çıkmadı. Soçi mutabakatı çerçevesinde 4 Rus askeri aracı Türk kuvvetleriyle ortak askeri devriye yapmak üzere Derbesiye'nin batısındaki Şerik geçidine geldi. Rus askerleri, yaklaşık 2 saat Türk askerlerin gelişini bekledi. Ardından Türk askerlerinin Rus kuvvetlerinin bekleme alanına inmesi ve devriye yapmayacaklarını bildirmesi üzerine Kamışlı Havalimanı'na geri döndüler. İki taraf arasındaki son ortak devriye, Türkiye'nin Pençe-Kılıç Harekatı'nı başlatmasından iki gün önce, 17 Kasım'da gerçekleştirilmişti.

Takviyeler devam ediyor
Aynı zamanda, çeşitli taraflardan askeri takviyeler SDG kontrolündeki bölgelere akmaya devam etti. Rus güçleri, Halep vilayetine takviye kuvvet gönderdi. Bu gelişme bölgede bir ilk sayıldı.
Tel Rıfat sakinleri, kent ve yakınlarına Rus askeri takviye kuvvetlerinin geldiğini ve Rus güçlerinin, SDG’nin kontrolündeki bölgeler, Türkiye'nin kontrolündeki bölgeler ve desteklediği Suriyeli fraksiyonları ayıran temas hattına yeni bir bariyer yerleştirdiğini bildirdi.
Öte yandan SOHR, Rus kuvvetlerinin hükümet güçleri tarafından kontrol edilen yakındaki Minig Askeri Havaalanı’ndaki varlığını güçlendirdiğini bildirdi. Bu takviyelerin amacının muhtemel Türk harekâtını durdurmak veya geciktirmek olabileceği iddia edildi.
Gözlemevi ayrıca, Rus takviye kuvvetlerinin Türkiye sınırındaki Ayn el-Arab (Kobani) kentinin yakınlarına da geldiğini bildirdi. Öte yandan kentte bir güvenlik yetkilisi AFP’ye, Rus kuvvetlerinin Türk kuvvetleriyle ortak devriyeyi durdurarak 3 gün önce yapılması planlanan devriyeyi iptal etmesi üzerine bölgede helikopter eşliğinde tek devriye gezdiğini söyledi.
2019'daki Soçi mutabakatına göre, Rus kuvvetleri Türkiye sınırına yakın Kürtlerin kontrolündeki bölgelere konuşlandırılmış durumda. Geçen hafta SDG, Rusya ve ABD'yi Türkiye'nin kontrol bölgelerine kara harekâtı gerçekleştirmesini engellemek için müdahale etmeye çağırdı. Aynı zamanda rejim güçleri bölgeye, kendilerine ait personel yüklü beş otobüsten oluşan askeri takviye getirdi. Bu güçler, Rakka'nın kuzey kırsalındaki Ayn el-İsa'daki askeri bölgelere yöneldi. 26 Kasım'da rejim güçleri, tanklar, personel taşıyıcılar, toplar, lojistik malzemeler ve ağır makineli tüfeklere bağlı arabalar dahil olmak üzere en az 20 araçtan oluşan devasa askeri takviyeler getirdi. Bu birlikler, Ayn el-Arab şehrine girerek şehrin batısındaki noktalara konuşlandırıldı.
Öte yandan SOHR, DEAŞ ile mücadele kapsamında ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyona ait art arda gelen silah, askeri ve lojistik teçhizatı içeren konvoyların, 48 saat boyunca IKBY ile el-Velid sınır kapısından gelerek Suriye'nin kuzey ve doğusuna girdiğini bildirdi. Gözlemevi, Haseke Valiliği'nde konuşlanmış Uluslararası Koalisyon'un üslerine giden toplar, ağır makineli tüfekler, askeri teçhizat, mühimmat ve kapalı kutular ile yakıt depoları taşıyan 240'tan fazla kamyon tespit edildiğini ifade etti.
29 Kasım'da, tanklar, koruma güçleri ve Bradley zırhlı araçlarının yanı sıra mühimmat ve lojistik malzeme taşıyan yaklaşık 40 kamyondan oluşan bir Uluslararası Koalisyon konvoyu Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerine ulaştı. Hepsi Haseke kırsalındaki Tel Baydar'daki Amerikan üssüne ulaşırken, bu konvoy, 10 günden kısa bir süre içinde yapılan üçüncü askeri sevkiyat oldu.

DEAŞ'a operasyon
Türk istihbaratı, ‘Suriye Milli Ordusu’ ile koordineli olarak, Barış Pınarı bölgesinden sorumlu yetkili olarak bilinen bir kişinin de aralarında bulunduğu DEAŞ örgütüne mensup 5 teröristi yakaladığını duyurdu.
Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre istihbarat servisleri dün Barış Pınarı bölgesinden sorumlu yetkili Ebu Seyf Tedmuri lakaplı Muhammed Halid Ali, Ebu Ömer Korani lakaplı Muhammed Salih'in yanı sıra Ebu İslam Salo lakaplı Halid Muhammad İsa el-Hulu, Ebu Hasan Şami lakaplı Ali Huseyin Ali ve Ebu Hamza lakaplı Şadi el-Ali‘nin de aralarında bulunduğu 5 teröristi gözaltına aldı.



Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.


Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
TT

Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin yakın olduğunu öngörmesine rağmen, bunu Hamas'ın iktidarının sona ermesine bağladı.

Netanyahu, dün İsrail'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile düzenlediği basın toplantısında, "Kimse Trump'ın rehineleri serbest bırakması için Hamas'a baskı yapmasını beklemiyordu ama başardık. Şimdi ikinci aşama, Hamas'ı ve Gazze'yi silahsızlandırmak" ifadelerini kullandı.

Merz'in İsrail ziyareti, Netanyahu'nun Gazze Savaşı'nın ardından yaşadığı göreceli Avrupa izolasyonuna son verdi. Merz, Tel Aviv'in yanında durmanın "Almanya politikasının ayrılmaz ve temel bir parçası olduğunu ve öyle kalacağını" belirtti, ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze'de işlendiği iddia edilen savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama emrine atıfta bulunarak, Netanyahu'ya Berlin'i ziyaret daveti göndermeyi reddetti.