Yeni bilimsel araştırmaya göre 'erkek gribi' dikkate alınmamalı

Araştırmacılar, erkeklerin kadınlardan daha kötü semptomlar göstermediğini buldu

(Pexels)
(Pexels)
TT

Yeni bilimsel araştırmaya göre 'erkek gribi' dikkate alınmamalı

(Pexels)
(Pexels)

The Independent'ta yer alan habere göre bir grup bilim insanı, "erkek gribi" teriminin kullanılmaması gerektiğini çünkü erkeklerin kadınlardan daha şiddetli grip belirtileri göstermediğini öne sürdü.
Avusturya'daki Innsbruck Tıp Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı çalışmada, kadınlar erkeklerden daha hızlı iyileşme eğiliminde olsa da erkeklerin hastalandığında daha kötü belirtiler göstermediği bulundu.
Öte yandan küçük ölçekli araştırma, erkeklerin grip belirtilerinin kadınlarla karşılaştırıldığında ortalamadan daha hafif olduğunu ortaya koydu.
Journal of Psychosomatic Research'te yayımlanan çalışmada bilim insanları, 100'den fazla erkek ve kadın hastada grip benzeri belirtileri inceledi. Katılanların yarısından fazlası (yüzde 56) kadındı ve kohort genelinde ortalama yaş yaklaşık 41'di.
Araştırmanın amacı, erkeklerin grip benzeri belirtilerindeki "sözümona subjektif aşırı duyarlılık" diye tanımlanan "popüler 'erkek gribi' kavramını" değerlendirmekti.
Çalışma, burun akıntısı, baş ağrısı, üşüme veya uykusuzluk gibi belirtilerden mustarip erkekler ve kadınlar arasında "cinsiyete dayalı önemli bir fark" bulamadı.
Öte yandan araştırmacılar, "cinsiyet hormonlarının bağışıklık sistemiyle etkileşimi" nedeniyle kadınların daha hızlı iyileşiyor olabileceğini öne sürdü.
Araştırmacılar şunları yazdı:
"Kadınlarda, bağışıklık aktivitesini artıran antikor üretme kapasitesinin yükseldiği ve böylece kadınların enfeksiyonlara karşı daha hızlı ve etkili bir dirence sahip olduğu bildirildi."
Çalışmanın yazarları, "'erkek gribi' efsanesinin aslında doğru olabileceğini" bulmayı beklediklerini söylerken, diğer çalışmalarda, erkeklerin "aynı belirti şiddetine sahip kadınlara kıyasla daha kapsamlı bir muayene ve tedaviye erişme ihtimalinin daha yüksek olduğunu" ortaya konduğunu kaydetti.
Yazarların işaret ettiği, 2019'da Danimarka'da yapılan ve tüm nüfusu kapsayan araştırma, neredeyse 4 hastalıktan üçünün kadınlarda erkeklerden daha geç teşhis edildiğini göstermişti.
Araştırmacılar bu sonuçlara dayanarak "erkek gribi" hipotezinin "dikkate alınmaması" gerektiğini belirtti.
"Hem doktorun hem de hastanın cinsiyeti, bildirilen belirtilerin kapsamını etkileyebileceğinden" çalışmadaki bazı sınırlamalar arasında olası cinsiyet yanlılığı yer alıyordu. Bilim insanları bu alanda daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulundu.
2017'de Kanada'da yapılan bir araştırmada, yetişkin erkeklerin birçok akut solunum yolu hastalığından kaynaklanan komplikasyonlar yaşamaya daha yatkın ve ölüm oranlarının daha yüksek olduğuna dair kanıtlar bulunmuş ve "erkek gribinin" gerçek bir olgu olabileceği öne sürülmüştü.
Ancak o dönem, araştırmanın yazarı Dr. Kyle Sue "erkek gribi" teriminin muhtemelen sorunlu olduğunu söylemişti.
Dr. Sue, "Erkekler belirtilerini abartmıyor olabilir ancak viral solunum yolu virüslerine karşı bağışıklık tepkileri daha zayıf ve bu da kadınlarda görülenden daha fazla morbidite ve ölüm oranına yol açıyor" diye açıklamıştı.



Uyumaya çalışırken saate bakmak uykuyu kaçırıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Uyumaya çalışırken saate bakmak uykuyu kaçırıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yeni bir araştırmaya göre, uykusuzluk çekerken saate bakmak uykunun kaçmasına neden oluyor.

Indiana Üniversitesi Psikoloji ve Beyin Bilimleri Bölümü'nden Spencer Dawson'ın öncülük ettiği araştırmada bir yaklaşık 5 bin hastanın verileri incelendi.

Katılımcılara uykusuzluk problemlerinin ciddiyeti, uyku ilacı kullanıp kullanmadıkları ve uyumaya çalışırken kendi davranışlarını gözlemlemeye harcadıkları zaman soruldu. 

Araştırmacılar bu faktörlerin birbirleriyle ilişkisi üzerine çalıştı.

Dawson elde edilen bulgularla ilgili, "Uyumaya çalışırken saate bakmanın uyku ilacı kullanma üzerinde bir etkisi olduğunu tespit ettik. Çünkü bu davranış uykusuzluk semptomlarını artırıyor" diye konuştu.

Dawson, "İnsanlar yeterince uyuyamayacakları için endişe ediyorlar ve sonra uyanmak zorunda oldukları saate kadar ne kadar uyuyacaklarını hesaplıyorlar. Bu uykuya dalmayı kolaylaştıracak bir aktivite değil. Ne kadar stres olursanız, uykuya dalmanız o kadar zor olur" dedi.

Uykusuzluk çekenlere tavsiyede de bulunan Dawson, "Saati kolayca kontrol edememek için, saatinizi ters çevirebilir, akıllı saatinizi çıkarabilir ve telefonunuzu uzanamayacağınız bir yere koyabilirsiniz" ifadelerini kullandı.

Araştırma Pimary Care Companion for CNS Disorder isimli dergide yayımlandı.
Independent Türkçe, Indiana Üniversitesi, Science Daily


Veterinerden sıcaklık uyarısı: 9 köpek cinsini işaret etti

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Veterinerden sıcaklık uyarısı: 9 köpek cinsini işaret etti

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Bir veteriner, bu yaz güneş çarpmasından etkilenme ihtimali en yüksek olan 9 köpek cinsinin sahiplerini uyardı.

Sosyal medya yıldızı Cat, veteriner tavsiyeleri paylaşarak TikTok'ta 325 binden fazla, Instagram'daysa 31 binden fazla takipçi kazandı.

Veteriner geçen yıl, sıcak havalarda genellikle zorlanan bütün köpek cinslerini ele aldığı bir video çekmişti.

Videoda, Vet Compass'in 2020'de gerçekleştirdiği ve Çin Aslanı cinsi köpeklerin sıcak çarpmasından mustarip olma ihtimalinin ortalama bir köpeğe göre 17 kat daha yüksek olduğunu ortaya koyan bir araştırmaya atıfta bulunuluyor.

Cat, "Biraz basık suratları ve muazzam kürklerinin çifte dezavantaj yarattığı düşünüldüğünde bu pek de şaşırtıcı değil" dedi. İngiliz Bulldoglar ikinci sırada yer alırken, üçüncü ve 4. sırada Fransız Bulldoglar ve Fransız Mastifleri var.

Veteriner şöyle açıkladı:

Zaten bildiğimiz bir şeyi [kanıtlıyor bu]: Basık suratlı cinsler sıcak havalarda muazzam derecede daha savunmasızdır ve onlara gerçekten çok iyi bakmamız gerekiyor.

Basık suratlı cinsler nefes alma sorunları yaşayabilir. Genellikle brakiosefalik solunum yolu sendromuyla mücadele eden bu hayvanların uzun, yumuşak damakları ve küçük burun delikleri vardır. Bu da hava akışını ciddi ölçüde sınırlar. Köpeklerin vücut ısılarının düşmesi, büyük ölçüde nefes alıp vermelerine bağlıdır.

Tazılar 5. sırada yer alırken, Cat bunun nedenini vücutlarının boyutuna oranla "büyük kas kütlelerine" sahip olmalarıyla ilişkilendirdi.

Cat, "Bu da özellikle sıcak günlerde, egzersizle birlikte vücudun iç sıcaklığının epey yükselebileceği anlamına geliyor" dedi.

King Charles spanyelleri, daha basık yüzleri ve kalın kürklerinin yanı sıra "obeziteye daha yatkın" olmaları nedeniyle 6. sırada yer aldı.

7. sıradaki Pug'lar da brakiosefalik solunum yolu sendromundan mustariptir. Listede bu cinsi takip eden Golden Retriever ve Springer Spanyeller hakkında Cat, "her ikisinin de çok kalın tüyleri var ve hava nasıl olursa olsun egzersiz yapmak için çıldırmanın tipik örnekleri" ifadelerini kullandı.

Cat videoyu evcil hayvan sahiplerini uyararak bitirdi:

Köpeğinizin cinsi ne olursa olsun, lütfen ama lütfen hava sıcaklıkları fırlarken dikkat edin.

Hayvan Eziyetini Önleme Kraliyet Topluluğu (Royal Society for the Prevention of Cruelty to Animals/RSPCA) da evcil hayvan sahiplerine kusma, nefes nefese kalma, aşırı salya akıtma, uyuşukluk gibi, köpeklerdeki sıcak çarpması belirtileri hakkında tavsiyeler paylaştı.

Hayvanlara yardım amacı taşıyan kuruluş, köpeğinin sıcak çarpması geçirdiğinden şüphelenenlerin, hayvanın üzerine soğuk su dökmesini fakat köpeği şoka sokabilecek buz gibi sudan kaçınmasını tavsiye ediyor.

Basık suratlı köpeklerin sahiplerine, köpeklerin kafasına su dökmemesi de tavsiye ediliyor çünkü bu, köpeğin yanlışlıkla suyu burnundan çekmesi durumunda boğulma olasılığını artırabilir.


Aspirinin yarar ve zararları nelerdir?

Aspirinin yarar ve zararları nelerdir?
TT

Aspirinin yarar ve zararları nelerdir?

Aspirinin yarar ve zararları nelerdir?

Aspirinin (asetilsalisilik asit) vücudun iltihaplanma süreçlerini etkilediğine, ateşi düşürdüğüne ve kanı sulandırdığına inanılıyor.

Şarku’l Avsat’ın Russia Today’den aktardığı habere göre, Rus Dr. Alexander Myasnikov, “Bu nedenle aspirin, kardiyovasküler komplikasyon riski taşıyan tüm hastalara verilmelidir” dedi.

Bu arada, ahududu reçelinde de asetilsalisilik asit bulunur, bu nedenle ahududu reçeli ateş düşürücü olarak da tavsiye ediliyor.

Aspirin, belirli kanser türlerine bağlı ölümleri azaltıyor. Etanol metabolizmasını doğrudan etkilemez ve toksinlerin vücuttan atılması ile ilişkili değildir.

İlacın asıl amacı, rahatsız edici semptomlardan kurtulmak ve bir bütün olarak kişinin durumunu iyileştirmektir.

Aspirin’in keşfinin 170. yıl dönümünde konuşan Dr. Myasnikov, “Ateşi daha iyi düşüren başka bir ilaç olan parasetamol, alkolle birlikte karaciğeri anında öldürebilir” dedi.

Dr. Myasnikov, bu mucize ilaç için bir dizi kontrendikasyon olduğunu ve bunların dikkate alınması gerektiğini vurguladı.

Aspirin yalnızca reçeteyle alınabileceğinden ve kontrendikasyonlar nedeniyle hiçbir durumda doktor reçetesi olmadan kendi başınıza alınması önerilmiyor.

Kontrolsüz aspirin alımı kanamaya neden olabilir.

Aspirin alan her 10 bin kişiden dördünde ağır kanama yaşanırken, yüzde 50 ölüm oranı kaydediliyor.

Ölümcül sonuçlara yol açabileceği için 14 yaşın altındaki çocukların aspirin alması yasak.

Ayrıca özel durumlar ve küçük dozlar dışında gebelere reçete edilmesi önerilmiyor.

Dr. Myasnikov açıklamasını, “Aspirinin, kalp krizi, inme, ateroskleroz veya anjina pektoris gibi halihazırda bir hastalığı olanlar için uygun olduğunu dikkate almak gerekir” ifadeleriyle bitirdi.


Çin'deki yeni Kovid varyantı haftada 65 milyon kişiye bulaşabilir

AP
AP
TT

Çin'deki yeni Kovid varyantı haftada 65 milyon kişiye bulaşabilir

AP
AP

Haberlere göre Çin, haziran sonu itibarıyla haftada yaklaşık 65 milyon kişiye bulaşabilecek yeni bir Kovid-19 dalgasına hazırlanıyor.

XBB varyantının yol açtığı bu yeni dalga, Çinli yetkililerin tecrit önlemleri de dahil vatandaşlara uygulanan baskıcı kısıtlamalar getiren "sıfır-Kovid" politikasını kaldırmasından en az 6 ay sonra geliyor.

Önde gelen Çinli epidemiyolog Cong Nanşan, Guangzhou'daki bir konferansta "beklenen" dalganın nisan sonunda başladığını ve kendi modellemesine göre Çin'in haftada 40 milyon enfeksiyona yaklaşıyor olabileceğini söyledi.

Nanşan, haziran sonunda haftalık enfeksiyon sayısının 65 milyonla zirve yapacağını belirtti.

The Washington Post'un haberine göre Nanşan, XBB omicron alt varyantları (XBB 1.9.1, XBB.1.5 ve XBB.1.16 dahil) için iki yeni aşının ön onay aldığını söyledi ve üç ya da 4 aşının daha yakında onaylanacağını sözlerine ekledi.

Asya'da Hindistan'dan Batı'da ABD'ye kadar vakaları hızla artıran yeni koronavirüs türü, önceki aylarda endişe konusu olmuştu.

Ancak Dünya Sağlık Örgütü, mayıs başında koronavirüs pandemisine ilişkin derecelendirmesini düşürerek artık Kovid-19'u küresel bir acil durum olarak nitelendirmediğini açıklamıştı.

Çinli yetkililere göre yeni dalga muhtemelen daha az şiddetli olacak ancak halk sağlığı uzmanları ölümlerin aniden artmasını önlemek için agresif bir takviye aşı programı ve hastanelerde kullanıma hazır antiviral ilaç tedariki gerektiğini söylüyor.

The Washington Post'a konuşan Hong Kong Üniversitesi Halk Sağlığı Fakültesi epidemiyoloğu Ben Cowling, "Enfeksiyon sayısı daha az olacak. Ağır vakalar kesinlikle daha az olacak ve ölümler daha az olacak ancak sayı yine de büyük olabilir" dedi.

Bunun daha hafif bir dalga olduğunu düşünsek bile, yine de toplum üzerinde epey ciddi bir sağlık etkisi olabilir.

Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi Baş Epidemiyoloğu Wu Zunyou, aralık ve ocaktaki Omicron varyantı dalgası sırasında Çin'deki 1,4 milyar kişinin en az yüzde 80'inin enfekte olduğunu söyledi.

Bu varyant kitlesel enfeksiyonlara yol açarak şehirlerdeki hastaneleri ve krematoryumları aşırı yoğunlaştırmıştı.

Sağlık yetkililerine göre, önceki ay Kovid en sık görülen bulaşıcı hastalık olarak gribi geride bıraktı.

Hebei eyaletinde yaşayan 24 yaşındaki öğrenci Joey Wang, NBC News'a bu sefer birkaç kişinin Kovid semptomlarını daha az şiddetli bulduğunu söyledi. Wang, "Artık halkı dehşete düşürmeye çalışan medya, insanları uyaran 'pandemiyle mücadele' türü kısa videolar ve tecrit gibi sert önlemler yok" dedi.

Sağlık yetkilileri, tekrarlayan enfeksiyonların daha hafif semptomlara yol açtığına ve sağlık tesislerinin güç durumda kalmayacağına dair kamuoyuna güvence verdi. Hastaneler yurttaşlara maske takmalarını ve yaşlılarla bağışıklık sistemi zayıf kişilerin kalabalık yerlerden uzak durmalarını tavsiye etti.

Pekin'deki bir eğlence parkında çalışan 33 yaşındaki Olivia Zhang, "Etkisinin o kadar büyük olmadığını hissediyorum" dedi. Zhang, The Washington Post'a, "Ancak çalışma arkadaşlarım tekrar iş başı yapmadan önce yalnızca kısa süre izinde olacak. Kimse onların etrafında olmaktan korkmuyor" dedi.

Çinli yetkililer "sıfır-Kovid" politikası kapsamında geçerli olan kısıtlamaları henüz yeniden uygulamaya koymadı.


Diyabet hastalarına elektrik stimülasyonu ile yeni tedavi

Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
TT

Diyabet hastalarına elektrik stimülasyonu ile yeni tedavi

Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.
Yeni tedavi yöntemleri ile ağrıların yüzde 50 azaldığı belirtiliyor.

Amerikan Nöroloji Akademisi’nin 22-27 Nisan tarihleri arasında düzenlenen AAN 2023 konferansı kapsamında yapılan bilimsel bildiriler büyük ilgi uyandırdı. Bu kapsamdsa Little Rock’taki Arkansas Üniversitesi’nde beyin cerrahı olan Dr. Erika Petersen, spinal kord stimülasyonu tekniği ile diyabete bağlı nöropati vakalarının tedavisine ilişkin çalışmasını sundu.

Konferansta ele alınan en önemli çalışmalardan alıntılar sunan Cleveland Clinic dergisi, diyabetli 36 milyon ABD’liden yaklaşık 8,5 milyonunun diyabetik nöropatinin ağrılı semptomlarından muzdarip olduğunu, bu acı verici ve rahatsız edici durumun diyabetin en önemli yan etkilerinden ve komplikasyonlarından sayıldığını kaydetti. Bununla birlikte, geleneksel tedavi olan medikal tedavinin, birçok hasta için gece saatlerinde artan, dinlenmelerini ve uyumalarını engelleyen ağrılarının giderilmesinde etkisiz kaldığını da vurguladı.

Spinal kord stimülasyonu

Farklı bir tedavi yöntemiyle yapılan bir klinik çalışmada, spinal kord stimülasyonu bir tedavi seçeneği olarak önerildi ve omuriliğe elektrik stimülasyonu sağlamak için deri altına implant edilen bir cihaz kullanıldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre 10 kilohertz frekanslardaki bu elektriksel uyarının amacı, vücuttan beyne giden ağrı sinyallerinin yolunu kesmekti. 24 ay süren bu çalışmanın sonuçlarında, söz konusu müdahalenin, geleneksel ilaç tedavilerine kıyasla hastaların acılarını azaltmadaki etkinliği kanıtlandı.

Dr. Erika Petersen konuya dair şu açıklamaada bulundu:

Diyabetik nöropati, genellikle düşük yaşam kalitesine, depresyona, kaygıya ve kötü uykuya yol açar. Halihazırda mevcut ilaçlar birçok hasta için etkisizdir veya hastaların tahammül edemediği yan etkileri olabilir. Daha etkili tedavilere acilen ihtiyaç duyulduğu için, 24 aylık çalışmadan aldığımız sonuçlar dikkat çekiyor.

Araştırmacılar çalışma kapsamındai 24 aylık takipten sonra, spinal kord stimülasyonu alıcılarının yüzde 50’sinin orta derecede ağrıda yüzde 50 oranında bir iyileşme olduğunu buldu. Ayrıca şiddetli ağrılardan muzdarip olanların yüzde 90’ında yüzde 65 oranında iyileşme görüldü. Bu tedavi aynı zamanda ağrının uykuya dalma üzerindeki etkisini de yüzde 66 oranında azalttı. Petersen şu açıklamada bulundu:

“Bu, spinal kordu uyararak ağrının giderilmesinin kalıcı bir etki olduğunu gösteriyor. Sonuçlar, 10 kHz spinal kord stimülasyonunun ağrılı diyabetik nöropati için güvenli, etkili ve uzun süreli tedavi sağladığını ve nörolojik işlevi iyileştirme potansiyeli olduğunu gösteriyor.

Çalışmada ayrıca, yüksek frekanslı stimülasyonun, düşük frekanslı stimülasyona kıyasla daha fazla ağrı kesici sağladığı da gözlemlendi.

Deri altına yerleştirilen bir cihazla spinal kordun elektrik uyarılıyor ve vücuttan beyne giden ağrı sinyalleri kesiliyor.  
Deri altına yerleştirilen bir cihazla spinal kordun elektrik uyarılıyor ve vücuttan beyne giden ağrı sinyalleri kesiliyor.  

Diyabetik nöropati

Diyabetik nöropati, diyabete eşlik edebilecek bir tür sinir hasarı durumu olarak açıklanıyor. Sağlık kaynaklarına göre diyabetik nöropati, diyabetin ciddi bir komplikasyonudur ve değişen derecelerde, bu hastalığa sahip kişilerin yaklaşık yüzde 50’sini etkileyebilir. İyi haber şu ki diyabeti olanlar iyi ve tutarlı kan şekeri kontrolü ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile diyabetik nöropatiyi önleyebilir veya ilerlemesini yavaşlatabilir.

Kandaki yüksek glikoz seviyesi, diyabetik nöropatide vücudun çeşitli organlarında sinir hasarına neden olur. Bu durum genellikle bacak ve ayakların sinirlerinde görülür. Ancak bu nöropati vücutta bu sistemlerin sinirlerini besleyen otonom nöropati ağına (Autonomic Neuropathy) zarar vererek sindirim sistemi, idrar yolları, kan damarları ve kalbin işleyişinde bozukluklara da neden olabilir. Mayo Clinic doktorları şu açıklamada bulundu:

“Semptomlar genellikle kademeli olarak ortaya çıkar ve ciddi bir sinir hasarı meydana gelene kadar bir şeylerin ters gittiğini fark etmeyebilirsiniz. Nöropati türlerinin kesin nedeni bilinmiyor. Araştırmacılar, kontrolsüz yüksek kan şekerinin zamanla sinirlere zarar verdiğine ve sinyalleri gönderme yeteneklerini bozarak diyabetik nöropatiye yol açtığına inanıyor. Aynı zamanda yüksek kan şekeri, sinirlere oksijen ve besin sağlayan küçük kan damarlarının (kılcal damarlar) duvarlarının da zayıflamasına neden oluyor.”

Tıp topluluğu bu vakaları dört ana tip diyabetik nöropati olarak sınıflandırıyor. Hastada bir veya daha fazla nöropati türü olabiliyor, semptomlar bozukluğun türüne ve hasar görmüş sinirlerin konumuna bağlı olarak görülüyor.

Amerikan Diyabet Derneği, diyabetik nöropati taramasının hastaya tip 2 diyabet teşhisi konulduktan hemen sonra veya tip 1 diyabet teşhisi konulduktan beş yıl sonra başlamasını bundan sonra da muayenenin yıllık olarak yapılmasını öneriyor.

Mayo Clinic doktorları, şu belirtilerin görülmesi halinde doktorla iletişime geçilmesini öneriyor:

Ayakta iltihaplanan veya iyileşmeyen bir yara.

Ellerinizde veya ayaklarınızda günlük aktivitelerinizi veya uykunuzu etkileyen yanma, karıncalanma, halsizlik veya ağrı.

Sindirim, idrara çıkma veya cinsel işlevlerdeki değişiklikler.

Baş dönmesi ve bayılma.

Diyabetik nöropatinin 7 olası komplikasyonu

Sağlık kaynakları, diyabetik nöropatinin olası komplikasyonlarının listesini 7 madde altında özetliyor:

-Eşlik eden herhangi bir semptom olmaksızın kan şekerinin düşük olması

Litrede 3,9 milimol veya desilitrede 70 miligramın altındaki kan şekeri düzeylerinin kişinin titremesine, terlemesine ve hızlı kalp atışına neden olduğu biliniyor. Ancak otonom nöropatisi olan kişiler bu uyarı işaretlerini hissetmeyebiliyor.

- Bir ayak parmağının veya aynı ayak veya bacağın ampütasyonu

Sinir hasarı ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle en basit kesikler, diyabetik nöropatisi olan kişi farkına varmadan mikrobiyal olarak enfekte yaralara dönüşebilir. Sinir hasarı ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle en basit kesikler, diyabetik nöropatisi olan kişi farkına varmadan mikrobiyal olarak enfekte yaralara dönüşebilir. Mikrobiyal enfeksiyon kemiğe yayılabilir veya doku ölümüne yol açabilir ve bu durumda ayak parmağının veya ayağın, hatta bacağın alt kısmının ampütasyonu gerekebilir.

- İdrar yolu enfeksiyonları ve idrar kaçırma

Mayo Clinic doktorları bu durumu şöyle açıklıyor:

Mesaneyi kontrol eden sinirler hasar görürse idrar yaparken mesane tam olarak boşalmayabilir. Bakteriler mesane ve böbreklerde birikerek idrar yolu enfeksiyonuna yol açabilir. Sinir hasarı aynı zamanda idrara çıkma dürtüsünü hissetme yeteneğini veya idrarı serbest bırakan kasları kontrol etme yeteneğini etkileyerek sızıntıya (idrar kaçırmaya) neden olabilir.

- Aşırı düşük kan basıncı

Arterlerden kan akışını kontrol eden sinirlerin hasar görmesi, vücudun kan basıncını normal oranlarda tutma veya yüksek olması gereken durumlarda ılımlı hale getirme yeteneğini etkileyebilir. Bu, kan basıncında keskin bir düşüşe yol açabilir ve ardından uzun süre oturduktan sonra ayağa kalktığınızda veya uyandığınızda baş dönmesi veya bayılma hissine neden olabilir.

- Gastrointestinal bozukluklar

Mayo Clinic doktorları bu durum için şunları söylüyor:

Sindirim sisteminizdeki sinirler hasar görürse kabızlık, ishal veya her ikisini birden yaşayabilirsiniz. Diyabete bağlı sinir hasarı, midenin çok yavaş boşaldığı veya hiç boşalmadığı bir durum olan gastropareziye de yol açabilir. Bu durum ise şişkinliğe ve hazımsızlığa yol açabilir.

- Cinsel zayıflık

Doktorlara göreotonom nöropati genellikle cinsel organları etkileyen sinir hasarıyla sonuçlanır. Erkekler ereksiyon bozukluğundan muzdarip olabilir ve kadınlar vajinal kuruluk ve cinsel tahriş yaşayabilir.

- Artan terleme veya ter üretme yeteneğinin azalması

Özellikle sıcak havalarda ve yaşlılarda önemli ve etkili bir komplikasyondur. Sinir hasarı ter bezlerinin işlev bozukluğuna yol açar ve bu da vücudun ısısını düzgün bir şekilde kontrol etmesini zorlaştırır.

Gerçekler

Diyabetle bağlantılı farklı sinir hasarı türleri

Tıp camiasının sınıflandırmasına göre birkaç ana diyabetik nöropati türü bulunuyor. Her tipe göre semptomlar, komplikasyonlar ve yan etkiler hasta için farklılık gösteriyor. Ancak en önemlileri olarak şunlar gösteriliyor:

- Yüzeysel nöropati

Şeker hastalarında en sık görülen tiptir. Önce ayakları ve bacakları, ardından kolları ve elleri etkiler. Yüzeysel diyabetik nöropatinin belirtileri ve semptomları genellikle geceleri kötüleşir. Semptomları ise şunları içerir:

- Uyuşma, acıyı veya sıcaklık değişimlerini hissetmede zayıflama.

- Ciltte karıncalanma veya yanma hissi.

- Keskin ağrılar veya ağrılı kas spazmları.

- Kas güçsüzlüğü.

- Dokunmaya karşı aşırı duyarlılık. Bu ayağa herhangi bir ağırlık, hatta çarşafın ağırlığının bile çok ağrı yapması anlamına gelir.

- Otonom nöropati:

Kan basıncını, nabzı, terlemeyi, göz hareketlerini, mesane fonksiyonunu, sindirim sistemini ve üreme organlarını kontrol eden sinir sistemi zarar görür ve şu semptomlara neden olabilir:

- Düşük kan şekeri seviyesinin farkında olunmaması nedeniyle bilinç kaybı.

- Oturma veya yatma pozisyonundan kalkarken baş dönmesi veya bayılma hissine yol açan düşük kan basıncı.

- İdrara çıkma kontrolünde mesane bozuklukları veya bağırsağın çalışmasında sorunlar.

- Mide bulantısı, kusma, dolgunluk hissi ve iştah kaybına neden olan yavaş mide boşalması.

- Yutma güçlüğü.

- Gözlerin aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama veya uzaktaki nesnelerden yakına geçişte uyum sağlama biçimindeki değişiklikler.

- Artan veya azalan terleme.

- Kadınlarda vajinal kuruluk ve erkeklerde ereksiyon bozukluğu gibi cinsel sorunlar.


WHO: Doğu Akdeniz’de 49 salgına müdahale ediyoruz

WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Ahmed al-Mandhari (WHO)
WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Ahmed al-Mandhari (WHO)
TT

WHO: Doğu Akdeniz’de 49 salgına müdahale ediyoruz

WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Ahmed al-Mandhari (WHO)
WHO Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Ahmed al-Mandhari (WHO)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Ahmed al-Mandhari, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını en acil durum olmasına rağmen, diğer salgın hastalıklar, çatışmalar ve doğal afetler nedeniyle bölgede ağır kayıplar yaşandığına vurgu yaptı.

Mandhari, dün Cenevre’de WHO’nun yıllık Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, örgütün 130 milyondan fazla insanı yardıma muhtaç bırakan çatışmalar ve diğer acil durumların mücadeleye paralel olarak, Doğu Akdeniz bölgesinde yaklaşık 49 salgına müdahale ettiğini söyledi.

Pakistan, Somali ve Suriye’deki son krizlerin müdahale yetenekleri için zor bir sınav olduğuna ve bu krizlerden çıkarılan dersleri özümsemek için uzun zamanları olmadığına dikkat çeken Mandhari şunları ekledi;

Sağlık hizmetlerine yönelik şok edici derecede yüksek sayıda saldırı, insani yardım ofislerinin yağmalanması, sağlık ve insani yardım çalışanlarının ölümleri dahil olmak üzere Sudan’da son zamanlarda artan şiddet, karşılaştığımız zorlukların sadece son örneğidir.

Mandhari, koronavirüs salgını başladığından bu yana bölgede PCR kapasiteli laboratuvar sayısının 100 kat artması gibi bazı cesaret verici başarılar elde edildiğinin altını çizdi.

WHO’nun, UNICEF ve Afganistan’daki ortaklarıyla, Ağustos 2021’den bu yana Afganistan’da sağlık hizmetleri sunmaya devam ettiğini söyleyen Mandhari, “WHO’nun Dubai’deki lojistik merkezi, geçtiğimiz yıl 100’den fazla ülkeye 375 kez malzeme sevkiyatı yaptı” dedi.

Mandhari söz konusu açıklamasında ayrıca şu ifadeleri kullandı;

Pandemi sırasında elde edilen kazanımları rasyonelleştirmemiz ve sürdürmemiz gerekiyor. Ülke düzeyinde bazı muazzam kapasiteler oluşturuldu. Bunların yok olmasına izin vermemeliyiz. Kapsamlı, tüm tehlikeleri dikkate alan bir yaklaşımın benimsenmesi de dahil olmak üzere, acil durumları yönetme yaklaşımımızı daha da profesyonelleştirmeliyiz. Sağlıkta acil duruma hazırlık, müdahale ve dayanıklılık için Hükümetlerarası Müzakere Organı’nın çalışmaları gibi küresel ve bölgesel girişimlerden yararlanmamız gerekiyor. Yeni nesil acil durum liderlerini inşa etmeliyiz. Acil durumlarda liderlik konusundaki üç seviyeli programımız halihazırda yaklaşık 300 uzmanı eğitmiştir.

Mandhari, “Teknik kapasitelere, kaynaklara, politikalara ve planlara ek olarak, acil durum hazırlığının ve müdahalesinin güçlendirilmesi kültürel bir değişim gerektirir. Doğu Akdeniz Bölgesi’nde o kültürü inşa ediyoruz” diye ekledi.


Kilo almanın yeni bir nedeni bulundu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Kilo almanın yeni bir nedeni bulundu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Bilim insanları kilo almanın ve obezitenin yeni bir nedenini buldu.

Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, bağırsaktan sızan zehirli maddelerin yağ hücrelerinin işleyişine müdahale edebileceğini ve obeziteye sebebiyet verebileceğini tespit etti.

Endotoksin adı verilen bu maddeler, bağırsaklardaki bakterilerin parçaları. Mikrobiyal kalıntılar aslında sindirim sisteminin normal bir parçası olsa da kan dolaşımına girdiklerinde vücutta önemli hasara neden olabiliyor.

Yeni çalışmanın ardındaki araştırmacılar, endotoksinlerin insanlardaki yağ hücreleri (adipositler) üzerindeki etkisine odaklandı.

Çalışmada 63'ü obez olarak sınıflandırılan ve 26'sı obezite için mide küçültme operasyonu geçiren 156 katılımcı yer aldı.

Nihayetinde genellikle yağ birikimini kontrol eden kilit süreçlerin bağırsak bakterilerinin kana karışan kalıntılarından etkilendiği keşfedildi.

Birleşik Krallık'taki Nottingham Trent Üniversitesi'nden moleküler biyolog Mark Christian, "Kan dolaşımına giren bağırsak mikrop parçaları, yağ hücresinin normal işlevini ve kilo alımıyla şiddetlenen metabolik aktiviteleri azaltarak diyabet riskinin artmasına katkıda bulunuyor" diye konuştu:

Kilo aldıkça, yağ depolarımızın bağırsak mikrop parçalarının yağ hücrelerine verebileceği zararı daha az sınırladığı görülüyor.

Hakemli bilimsel dergi BMJ Medicine'de yayımlanan bulgular, gelecekte aşırı ve tehlikeli seviyede kilo alımını engellemeye yönelik yeni tedavilerin geliştirilmesini sağlayabilir.

Christian, "Çalışmamız, metabolik sağlığımızı etkileyen, birbirine bağlı organlar olarak bağırsak ve yağın önemini vurguluyor" ifadelerini kullandı:

Bu nedenle, bu çalışma, aşırı kilonuz olduğunda endotoksin kaynaklı yağ hücresi hasarını sınırlama ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Yahoo Sport


40 altı erkekler için önemli  5 sağlık testi

Yapılan açıklamalarda özellikle tansiyonun kontrol altında tutulmasının önemi vurgulanıyor.
Yapılan açıklamalarda özellikle tansiyonun kontrol altında tutulmasının önemi vurgulanıyor.
TT

40 altı erkekler için önemli  5 sağlık testi

Yapılan açıklamalarda özellikle tansiyonun kontrol altında tutulmasının önemi vurgulanıyor.
Yapılan açıklamalarda özellikle tansiyonun kontrol altında tutulmasının önemi vurgulanıyor.

Tüm hastalıklar semptomatik değildir. Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp krizi ve hatta bazı kanserler herhangi bir belirti göstermeyebilir. Bu nedenle genellikle ‘sessiz katil’ olarak adlandırılırlar. Neuberg Diagnostics Chembur laboratuvarı başkanı Dr. Rajesh Binder’e göre hastalıkların üstesinden gelmenin tek yolu düzenli muayenelerden ve sağlık testlerinden geçmek. Uzman, tıbbi internet sitesi onmyhealth’in yayınına göre, 40 yaş altındaki erkeklerde sağlık testlerinin önemini vurgulayarak yapmaları gereken önemli testler olduğunu vurguladı.

Sağlık testlerinin önemi

Dr. Binder açıklamasında şunları söyledi:

Rutin kontrolleri planlamak, kendinizi daha iyi hissetseniz bile sağlıklı bir yaşamı sürdürmenin önemli bir parçasıdır. Bu kontroller, gelecekte sağlık sorunlarını önlemenin en etkili yollarından biridir. Bu rutin muayenelerin nedeni mevcut herhangi bir tıbbi durumu erkenden tespit etmek ve gerekli tedavileri değerlendirmektir.

40 yaş altındaki erkekler için sağlık testleri

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere gre gençler arasında artan sayıda kalp krizi vakası büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Bu, herkesin hayatı tehdit eden koşullara nasıl maruz kaldığını gösteriyor. Bununla birlikte 40 yaş altındaki erkeklerin yaptırması gereken bazı sağlık testleri şunlar:

- Kan Basıncı (BP)

Kan basıncı, kanın arterleri ittiği ve içinden geçtiği kuvvet miktarıdır. Normal kan basıncı 120/80 mmhg’nin altındadır. Dr. Binder, “Normal tansiyonunuz varsa, 3-5 yılda bir kontrol ettirmelisiniz. Ancak kan basıncınız sık sık dalgalanıyorsa, doktorunuzun yönlendirdiği süreci takip edin” uyarısında bulundu.

Kolesterol

Dr. Binder, kolesterol seviyelerinin vücudunuzdaki kardiyovasküler hastalık riskini belirlediğini söyledi. Yüksek kolesterol seviyeleri, kanda plak olarak da bilinen çok miktarda yağlı madde birikerek kan akışını engellediğinde ortaya çıkardı. Bu nedenle, 30 yaş üstü erkeklerin her beş yılda bir kolesterol seviyelerini kontrol ettirmeleri gerekiyor.

Diyabet

Diyabet, pankreas yeterli insülin üretemediğinde veya vücut insülini vücutta verimli kullanılmadığında ortaya çıkar. Bu, kan şekerinde bir artışa neden olabilir. Dr. Binder’e göre, risk altında değilseniz, 35 yaşında her üç yılda bir kan şekeri seviyenizi değerlendirmeye başlayabilirsiniz. Dr. Binder konuya ilişkin “Kişi sık sık testlerden geçmelidir. Özellikle ailede diyabet hastası, obez veya yüksek tansiyon ve kardiyovasküler hastalık gibi başka tıbbi rahatsızlıkları varsa” açıklamasında bulundu.

Cilt

Dr. Binder, cilt konusunda şunları söyledi:

30 yaşındaki hemen hemen her erkeğin cildini çeşitli cilt kanseri türleri açısından muayene ettirmesi gerekir. Cilt, hücrelerin kontrolsüz büyüdüğü yerdir. Bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve melanom dahil olmak üzere üç ana cilt kanseri türü vardır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların taranması

Dr. Binder, 40 yaş ve üstü herkes için cinsel yolla bulaşan hastalık testleri yapılmasını önerdi.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (CDC) göre cinsel olarak aktif erkekler yılda en az bir kez cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından tarama yaptırmalı. Düzenli testler ve zamanında tedavi,e hayatta kalma şansının artması için önemli olarak görülüyor.


Araştırma: Bağırsaktan sızan bakteriyel toksinler kilo alımına neden oluyor

Araştırma: Bağırsaktan sızan bakteriyel toksinler kilo alımına neden oluyor
TT

Araştırma: Bağırsaktan sızan bakteriyel toksinler kilo alımına neden oluyor

Araştırma: Bağırsaktan sızan bakteriyel toksinler kilo alımına neden oluyor

Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip tarafından yapılan güncel bir araştırma, bağırsaklardan sızan toksik maddelerin yağ hücrelerinin işleyişini bozabileceği ve obeziteye yol açabileceğini gösterdi. Araştırmanın sonuçları, gelecekte aşırı ve tehlikeli kilo alımıyla nasıl başa çıktığımıza açıklık getirebilir. Endotoksin adı verilen maddeler, bağırsaklarımızdaki bakterilerin parçalarıdır. Sindirim sisteminin doğal bir parçası olsalar da mikrobiyal kalıntılar, kan dolaşımına karışırsa vücuda önemli zararlar verebilir. Bunun için de araştırmacılar, endotoksinlerin insanlarda yağ hücreleri (adipositler) üzerindeki etkisine özel olarak bakmak istedi. Yaptıkları çalışma ile normalde yağ birikimini kontrol etmeye yardımcı olan kilit süreçlerin bu maddelerden etkilendiği keşfedildi.

Science Alert’in BMC Medicine dergisinden aktardığına göre, daha fazla açıklama yaparak Birleşik Krallık’taki Nottingham Trent Üniversitesi’nden Mark Christian “Kan dolaşımına giren bağırsak mikrop parçaları, normal yağ hücresi işlevini ve kilo alımıyla şiddetlenen metabolik aktivitelerini azaltarak diyabet riskinin artmasına katkıda bulunur. Bu da diyabet riskinin artmasını sağlar” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Görünüşe göre, kilo aldıkça, yağ depoları bağırsak mikrop parçalarının yağ hücrelerine verebileceği zararı daha az sınırlanır” ifadelerini de sözlerine ekledi.

Araştırma kapsamında uzmanlar, 63’ü obez olarak sınıflandırılan 156 kişiyi değerlendirdi. Katılımcılardan 26’sı bariatrik cerrahi (yiyecek alımını azaltmak için midenin boyutunun küçültüldüğü bir prosedür) geçirdi. Bu katılımcılardan alınan örnekler, ekibin beyaz ve kahverengi olarak tanımlanan iki farklı yağ hücresine baktığı bir laboratuvarda ele alındı. Yağ depolama dokumuzun çoğunu oluşturan beyaz yağ hücreleri, daha büyük miktarlarda yağ depolar. Kahverengi yağ hücreleri, örneğin bedenin soğuduğu ve sıcaklığa ihtiyacı olduğu zamanlarda depolanmış yağı alır ve birçok mitokondri kullanarak onu parçalar. Doğru koşullar altında vücut, yağ depolayan beyaz yağ hücrelerini yağ yakan kahverengi yağ hücreleri dönüştürebilir. 

Analizler, endotoksinlerin vücudun beyaz yağ hücrelerini yağ benzeri hücrelere dönüştürme yeteneğini azalttığını ve depolanan yağ miktarını azalttığını gösterdi.

Bu çerçevede, söz konusu değişim işlemi sağlıklı bir kiloyu korumak için gereklidir. Bilim adamları nasıl çalıştıkları hakkında daha fazla bilgi edinebilir ve onları kontrol etmeleri halinde obezite için daha fazla potansiyel tedavi bulabilir.

Christian, ‘Bağırsaktan gelen endotoksin, yağ hücresi metabolik aktivitesini ve kilo vermeye yardımcı olabilecek ‘kahverengi benzeri yağ hücreleri’ olma yeteneğini azaltır’ ifadelerini sözlerine ekledi. Ayrıca “Obez insanların bağırsaklarının normalden daha az esnek olduğunu biliyoruz, bu nedenle endotoksinlerin kaçma şansı daha yüksek. Araştırma ayrıca bu sızıntıların yağ hücrelerinin normal çalışmasını zorlaştırdığını gösterdi” dedi. Çalışmanın yazarları, ‘bariatrik cerrahinin kandaki endotoksin düzeylerini düşürdüğünü ve bunun da bir kilo kontrol yöntemi olarak operasyonun önemini artırdığını belirtti. Yazarlar “Bu, yağ hücrelerinin normal olarak daha iyi çalışabileceği anlamına gelir. Zira biyolojik düzeyde kilomuzu nasıl kontrol ettiğimiz konusunda her türlü faktör rol oynar ve şimdi dikkate alınması gereken önemli bir faktör bulundu. Obezite ve buna bağlı sağlık sorunları dünya çapında bir sorun haline geldikçe, elde edebildiğimiz tüm fikirlere ihtiyacımız var” ifadelerine yer verdi.

Christian “Yeni araştırma, metabolik sağlığımızı etkileyen birbirine bağlı organlar olarak bağırsakların ve yağın önemini vurguluyor. Bu çalışma, endotoksin, sağlıklı hücresel metabolizmanın azalmasına katkıda bulunduğu için aşırı kilolu olduğunuzda endotoksin kaynaklı yağ hücresi hasarını sınırlama ihtiyacının daha da önemli olduğunu gösteriyor” ifadeleri ile sözlerini sonlandırdı.


Bazı hastalar ilaç kullanmadan AIDS’i nasıl kontrol altına alıyor?

Üstün bir CD8+ T-hücre yanıtı, bazı hastalarda AIDS’e karşı direnç kazandırdı (Arşiv)
Üstün bir CD8+ T-hücre yanıtı, bazı hastalarda AIDS’e karşı direnç kazandırdı (Arşiv)
TT

Bazı hastalar ilaç kullanmadan AIDS’i nasıl kontrol altına alıyor?

Üstün bir CD8+ T-hücre yanıtı, bazı hastalarda AIDS’e karşı direnç kazandırdı (Arşiv)
Üstün bir CD8+ T-hücre yanıtı, bazı hastalarda AIDS’e karşı direnç kazandırdı (Arşiv)

ABD’li bir araştırma ekibi, bazı insanların neden tedavi görmeden HIV/AIDS’e dirençli olduklarını ortaya çıkarmayı başardı.

Bazı AIDS hastaları, onlarca yıldır bilim adamlarının ilgisini çeken bir fenomen olarak virüsü herhangi bir tıbbi yardım olmaksızın kontrol altına alabiliyor. ABD’deki Howard Hughes Tıp Enstitüsü'nden araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen ve Pazartesi günü Science Immunology dergisinde yayınlanan yeni araştırmaya göre, bu durumun en az bir nedeni belirlendi. Söz konusu nedenin, CD8 T hücresi adı verilen, enfeksiyonla savaşan bir beyaz kan hücresinin anormal derecede güçlü bir versiyonu olduğu belirtildi.

T hücreleri genel olarak, HIV ile enfekte bir hastanın lenf düğümlerinde toplanıyor. Araştırmacılar, virüsü kendi başlarına yok etme konusunda nadir bir yeteneğe sahip olan hastalarda, virüsü tanıma ve durdurma konusunda önemli ölçüde daha yetenekli olan bir tür CD8 hücresinin görüldüğünü belirtti.

Harvard Üniversitesi’nde tıp profesörü olan Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nde araştırmacı Bruce Walker, “Yaklaşık 300 kişiden 1’i ilaca ihtiyaç duymadan HIV’i kontrol edebiliyor ve bunu, anormal bir CD8 T hücresi yanıtının sağladığı görülüyor” dedi.

Bir fikre ulaşmak için, araştırma ekibi, 7 sağlıklı HIV negatif hastadan, viral yükü antiretroviral tedavi (ART) ile kontrol altına alınan 17 tipik HIV hastasından ve henüz tedavi görmemiş 19 kişiden alınan kan örneklerini ve T hücrelerini analiz etti. Araştırmada ‘Antiretroviral tedavi, HIV durumunu önemli ölçüde değiştirerek viral aktiviteyi bastırdı. Tedavi edilmeyen hastalarda virüsün zarar vermesini önleyen bol miktarda, oldukça verimli CD8 hücrelerine sahip olan nadir vakalar vardı’ sonucuna ulaşıldı.

Walker son olarak ‘ilerleyen hastalığı olan kişilerde bağışıklık tipini uyarmak için bu T hücrelerinin sağladığı özel anti-HIV gücünden bir şekilde yararlanmayı umduklarını’ belirtti.