Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

Radikal partiler, Dünya Kupası ile ilgili uydurma haberleri sanki vahyin ilk yıllarındaymışız gibi vaaz konuşmalarıyla hedef aldılar

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
TT

Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)

Emin ez-Zavi
Din sahada ikinci bir top haline geldiğinde, ağızlarda ve sosyal medya platformlarında kartopu gibi büyüyen ideolojik bir topa dönüşür. Din, vahşi kapitalist şirketlerin çatısı altında yarışan oyuncuların ayakları arasında bir top haline geldiğinde, insanların ceplerinde yaş ve kuru her ne varsa, ceplerindeki her şeyi yer. Ya da FIFA ve diğerlerinde karar sahipleri için bir banka hesabı haline gelir. İşte o zaman futbolu seven bir insanın ister inançlı ister inançsız olsun, manevi, ahlaki ve zihinsel boyutlarıyla her türlü ihlale maruz kalacağından emin olabilirsiniz.
Sosyal medya ve bazı büyük televizyon kanallarından Dinin spor sloganları altında futbol oyununun nasıl bir parçası haline geldiğini; hatta nasıl oyun içinde bir oyun, ekonomik oyun içinde ideolojik bir oyun haline geldiğini takip ediyoruz. Bu durum, işlerin ne ölçüde karıştığını merak etmemize neden oluyor. Artık belirli bir ideolojiyi desteklemek için her şeye yatırım yapmanın ahlaki caydırıcılığı kalmadı mı?
Futbolun yeni bir dünya dini haline geldiğini söylerdik. Futbolun, kitlelerin afyonu olduğunu söylerdik hala da söylüyoruz. Bu çok doğrudur. Ama söylemediğimiz şey, en büyük kıtalararası küresel kapitalizmin meşru evladı olan bu yeni dinin, semavi dini, oyuncuların deri bir topu tutup atması gibi hareket etmeye ve fırlatmaya başladığı.
Futbolu takip eden binlerce hatta milyarlarca insan, giyim, alkollü ve alkolsüz içecekler, telefonlar, oteller, restoranlar, ulaşım şirketleri, sigorta şirketleri, müzik stüdyoları, güzellik laboratuvarları ve bankalar nazarında, önemli bir ticari tüketim rekorundan başka bir şey değildir. Bunlar, Dünya Kupası turnuvalarına eşlik eden reklamlara milyonlarca dolar harcayan ve katlanarak kazanç sağlayan şirketlerdir.
En popüler ve kitleler tarafından en çok sevilen oyun olan futbolun dayandığı ilk ve özgün felsefe, barış içinde bir arada yaşamanın, sevinçleri paylaşmanın, oyunu paylaşmanın tüm güzel, çocuksu boyutlarıyla savunusu ise ya da öyle olması gerekiyorsa, futbol aklını kaçırmış ve bunun sonucunda uluslar arasında pek çok çatışma çıkmıştır. Bunların arasında şiddet ve aşırıcılık kültürü gelişti ve şovenist ulusal ideoloji, sansür olmaksızın ihtişamını yeniden kazandı.
Dünya sineması futbol hakkında politik, sosyal veya otobiyografik açıdan yüzlerce ölümsüz film sunmuştur. Anlatı edebiyatı da aynı şekilde Arap dünyasında ve uluslararası alanda bazı sınırlı kurgusal metinleri de bilmektedir. Örneğin, bunlarla sınırlı olmamak üzere, Rachid Boudjedra'nın ‘Ceza Vuruşu’ başlığı altında Arapçaya çevrilen Le vainqueur de coupe (Kupanın Kazananı) romanı veya Shukri Mabkhout'un ‘Baganda’ isimli romanı, Abdelkader Djemaï tarafından yazılan Le jour où Pelé vb.
Ancak futbolun en büyük kazananları, tribünlerdeki binlerce taraftarın gırtlağını sağdan, soldan veya İslamcı partilerin sloganlarıyla doldurana kadar futbol taraftarlarına gözlerini açık tutan, onlara musallat olan ve onları kuşatan siyasi partilerdir.
Futbol, ​​‘oyun’ ve ‘dürüst rekabet’ hedefinden siyasi, finansal ve ticari piyasalara saptı.
Arap ve İslam dünyasında stadyumlardan çıkan veya bu tribünlerde, önceden çalışılmış sloganlarla keskinleşen birçok devrim ve ayaklanma var.
Arap ve İslam dünyasında sanatsal düzeyde, sosyal, siyasi ve sendikal muhalefet fikrine dayanan ve sıradan vatandaşların adaletsizlik ve sosyal ayrımcılık zulmünün acısını dile getiren seçkin bir popüler şarkı söyleme akımı ortaya çıktı. Şarkılardan bazıları geniş çapta biliniyor ve zalim rejimlerin sütunlarını tehdit etmeye devam ediyor.
İslami partilerin ideolojisi, Arap ve İslam dünyasında camilerde mümin kitlelerini esir aldıktan sonra günde beş kez ibadet için toplanan cemaatler, siyasi propaganda için bir maden olarak kullanıldı. Taraftar yaratmak ve seçmen tabanını genişletmek, tribünleri platformlara ve fabrikalara dönüştürmek için popüler futbol stadyumlarına sızdı.
İslami siyasi partiler, Arap dünyasında ve Kuzey Afrika'da futbol stadyumlarının siyasi ve ideolojik tabanlarını genişletmedeki rolünün farkında olan en siyasi güçlerdir. Futbol taraftarlarının psikolojisi şiddetle karakterize edildiğinden, aynı zamanda öfke, aşırılık, ötekini reddetme, var olan her şeyi ortadan kaldırma ve sıfırdan başlama kültürüyle de ilgili olduğundan, mevcut aşırılık yanlısı dini partilerin ideolojisine oldukça yakındır. Bu nedenle, futbol taraftarlarının yapısı ile Arap ve İslam dünyasındaki aşırılık yanlısı İslami siyasi partilerdeki benzerlerinin yapısı arasında büyük bir psikolojik benzerlik olduğunu hissediyoruz. Aynı durum Avrupa ve ABD'de futbol taraftarları ve aşırılık yanlısı siyasi akımları ve neo-Nazizm taraftarları arasında da görülüyor.
Bugün Katar Devleti, 2022 Dünya Kupası'nı Doha'da düzenlemesiyle, böylesine büyük bir küresel organizasyonu düzenleyen ilk Arap ve Ortadoğu ülkesi oldu. Bu, tüm bölge için bir gurur kaynağı ve kazançtır. Ancak Arap dünyası ve Kuzey Afrika ülkelerindeki futbolun seviyesinden, fakir veya zengin insanlara yetişmekte gecikmemizden bahsetmek yerine bu organizasyona büyük önem verildi. Arap vatandaşlarının imajını, kültürünü, hayallerini ve Arap rejimleri ile dünyadaki benzerleri arasında güveni yeniden tesis ederek başarabileceğimiz projeleri sunmaya çalışmak yerine, Sanki İslam tehlikedeymiş gibi, Müslüman olduğumuzu dünyaya ispatlamak istiyormuşuz gibi dünyayı din üzerine bir söylemin içine daldırdık.
Bu uluslararası sportif, insani ve coşkulu olay için birçok vaiz seferber edildi. Sanki tüm platformlarda ideolojinin kılıçları bilenmiş olarak bir Dâhis ve el-Gabra savaşı (Arap kabileleri arasındaki savaşlar ç.n.) veya yeni bir Bedir savaşı ya da Uhud savaşı yapmak üzereyiz, sanki tüm Müslümanlar bu turnuvayı düzenlerken eğlencenin, güzelliğin, muhteşem rekabetin ve bizden farklı olan ötekini kutlamanın sunulduğu bir top oyununda değil, ideolojik bir savaşın içinde görevlendirilmiş durumda.
Müslüman, bazı sosyal medya platformları ve TV kanallarının bazı vaizlerin ağzından söylediği gibi, her gün, bireysel ve grup halinde İslam'a giren yabancıların ‘kelle’ sayıları hakkındaki aldatıcı ve uydurma haberleri okurken veya tüketirken mutlu görünüyordu. Sanki vahyin ilk yıllarında gibiydik.
İdeolojik söylemleri duyarken ve sosyal medyada savunuculuk söylemleriyle ilgili yazılanları okurken, Arap Yarımadası'nın çöllerinin kumlarından yeni çıkan ve yeni fetihlerin belirleyici savaşını başlatmak için batıya doğru ilerleyen atların ve fillerin sırtında olduğumuzu hissediyoruz.
Örneğin, daha önce kupa turnuvasını organize eden Avrupa, ABD, Hindu veya Yahudi Hristiyan ülkelerden biri aynısını yapsa, futbol taraftarları arasında vaaz vermek için Hıristiyan, Hindu, ineklere tapanları veya Yahudi din adamlarını tribünlere davet etse Müslümanlar ne yapardı? Müslümanların tepkisi ne olurdu? Reddetme ve öfke olacaktı. Bu konuda da haklı olacaktı.
Avrupa merkezciliğin hastalıklı ve ırkçı kültürü tarafından motive edilen Batı'daki birçok sesin, Arap-Orta Doğu ülkesinde bu turnuvanın düzenlenmesine karşı olduğu doğrudur. Ancak dünya futbolunu kutlamaktan, halka açık yollardaki trafiği düzenleyen tabelalara kadar her şeyi İslamileştirilmeye çalışan bazı Müslümanların eylemlerinde seslerinin yankısını buldular.



Belçika'nın Gazze'deki kalkınma yardımı çalışmalarına katılan bir yardım görevlisi öldürüldü

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor. (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor. (Reuters)
TT

Belçika'nın Gazze'deki kalkınma yardımı çalışmalarına katılan bir yardım görevlisi öldürüldü

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor. (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor. (Reuters)

Reuters'in haberine göre Belçika Kalkınma İşbirliği Bakanı Caroline Gennez bugün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Belçika'nın kalkınma yardımı çalışmalarına katılan bir yardım görevlisinin İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırısında yaşamını yitirdiğini bildirdi.

Gennez, “33 yaşındaki çalışma arkadaşımız Abdullah Nabhan ve yedi yaşındaki oğlu Cemal'in dün gece Refah kentinin doğu kesiminde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen bombardımanda hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntü ve dehşetle öğrendik” ifadesini kullandı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerini hedef almaya ve saldırılar düzenlemeye devam ederek Gazze Şeridi'ne yönelik 200 günü aşan savaşını sürdürüyor.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yönelik savaşı sonucunda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının 34 bin 305'e, yaralı sayısının ise 77 bin 293'e yükseldiğini duyurdu.


Refah'ta gerçekleştirilecek askeri operasyon sivillerin tahliyesiyle başlayacak ve 5 hafta sürecek

İsrail'in Refah'a düzenlediği hava saldırısında yıkılan bir evi inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail'in Refah'a düzenlediği hava saldırısında yıkılan bir evi inceleyen Filistinliler (DPA)
TT

Refah'ta gerçekleştirilecek askeri operasyon sivillerin tahliyesiyle başlayacak ve 5 hafta sürecek

İsrail'in Refah'a düzenlediği hava saldırısında yıkılan bir evi inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail'in Refah'a düzenlediği hava saldırısında yıkılan bir evi inceleyen Filistinliler (DPA)

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN'ın bugün (Perşembe) bildirdiğine göre, Refah'ta gerçekleştirilecek İsrail askeri operasyonu sivillerin tahliyesiyle başlayacak ve beş hafta sürecek.

Şarku’l Avsat’ın KAN'dan aktardığı habere göre kara operasyonunun ilk aşamasında Gazze Şeridi'nin güneyinde, Mısır sınırına yakın Refah'taki siviller daha güvenli yerlere taşınacak.

İsrail'in müttefikleri ve muhalifleri aylardır Başbakan Binyamin Netanyahu'ya çok sayıda sivilin hayatını kaybedeceği endişesiyle Refah'a girmemesi yönünde baskı yapıyordu.

Bir milyondan fazla Filistinli kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nin diğer bölgelerinden Refah'a göç etmek zorunda kaldı. Refah aynı zamanda Gazze Şeridi'ne yardım girişinin yapıldığı ana sınır kapısına da ev sahipliği yapıyor.

İsrail üzerindeki artan baskıya rağmen İsrail hükümeti, Hamas'ı yok etme hedefine ulaşmak için kara harekatına devam etmesi gerektiğini söylüyor.


HRW: Burkina Faso ordusu intikam saldırısında 56'sı çocuk 223 sivili kurşuna dizdi

HRW, 2020'deki bir olayda da Burkina Faso ordusunun 31 sivili infaz ettiğini duyurmuştu (Reuters)
HRW, 2020'deki bir olayda da Burkina Faso ordusunun 31 sivili infaz ettiğini duyurmuştu (Reuters)
TT

HRW: Burkina Faso ordusu intikam saldırısında 56'sı çocuk 223 sivili kurşuna dizdi

HRW, 2020'deki bir olayda da Burkina Faso ordusunun 31 sivili infaz ettiğini duyurmuştu (Reuters)
HRW, 2020'deki bir olayda da Burkina Faso ordusunun 31 sivili infaz ettiğini duyurmuştu (Reuters)

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Humans Right Watch / HRW) salı günü yaptığı açıklamada, bu yıl tek bir günde aralarında en az 56 çocuğun da bulunduğu 220'den fazla sivilin Burkina Faso ordusu tarafından katledildiğini açıkladı.

HRW tarafından yapılan araştırmaya göre, 25 Şubat'taki saldırılarda ordu Soro köyünde 179 kişiyi, yakındaki Nondin köyünde ise 44 kişiyi öldürdü.

HRW, toplu katliamı ülkede yaklaşık 10 yıldır yaşanan "en feci ordu istismarı" olayı diye nitelendirdi.

Toplu katliamın, köylülerin silahlı radikal İslamcı militanlara yardım ettiğini öne süren ordunun misillemesi olduğuna inanılıyor.

Görgü tanıkları ve hayatta kalanlar HRW'ye 25 Şubat'taki cinayetlerin, radikal İslamcı militanların eyalet başkenti Ouahigouya'ya yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki bir askeri kampa düzenlediği saldırıya misilleme olarak gerçekleştirildiğini düşündüklerini anlattı.

Saldırıdan kurtulan köylüler HRW'ye, militanların köyün yakınından geçmesinden yaklaşık 30 dakika sonra 100'den fazla askerin bulunduğu bir askeri konvoyun Nondin köyüne indiğini söyledi.

Rapor, tanık ve kurtulanların şu ifadelerine yer verdi:

Askerler kapı kapı dolaşarak köy sakinlerini evlerinden çıkardı. Daha sonra köylüleri gruplar halinde toplayarak üzerlerine ateş açtılar.

Hayatta kalan bir kişi, askerlerin katliamlardan önce köy sakinlerini radikal İslamcı militanların hareketlerini bildirmeyerek işbirliği yapmamakla suçladıklarını söyledi. Hayatta kalanlar, askerlerin bir saat sonra yaklaşık 5 km. uzaklıktaki Soro'ya vardıklarını ve burada da köylüleri toplayıp ateş açtıklarını ekledi. Görgü tanıkları, her iki köyde de askerlerin saklanmaya ya da kaçmaya çalışanlara da ateş ettiğini söyledi.

Burkina Faso hükümet sözcüsü raporla ilgili yorum taleplerine yanıt vermedi. Yetkililer daha önce sivilleri öldürdüklerini reddetmiş ve cihatçı savaşçıların genellikle asker kılığına girdiklerini ileri sürmüştü.

Bir zamanlar barış içinde yaşayan bu ülke, El Kaide ve İslam Devleti'yle (eski adıyla IŞİD) bağlantılı cihatçı militanlarla devlet destekli güçlerin çatışmaları nedeniyle harap olmuş durumda. Her iki taraf da arada kalan sivilleri hedef alıyor. 

Çatışmalar bugüne dek yarıdan fazlası çocuk olmak üzere en az 2 milyon kişiyi yerinden etti. Muhalif olarak algılanan kişileri susturan baskıcı bir rejim tarafından yönetilen ülkede saldırıların çoğu cezasız kalıyor ve rapor edilmiyor.

Associated Press, nisan başlarında yaptığı açıklamada ordunun 5 Kasım'da başka bir köye düzenlediği ve en az 70 kişinin ölümüne yol açan saldırıya ilişkin haberlerini yayımlamıştı. Ayrıntılar benzerdi: Ordu militanlarla işbirliği yapmakla suçladığı köylüleri, çocukları ve bebekleri dahil olmak üzere katletmişti.

ABD merkezli Silahlı Çatışma Yeri ve Olay Verileri Projesi'ne (Armed Conflict Location & Event Data Project /ACLED) göre El Kaide ve İslam Devleti grubuyla bağlantılı cihatçı şiddetin Batı Afrika ülkesini 9 yıl önce ilk kez vurmasından bu yana Burkina Faso'da 20 binden fazla kişi öldürüldü.

Burkina Faso 2022'de iki darbe yaşamıştı. Analistler, Eylül 2022'de iktidarı ele geçirmesinden bu yana, Yüzbaşı İbrahim Traoré liderliğindeki cuntanın militanları geri püskürtme sözü verdiğini ancak şiddetin daha da kötüleştiğini söylüyor. Burkina Faso topraklarının yaklaşık yarısı hükümet kontrolü dışında kalmaya devam ediyor.
Independent Türkçe, AP, BBC, HRW, ACLED


İsrail, kuzeyinde bir 'İran cephesi' oluşmasını engellemeye çalışıyor

İsrail’in İran’ın Şam'daki konsolosluk binasını bombalaması sonrası, 1 Nisan 2024 (AFP)
İsrail’in İran’ın Şam'daki konsolosluk binasını bombalaması sonrası, 1 Nisan 2024 (AFP)
TT

İsrail, kuzeyinde bir 'İran cephesi' oluşmasını engellemeye çalışıyor

İsrail’in İran’ın Şam'daki konsolosluk binasını bombalaması sonrası, 1 Nisan 2024 (AFP)
İsrail’in İran’ın Şam'daki konsolosluk binasını bombalaması sonrası, 1 Nisan 2024 (AFP)

David Schenker

İsrail, son 10 yıl içinde İran’ın Suriye’deki mevzilerini ve askeri personelini hedef alan saldırılar düzenledi. Hedefinde özellikle İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurtdışı kolu Kudüs Gücü ve Tahran'daki molla rejiminin Suriye sınırları içinde faaliyet gösteren Filistinli, Iraklı ve Lübnanlı milislerden oluşan vekil gruplarının mevzileri vardı.

İsrail, Tahran'ın Suriye'de askeri olarak varlığını artırmasını engellemenin yeni, etkili ve nispeten daha düşük maliyetli olan yol olarak önleyici hava saldırılarına başvurdu. Hizbullah'ın 7 Ekim olaylarının ardından savaşa dahil olmasıyla birlikte İsrail benzer bir stratejiyi Lübnan'da da uygulayarak Hizbullah'a bağlı Rıdvan Gücü'nü Lübnan ile olan kuzey sınırından uzaklaştırdı.

İsrail, saldırılarını son dönemde Irak’a doğru genişletti. Gazze Şeridi’ndeki savaşın başlamasından bu yana İsrail'e insansız hava araçları (İHA) ile saldırılar düzenleyen ve İran’ın 13 Nisan'da İsrail’e düzenlediği saldırıya katılmış olmaları muhtemel olan İran destekli Halk Seferberlik Güçleri'ni (Haşdi Şabi) hedef aldı.

İsrail'in kısa bir süre önce Suriye’de, Irak’ta ve Lübnan’da uyguladığı iddialı ve provokatif askeri taktikler, İran'ın müttefiki olan düşmanlarıyla uzun süredir devam eden ve gerilimi en aza indirmeyi amaçlayan angajman kurallarına ilişkin gayri resmi anlaşmalarda tek taraflı bir değişikliğin olduğunu gösteriyor. İsrail’in bu stratejisi, İran'ın Suriye'de gelişmiş füze üsleri ve Hizbullah mevzileri kurmasını engellemede ve nihayetinde Lübnan sınırı boyunca sürpriz bir Hizbullah saldırısı tehdidini azaltmada büyük ölçüde başarılı oldu. Diğer yandan bu strateji, Irak'taki vekillerinin İran'a maliyetlerini de artırabilir.

İsrail'in, İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına düzenlediği ve Kudüs Gücü’nün üst düzey bir komutanının öldürüldüğü 1 Nisan'daki saldırısının ardından Tahran, İsrail’e yönelik stratejisini gözden geçirmeyi seçti. Tahran’ın stratejisindeki en belirgin değişiklik, İsrail’e doğrudan kendi topraklarından saldırması oldu. Her ne kadar İran'ın İsrail’e misillemede bulunacağı günler öncesinden beklense de İran topraklarından İsrail’e 300’den fazla İHA ve balistik füzenin fırlatılması, onlarca yıldır vekiller aracılığıyla yürütülen ‘gri bölge’ savaşından daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir sapma olduğuna şüphe yok.

Tahran’ın yeni stratejisindeki en belirgin değişiklik, İsrail'e doğrudan İran topraklarından saldırması oldu.

İkinci ve belki de en az birincisi kadar önemli olan bir diğer husus ise İran’ın İsrail’in Suriye ve bölgedeki diğer saldırılarına ilişkin yeni iddialı politikasıdır. DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami İsrail'in Şam’daki saldırısından sadece bir gün sonra yani 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, ‘yeni bir denklemden’ bahsetti. Selami, “Bundan sonra halkımıza, sahip olduklarımıza ya da çıkarlarımıza yönelik herhangi bir saldırıya İran İslam Cumhuriyeti içinden karşılık verilecek” dedi.

İran’ın yeni stratejisi, geniş kapsamlı ve muğlak olmakla birlikte, İsrail'in İran’ın Suriye'deki mevzilerini hedef almasının İran topraklarından fırlatılan İHA’lar ve füzelerle doğrudan misillemeye yol açabileceğinin önemli bir göstergesiydi. İsrail'in Suriye’de ve Lübnan'da Hizbullah'a ya da Irak'ta Haşdi Şabi’ye ait mevzilere düzenlediği saldırıların İran’ın çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ise daha da belirsiz.

İsrail, 19 Nisan’da İran'ın salvosuna İsfahan'daki bir askeri tesise sınırlı bir saldırı düzenleyerek karşılık verdi. Can kaybına ve ciddi bir hasara yol açmayan saldırı, gerilimi daha da tırmandırmaktan kaçınmak için dikkatlice tasarlanmıştı. Amaç, Tahran'a, İran hava savunma sisteminin kolaylıkla ihlal edilebileceği mesajı vermekti.

İran’ın İsrail saldırısı, Ekim ayından bu yana en etkili saldırılarından birini geçtiğimiz hafta düzenleyip birkaç İsrail askerini yaralamayı başaran Hizbullah'ı cesaretlendirmiş gibi görünüyor. Hizbullah o günden beri, Lübnan hava sahasında İsrail’e ait bir İHA’yı düşürürken Pesah (Fısıh/Hamursuz) Bayramı arifesinde İsrail'in kuzeyindeki Safed kentindeki askeri noktaya yönelik 35 katyuşa füzesi fırlattı. İsrail, Hizbullah'ın bu son hamlelerine karşılık olarak Lübnan’daki askeri operasyonlarını yoğunlaştırabilir.

Öte yandan İsrail'in Irak’taki saldırısının ardından Haşdi Şabi, şubat ayından bu yana ilk kez ABD güçlerini hedef aldı. Haşdi Şabi milisleri, yakında İsrail için hedef olabilir. Çünkü mevcut durumun karmaşıklığı göz önüne alındığında Irak topraklarında ABD güçlerine bir kez daha saldırı düzenlenmesi halinde İsrail’in karşılık vereceğine şüphe yok.

dfvfe
Gazze Şeridi sınırı yakınlarında zırhlı askeri bir araç üzerindeki İsrail askerleri, 24 Nisan 2024 (AFP)

İsrail ve İran, tansiyonu düşürmeyi tercih etmiş olsa da bu sakin hava çok sürmeyebilir. İran’ın İsrail'e saldırısı ve ardından DM Genel Komutanı Selami'nin angajman kurallarında değişiklik yapılacağına dair siyasi açıklaması angajman kurallarının yeniden tanımlanması gerektiği anlamına geliyordu. Selami’nin açıklamasından bu yana İsrail, Lübnan'da Hizbullah’a ait mevzileri hedef almayı sürdürdü. Irak’ta da İran'a yakın Haşdi Şabi mevzilerini hedef alan saldırılar başlatmış gibi görünüyor. Basında bu ayın ortalarında yer alan haberler, İran'ın Suriye'deki DMO komutanlarının çoğunu geri çektiğini ve İsrail'in buradaki saldırılarını geçici olarak durdurduğunu gösteriyor.

İran’ın yeni stratejisi, geniş kapsamlı ve muğlak olmakla birlikte, İsrail'in İran’ın Suriye'deki mevzilerini hedef almasının İran’dan doğrudan misillemeye yol açabileceğinin önemli bir göstergesiydi.

Ancak İsrail'in, özellikle Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'deki saldırısı ve İsrail'in İran topraklarından doğrudan hedef almasının ardından Tahran’ın yeni angajman kurallarını kabul etmesi pek olası değil. Bununla birlikte İsrail, Pesah Bayramı'ndan sonra DMO güçlerinin geri dönmesi beklenen Suriye'deki hava saldırılarına devam edebilir. İsrail, Suriye'deki bu saldırıları, İran’ın komşu ülkede yeni bir düşman cephe oluşturmasını engellemeye yönelik proaktif politikası çerçevesinde gerçekleştiriyor. İsrail, DMO’nun önde gelen komutanlarını hedef alma konusunda daha temkinli davranabilir, ancak Suriye'de İran güçlerine ve İran destekli milislere karşı mevcut yaklaşımını önemli ölçüde değiştirmesi beklenmiyor.

İsrail'in on yıl önce ‘savaşlar arası savaş’ operasyonunu başlatmasından sonra bugün, Suriye'deki statükoyu değiştirmeyi amaçlayan Tahran'ı zor seçeneklerle karşı karşıya bırakmış durumda. İsrail'in Suriye'deki saldırılarını sonlandırmaması halinde -ki bunun olması beklenmiyor- Tahran'ın ya son on yıldır büyük ölçüde yaptığı gibi teslim olması, İsrail'e karşı topraklarını savunmak için vekillerini görevlendirmesi ya da DMO Genel Komutanı’nın açıkladığı gibi bundan sonra saldırılarını İran topraklarından başlatması gerekecek. Diğer taraftan Hamas ve İsrail arasında Gazze’deki savaşın başlamasından bu yana çatışmanın Lübnan, Yemen, Irak ve son zamanlarda İran'a sıçrayacağına dair korkular gün geçtikçe artarken gelecekte bölgesel bir savaşın patlak vermesi tehdidinin Suriye'den gelmesi şaşırtıcı olmayacak.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Amerikalı üniversite öğrencilerinden "kampüslerdeki protestolar antisemitik" iddialarına sert yanıt

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Amerikalı üniversite öğrencilerinden "kampüslerdeki protestolar antisemitik" iddialarına sert yanıt

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD’de Columbia Üniversitesinde başlayan ve ülkenin farklı eyaletlerindeki birçok üniversiteye yayılan Gazze eylemlerine Maryland Üniversitesi öğrencileri de katılırken, gösterilere katılan öğrenciler "kampüslerdeki öğrenci protestoları antisemitik" iddialarına sert tepki gösterdi.

Columbia Üniversitesinde başlayan ve kısa sürede New York Üniversitesi (NYU), New School, Stanford, Yale, MIT ve Texas gibi ülkenin önemli üniversitelerine yayılan Filistin'e destek eylemleri büyüyerek devam ediyor.

ABD'de başkent Washington'a yarım saatlik mesafedeki Maryland Üniversitesinden bir grup öğrenci de, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki amacıyla üniversite kampüsünün bahçesinde eyleme başladı.

Yüzden fazla öğrencinin katıldığı ve aralarında farklı din ve etnik kökene mensup öğrencilerin bulunduğu grup, Gazze'de acil ateşkes için sloganlar attı.

AA muhabirinin mikrofon uzattığı Amerikalı üniversite öğrencilerinin ortak vurgusu, Columbia'da başlayıp yayılan üniversite protestosuna katılan arkadaşlarına destek olmak, İsrail ile ona destek olan ABD yönetimini protesto etmek ve okullarının İsrail'e silah satan firmalarla ilişkisini kesmesi oldu.

- Amerikalı Yahudi öğrenciden net mesaj: "Gazze'yi bombalamayı bırakın"

Maryland Üniversitesinde üçüncü sınıf öğrencisi olan ve "Barış İçin Yahudilerin Sesi" öğrenci birliğinin başkan yardımcılığını yapan Amerikalı Yahudi öğrenci Brandy Kaplan, amaçlarının Gazze'deki katliamlara dikkati çekmek olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesinde başlayan Gazze'ye destek gösterilerine kendilerinin de bu şekilde katılıp destek olduğunu kaydeden Kaplan, bir diğer amaçlarının ise üniversitenin ortak çalıştığı ve İsrail'e silah üreten firmalarla ilişkinin kesilmesi çağrısı olduğunu vurguladı.

Kaplan, "Güvende olabilmemiz için bir köşeye itilip insanları öldürmemize gerek yok. Başta Filistin olmak üzere dünya halklarının birkaç adımla özgürleşmesinin ve ilk adımın kalıcı ateşkes olduğuna inanıyorum. O yüzden önce kalıcı ateşkes; sonra Batı Şeria ve Gazze'deki şiddet içeren askeri işgale son verilmesi, sonra da Filistin halkının yönettiği tek bir devlet." şeklinde konuştu.

İsrail'in Gazze'deki şiddetini "soykırım" olarak tanımlayan Kaplan, "Benim demek istediğim şu: Okulları bombalamayı bırakın, çiftlikleri bombalamayı bırakın, hastaneleri bombalamayı bırakın demek istiyorum. Gazze'nin çocukları ödenecek bedel olmamalı." dedi.

- "Antisemitizm iddiaları inanılmaz derecede sinir bozucu"

Üniversite kampüslerindeki öğrenci protestolarının Yahudi karşıtlığı olduğu iddiaları hakkında da fikirlerini paylaşan Kaplan, "İnanılmaz derecede sinir bozucu olduğunu söyleyebilirim. Yahudi halkının hepsinin Filistin'in yok edilmesini istediğini söylemekten daha fazla antisemitizmi doğrulayan ne olabilir? Bizim örgütümüzde antisemitizme yer yok." dedi.

Kendilerinin sadece Filistin halkının kurtuluşu için değil dünyanın herhangi bir yerinde ezilen uluslar için aynı mücadeleyi vermeye istekli olduğu kaydeden Amerikalı Yahudi öğrenci, "İsrail'i eleştiren bu hareketler, sadece İsrail hükümetini eleştirmekle kalmıyor, çünkü pek çok kişi İsrail hükümetini eleştirmek Yahudi karşıtı değil, devleti eleştirmek Yahudi karşıtıdır diyecektir. Biz de hayır demek istiyoruz, bunu eleştirmek Yahudi düşmanlığı değildir. Aslında Yahudi halkının dünyada güvende olabilmesi için bir devlete ihtiyacı olduğunu ima etmek antisemitiktir." şeklinde konuştu.

- "Biden İsrail'i finanse etmeye devam ederse seçimleri kazanamayacak"

Üniversitedeki Filistin gösterilerinde aktif rol alan Ahlam isimli Amerikalı Arap Halk Sağlığı Bölümü öğrencisi ise, eylemlerinin ana amacının Gazze halkıyla dayanışma olduğunu belirtti.

Maryland Üniversitesi'nin birçok askeri firma ile ortak çalıştığını ve bu firmaların İsrail'e silah sattığını anlatan Ahlam, "Biden bunu finanse etmeye ve desteklemeye devam ederse kasım ayındaki seçimleri kazanamayacak. Bu nedenle ABD'de büyük ayaklanmalar gördük. Pek çok insan haklı olarak Biden'a kızgın." dedi.

Amerikalı Arapların ve Müslümanların Gazze politikaları nedeniyle Biden'a olan tepkilerini açıkça dile getirdiğini vurgulayan Ahlam, "Bu yüzden ona, ya soykırımı finanse etmeyi bırakırsın ya da kasım ayında kazanamazsın mesajını gönderiyoruz." şeklinde konuştu.

Amerikan üniversitelerindeki öğrenci protestolarının antisemitizmle hiçbir ilgisinin olmadığını kaydeden Ahlam, "Bu protesto kesinlikle Yahudi düşmanlığı değildir. Burada bizimle birlikte gösterilere katılan Yahudi öğrenci arkadaşlarımız var. Özgür Filistin için Yahudiler şeklinde pankartlar taşıyorlar. Hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz özgür değiliz ve Filistin'in kurtuluşu çağrısı hiçbir şekilde Yahudi halkının yok edilmesi anlamına gelmez." dedi.

- "Üniversitemin bu soykırımdaki suç ortaklığına karşı çıkıyorum"

Richard adlı Amerikalı siyahi öğrenci ise, ülkenin farklı üniversitelerindeki öğrenci protestolarına destek verdiğini söyledi.

"İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı uyguladığı soykırıma ve üniversitemin bu soykırımdaki suç ortaklığına karşı çıkıyorum. Çünkü bu üniversitenin silah üreticileriyle çok fazla bağı var ve buna bir son verilmesini istiyoruz." diyen Richard, binlerce insanın hayatını kaybettiği bir durumda hiçbir şey yok gibi davranılamayacağını belirtti.

Biden yönetimine, "Eğer insan haklarını bu kadar destekliyorsanız, soykırım yapan bir ülkeye silah gönderme konusunda da tutarlı davranmanız gerekir." diye seslenen Amerikalı öğrenci, kampüslerdeki öğrenci protestolarının antisemitik olduğu iddialarına yönelik, "Açıkçası bu çok saçma. Yahudi karşıtlığı, Batı medeniyetinde nefretin en eski biçimlerinden biridir. Bu, kınanması gereken bir şeydir. Ancak bir ülkenin politikasını eleştirmek aynı şey değildir, bu tamamen ayrı bir şey." yanıtını verdi.


Fukuşima'da elektrik kesintisi sonrası atık su tahliyesi yeniden başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fukuşima'da elektrik kesintisi sonrası atık su tahliyesi yeniden başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Japonya'da Fukuşima Dai-içi Nükleer Güç Santrali'nde elektrik kesintisi nedeniyle durdurulan atık su tahliyesinin yeniden başladığı bildirildi.

Santral işleticisi Tokyo Electric Power'ın (TEPCO) açıklamasına göre, dün santralde bir kazı çalışması sonucu elektrik kablosundaki hasarın durumu güncellendi.

Kablo hasarı sonrası sismik izolasyon binasındaki gaz türbin jeneratöründe, voltaj kaybı kaynaklı kısmi elektrik kesintisinin sona erdiği aktarıldı.

Atık su tahliyesinin yeniden başladığı bildirildi.

Süreç boyunca santral reaktörlerindeki soğutma işlevlerinin korunduğu, radyoaktif özellikli atık suyun güvenliğine yönelik anormal bir durumun meydana gelmediği belirtildi.

Kazı çalışması esnasında elektrik kablosunda hasar meydana gelmiş ve olayda bir işçi yaralanmıştı.

Hastaneye kaldırılan yaralı işçinin vücudunda radyoaktif kirlenme saptanmamıştı.

- Tahliye son durum

Radyoaktif özellikli atık suyun Pasifik Okyanusuna salıverilmesi Ağustos 2023’te başlamıştı.

2023 yılında 4 evrede toplamda 31 bin 200 ton atık su boşaltılmıştı.

TEPCO, 1 Nisan'da başlayan 2024 mali yılının ilk atık su boşaltım evresini ise 19 Nisan-7 Mayıs'ta gerçekleştiriyor.

Bu evrede 7 bin 800 ton atık su boşaltılacak.

31 Mart 2025'te sona erecek 2024 mali yılı boyunca işletici firma, 7 boşaltım evresinde toplamda 54 bin 600 ton atık suyu tahliye etmeyi planlıyor.

- Atık su tahliyesi
TEPCO, santraldeki radyoaktif özellikli atık suyun boşaltımını Ağustos 2023'te başlatmıştı. Atık su, deniz altına inşa edilen tünel vasıtasıyla kıyıdan 1 kilometre açığa boşaltılıyor.

Santraldeki reaktörleri soğutma işlevi gören saf su içinde oluşan radyoaktif maddeler, Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) sayesinde trityum materyali haricinde ayrışıyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Temmuz 2023'teki nihai raporunda, Japonya'nın atık su tahliye planının, uluslararası güvenlik standartlarıyla uyumlu olduğunu duyurmuştu.

Japonya'da 2011'de 9 büyüklüğünde meydana gelen deprem ile sonrasındaki tsunaminin santraldeki reaktörde yol açtığı nükleer erimeler havaya karışmış ve santral çevresi tahliye bölgesi ilan edilmişti.


Arap Birliği, İsrail'e silah satışının durdurulmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap Birliği, İsrail'e silah satışının durdurulmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap Birliği, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerine İsrail'e silah ve mühimmat ihracatını durdurma çağrısı yaptı.

Arap Birliği, İsrail ordusunun 200'den fazla gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'ndeki gelişmeleri görüşmek üzere daimi temsilciler düzeyinde olağanüstü toplandı.

Mısır resmi haber ajansı MENA'nın haberine göre birlik, "İsrail'in Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Mescid-i Aksa'da Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve soykırım suçunu devam ettirmesini” şiddetle kınadı.

İsrail ordusunun Refah kentine saldırı niyetinin Filistin halkına yönelik yeni bir katliam anlamına geleceği uyarısında bulunan birlik, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, İsrail'in ateşkese uymasını ve insani yardım girişini güvence altına alan BM Antlaşması'nın 7. bölümündeki maddeler uyarınca bir kez daha karar almasını istedi.

Birlik, ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyelik başvurusunu veto etmesini de kınadı.

Arap Birliği, vetonun, ABD’nin bölgede barış, güvenlik ve istikrarın gerekliliklerini ve esaslarını yerine getirmekte başarısız olduğunu gösterdiğini ve iki devletli çözümü destekleyen beyanıyla çeliştiğini bildirdi.

Konsey, “ABD ve Avrupa Birliği ülkelerine İsrail’e silah ve mühimmat ihracatını durdurmaları ve İsrail'in Filistin halkına karşı soykırım suçunda kullandığı insansız hava araçlarının üretimini finanse etmeyi bırakmaları" çağrısında bulundu.

“Bölgede ve dünyada barış şansını kurtarmak, güvenlik ve istikrarı sağlamak için Filistin Devleti'ni tanımayan tüm ülkelere bir an önce tanımaları" çağrısında bulunan Arap Birliği, Gazze Şeridi’ndeki Şifa ve Nasır Hastaneleri’nde ortaya çıkarılan toplu mezarlarla ilgili uluslararası adalet kurumlarından bağımsız soruşturma yürütmesini talep etti.

Filistin 22 Nisan'da Arap Birliği'ni Gazze Şeridi'nde Filistin halkına yönelik "soykırım suçlarını" görüşmek üzere acilen toplanmaya çağırmıştı.


Texas Üniversitesindeki İsrail karşıtı protestoda gözaltına alınan kişi sayısı 34'e yükseldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Texas Üniversitesindeki İsrail karşıtı protestoda gözaltına alınan kişi sayısı 34'e yükseldi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'de İsrail karşıtı eylemler başka üniversitelere de yayılırken Texas Üniversitesinde gösteri sırasında gözaltına alınan Filistin destekçisi protestocuların 34'e çıktığı bildirildi.

Texas Eyaleti Kamu Güvenliği Departmanı, X sosyal platformunda, Texas Üniversitesinde düzenlenen protestoya ilişkin açıklamada bulundu.

Açıklamada, üniversite kampüsündeki Filistin protestolarında toplam 34 kişinin gözaltına alındığı; üniversite yönetimi ve Texas Valisi Greg Abbott'ın talebi üzerine, gösteriye müdahale edildiği aktarıldı.

Vali Abbott, X'ten yaptığı paylaşımda, kalabalık dağılana kadar protestocuların gözaltına alınmaya devam edileceğini kaydetti.

Abbott, "Bu protestocuların yeri hapishane. Texas'ta antisemitizme müsamaha gösterilmeyecektir, nokta. Texas'taki herhangi bir üniversitede nefret dolu, Yahudi karşıtı protestolara katılan öğrenciler okuldan atılmalıdır." ifadelerini kullandı.

İsrail’in Gazze saldırılarını ve Filistinli sivillere yönelik eylemlerini protesto eden 200 kadar öğrenci, dün öğlen saatlerinde Texas Üniversitesi Austin yerleşkesinde toplanmış, polis ilk aşamada, grubu yönlendirdiğini iddia ettiği 17 kişiyi gözaltına almıştı. Bu sırada atlı birliklerin de dahil olduğu güvenlik güçleri ile öğrenciler arasında arbede yaşanmıştı.

- ABD'deki üniversitelerde Filistin protestoları

Columbia Üniversitesinde Filistin yanlısı öğrenciler, okulun, Filistin işgalini ve Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere devam eden finansal yatırımlarını protesto amacıyla kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatmıştı.

Polis, 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan 80 civarında öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Columbia Üniversitesindeki Filistin yanlısı gösteriler, New York Üniversitesi (NYU), Yale, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT), Tufts Üniversitesi, The New School ve Kuzey Carolina Üniversitesi gibi ABD'nin diğer önde gelen yüksek öğrenim kurumlarına da yayılmıştı.


İsrail ordusunun Lübnan'ın doğusuna düzenlediği hava saldırısında bir sivil yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusunun Lübnan'ın doğusuna düzenlediği hava saldırısında bir sivil yaralandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Lübnan'ın doğusuna yönelik düzenlediği hava saldırısında bir sivilin yaralandığı belirtildi.

Lübnan resmi ajansı NNA'nın geçtiği habere göre, İsrail'e ait insansız hava araçları (İHA) Lübnan'ın doğusundaki Baalbek kentine bağlı Duris beldesine hava saldırısı gerçekleştirdi.

Saldırıda seyir halinde olan ve yakıt taşıyan bir tanker şoförünün yaralandığı kaydedildi.

İsrail'e ait İHA'dan fırlatılan füzenin tankerin hemen yanına düştüğü aktarıldı.

İsrail ordusu, Hizbullah hedeflerini vurmak için Lübnan-İsrail sınırından en az 120 kilometre uzaklıkta bulunan Lübnan'ın Baalbek-Hermel vilayetine hava saldırıları düzenliyor.

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim 2023'ten beri devam eden çatışmalarda 285 Hizbullah mensubu, 56 Lübnanlı sivil, 18 Emel Hareketi, 13 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu ile 7 İsrailli sivil ve 12 asker öldü


ABD'nin Arizona eyaletinde, "seçimlere müdahale" suçlamasıyla Trump'ın eski avukatına dava açıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD'nin Arizona eyaletinde, "seçimlere müdahale" suçlamasıyla Trump'ın eski avukatına dava açıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'nin Arizona eyaletinde, aralarında eski ABD Başkanı Donald Trump'ın eski avukatı Rudy Giuliani'nin de bulunduğu 18 kişiye "2020 başkanlık seçimi sonuçlarına müdahale girişimi" suçlamasıyla dava açıldı.

Arizona'da bir mahkeme, "2020 başkanlık seçimi sonuçlarına müdahale girişimi" suçlamasıyla 18 kişi hakkında dava açıldığını bildirdi.

Söz konusu kişiler arasında Rudy Giuliani'nin yanı sıra eski Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Mark Meadows'un da bulunduğu kaydedildi.

İddianamede Trump'ın kendisine herhangi bir suç yöneltilmezken, yalnızca suç ortağı olarak anıldığı belirtildi.

Michigan, Georgia ve Nevada'nın ardından Arizona, başkanlık seçimi sonuçlarına müdahale çerçevesinde suçlama yönelten 4. eyalet oldu.

- Trump'a Georgia'da açılan dava
Georgia'nın Atlanta kentinde, "eyaletteki 2020 başkanlık seçimi sonuçlarına müdahale girişimi" iddiasını uzun süredir soruşturan Fulton bölgesi savcılarının sundukları deliller ve tanık ifadelerinin ardından Trump'a yeni suçlamalar isnat edilen iddianame 14 Ağustos 2023'te kamuoyuna açıklanmıştı.

98 sayfalık 41 suçlamanın yer aldığı iddianamede, Trump'a, aralarında "bir kamu görevlisinin yeminini bozmaya teşvik", "yalan beyanda bulunmak için komplo kurma" ve "eyaletin yolsuzluk ve şantajla mücadele ile ilgili kanunu ihlal etme" başlıklarının da bulunduğu 13 suç isnat edilmişti.

Trump'ın yanı sıra aralarında eski avukatları Rudy Giuliani ve John Eastman ile eski Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Mark Meadows'un da bulunduğu 18 kişiye daha suçlama yöneltilmişti.