Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

Radikal partiler, Dünya Kupası ile ilgili uydurma haberleri sanki vahyin ilk yıllarındaymışız gibi vaaz konuşmalarıyla hedef aldılar

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
TT

Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)

Emin ez-Zavi
Din sahada ikinci bir top haline geldiğinde, ağızlarda ve sosyal medya platformlarında kartopu gibi büyüyen ideolojik bir topa dönüşür. Din, vahşi kapitalist şirketlerin çatısı altında yarışan oyuncuların ayakları arasında bir top haline geldiğinde, insanların ceplerinde yaş ve kuru her ne varsa, ceplerindeki her şeyi yer. Ya da FIFA ve diğerlerinde karar sahipleri için bir banka hesabı haline gelir. İşte o zaman futbolu seven bir insanın ister inançlı ister inançsız olsun, manevi, ahlaki ve zihinsel boyutlarıyla her türlü ihlale maruz kalacağından emin olabilirsiniz.
Sosyal medya ve bazı büyük televizyon kanallarından Dinin spor sloganları altında futbol oyununun nasıl bir parçası haline geldiğini; hatta nasıl oyun içinde bir oyun, ekonomik oyun içinde ideolojik bir oyun haline geldiğini takip ediyoruz. Bu durum, işlerin ne ölçüde karıştığını merak etmemize neden oluyor. Artık belirli bir ideolojiyi desteklemek için her şeye yatırım yapmanın ahlaki caydırıcılığı kalmadı mı?
Futbolun yeni bir dünya dini haline geldiğini söylerdik. Futbolun, kitlelerin afyonu olduğunu söylerdik hala da söylüyoruz. Bu çok doğrudur. Ama söylemediğimiz şey, en büyük kıtalararası küresel kapitalizmin meşru evladı olan bu yeni dinin, semavi dini, oyuncuların deri bir topu tutup atması gibi hareket etmeye ve fırlatmaya başladığı.
Futbolu takip eden binlerce hatta milyarlarca insan, giyim, alkollü ve alkolsüz içecekler, telefonlar, oteller, restoranlar, ulaşım şirketleri, sigorta şirketleri, müzik stüdyoları, güzellik laboratuvarları ve bankalar nazarında, önemli bir ticari tüketim rekorundan başka bir şey değildir. Bunlar, Dünya Kupası turnuvalarına eşlik eden reklamlara milyonlarca dolar harcayan ve katlanarak kazanç sağlayan şirketlerdir.
En popüler ve kitleler tarafından en çok sevilen oyun olan futbolun dayandığı ilk ve özgün felsefe, barış içinde bir arada yaşamanın, sevinçleri paylaşmanın, oyunu paylaşmanın tüm güzel, çocuksu boyutlarıyla savunusu ise ya da öyle olması gerekiyorsa, futbol aklını kaçırmış ve bunun sonucunda uluslar arasında pek çok çatışma çıkmıştır. Bunların arasında şiddet ve aşırıcılık kültürü gelişti ve şovenist ulusal ideoloji, sansür olmaksızın ihtişamını yeniden kazandı.
Dünya sineması futbol hakkında politik, sosyal veya otobiyografik açıdan yüzlerce ölümsüz film sunmuştur. Anlatı edebiyatı da aynı şekilde Arap dünyasında ve uluslararası alanda bazı sınırlı kurgusal metinleri de bilmektedir. Örneğin, bunlarla sınırlı olmamak üzere, Rachid Boudjedra'nın ‘Ceza Vuruşu’ başlığı altında Arapçaya çevrilen Le vainqueur de coupe (Kupanın Kazananı) romanı veya Shukri Mabkhout'un ‘Baganda’ isimli romanı, Abdelkader Djemaï tarafından yazılan Le jour où Pelé vb.
Ancak futbolun en büyük kazananları, tribünlerdeki binlerce taraftarın gırtlağını sağdan, soldan veya İslamcı partilerin sloganlarıyla doldurana kadar futbol taraftarlarına gözlerini açık tutan, onlara musallat olan ve onları kuşatan siyasi partilerdir.
Futbol, ​​‘oyun’ ve ‘dürüst rekabet’ hedefinden siyasi, finansal ve ticari piyasalara saptı.
Arap ve İslam dünyasında stadyumlardan çıkan veya bu tribünlerde, önceden çalışılmış sloganlarla keskinleşen birçok devrim ve ayaklanma var.
Arap ve İslam dünyasında sanatsal düzeyde, sosyal, siyasi ve sendikal muhalefet fikrine dayanan ve sıradan vatandaşların adaletsizlik ve sosyal ayrımcılık zulmünün acısını dile getiren seçkin bir popüler şarkı söyleme akımı ortaya çıktı. Şarkılardan bazıları geniş çapta biliniyor ve zalim rejimlerin sütunlarını tehdit etmeye devam ediyor.
İslami partilerin ideolojisi, Arap ve İslam dünyasında camilerde mümin kitlelerini esir aldıktan sonra günde beş kez ibadet için toplanan cemaatler, siyasi propaganda için bir maden olarak kullanıldı. Taraftar yaratmak ve seçmen tabanını genişletmek, tribünleri platformlara ve fabrikalara dönüştürmek için popüler futbol stadyumlarına sızdı.
İslami siyasi partiler, Arap dünyasında ve Kuzey Afrika'da futbol stadyumlarının siyasi ve ideolojik tabanlarını genişletmedeki rolünün farkında olan en siyasi güçlerdir. Futbol taraftarlarının psikolojisi şiddetle karakterize edildiğinden, aynı zamanda öfke, aşırılık, ötekini reddetme, var olan her şeyi ortadan kaldırma ve sıfırdan başlama kültürüyle de ilgili olduğundan, mevcut aşırılık yanlısı dini partilerin ideolojisine oldukça yakındır. Bu nedenle, futbol taraftarlarının yapısı ile Arap ve İslam dünyasındaki aşırılık yanlısı İslami siyasi partilerdeki benzerlerinin yapısı arasında büyük bir psikolojik benzerlik olduğunu hissediyoruz. Aynı durum Avrupa ve ABD'de futbol taraftarları ve aşırılık yanlısı siyasi akımları ve neo-Nazizm taraftarları arasında da görülüyor.
Bugün Katar Devleti, 2022 Dünya Kupası'nı Doha'da düzenlemesiyle, böylesine büyük bir küresel organizasyonu düzenleyen ilk Arap ve Ortadoğu ülkesi oldu. Bu, tüm bölge için bir gurur kaynağı ve kazançtır. Ancak Arap dünyası ve Kuzey Afrika ülkelerindeki futbolun seviyesinden, fakir veya zengin insanlara yetişmekte gecikmemizden bahsetmek yerine bu organizasyona büyük önem verildi. Arap vatandaşlarının imajını, kültürünü, hayallerini ve Arap rejimleri ile dünyadaki benzerleri arasında güveni yeniden tesis ederek başarabileceğimiz projeleri sunmaya çalışmak yerine, Sanki İslam tehlikedeymiş gibi, Müslüman olduğumuzu dünyaya ispatlamak istiyormuşuz gibi dünyayı din üzerine bir söylemin içine daldırdık.
Bu uluslararası sportif, insani ve coşkulu olay için birçok vaiz seferber edildi. Sanki tüm platformlarda ideolojinin kılıçları bilenmiş olarak bir Dâhis ve el-Gabra savaşı (Arap kabileleri arasındaki savaşlar ç.n.) veya yeni bir Bedir savaşı ya da Uhud savaşı yapmak üzereyiz, sanki tüm Müslümanlar bu turnuvayı düzenlerken eğlencenin, güzelliğin, muhteşem rekabetin ve bizden farklı olan ötekini kutlamanın sunulduğu bir top oyununda değil, ideolojik bir savaşın içinde görevlendirilmiş durumda.
Müslüman, bazı sosyal medya platformları ve TV kanallarının bazı vaizlerin ağzından söylediği gibi, her gün, bireysel ve grup halinde İslam'a giren yabancıların ‘kelle’ sayıları hakkındaki aldatıcı ve uydurma haberleri okurken veya tüketirken mutlu görünüyordu. Sanki vahyin ilk yıllarında gibiydik.
İdeolojik söylemleri duyarken ve sosyal medyada savunuculuk söylemleriyle ilgili yazılanları okurken, Arap Yarımadası'nın çöllerinin kumlarından yeni çıkan ve yeni fetihlerin belirleyici savaşını başlatmak için batıya doğru ilerleyen atların ve fillerin sırtında olduğumuzu hissediyoruz.
Örneğin, daha önce kupa turnuvasını organize eden Avrupa, ABD, Hindu veya Yahudi Hristiyan ülkelerden biri aynısını yapsa, futbol taraftarları arasında vaaz vermek için Hıristiyan, Hindu, ineklere tapanları veya Yahudi din adamlarını tribünlere davet etse Müslümanlar ne yapardı? Müslümanların tepkisi ne olurdu? Reddetme ve öfke olacaktı. Bu konuda da haklı olacaktı.
Avrupa merkezciliğin hastalıklı ve ırkçı kültürü tarafından motive edilen Batı'daki birçok sesin, Arap-Orta Doğu ülkesinde bu turnuvanın düzenlenmesine karşı olduğu doğrudur. Ancak dünya futbolunu kutlamaktan, halka açık yollardaki trafiği düzenleyen tabelalara kadar her şeyi İslamileştirilmeye çalışan bazı Müslümanların eylemlerinde seslerinin yankısını buldular.



BM Raportörü, İsrail’in "soykırıma tanık istemediği" için Lazzarini'ye Gazze izni vermediğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM Raportörü, İsrail’in "soykırıma tanık istemediği" için Lazzarini'ye Gazze izni vermediğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini'nin Gazze’ye alınmamasına ilişkin, İsrail’in “soykırıma tanık istemediğini” belirtti.

Albanese, X sosyal medya hesabından, UNRWA Genel Komiseri Lazzarini'nin İsrailli yetkililerin Gazze'ye girişini engellediğine ilişkin açıklamasını alıntılayarak paylaşımda bulundu.

BM Filistin Özel Raportörü, Lazzarini'nin Gazze’ye girişinin engellenmesine ilişkin, “İnsan yapımı kıtlıkla karşı karşıya kalan şimdiye kadarki kaydedilen en yüksek insan sayısı, toplu öldürmeler, sürekli zarar ve insanlığın yaşamını yok eden koşulların oluşturulmasının bir adı var: Soykırım.” ifadelerini kullandı.

Albanese ayrıca, Lazzarini’nin Gazze’ye alınmamasına, “İsrail ne tanıklar istiyor, ne de doğruyu söyleyenleri.” diye tepki verdi.

Lazzarini bugün Gazze’nin güneyindeki Refah’a gitmeyi planladığını ancak bölgeye girişinin reddedildiğinin kendisine iletildiğini belirtmişti.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanlığı, Lazzarini’ye Gazze’ye giriş izni verilmediğinin doğru olmadığını iddia etmişti.


İngiltere Dışişleri Bakanı Cameron: "(Gazze'de) Açlığı engellemek için acilen harekete geçmeliyiz"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İngiltere Dışişleri Bakanı Cameron: "(Gazze'de) Açlığı engellemek için acilen harekete geçmeliyiz"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron, büyük miktarlarda yardımın Gazze'ye girişinin engellendiğini belirterek, "Açlığı engellemek için acilen harekete geçmeliyiz." ifadesini kullandı.

Cameron, Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluşların hazırladığı Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) raporuyla ilgili X hesabından açıklamalarda bulundu.

Rapora göre Gazze'de endişe verici seviyede açlık riskinin bulunduğunu vurgulayan Cameron, "Şu anki statüko sürdürülemez. Kıtlığı engellemek için acilen harekete geçmeliyiz." değerlendirmesini yaptı.

Cameron, ülkesinin Gazze'ye daha fazla yardım girişini sağlamak için elinden geleni yaptığını, Gazze'ye aralıkta 750 ton, ocakta ise 315 ton gıda yardımı gönderdiklerini aktardı.

İsrail'e çağrı yapan Cameron, şunları kaydetti:

Ancak daha fazla yardımın da engellendiği bir gerçek. Bu değişmeli. Daha fazla sınır kapısının daha uzun süre açılması, sağlık hizmetleri, su ve sanitasyon hizmetlerinin yeniden sağlanmasına ihtiyaç var. Çatışmalara verilecek acil bir insani ara, bunları gerçekleştirmenin en iyi yoludur.


Trump, emlak dolandırıcılığı davasının temyizi için 454 milyon dolarlık teminatı bulamadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Trump, emlak dolandırıcılığı davasının temyizi için 454 milyon dolarlık teminatı bulamadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın, emlak sektöründe dolandırıcılık suçlamasıyla yargılandığı dava sonucu çarptırıldığı toplam 454 milyon dolarlık para cezası için teminat bulamadığı ifade edildi.

Trump Organizasyonu Genel Danışmanı Alan Garten tarafından, New York Temyiz Mahkemesine verilen yazılı beyanda, 454 milyon dolarlık tazminat cezasının tam tutarının teminat altına alınmasının mümkün olmadığı kaydedildi.

Beyanda, "Davalılar, 464 milyon dolarlık temyiz teminatını elde etmede aşılamaz olduğu kanıtlanmış zorluklarla karşı karşıya bulunmaktadır." ifadesine yer verildi.

Trump’ın, finansal durumunun "istikrarlı olduğu" ve "önemli varlıkları" uhdesinde bulundurmaya devam ettiği bildirilen beyanda, tazminat miktarının büyüklüğü nedeniyle kefil olacak sigorta şirketi bulunamadığı, Trump’ın mal varlıklarının teminat için kullanılması gerekebileceği aktarıldı.

Temyiz mahkemesine, 454 milyon dolarlık toplam cezanın daha az bir miktarının teminat olarak kabul edilmesi yönündeki talep yinelendi.

Trump'ın avukatları, 29 Şubat’ta New York Temyiz Mahkemesine cezanın toplam tahsilatının durdurulması için başvuru yapmış, davadaki kararın hükümlerinin fahiş olduğu savunularak toplam 454 milyon ceza tahsilatını durdurmak için 100 milyon dolarlık teminat ödemeye hazır olduklarını belirtmişti.

New York Başsavcılığı ise "Trump’ın icradan kaçmaya veya icrayı zorlaştırmaya çalışacağı" gerekçesiyle cezanın toplamından daha az teminat yatırılmasına karşı çıkmıştı.

"Emlak dolandırıcılığı" olarak bilinen davaya bakan yargıç Arthur Engoron, 16 Şubat’ta Trump’a, çocuklarına ve şirkete para cezası vermişti.

Trump, kararı, New York Temyiz Mahkemesine götürmüştü. Ancak temyizde dava görülürken, Trump'ın, New York Başsavcılığının cezai karar yetkisi ile mal varlıklarına haciz koymasını engellemek için toplam miktarı, 25 Mart’a kadar teminat olarak sağlaması gerekiyor.

Trump'ın, emlak dolandırıcılığı davası kapsamında, 364 milyon dolar para cezasının yanı sıra bu davaların mahkeme masrafları ve faizleriyle 454 milyon dolar civarında hukuki borcu bulunuyor.

- Trump hakkındaki dolandırıcılık davası

New York Başsavcısı Letitia James, Trump'ın, üç çocuğu ve şirketinin servetini 3,6 milyar dolar fazla gösterdiğini öne sürdüğü iddianamede, yargıçtan Trump ve çocuklarının New York'ta şirket kurmalarını ve 5 yıl boyunca ticari gayrimenkul satın almalarını yasaklayarak 370 milyon dolar para cezasına çarptırılmalarını talep etmişti.

Yargıç Arthur Engoron, "emlak sektöründe yıllarca çok sayıda kişi ve kurumu dolandırdığı" suçlamasıyla açılan davada eski Başkan Trump ve "Trump Organization" adlı şirketinin, varlıklarına aşırı değer biçerek ve net servetini abartarak bankaları, sigortacıları ve iş dünyasından kişileri dolandırdığına ilişkin iddiaların mahkemede değerlendirilmesine hükmetmişti.

Engoron, 35 sayfalık kararınd,a Trump ile şirketi ve yöneticilerinin, yıllık finansal durumları hakkında sürekli yalan söyleyerek uygun şartlarda kredi ve düşük sigorta primi elde ettiklerini belirtmişti.

2 Ekim 2023'te başlayan duruşmalar, 11 Ocak'taki kapanış konuşmalarıyla sona ermiş, 16 Şubat’ta da yargıç Engoron, "emlak sektöründe hileli işler yapmak"tan Trump’a 354,9 milyon dolar, çocukları Donald Trump Jr. ve Eric Trump’ın her birine dörder milyon dolar, şirketin eski mali işler müdürüne de 1 milyon dolar para cezası vermişti.

Davadaki toplam 364 milyon dolar para cezasının yanı sıra Trump'a 3 yıl, çocuklarına da ikişer yıl New York’taki şirketlerinde üst düzey yetkili olarak görev yapmalarına ve bankalardan kredi almalarına yasak getirilmişti.


ABD'li yazar Friedman: Netanyahu'nun Yahudi tarihine en kötü lider olarak geçeceğine inanıyorum

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD'li yazar Friedman: Netanyahu'nun Yahudi tarihine en kötü lider olarak geçeceğine inanıyorum

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

New York Times yazarı Thomas Friedman, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "Yahudi tarihine en kötü lider" olarak geçeceğini söyledi.

ABD'li yazar Friedman, İsrail’in Haaretz gazetesine yaptığı açıklamalarda, Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı yönetememekle eleştirdi.

İsrail'deki hükümetin beceriksiz olduğu için torununun reşit olma partisinde garson dahi olmasına izin vermeyeceğini savunan Friedman, "Dürüst olacağım, kanaatimce bu İsrail'in mutlak anlamda gördüğü en kötü hükümettir. Netanyahu'nun da sadece İsrail tarihine değil, Yahudi tarihine en kötü lider olarak geçeceğine inanıyorum." dedi.

Tel Aviv yönetimini Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın sonrası için hiçbir plan yapmamakla eleştiren Friedman, İsrail'in Filistin yönetimiyle ortaklık kurarak hem Gazze'yle ilgili seçeneklerini değiştirebileceği hem de Arap müttefikleriyle bölgesel ittifaklarını güçlendirebileceğini ifade etti.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik sürdürdüğü saldırıları "ikinci dünya savaşı" olarak tanımlayan Friedman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ukrayna savaşı başladığında, bu birinci dünya savaşıdır dedim. Birinci Dünya Savaşı olarak bildiğimiz hadise ise küresel değildi. Dolayısıyla birinci dünya savaşı Ukrayna savaşı oldu. Çünkü insanlar bu savaşı akıllı telefonlardan takip etme ve görüşlerini belirtme imkanı buldular. Bu savaşın tarımsal etkisi de hemen görüldü, gıda fiyatlarına etki yaptı. Gerçek bir dünya savaşı oldu."

İsrail'in Gazze'ye saldırılarının da gerçekte "ikinci dünya savaşı" olduğunu öne süren Friedman, nitekim dünyadaki her insanın bu savaşla ilgili görüşünü beyan ettiğine ve bu savaştan etkilendiğine işaret etti.

ABD'li yazar Friedman, Amerikalılara eski Başkan Donald Trump'ı yeniden seçmemeleri ve İsraillilere de Başbakan Binyamin Netanyahu'yu düşürmeleri çağrısında bulunarak, "Netanyahu bu savaştan kurtulursa ve Trump da yeniden seçilecek olursa, torunlarıma bırakmak istediğim dünya olmayacak artık." dedi.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 13 bin 500’ü çocuk, 9 bini kadın olmak üzere 31 bin 726 Filistinli yaşamını yitirdi, 73 bin 792 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.


Galler Prensesi'nin görüntüleri sosyal medya kullanıcılarını yine ikna edemedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Galler Prensesi'nin görüntüleri sosyal medya kullanıcılarını yine ikna edemedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere'de, üzerinde oynadığı aile fotoğrafını paylaşmasının ardından çeşitli spekülasyonlara konu olan Galler Prensesi Kate Middleton, olayın ardından ilk kez kameralar tarafından görüntülendi ancak sosyal medya kullanıcıları yine ikna olmadı.

İngiliz The Sun gazetesi, Galler Prensesi'nin Windsor kentindeki çiftlik ürünleri satılan bir markette bugün çekilmiş görüntülerini yayımladı.

Eşi Prens William'la alışveriş yaparken amatör bir kamera tarafından çekilen videoda ellerinde poşetlerle görüntülenen Prenses Kate ile ilgili haberde, "Mutlu ve huzurlu görünüyor." ifadeleri yer aldı.

Ancak, çok sayıda sosyal medya kullanıcısı görüntüdeki kişinin Prenses Kate olmadığını iddia eden paylaşımlar yaptı.

Prensesin geçmişte çekilen fotoğraflarıyla bugün çekilen görüntüleri kıyaslayan sosyal medya kullanıcıları, farklı noktalara dikkati çekerek, görüntüdeki kişinin Kate Middleton olmadığını belirtti.

Ocak ayında karın ameliyatı olan ve 17 Nisan'a kadar resmi görevlerine dönmeyeceği açıklanan Prenses Kate, İngiltere'de 10 Mart'ta kutlanan anneler günü için Kensington Sarayı'nın sosyal medya hesaplarından bir fotoğraf paylaşmıştı.

Sosyal medya kullanıcıları Prenses ve çocuklarının yer aldığı fotoğrafın üzerinde oynandığını belirterek fotoğrafın gerçek olmadığını iddia etmişti.

Kullanıcıların fotoğraftaki düzenleme hatalarına dikkati çekmesinin ardından birçok uluslararası haber ajansı fotoğrafı yayımdan kaldırmış ve abonelerine fotoğrafı kullanmama çağrısı yapmıştı.

Fotoğrafın gerçek olmadığı iddialarına Kensington Sarayı bir gün sonra yanıt verirken Prenses Kate, amatör bir fotoğrafçı olarak fotoğraf düzenleme uygulamalarını denediğini ve görseldeki hataların kendine ait olduğunu ifade etmişti.

Sosyal medyada ise Prensesin sağlık durumunun kötü olmasından Prens William'la boşanmak üzere olduklarına kadar çeşitli spekülasyonlar yer almıştı.


İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail Yüksek Mahkemesinin, işgal altındaki Doğu Kudüs'te üzerinde Filistinlilere ait 3 ev bulunan araziye el koyma kararı aldığı bildirildi.

Doğu Kudüs sakinlerinden Semih Derviş, Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya yaptığı açıklamada, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin, Doğu Kudüs'te yer alan Gilo Yahudi Yerleşim Birimi sınırlarına girdiği gerekçesiyle arazisine ve evlerine el koyma kararı aldığını söyledi.

İsrail mahkemelerinde yaklaşık 20 yıldan beri verdiği mücadelenin sonunda toprağını ve üzerindeki evlerini kaybettiğini vurgulayan Derviş, "İşgal mahkemesi, bizim 14 dönümden fazla olan araziyi ve yaklaşık 30 kişilik ailemle içinde yaşadığımız 400 metrekarelik 3 evimize el koyma kararı aldı." dedi.

İsrail makamlarının el koyduğu arazide yeni Yahudi yerleşim birimlerini inşa etmeyi ve yol açmayı hedeflediğine dikkati çeken Derviş, söz konusu karardan sonra her an evlerinden zorla çıkarılmayı beklediklerine işaret etti.

Aslında 242 dönüm olan arazilerinin 228 dönümüne 30 Ağustos 1970'te İsrail tarafından el konulduğunu söyleyen Derviş, 242 dönümlük alandan 14 dönümün bugüne kadar ellerinde kaldığını ifade etti.

Derviş, İsrail mahkemesinin ayrıca, kararı kabul etmedikleri gerekçesiyle kendisini 20 bin şekel para cezasına mahkum ettiğini dile getirdi.


Putin, Rusya ile NATO arasında çatışmanın mümkün olduğunu söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Putin, Rusya ile NATO arasında çatışmanın mümkün olduğunu söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya ile NATO arasında çatışmanın mümkün olduğunu belirterek, "Bu çatışma, tam kapsamlı bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın bir adım ötede olmasına yol açacak ama kimsenin bu konuyla ilgilendiğini düşünmüyorum." dedi.

Putin, devlet başkanı seçiminin sona ermesinin ardından seçim karargahından vatandaşlara seslendi.

Halka seçime katılımdan dolayı teşekkür eden Putin, Ukrayna'da temas hattında bulunan Rus ordusuna özellikle teşekkürlerini vurguladı. Putin, yeni dönemde Rus ordusunun yeteneklerini güçlendirmenin gerekli olduğunu ifade etti.

Tüm halkın dini inanç ve etnik kökene bakılmaksızın kendilerini tek bir Rus ailesi gibi hissettiğini belirten Putin, bunun ileriye doğru hareketin en önemli koşulu olduğunun altını çizdi.

Geçen ay Federal Meclis'te yaptığı konuşmada dile getirdiği tüm görev ve hedeflerin çözüleceğine ve gerçekleştirileceğine dair güvence veren Putin, seçim sonucunun ülke vatandaşlarının "kendisine duyduğu güvenin" ve "her şeyi planladığı gibi yapacağına dair umudun" göstergesi olduğunu ifade etti.

Putin, daha sonra karargahta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir ABD’li gazetecinin sorusu üzerine, Rus muhalif Aleksey Navalnıy'ın hapishanede ölmesini "üzücü olay" şeklinde nitelendiren Putin, insanların hapishanede öldüğü başka vakaların da yaşandığını ama bu tip olayların ABD’de de olduğunu hatırlattı. Putin, ölüm haberi gelmeden birkaç gün önce Navalnıy’ı Batı ülkelerinde hapiste bulunan Rus vatandaşlarıyla değiştirme fikrini kabul ettiğini açıkladı.

- "Ukrayna topraklarında 'sıhhi bölge' oluşturulabilir"

Belgorod bölgesinin güvenliğinin sağlanması için Harkiv bölgesinin Rusya’ya katılmasını gerekli görüp görmediği sorusunu da cevaplayan Putin, sınır bölgelerinin bombalanmasıyla ilgili trajik olaylar göz önüne alındığında Rusya’nın Ukrayna toprakları içerisinde bir noktada "sıhhi bölge" oluşturmak zorunda kalacağını kaydetti.

Belirli bölgeler ile birleşme planları hakkında konuşmaya hazır olmadıklarını dile getiren Putin, "Düşmanın kullandığı yabancı silahlar yüzünden aşılması oldukça zor bir güvenli bölge oluşturma gerekli hale gelebilir." ifadesini kullandı.

Ukrayna’ya sığınan Rus silahlı oluşumların sınır bölgelerine yönelik saldırılarına ilişkin de yorum yapan Putin, Rusya’da idam cezası olmasa da bu kişilerin hepsinin yok edileceğini bildirdi. Putin, "Savaş bölgesinde nasılsa bu insanlara her zaman eli silahlı insanlar gibi davranacağız." dedi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin Rusya’nın sınır bölgesine 5 bin kişilik bir grubu yoğunlaştırdığını belirten Putin, bu güçlerin yüzde 40'ının kayba uğradığını, yüzde 35'inin öldüğünü söyledi. Putin, bu güçlerin akılsızca saldırdığını ifade ederek, bu durumun kendi çıkarlarına olduğunun altını çizdi.

- "Barış görüşmelerinden yanayız"

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2024 Paris Olimpiyatları süresince ateşkes teklifinden haberi olmadığını aktaran Putin, Rusya’nın her koşulda kendi çıkarlarına ve çatışma bölgesindeki duruma göre hareket edeceğini vurguladı. Putin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz barış görüşmelerinden yanayız ancak düşmanın cephanesi bittiği için değil, eğer gerçekten ciddilerse, uzun vadede barışı inşa etmek istiyorlarsa, barış görüşmelerinden yanayız. Yeniden silahlanma için 1,5-2 yıl ara verilsin diye değil."

Fransa’ya Ukrayna’da çatışmaları ağırlaştırmasını değil, barışçıl çözüme katkıda bulunmasını öneren Putin, Ukrayna’da NATO askerlerinin bulunduğunu bildiklerine dikkat çekti.

- "Rusya-NATO çatışması Üçüncü Dünya Savaşı'nın bir adım ötede olmasına yol açar”

Rusya ile NATO arasında çatışma olup olmayacağına yönelik soruyu cevaplayan Putin, "Modern dünyada her şey mümkün. Bu çatışma, tam kapsamlı bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın bir adım ötede olmasına yol açacak ama kimsenin bu konuyla ilgilendiğini düşünmüyorum." dedi.

- "Yeni yönetimde değişiklik çalışması için zaman var"

Yeni dönemde devlet başkanlığında ve hükümette bir değişiklik yapıp yapmayacağına ilişkin soruyu yanıtlayan Putin, "Şimdi mesele, ekip çalışmasının genel sonucunun maksimum olması için kimin hangi yerde en etkili çalışacağını belirlemektir." şeklinde konuştu.

Hükümet, devlet başkanlığı yönetimi ve Merkez Bankası yönetimiyle sakin şekilde düşüneceklerini, ardından karar vereceklerini ifade eden Putin, aceleye gerek olmadığını, yasal olarak 2,5 aylık süreye sahip olduğunu aktardı.


UNICEF İcra Direktörü Russell: Gazze'de çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

UNICEF İcra Direktörü Russell: Gazze'de çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell, Gazze'de hayatını kaybeden çocukların sayısının çok yüksek olduğunu belirterek, "Gazze'de çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor." dedi.

CBS televizyon kanalında yayınlanan "Face the Nation" programına konuk olan Russell, Gazze'deki durumun ciddiyetine dikkati çekti.

Gazze'de 13 binden fazla çocuğun hayatını kaybettiğini dile getiren Russell, binlerce çocuğun da yaralandığını, enkaz altında kaldığını veya ebeveynlerini kaybettiğini söyledi.

Russell, Gazze'de yaşamını yitiren çocukların sayısının çok fazla olduğuna işaret ederek, "Dünya genelindeki neredeyse hiçbir çatışmada çocuklar arasında bu oranda ölüme şahit olmadık. Bu, gerçekten şok edici." ifadesini kullandı.

Gazze'de yaşananlar nedeniyle maruz kaldıkları stres, keder ve korkunun çocuklar üzerinde derin etki bırakacağını belirten Russell, Filistinli çocukların bu etkiyi hayatlarının geri kalanı boyunca hissedeceğini vurguladı.

Russell, Gazze'ye havadan indirilen ve deniz yoluyla gönderilen insani yardımların yetersiz olduğunun altını çizerek, yardımları kara yoluyla ulaştırmanın daha hızlı ve etkili olduğunu kaydetti.

Gazze'de insanların kıtlığın eşiğinde olduğuna ve korkunç acılar çektiğine işaret eden Russell, "Gazze'de çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor." dedi.

- UNICEF: Gazze Şeridi'nin kuzeyinde çocuklardaki akut yetersiz beslenme bir ayda ikiye katlandı

UNICEF'in şubat ayında yardımcı kuruluşlarla ortaklaşa gerçekleştirdiği sağlık taramasında, Gazze'nin kuzeyinde 2 yaş altındaki her 3 çocuktan 1'inin akut yetersiz beslendiğinin ortaya çıktığı ifade edilmişti.

Gazze'nin kuzeyinde 2 yaş altında akut beslenme oranının ocak ayında yüzde 15,6 olduğu anımsatılan açıklamada, İsrail'in bölgeye gıda ulaşımını engellemesi sonucu bu rakamın kısa "sürede şaşırtıcı bir artışla iki katına" çıktığına dikkat çekilmişti.

Açıklamada, ayrıca İsrail ordusunun saldırılarının "geniş kapsamlı etkileri" ve yardım dağıtımına yönelik "süregelen kısıtlamalar" nedeniyle Gazze Şeridi'nin diğer bölgelerinde de çocuklardaki yetersiz beslenme sorununun hızla yayılarak "yıkıcı ve benzeri görülmemiş" düzeylere ulaştığı vurgulanmıştı.


Fransa'da motosikletli gencin polis kovalamacasında ölümü şiddet olaylarına yol açtı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fransa'da motosikletli gencin polis kovalamacasında ölümü şiddet olaylarına yol açtı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Fransa'nın başkenti Paris yakınlarında 18 yaşındaki motosikletli gencin 14 Mart'taki kovalamaca sırasında polis aracıyla çarpışarak hayatını kaybetmesi, şiddet olaylarına neden oldu.

Ulusal basında yer alan haberlere göre, polisin kovaladığı Wanyss isimli gencin yaşamını yitirmesi, memleketi Courneuve'da protesto edildi.

Paris'in Courneuve banliyösünde bir grup genç, havai fişekler ve molotofkokteylleriyle polis karakolunu hedef aldı.

Sosyal medyadaki görüntülerde karakol çevresinin yer yer ateşe verilmesi dikkati çekiyor.

Olaylarla ilgili 6'dan fazla kişi gözaltına alındı.

Diğer yandan, France 2 kanalının Wanyss'in ölümüne yol açan kazaya ilişkin güvenlik kamerası görüntülerini yayımlaması tepkileri artırdı.

Kamera kayıtlarında yanlış yola sapan polis aracının, başka bir ekipten kaçmaya çalışan Wanyss'in motosikletiyle çarpıştığı görülüyor.

14 Mart'ta Paris banliyölerinden Seine-Saint-Denis'e bağlı Aubervilliers'de motosiklet sürücüsü, polisin "Dur" ihtarına uymamış, kovalamaca sonucu iki kişinin bulunduğu motosiklet, başka ekip aracıyla çarpışmıştı.

Polis yetkilileri, 18 yaşındaki sürücü Wanyss'in kaza yerinde hayatını kaybettiğini, motosikletteki diğer kişinin bacağından yaralanarak hastaneye kaldırıldığını açıklamıştı.

Kazayla ilgili soruşturma başlatılmıştı.

- Genç Nael'in ölümü şiddetli protestolara neden olmuştu

Fransız polisi, 27 Haziran 2023'te Nanterre'de 3 kişinin bulunduğu araca ateş açarak 17 yaşındaki sürücü Nael M'yi öldürmüştü.

Nael'in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde çeşitli kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmıştı.

Ayrıca Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağmalama olayları yaşanmış, yaklaşık 10 kentte saat 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.


Fransa'da çiftçiler, hükümetin tarım krizinin çözümüne yönelik adımlarını yeterli bulmuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fransa'da çiftçiler, hükümetin tarım krizinin çözümüne yönelik adımlarını yeterli bulmuyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Fransa'nın en büyük çiftçi sendikalarından FNSEA Genel Sekreteri Herve Lapie, aylarca süren protestolarının ardından hükümetin tarım krizini çözmek için attığı adımların kendilerine vadedilen tedbirlerin gerisinde kaldığını belirterek, "tarım krizinden çıkma koşullarının sağlanmadığını" söyledi.

France Info'ya konuşan Lapie, FNSEA'nın sunduğu 120 önlemin sadece 62'sinin hükümetle masaya yatırıldığına işaret ederek, bazı sektörlerde adımlar atılsa da bunların yeterli olmadığı mesajını verdi.

Lapie, hükümetin verdiği sözlerle bugüne kadar attığı adımlar arasında "büyük bir boşluk olduğunu" ifade ederek, "tarım krizinden çıkma koşullarının sağlanmadığını" vurguladı.

Traktörleriyle 29 Ocak'ta "Paris’i kuşatma" eylemi başlatan çiftçiler, başkente giriş çıkış güzergahlarını trafiğe kapatmıştı.

Günlerce süren yol kapatma eylemleri, hükümetin 400 milyon avroyu aşan destek paketi ve sektöre yönelik yeni tedbir alacağını duyurmasıyla son bulmuştu.

Başta Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Polonya, Macaristan ve Yunanistan olmak üzere pek çok AB ülkesinde çiftçiler, son dönemde uygulanan tarım politikalarını protesto ediyor.