Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

Radikal partiler, Dünya Kupası ile ilgili uydurma haberleri sanki vahyin ilk yıllarındaymışız gibi vaaz konuşmalarıyla hedef aldılar

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
TT

Din ve futbol: Kim kimle oynuyor?

ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)
ABD’li aktör Morgan Freeman'ın 2022 Dünya Kupası'nın açılışına katılımı bol miktarda tepkiyle karşılandı (AFP)

Emin ez-Zavi
Din sahada ikinci bir top haline geldiğinde, ağızlarda ve sosyal medya platformlarında kartopu gibi büyüyen ideolojik bir topa dönüşür. Din, vahşi kapitalist şirketlerin çatısı altında yarışan oyuncuların ayakları arasında bir top haline geldiğinde, insanların ceplerinde yaş ve kuru her ne varsa, ceplerindeki her şeyi yer. Ya da FIFA ve diğerlerinde karar sahipleri için bir banka hesabı haline gelir. İşte o zaman futbolu seven bir insanın ister inançlı ister inançsız olsun, manevi, ahlaki ve zihinsel boyutlarıyla her türlü ihlale maruz kalacağından emin olabilirsiniz.
Sosyal medya ve bazı büyük televizyon kanallarından Dinin spor sloganları altında futbol oyununun nasıl bir parçası haline geldiğini; hatta nasıl oyun içinde bir oyun, ekonomik oyun içinde ideolojik bir oyun haline geldiğini takip ediyoruz. Bu durum, işlerin ne ölçüde karıştığını merak etmemize neden oluyor. Artık belirli bir ideolojiyi desteklemek için her şeye yatırım yapmanın ahlaki caydırıcılığı kalmadı mı?
Futbolun yeni bir dünya dini haline geldiğini söylerdik. Futbolun, kitlelerin afyonu olduğunu söylerdik hala da söylüyoruz. Bu çok doğrudur. Ama söylemediğimiz şey, en büyük kıtalararası küresel kapitalizmin meşru evladı olan bu yeni dinin, semavi dini, oyuncuların deri bir topu tutup atması gibi hareket etmeye ve fırlatmaya başladığı.
Futbolu takip eden binlerce hatta milyarlarca insan, giyim, alkollü ve alkolsüz içecekler, telefonlar, oteller, restoranlar, ulaşım şirketleri, sigorta şirketleri, müzik stüdyoları, güzellik laboratuvarları ve bankalar nazarında, önemli bir ticari tüketim rekorundan başka bir şey değildir. Bunlar, Dünya Kupası turnuvalarına eşlik eden reklamlara milyonlarca dolar harcayan ve katlanarak kazanç sağlayan şirketlerdir.
En popüler ve kitleler tarafından en çok sevilen oyun olan futbolun dayandığı ilk ve özgün felsefe, barış içinde bir arada yaşamanın, sevinçleri paylaşmanın, oyunu paylaşmanın tüm güzel, çocuksu boyutlarıyla savunusu ise ya da öyle olması gerekiyorsa, futbol aklını kaçırmış ve bunun sonucunda uluslar arasında pek çok çatışma çıkmıştır. Bunların arasında şiddet ve aşırıcılık kültürü gelişti ve şovenist ulusal ideoloji, sansür olmaksızın ihtişamını yeniden kazandı.
Dünya sineması futbol hakkında politik, sosyal veya otobiyografik açıdan yüzlerce ölümsüz film sunmuştur. Anlatı edebiyatı da aynı şekilde Arap dünyasında ve uluslararası alanda bazı sınırlı kurgusal metinleri de bilmektedir. Örneğin, bunlarla sınırlı olmamak üzere, Rachid Boudjedra'nın ‘Ceza Vuruşu’ başlığı altında Arapçaya çevrilen Le vainqueur de coupe (Kupanın Kazananı) romanı veya Shukri Mabkhout'un ‘Baganda’ isimli romanı, Abdelkader Djemaï tarafından yazılan Le jour où Pelé vb.
Ancak futbolun en büyük kazananları, tribünlerdeki binlerce taraftarın gırtlağını sağdan, soldan veya İslamcı partilerin sloganlarıyla doldurana kadar futbol taraftarlarına gözlerini açık tutan, onlara musallat olan ve onları kuşatan siyasi partilerdir.
Futbol, ​​‘oyun’ ve ‘dürüst rekabet’ hedefinden siyasi, finansal ve ticari piyasalara saptı.
Arap ve İslam dünyasında stadyumlardan çıkan veya bu tribünlerde, önceden çalışılmış sloganlarla keskinleşen birçok devrim ve ayaklanma var.
Arap ve İslam dünyasında sanatsal düzeyde, sosyal, siyasi ve sendikal muhalefet fikrine dayanan ve sıradan vatandaşların adaletsizlik ve sosyal ayrımcılık zulmünün acısını dile getiren seçkin bir popüler şarkı söyleme akımı ortaya çıktı. Şarkılardan bazıları geniş çapta biliniyor ve zalim rejimlerin sütunlarını tehdit etmeye devam ediyor.
İslami partilerin ideolojisi, Arap ve İslam dünyasında camilerde mümin kitlelerini esir aldıktan sonra günde beş kez ibadet için toplanan cemaatler, siyasi propaganda için bir maden olarak kullanıldı. Taraftar yaratmak ve seçmen tabanını genişletmek, tribünleri platformlara ve fabrikalara dönüştürmek için popüler futbol stadyumlarına sızdı.
İslami siyasi partiler, Arap dünyasında ve Kuzey Afrika'da futbol stadyumlarının siyasi ve ideolojik tabanlarını genişletmedeki rolünün farkında olan en siyasi güçlerdir. Futbol taraftarlarının psikolojisi şiddetle karakterize edildiğinden, aynı zamanda öfke, aşırılık, ötekini reddetme, var olan her şeyi ortadan kaldırma ve sıfırdan başlama kültürüyle de ilgili olduğundan, mevcut aşırılık yanlısı dini partilerin ideolojisine oldukça yakındır. Bu nedenle, futbol taraftarlarının yapısı ile Arap ve İslam dünyasındaki aşırılık yanlısı İslami siyasi partilerdeki benzerlerinin yapısı arasında büyük bir psikolojik benzerlik olduğunu hissediyoruz. Aynı durum Avrupa ve ABD'de futbol taraftarları ve aşırılık yanlısı siyasi akımları ve neo-Nazizm taraftarları arasında da görülüyor.
Bugün Katar Devleti, 2022 Dünya Kupası'nı Doha'da düzenlemesiyle, böylesine büyük bir küresel organizasyonu düzenleyen ilk Arap ve Ortadoğu ülkesi oldu. Bu, tüm bölge için bir gurur kaynağı ve kazançtır. Ancak Arap dünyası ve Kuzey Afrika ülkelerindeki futbolun seviyesinden, fakir veya zengin insanlara yetişmekte gecikmemizden bahsetmek yerine bu organizasyona büyük önem verildi. Arap vatandaşlarının imajını, kültürünü, hayallerini ve Arap rejimleri ile dünyadaki benzerleri arasında güveni yeniden tesis ederek başarabileceğimiz projeleri sunmaya çalışmak yerine, Sanki İslam tehlikedeymiş gibi, Müslüman olduğumuzu dünyaya ispatlamak istiyormuşuz gibi dünyayı din üzerine bir söylemin içine daldırdık.
Bu uluslararası sportif, insani ve coşkulu olay için birçok vaiz seferber edildi. Sanki tüm platformlarda ideolojinin kılıçları bilenmiş olarak bir Dâhis ve el-Gabra savaşı (Arap kabileleri arasındaki savaşlar ç.n.) veya yeni bir Bedir savaşı ya da Uhud savaşı yapmak üzereyiz, sanki tüm Müslümanlar bu turnuvayı düzenlerken eğlencenin, güzelliğin, muhteşem rekabetin ve bizden farklı olan ötekini kutlamanın sunulduğu bir top oyununda değil, ideolojik bir savaşın içinde görevlendirilmiş durumda.
Müslüman, bazı sosyal medya platformları ve TV kanallarının bazı vaizlerin ağzından söylediği gibi, her gün, bireysel ve grup halinde İslam'a giren yabancıların ‘kelle’ sayıları hakkındaki aldatıcı ve uydurma haberleri okurken veya tüketirken mutlu görünüyordu. Sanki vahyin ilk yıllarında gibiydik.
İdeolojik söylemleri duyarken ve sosyal medyada savunuculuk söylemleriyle ilgili yazılanları okurken, Arap Yarımadası'nın çöllerinin kumlarından yeni çıkan ve yeni fetihlerin belirleyici savaşını başlatmak için batıya doğru ilerleyen atların ve fillerin sırtında olduğumuzu hissediyoruz.
Örneğin, daha önce kupa turnuvasını organize eden Avrupa, ABD, Hindu veya Yahudi Hristiyan ülkelerden biri aynısını yapsa, futbol taraftarları arasında vaaz vermek için Hıristiyan, Hindu, ineklere tapanları veya Yahudi din adamlarını tribünlere davet etse Müslümanlar ne yapardı? Müslümanların tepkisi ne olurdu? Reddetme ve öfke olacaktı. Bu konuda da haklı olacaktı.
Avrupa merkezciliğin hastalıklı ve ırkçı kültürü tarafından motive edilen Batı'daki birçok sesin, Arap-Orta Doğu ülkesinde bu turnuvanın düzenlenmesine karşı olduğu doğrudur. Ancak dünya futbolunu kutlamaktan, halka açık yollardaki trafiği düzenleyen tabelalara kadar her şeyi İslamileştirilmeye çalışan bazı Müslümanların eylemlerinde seslerinin yankısını buldular.



Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
TT

Rus denizaltı, Britanya sularında gezinmiş

Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)
Bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopterinin gemiyi takip ettiği görüldü (Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı)

Britanya çevresindeki kritik sualtı altyapısını haritalayan casus geminin yanında bir Rus denizaltının görevlendirildiği ortaya çıktı.

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı (MoD), olayın fotoğrafını kamuoyuyla paylaştı. Fotoğrafta, resmi olarak Rus araştırma gemisi diye tanımlanan ve Britanya'yla İrlanda arasındaki doğalgaz boru hattını incelediği bildirilen Yantar'ı bir denizaltının takip ettiği görülüyor. Eşlik eden denizaltının Rusya tarafından özellikle sabotaj için inşa edilmiş denizaltılardan biri olup olmadığı net değil.

Geçen yıl kasımda İrlanda Denizi'nde Yantar'ı takip eden bir denizaltısavar Merlin Mk2 helikopteri ve yakınlarda yüzeye çıkmış bir Britanya denizaltısı da fotoğrafta görülebiliyor.

Sunday Times'a göre, bunun Rus denizaltılarının Yantar'a Britanya Adaları'na yakın sularda eşlik ettiği birkaç operasyondan biri olduğuna inanılıyor.

Kraliyet Donanması Komutanı General Sör Gwyn Jenkins bu ay, son iki yılda "Britanya sularındaki Rus ihlallerinde yüzde 30'luk artış" olduğunu söylemişti.

Bu faaliyetin en belirgin şekilde Birleşik Krallık (BK) sularının yakınında faaliyet gösteren Yantar gibi casus gemilerinin varlığında görüldüğünü belirten yetkili, "Beni en çok endişelendiren şey, dalgaların altında olup bitenler" uyarısında bulundu.

Geçen hafta Sör Gwyn, Rusya'nın GUGI diye bilinen seçkin derin denizaltı birimine yaptığı yatırımı yenilediği konusunda uyarıda bulunmuştu. BK, Rusya'nın sualtı istihbarat toplama operasyonlarının geliştirilmesine öncülük eden Rus askeri teşkilatına bu yıl haziranda yaptırım uygulamıştı.

Savunma Bakanlığı Sözcüsü şunları söyledi:

Savunma Bakanı'nın da söylediği gibi, Başkan Putin'e mesajımız açık: Sizi görüyoruz, ne yaptığınızı biliyoruz ve bu ülkeyi korumak için güçlü bir şekilde harekete geçmekten çekinmeyeceğiz. Rusya'nın hem BK'ye hem de müttefiklerimize ait denizaltı kablolarını, ağlarını ve boru hatlarını haritalama girişimlerini de içeren tehdidinin son derece farkındayız ve bu tehditlerle doğrudan mücadele ediyoruz. Bu nedenle başbakan, Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük sürekli savunma harcaması artışını açıkladı; bu artış, Nisan 2027'den itibaren GSYİH'nin yüzde 2,5'ine kadar harcama taahhüdünü ve ekonomik ve mali koşullar elverdiği takdirde bir sonraki parlamentoda GSYİH'nin yüzde 3'üne kadar harcama yapma hedefini içeriyor. Ayrıca, Rusya rejimi altındaki bireylere, kuruluşlara ve gemilere karşı 900 yeni yaptırım uyguladık ve ileri seviye denizaltısavar teknolojisinin geliştirilmesini ve konuşlandırılmasını hızlandırdık.

BK hükümeti, otonom gemileri, yapay zeka destekli sensörleri, savaş gemilerini ve uçakları entegre ederek kritik denizaltı altyapısını gelişen zorluklara karşı korumayı amaçlayan Atlantik Kalesi programının, BK ve NATO için Kuzey Atlantik'i güvence altına alarak Rusya'nın gelişen denizaltı gücünün tehdidine karşı koymaya katkı sunacağına inanıyor.

Independent Türkçe


Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
TT

Trump'la görüşmeye Gazze için alternatif planla giden Netanyahu'nun hedefinde İran var

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı  (AFP)

Miami’deki Mar-a-Lago’da pazartesi günü yapılması planlanan Donald Trump– Binyamin Netanyahu görüşmesi öncesi İsrail’de kulisler hareketlenirken, siyasi kaynaklar bu zirveyi Netanyahu’nun siyasi kaderini şekillendirecek bir dönüm noktası olarak tanımlıyor. Ancak görüşmenin, Netanyahu’nun Beyaz Saray’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki ivmesini frenleme çabalarını da gündeme taşıması bekleniyor.

Taraflar arasında öncelikler konusunda ciddi bir görüş ayrılığı olduğu belirtiliyor. İsrailli siyasi kaynaklar, “Walla” sitesine yaptıkları değerlendirmede, “ABD yönetimi Netanyahu’dan rahatsız ve onu Trump’ın planını engellemekle suçluyor. Buna karşın Trump, Netanyahu’ya olan güvenini koruyor, onu kolluyor ve azarlamak yerine uzlaşma arayışında olacak. Trump, görüşmenin merkezine Gazze’yi koyarken, Netanyahu öncelikleri değiştirerek gündemi İran’la başlatmak istiyor” ifadelerini kullandı.

İsrailli yetkililer, Netanyahu’nun “İran’a yönelik, özellikle İsrail-ABD ortak bir saldırısının, gelecekteki nükleer anlaşma açısından daha iyi sonuçlar doğuracağı ve hatta Tahran’daki rejimi sarsabileceği” görüşünü savunduğunu aktarıyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot gazetesinden aktardığı habere göre İran, Trump’ın girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla Hizbullah ve Hamas’a büyük yatırımlar yapıyor. Gazete, bu örgütlerin silahsızlanmayı reddetmesinin Devrim Muhafızları’nın teşvikiyle gerçekleştiğini ileri sürüyor.

Gazze planında değişiklik arayışı

Aynı kaynaklara göre Netanyahu, Gazze dosyasını soğutmayı hedefleyen bir yol haritası önermeye hazırlanıyor. Bu planın, Trump’ın Gazze planını hayata geçirme konusundaki “görünen aceleciliğini” durdurmayı, süreci yavaşlatmayı ve hatta Beyaz Saray’da çizilen yol haritasının yerine İsrail önceliklerini esas alan yeni bir plan koymayı amaçladığı belirtiliyor.

“Maariv” gazetesine göre Trump’a sunulması planlanan İsrail önerisi, Hamas’ın fiilen silahsızlanmasına kadar Gazze Şeridi’nin yüzde 75’ine varan bir alan üzerinde İsrail kontrolü öngörüyor. İsrail’in mevcut anlaşmalar kapsamında şu anda Gazze’nin yüzde 53’ünü kontrol ettiği, son bir ayda bu oranı yüzde 58’e çıkardığı ifade ediliyor.

h
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Trump ise Gazze konusunda farklı bir yaklaşım benimsiyor. ABD Başkanı, Gazze’de ilerleme sağlanmasının İran’ı izole edeceğini ve diplomatik sürece yönelteceğini düşünüyor. İsrail değerlendirmelerine göre Trump, silahsızlanma sürecini zamana yayılan bir aşama olarak görüyor ve derhal ikinci aşamaya geçilmesini, yeniden imar sürecine odaklanılmasını istiyor. Bu çerçevede İsrail’den engel çıkarmamasını ve Gazze’de yeni bir çekilmeye hazırlanmasını talep ediyor.

Bu nedenle, Yediot Ahronot Netanyahu’nun, Trump’ın taleplerinin savaşta elde edilen kazanımları aşındıracağı endişesini taşıyan İsrail ordusunu da sürece dâhil ettiğini yazıyor. Netanyahu’nun, “ileri ve önleyici savunmayı da içeren yeni bir güvenlik doktrininin” merkezde yer almasını isteyeceği ve bu yaklaşım için ABD’den siyasi ve askeri destek talep edeceği belirtiliyor. Gazeteye göre Netanyahu ayrıca, Trump çevresinde etkili olan Türkiye ve Katar’ın nüfuzunu dengelemeye çalışacak.

Çatışma endişesi ve temkinli yaklaşım

Netanyahu, bu önerilerin Trump ve ekibiyle ciddi tartışmalara, hatta bir krize yol açabileceğinin farkında. Gazetenin stratejik işler muhabiri Ron Ben-Yişay, İsrail liderliğinin Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray’da yaşanan “küçük düşürücü” karşılaşmayı hatırladığını ve Trump’ın Netanyahu’ya karşı da ani bir tutum değişikliğine giderek İsrail’i “nankörlükle” suçlayabileceğinden endişe duyduğunu yazıyor.

csdfvgh
Trump ve Netanyahu, 29 Eylül 2025’te Beyaz Saray’daki basın toplantısının sonunda tokalaşırken (AFP)

Haberde, İsrail tarafının son derece temkinli davranmak zorunda olduğunun farkında olduğu vurgulanırken, Netanyahu’nun ikili ilişkiler kapsamında birçok talebi bulunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında, önümüzdeki yılları kapsayan çok yıllı güvenlik yardımı planı çerçevesinde İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünün korunması ve bölge ülkelerine gelişmiş silah satışlarına kısıtlamalar getirilmesi de yer alıyor.

Bölgesel başlıklarda ise Türk meselesinin de Mar-a-Lago’daki görüşmede gündeme gelmesi bekleniyor. Netanyahu’nun, Gazze’de ve Suriye’nin orta ve güney kesimlerinde Türkiye’nin askeri varlığına İsrail’de geniş bir karşıtlık bulunduğunu savunacağı, bu varlığın İsrail’in güvenlik tehditlerini bertaraf etme kabiliyetini sınırladığını ileri süreceği belirtiliyor. Ancak Trump’ın bu konuda farklı bir tutum sergileyebileceği ve Netanyahu’nun muhalefetini yumuşatmak zorunda kalabileceği değerlendiriliyor.

İsrailli yorumculara göre Trump, Mar-a-Lago zirvesinde Netanyahu’dan, seçim yılı olması nedeniyle İsrail’deki sağ tabanı rahatsız edebilecek tavizler isteyebilir. Bu nedenle Netanyahu’nun her başlıkta sert bir pazarlık yürütmesi bekleniyor. İsrail basınına göre bu görüşme, Netanyahu için Florida sahillerinde “rahat bir gezinti” olmayacak.


Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.