Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Moskova-Erivan ilişkilerine nasıl yansıdı?

Erivan, Moskova liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) zirvesinin bildirisini imzalamayı reddediyor

Paşinyan (solda) Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) toplantısı için başkent Erivan’da Putin’i ağırlarken, zirve bildirisini imzalamayı reddederek Putin’i hiçe saydı (EPA)
Paşinyan (solda) Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) toplantısı için başkent Erivan’da Putin’i ağırlarken, zirve bildirisini imzalamayı reddederek Putin’i hiçe saydı (EPA)
TT

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Moskova-Erivan ilişkilerine nasıl yansıdı?

Paşinyan (solda) Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) toplantısı için başkent Erivan’da Putin’i ağırlarken, zirve bildirisini imzalamayı reddederek Putin’i hiçe saydı (EPA)
Paşinyan (solda) Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) toplantısı için başkent Erivan’da Putin’i ağırlarken, zirve bildirisini imzalamayı reddederek Putin’i hiçe saydı (EPA)

Ermenistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’nın Bağımsız Devletler Topluluğu’nu (BDT) güçlendirme yaklaşımını paylaşsa da -bu iki ülke, dört eski Sovyet devleti ile askeri bir ittifakın üyesi-, bu ilişki son zamanlarda olağandışı dalgalanmalar ışığında dikkatleri çekiyor.
Dünyanın birçok yerinde kolluk kuvvetleri görevlerinde bulunan, uluslararası siyaset ve ticaret alanında işletme yüksek lisans derecesine (MBA) sahip emekli Albay Wes Martin, ABD merkezli National Interest dergisi için bu konu ile ilgili kaleme aldığı bir yazıda, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i hiçe saydığını vurgulayarak, Paşinyan’ın, Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (CSTO) toplantısı için başkent Erivan’da Putin’i ağırlarken, zirve bildirisini imzalamayı reddettiğini belirtti. Martin yazısında, “Putin’den herhangi bir şekilde uzaklaşılması memnuniyetle karşılansa da, Ermenistan o halde neden Rusya’nın en büyük askeri konferansına ev sahipliği yaptı?” diye sordu.
CSTO’nun Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) bir yansıması olduğunu vurgulayan Martin, tıpkı Batı ittifakı gibi CSTO’da da bir üyeye yapılan saldırının, altı üyeye -Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan- yapılmış bir saldırı olarak kabul edildiğini belirtti.
Ancak Martin, Moskova’da yer alan karar verme mekanizmasıyla CSTO’nun, Rusya’nın güç projeksiyonu için hükümetler arası bir araç olarak çalıştığını söyledi. Bu yılın başında hükümet karşıtı protestolar Rusya’nın Kazakistan’daki çıkarlarını tehdit ettiğinde, muhalefeti bastırmak için ittifakın dört bir yanından binlerce askerin gönderildiğini kaydetti. Ancak Ermenistan, bu sonbaharda Azerbaycan sınırında yaşanan şiddet olayları sırasında toplu savunma maddesine başvurduğunda ittifakın sessiz kaldığını belirtti.
Martin’e göre Rusya Ukrayna’ya saplanmışken, kendi arka bahçesi olarak gördüğü yerlerdeki sorunlara fazla çaba harcayamaz. Ancak bu olay, Ermenistan’ın neden konferanstan ya da örgütten tamamen çekilmediği sorularını gündeme getirdi. İttifak temel yükümlülüğünü yerine getirmezken Ermenistan'ın, özellikle Batı'nın gözüne girmeye yönelik ısrarlı girişimleri göz önüne alındığında şu anda dışlanmış olan Rusya’ya ev sahipliği yapmaktan pek bir kazancı yok gibi görünüyor. CSTO üyesi Tacikistan bile, ekim ayında topraklarındaki tatbikatları aniden iptal etti.
Şarku’l Avsat’a konuşan gözlemciler Ermenistan’ın başka seçeneği olmadığını, çünkü Moskova’nın Ukrayna’daki anlamsız savaşından sonra bile Rusya’nın yörüngesine direnemeyecek kadar küçük olduğunu savunuyor. Ermenistan, güvenliği için sadece görünüşte Moskova’ya bağımlı olabilir, ancak ekonomik olarak kesinlikle bağımlıdır diyebiliriz. Nitekim Rusya, Ermenistan’ın doğalgazının yüzde 85’ini ve buğdayının yüzde 99’unu sağlıyor. Ancak bu argüman, küçük ülkelerin ekonomik olarak zarar görecek olsalar bile genellikle ilkeli duruşlar sergilediğini göz ardı ediyor.
Litvanya, Rusya’ya olan bağımlılığından kurtulduktan 30 yıl sonra, Avrupa’nın en küçük ekonomilerinden biri olarak şimdi dünyanın en büyük ikinci ekonomisine karşı duruyor.
Litvanya, Çin’in Uygur azınlığına yönelik muamelesini alenen soykırım olarak nitelendirdi, Çin’in Orta ve Doğu Avrupa devletleriyle toplantılar için kullandığı sözde 17+1 grubundan çekildi ve bir Tayvan Temsilciliği açarak bunu yapan ilk Avrupa ülkesi oldu. Çok geçmeden bunu ağır bir ekonomik baskı izledi. Çin, Litvanya’dan yapılan ithalatın yanı sıra Litvanya menşeli parçaların kullanıldığı herhangi bir ürünün ithalatını da yasakladı. Bu ekonomik baskıdan sonra bile, Litvanya yine de ilkelerine bağlı kalmaya devam ediyor.
Bazıları Ermenistan sorununun küçük bir ülke olmakla ilgili olmadığını, ‘düşmanca bir çevrede’ yaşamakla ilgili olduğunu düşünüyor. Ermenistan bölgesinde ekonomik olarak izole edilmiş durumda. Azerbaycan ve Türkiye, yaklaşık 30 yıldan beri sınırlarını Ermenistan’a kapatmış durumda. Bu yüzden Ermenistan'ın çevresinin yüzde 80'inden fazlasının bağlantısı kesildi. 1994 yılında ateşkes ilan edildikten sonra Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesi nedeniyle Ermenistan sınırları kapatıldı. Türkiye de müttefikine destek olmak için aynı şeyi yaptı. Ancak Ermenistan, komşularıyla ilişkilerini yeniden normalleştirecek ve Rusya bağımlılığından uzaklaşmasını sağlayacak bir barış anlaşmasının peşinde değildi. Bunu yapmak, Karabağ davasından beslenen milliyetçilik coşkusuna karşı hareket etmeyi ve uzun vadede vatandaşlarının yararına olacak pragmatik bir politika izlemeyi gerektirecekti.
Martin’e göre Rusya'ya dalkavukluk yapmasının suçu Ermenistan’ın düşman çevresi veya küçüklüğü değil, hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin mantığıdır. Yine de iki yönlü oynamak Ukrayna savaşı sonrası işe yaramıyor. Avrasya Ekonomik Birliği’nin (EAEU) Rusya ile birlikte bir üyesi olan Ermenistan, Avrupa Birliği’nin (AB) Moskova’ya yönelik yaptırımlarından yararlanmaya başladı. Ekim ayındaki verilerin Ermenistan’a buzdolabı, çamaşır makinesi vb. ithalatının önemli ölçüde arttığını ortaya koyması bir sürpriz oldu. Gerçek alıcının, yaptırım uygulanan ve ana teknolojileri elde etmek için elektronik cihazları yedek parça olarak kullanan Rus silah endüstrisi olduğuna dair haklı korkular var. Bundan önce bile, birçok kişi bu yıl Rusya’ya ihracatı yüzde 50 arttığında Ermenistan’ı Rusya için ‘yaptırımları delen’ bir ülke olarak görüyordu. Net verilerin olmaması, Ermenistan’ın Batı ürünlerini bir geçiş ücreti karşılığında yeniden ihraç ettiğini gösteriyor.
İki taraftaki bu ‘bekle ve oyna’ yaklaşımı, Ukrayna’nın işgalinden bu yana dünyanın büyük resim siyasetiyle uyuşmuyor. Ermenistan’ın Rusya’ya uygulanan yaptırımları delerek çıkar sağlamaya çalışırken, son CSTO toplantısında Putin’i hiçe sayması mert bir duruş olarak değerlendirilemez. Böyle bir duruş, yalnızca Putin’e, Ermenistan’ın güvenlik ittifakında kalırken sadakatinin çantada keklik gibi görülemeyeceğini göstermeye yarayabilir.
Özetle Martin’e göre, Ermenistan gerçekten Batı ile ittifak kurmak istiyorsa bunu göstermenin basit bir yolu var: CSTO’dan ayrılmak.



Birçok isim, tek gerçek: Savaş

Rusya ile Ukrayna arasında Donetsk bölgesinde devam eden çatışmaların ortasında, bir Rus ulusal kampında eğitim alan genç erkekler (Reuters)
Rusya ile Ukrayna arasında Donetsk bölgesinde devam eden çatışmaların ortasında, bir Rus ulusal kampında eğitim alan genç erkekler (Reuters)
TT

Birçok isim, tek gerçek: Savaş

Rusya ile Ukrayna arasında Donetsk bölgesinde devam eden çatışmaların ortasında, bir Rus ulusal kampında eğitim alan genç erkekler (Reuters)
Rusya ile Ukrayna arasında Donetsk bölgesinde devam eden çatışmaların ortasında, bir Rus ulusal kampında eğitim alan genç erkekler (Reuters)

Carl von Clausewitz'in dediği gibi, savaş başka araçlarla yapılan siyasetse ve savaşın doğası siyasi amaçlar için yapıldığı konusunda sabitse, o zaman savaşın tanımı ve özellikleri tamamen kullanılan araçlarla ve bu araçların kullanım şekliyle bağlantılıdır.

İnsanlık tarihi boyunca savaş, en kanlı toplumsal çatışma olmuştur. Savaşın da, savaş öncesinde veya sonrasında, zaferde veya yenilgide, kendi ritüelleri ve sembolleri vardır. Ancak kesin olan şey, bu ritüellerin ve sembollerin savaşa meşruiyet ve kutsallık kazandırmaya yardımcı olduğudur. Ayrıca, düşmanı yok etme sürecini kolaylaştırmak için düşmanın imajını çarpıtmayı da amaçlarlar.

xdfgt
Önlerinde ‘siber güvenlik’ ifadesi bulunan bilgisayar ve akıllı telefonların etkileyici çizimi... (Arşiv – Reuters)

Savaşlar genellikle birden fazla cephede yapılır. Kara, deniz, hava, uzay veya siber savaş olabilir. Kara savaşının zaferi belirleyen faktör olduğuna alışkınız. Ayrıca, savaşın tüm cephelerde birleştirilmesine de alışkınız. Örneğin, ABD genellikle hava gücüyle savaşlara başlar ve düşmanın ağırlık merkezlerini, özellikle komuta ve kontrol merkezlerini hedef alır. Ancak aynı zamanda, siber yeteneklerini kullanarak düşmanın dijital yeteneklerini felce uğratır.

Bazı strateji uzmanları, yapay zekânın savaş alanına girmesinin, eski savaş yöntemlerine meydan okuyan ve savaşın yürütülüşünde, özellikle de askeri doktrin olarak bilinen alanda radikal değişiklikler gerektiren, olağanüstü bir dönüştürücü güç olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, özellikle süper güçler arasında, gelecekteki savaşlara askeri güçleri nasıl hazırlayacakları konusunda küresel bir kafa karışıklığı vardır. Bu savaşların bazı özellikleri, özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'ya resmen savaş ilan etmeyip savaşı ‘özel bir askerî harekât’ olarak nitelendirmesiyle, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında ortaya çıkmaya başladı. Bu bağlamda ABD de Rusya'dan farklı değildir. Tarihi boyunca ve kuruluşundan bu yana beş kez resmen savaş ilan etti. Ancak, savaş ilan etmeden de birçok sınırlı savaş yürüttü. Bunların en önemlileri şunlar: Kore Savaşı, Vietnam, Körfez Savaşı, Afganistan ve 2003'teki Irak Savaşı, Grenada, Kosova, Libya ve diğerleri gibi daha küçük askeri operasyonlar da cabası.

Belirli savaş türlerine verilen isimler neler?

1. Topyekûn savaş: Bu tür savaşlarda, bir ülke savaş ve zafer için, ya da en azından ulusal güvenliği korumak için tüm boyutlarda tüm kaynaklarını seferber eder. Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı bu kategoriye girer. Topyekûn savaş, sınırlı araçlarla sınırlı siyasi hedefler elde etmeyi amaçlayan sınırlı savaşın tam tersidir.

2. Hibrit savaş: Bu tür savaşlarda, geleneksel savaş yöntemlerinin yanı sıra gerilla savaşı, terörizm ve siber savaş gibi geleneksel olmayan taktik ve yöntemler de aynı anda kullanılır. Bu tür savaş, düşmanın zayıflıklarına odaklanarak onların bilişsel durumlarını etkilemek ve moralini bozmak amacıyla yapılır. Bu tanım bizi bir sonraki kategoriye götürür. Bu kategori, bu tür savaşı uygulayanlar topyekûn veya sınırlı savaşa girmek istemediklerinde kullanılır.

3. Gri alan savaşı: Bu, gerçek savaş eşiğine ulaşmayan ve onu aşmayan bir savaş türüdür. Bu tür savaşlarda, belirli araçlar, inkâr edilebilirlik sağlayan ancak savaşa girmeyen bir şekilde kullanılır. Genellikle savaş, kırmızı çizgileri aşmadan stratejik kazanımlar elde etmeyi amaçlar. İttifak içindeki bazı kaynaklara göre, Rusya şu anda NATO'ya karşı bu tür bir savaş (hibrit + gri alanlar) yürütmektedir.

4. Algoritma savaşı: Yapay zekâ savaşa girdikten sonra, savaşın doğası kökten değişti. Bu tür savaşlarda, algoritmalar büyük miktarda veriyi analiz ederek savaşı hızlandırmak için kullanılır. İnsanlar bu savaşa hâlâ hâkim, özellikle de yapay zekânın insan bilinci ve zekâsına paralel veya ondan üstün hale geldiği sözde tekilliğe henüz ulaşmamış olması nedeniyle. Yapay zekâ, savaşta inisiyatifi elinde tutmak amacıyla karar verme sürecini hızlandırarak bu savaşa katkıda bulunur. Ayrıca savaş alanının dijitalleşmesine katkıda bulunur ve farklı silahların savaş güçlerini gerçek zamanlı bir ağ (Battlespace) içinde birbirine bağlar.

5. Vekil savaşı: Yapay zekadaki olağanüstü ilerlemelerin ardından, savaşın yeni özellikleri ve karakteristikleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunların en önemlisi, ‘vekil savaşı’ veya ajanlar tarafından yürütülen savaştır. Antik ve modern askeri tarih, insan vekilleri tarafından yürütülen savaş örnekleriyle doludur, ancak 21. yüzyılda insan ve makinelerin karışık ve melez bir şekilde yürütülen vekalet savaşları görülecektir.

Bu savaşta, veri toplayabilen, algılayabilen, analiz edebilen ve bunları bilgiye, karar almaya ve uygulamaya dönüştürebilen akıllı sistemler, insan unsuruna başvurmadan kullanılacaktır.

Son olarak, gerilla savaşı gibi kentsel savaşlardan bahsedebiliriz.

Kentsel savaş, düşmanın yoğunlaştığı kentsel ortamı kontrol etmeyi amaçlar. Geleneksel ordular için çok zor ve maliyetli olan bu tür savaşlarda, çatışmalar evden eve gerçekleşir. Bu tür savaşlarda, tanklar gibi geleneksel silahların önemi ve etkinliği azalır.

xscdfgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından yükselen dumanlar, 20 Ekim 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi'nde, tünel ağının temsil ettiği dikey coğrafi derinlikle birlikte, şu anda bir şehir savaşı yaşanıyor. Gerilla savaşı, vur-kaç taktikleri, pusular ve diğer taktiklere dayanır ve amacı her zaman düşmanı mümkün olduğunca yıpratarak siyasi kararlarını değiştirmeye zorlamaktır. Bu nedenle, bu savaş aynı anda hem askeri hem de siyasi olmak üzere ikili bir nitelik taşır. 1985'ten 2000'e kadar, İsrail'in Güney Lübnan'dan çekildiği yıla kadar süren Hizbullah ile İsrail arasındaki savaş, tam anlamıyla bir gerilla savaşıydı.

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı


İsrailli bakan, Yahya Sinvar'ın cenazesinin yakılmasını önerdi

Sana'da İsrail'e karşı düzenlenen protesto sırasında Hamas'ın merhum lideri Yahya Sinvar'ı tasvir eden bir pankart (EPA)
Sana'da İsrail'e karşı düzenlenen protesto sırasında Hamas'ın merhum lideri Yahya Sinvar'ı tasvir eden bir pankart (EPA)
TT

İsrailli bakan, Yahya Sinvar'ın cenazesinin yakılmasını önerdi

Sana'da İsrail'e karşı düzenlenen protesto sırasında Hamas'ın merhum lideri Yahya Sinvar'ı tasvir eden bir pankart (EPA)
Sana'da İsrail'e karşı düzenlenen protesto sırasında Hamas'ın merhum lideri Yahya Sinvar'ı tasvir eden bir pankart (EPA)

İsrail Ulaştırma Bakanı Miri Regev, güvenlik kabinesinin yakın zamanda yaptığı bir toplantıda, Gazze'deki eski Hamas lideri Yahya Sinvar'ın cenazesinin yakılmasını önerdi ve "bazı sembollerin iade edilmemesi gerektiğini" savundu.

Regev, 2011 yılında ABD özel kuvvetleri tarafından öldürülen ve denize atılan El Kaide lideri Usame bin Ladin'e atıfta bulunarak, "Amerikalıların bin Ladin'e yaptığının aynısını bizim de yapmamız gerektiğini gördüm" dedi.

Regev, "Bu öneriyi kabineye sundum ve iade edilmemesi gereken semboller var" diye ekledi. Yedioth Ahronoth'a göre, Regev'in önerisinin İsrail güvenlik yetkilileri tarafından incelendiği düşünülüyor.

Sinvar, 16 Ekim 2024'te Gazze Savaşı sırasında İsrail ordusunun düzenlediği bir operasyon sırasında öldürüldü. Gazze'nin güneyindeki Refah kentinde rutin bir devriye sırasında öldürüldü. 7 Ekim saldırılarından sonra İsrail tarafından en çok aranan kişiydi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Sinvar'ın cesedi diş kayıtları ve DNA testiyle teşhis edildi ve İsrailli yetkililer kısa süre sonra ölümünü doğruladı.

Şarm el-Şeyh görüşmeleri sırasında Hamas, yakın zamanda imzalanan esir değişimi ve ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak, Gazze'deki iki eski lideri Yahya ve Muhammed Sinvar kardeşlerin cenazelerinin İsrail'den teslim edilmesini talep etti. İsrail bu talebi reddetti.


Netanyahu: Gazze savaşına karşı çıkanları dinleseydim, İsrailliler ‘nükleer duman’ içinde ölmüş olacaktı

TT

Netanyahu: Gazze savaşına karşı çıkanları dinleseydim, İsrailliler ‘nükleer duman’ içinde ölmüş olacaktı

Netanyahu: Gazze savaşına karşı çıkanları dinleseydim, İsrailliler ‘nükleer duman’ içinde ölmüş olacaktı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün yaptığı açıklamada, Hamas'ın ‘boğazına kılıç dayandığını’ hissettiğini ve İsrail, ordusunu son büyük kalesi olan Gazze şehrine gönderdiği için mevcut ateşkes anlaşmasını kabul etmek zorunda kaldığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel'den aktardığına göre Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze şehrine girmesiyle ‘Hamas'ın yok olmanın eşiğinde olduğunu anladığını’ belirtti.

Netanyahu, İsrail parlamentosunda (Knesset) yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Bu salonda ve dışında, savaşı durdurmamı, teslim olmamı, boyun eğmemi isteyen birçok kişinin sözünü dinleseydim, bu taleplere cevap verseydim, savaş Hamas ve tüm İran ekseni için ezici bir zaferle sona ererdi. Bunu siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz.”

7ı8
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 20 Ekim 2025 tarihinde Kudüs'te Knesset'in kış oturumunun açılışında bir konuşma yaptı. (EPA)

Muhalefet milletvekilleri, Netanyahu'nun konuşmasını böldükleri için salondan çıkarıldı. Netanyahu, Gazze Şeridi'ndeki savaşı erken durdursaydı, toplumun tüm kesimlerinden İsraillilerin ‘nükleer dumanın içinde Tanrı'nın yanına yükseleceklerini’ iddia etti.

‘Süper güç konumumuzu sağlamlaştırdık’

Netanyahu, ‘savaşın, Hamas'ın talep ettiği teslim şartlarıyla, ne yazık ki İsrail içindeki unsurların da yardımıyla sona ermesini kabul etmeyeceğini’ açıkladı.

asd
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 20 Ekim 2025 tarihinde Kudüs'te Knesset'in kış oturumunun açılışında bir konuşma yaptı. (EPA)

Netanyahu, “Hamas'a karşı caydırıcılığımızı güçlendirdik, konumumuzu düzelttik ve rehinelerimizi geri getirdik. Bazı ölüler halen orada, onları da geri getireceğiz... Süper güç konumumuzu sağlamlaştırdık, ancak operasyon henüz bitmedi” şeklinde konuştu.

Pazar günü Gazze Şeridi'ne ‘153 ton’ bomba atıldı

Netanyahu, Hamas'ın Refah'ta İsrail ordusu güçlerine yönelik ölümcül saldırısıyla ateşkesi açıkça ihlal ettiğini söyledi. İsrail'in Hamas'a, üst düzey liderler de dahil olmak üzere onlarca hedefe 153 ton patlayıcıyla yanıt verdiğini doğruladı. Netanyahu, “Ateşkes, Hamas'ın bizi tehdit etmesi için bir izin belgesi değildir... Bize karşı saldırganlık göstermenin bedeli çok ağır olacaktır” dedi.

dfghy
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 20 Ekim 2025 tarihinde Kudüs'te Knesset'in kış oturumunun açılışına katıldı. (EPA)

İsrail ordusu pazar günü, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta çıkan çatışmalarda iki askerin öldüğünü duyurdu. Gazze Şeridi'ne bir dizi hava saldırısı düzenleyen ve Hamas'ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayan İsrail ordusu, ateşkesin yeniden başladığını duyurdu.

Netanyahu, İsrail'in barış içinde yaşamak isteyenlere de elini uzattığını vurguladı. Netanyahu, “Barış zayıflarla değil, güçlülerle yapılır ve bugün herkes İsrail'in çok güçlü bir ülke olduğunu biliyor. Her zamankinden daha güçlü bir ülke” ifadelerini kullandı.

Hamas ise Refah'ta çatışmaların yaşandığını bilmediğini belirtti ve 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkese tam bağlılığını yineledi.

Zorluklar ve fırsatlar hakkında görüşmek

İsrail Başbakanı, bugün başlayacak olan İsrail ziyaretinde ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile bölgedeki zorluklar ve fırsatlar hakkında görüşeceğini söyledi.

Netanyahu, Knesset'te yaptığı konuşmada ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump'ın bölgede barış anlaşmaları imzalamasını beklediğini bildirdi.