Güney Afrika'da 'paleontoloji mucizesi': Homo naledi, ateş yakmış olabilir

"Homo sapiens'e ait hiçbir iz yok. En derin kısımdayız, insanların hiç gitmediği yerdeyiz"

Kalıntıları Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde bulunan, Leti adlı bir Homo naledi çocuğunun kafatası modeli (Wits Üniversitesi)
Kalıntıları Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde bulunan, Leti adlı bir Homo naledi çocuğunun kafatası modeli (Wits Üniversitesi)
TT

Güney Afrika'da 'paleontoloji mucizesi': Homo naledi, ateş yakmış olabilir

Kalıntıları Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde bulunan, Leti adlı bir Homo naledi çocuğunun kafatası modeli (Wits Üniversitesi)
Kalıntıları Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde bulunan, Leti adlı bir Homo naledi çocuğunun kafatası modeli (Wits Üniversitesi)

Dünyaca ünlü paleoantropolog Prof. Lee Berger, ekibiyle yaptığı çalışmalar sayesinde tarih öncesi çağlarda ateşin kullanımına dair önemli kanıtlar elde ettiklerini duyurdu.
1 Aralık'ta ABD'deki Carnegie Bilim Enstitüsü'nde verdiği bir konferansta Berger, Latince adı Homo naledi olan bir primatın ateşi kullandığına dair ilk kanıtları bulduklarını aktardı.
Ekibin elde ettiği bulgular, Homo naledi'nin bir yeraltı mağara sisteminin zifiri karanlık ortamında kontrollü biçimde ateş yaktığını düşündürüyor.
Araştırmacılar, bu bulguları Güney Afrika'nın Rising Star (Yükselen Yıldız) adlı mağara sisteminde bu yaz çıktıkları keşif gezilerinde elde etti. Mağaranın içindeki geçitlerde ve odacıklarda şömine artıklarına benzeyen eski kalıntılar tespit edildi.
Bunun yanı sıra kalıntıların bulunduğu noktadaki duvarlarda islere, tavanda lekelere ve yerlerde hayvan kemiklerine rastlandı.
Halihazırda Güney Afrika'daki Witwatersrand Üniversitesi'nde görev yapan Berger, "Bu mağara sisteminin her yerinde ateşin kullanıldığını gösteren belirtiler var" diye konuştu.
Araştırmacılar bu kalıntıların Homo naledi'ye ait olduğundan emin. Zira incelenen alanlarda başka hiçbir hominid (insansı) kalıntısı bulunamadı.
Öte yandan ekip, bulunan kalıntıların yaşını henüz belirleyemedi. Dolayısıyla bulgular henüz hakemli bilimsel bir dergide yayımlanmadı.
Homo naledi, Pleistosen Devri'nde, yaklaşık 335 bin yıl önce ortaya çıkmış ve 236 bin yıl önce soyu tükenmiş arkaik bir insan türü.
Türün beyni modern insanlara göre epey küçük. Zira beyin boyutları Homo sapiens'inkinin kabaca üçte birine denk geliyor.
Bu yüzden ateş yakma ve ateşi kontrollü biçimde kullanma davranışının, Homo naledi için fazla karmaşık olduğu düşünülüyordu. Ancak Berger ve ekibi, söz konusu primatların ateşi kontrol edebildiğine dair kanıtların "açıkça ortada olduğunu" savunuyor.
Türün kalıntıları ilk kez 2013'te, yine Rising Star mağara sisteminde keşfedilmişti.
Ağustos ayında ise Berger ve ekibi, bu sistemde dar ve ücra odacıkları ortaya çıkarmıştı. Dahası Homo naledi bireylerinin bu odacıklarına kullandığına dair ipuçları da vardı.
Berger, "Homo naledi karanlıkta nasıl hareket edebilir? Ateş olmadan oralara giremezler. Bu son derece tehlikeli bölgelerde hareket edemezler" ifadelerini kullandı:
"Ulaşımı çok zor olan bu alanlara girebilmek için biz de kafa fenerleri kullandık."
İlk keşif gezisinden sonra ekip, Drakensburg adlı bir odacığı inceledi.
Ekipte yer alan Dr. Keneiloe Molopyane, bu bölmede küçük bir ocağın kalıntılarını ve yanmış antilop kemiklerini saptadı. Molopyane'nin tespiti "paleontoloji mucizesi" diye nitelendi.
Daha sonra ise araştırmacılar, Lesedi adı verilen, "son derecede uzak" bir başka odacığı inceledi.
250 metrelik bir alanda yalnızca emekleyerek ulaşılabilen bu odacıkta da üst üste yığılmış yanık kayalar, kül ve hayvan kemikleri vardı.
"Bu sistemin alacakaranlık kuşağının ötesinde" diyen Berger, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Homo sapiens'e ait hiçbir iz yok. En derin kısımdayız, insanların hiç gitmediği yerdeyiz."
Araştırmacıların gelecekteki en büyük hedefi ise ateş kalıntılarının tarihlerini belirlemek ve bunların Homo naledi fosilleriyle aynı katmanlara ait olduğunu teyit etmek.
Independent Türkçe, Science News, News 24



ABD ile Çin arasında güç dengesini yeniden şekillendiren soğuk savaş alanı olarak yapay zeka

Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
TT

ABD ile Çin arasında güç dengesini yeniden şekillendiren soğuk savaş alanı olarak yapay zeka

Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)
Çin ile ABD arasındaki yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyor (Görsel: AI)

Independent Arabia

Yapay zeka (AI) konusunda yaşanan küresel rekabette, Çin ve ABD önümüzdeki on yıl içinde ekonomi, siyaset ve toplumu yeniden şekillendirmesi beklenen bu teknolojiye liderlik etmek için yarışan iki güç olarak öne çıkıyor. ABD, OpenAI, Google ve Nvidia gibi şirketler sayesinde elindeki açık avantajı korurken, Pekin kapsamlı bir ulusal planla dengeleri değiştirmeye çalışıyor. ABD gazetesi The Wall Street Journal'da (WSJ) kısa bir süre önce yer alan bir habere göre ‘teknoloji temelli yeni bir soğuk savaşa’ benzeyen bir ortamda Pekin, bilgi işlem altyapısına büyük yatırımlar yapıyor ve yerel modeller geliştiriyor.

Çinli liderler, geçtiğimiz yılın başlarında, gelecek vaat eden yeni teknolojilerde Amerikan şirketlerinin hakimiyetinden endişe ve hayal kırıklığı duyuyorlardı. Çinli şirketler, üretken yapay zeka alanında o kadar geride kalmışlardı ki, çoğu ABD merkezli teknoloji devi Meta'nın herkesin ücretsiz olarak kullanabileceği açık kaynak kodlu Llama modellerine güveniyordu. Durumu daha da kötüleştiren ise, ABD'nin gelişmiş yapay zeka çiplerinin ihracatına getirdiği kısıtlamalar oldu. Bu kısıtlamalar Çin'in bu alanda ilerlemesini daha da engelleme tehdidi oluşturuyordu.

Sonuç olarak Pekin, 2024 baharında teknoloji şirketlerinin yöneticileri üzerindeki baskıyı iki katına çıkardı. WSJ’nin aynı haberine göre Çin’in önde gelen bir yapay zeka şirketi, bir ay içinde 10 farklı devlet kurumundan, yerli yapay zeka modelleri konusunda harekete geçmesi için çağrılar aldı. Bu çabalar ülkeye uygulanan kısıtlamaları hafifletti, fonları artırdı. Bilgi işlem yetenekleri hızla inşa edilmeye başladı. Bundan birkaç ay sonra ‘DeepSeek’ adlı bir start-up (girişim), Silikon Vadisi'nin dikkatini çeken gelişmiş bir yapay zeka modelini tanıttı. Bu gelişme, Çin'de yeni bir iyimserlik dalgası yaratırken hükümeti bu alanda sağladığı desteğini artırmaya ve ABD ile rekabeti yoğunlaştırmaya itti.

Yapay zeka artık egemen devletler için belirleyici bir bilimsel, ekonomik ve askeri avantaj sağlayabilecek bir araç olarak görüldüğünden, bu yarış ile geleneksel Soğuk Savaş arasındaki karşılaştırmalar bilimsel ve siyasi çevrelerde sıradan hale geldi. Öte yandan teknolojideki gelişmeler, savunma sistemlerini iyileştirmeyi ve hastalıkları teşhis etmeyi vaat etmekle kalmayıp aynı zamanda üretim, bilgi ve bilgi akışının kontrolü modellerini de değiştirerek, dezenformasyon, casusluk ve siber saldırıların yayılmasında kullanılacağına dair endişeleri de artırdı.

WSJ’nin haberine göre ABD en gelişmiş modellerin üretiminde, gelişmiş çiplere ve özel sektör finansmanına sahip olarak önemli bir liderliği elinde tutarken bu yılın ilk yarısında yapay zeka girişimlerine yapılan yatırımları 100 milyar doları aştı. Buna karşın Çin, çok sayıda mühendisi, düşük işletme maliyetleri ve Batı bürokrasisi karşısında hızlı hareket eden devlet öncülüğündeki ekonomik sistemi gibi iç güçlerine güveniyor. Pekin, 2028 yılına kadar güneş ve rüzgar enerjisine dayalı bölgelerdeki yüzlerce veri merkezini birbirine bağlayan devasa bir ‘ulusal bulut sistemi’ oluşturmaya çalışıyor. Böylece ABD'nin gelişmiş çiplerin ihracatına getirdiği kısıtlamalara rağmen, büyük yapay zeka modellerini ülke içinde eğitmesini sağlayacak ortak bir hesaplama gücü elde etmeyi hedefliyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2017 yılında ülkesini 2030 yılına kadar yapay zeka alanında küresel bir lider haline getirmek için iddialı bir plan ortaya koydu. Başlangıçta yetkililer yüz tanıma gibi güvenlik uygulamalarına odaklandı, ancak ChatGPT'nin piyasaya sürülmesi, fikir ve içerik üretme konusunda daha geniş olanaklar ortaya çıkardı. Bu da hem heyecan hem de endişe yarattı. Çin, başlangıçta üretken yapay zeka modellerine sıkı kısıtlamalar getirdi, ancak daha sonra ABD’deki gelişmelerin gerisinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlayınca bu kısıtlamaları hafifletti.

Washington 2023 yılının sonlarında çip ihracat kısıtlamalarını sıkılaştırırken, Pekin kaynaklarını harekete geçirmek için agresif adımlar attı. Şirketlere sübvanse edilmiş bilgi işlem gücü sağlamak için devlet tarafından işletilen veri merkezleri kurdu. Yurtdışında eğitim için dış kaynak kullanımına izin verdi ve kamu verilerinin ticareti için pazarların oluşturulmasını teşvik etti. Yerel yönetimler, start-up’lara finansman sağlamak için kampanyalar başlattı. Bazı kuruluşlar ise ABD üretimi ihracatı yasaklı çipleri elde etmek için gayri resmi tedarik ağlarından yararlandı.

Bu yılın başlarında, OpenAI'nin performansına çok daha düşük bir maliyetle yaklaşan DeepSeek modelinin başarısının ardından, Çin Devlet Başkanı Şi, şirketin kurucusu ve bazı teknoloji liderleriyle bir araya gelerek, yapay zekanın gelecekteki küresel rekabetin odak noktası haline getirilmesi çağrısında bulundu. Bunun ardından Çin’in dev şirketi Alibaba, üç yıl boyunca yapay zeka araştırmalarına 53 milyar dolar yatırım yapacağını duyurdu. Bu gelişmeler, Çin'in bu alanda savunmadan hücuma geçtiğini gösterdi.

Ancak ABD’nin yanıtı gecikmedi. Bu yılın ortalarında yayınlanan ‘AI 2027’ raporu, güvenli gelişim sınırlarının aşılmasına yol açabilecek çılgın bir yarışa karşı uyarıda bulundu. ABD Başkanı Donald Trump'ın temmuz ayında açıkladığı ‘AI Eylem Planı’ ise Çin üretimi yapay zeka modellerinin Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) gündemine ne ölçüde hizmet ettiğini izlemeyi ve teknik standartların belirlenmesinde rol oynayan uluslararası kurumlarda bu modellerin etkisine karşı koymayı öngörüyordu. Buna karşın Pekin, 2027 yılına kadar ekonominin yüzde 70'ine ve 2030 yılına kadar yüzde 90'ına yapay zekayı entegre etmeyi amaçlayan ‘AI Plus’ girişimini başlattı ve ‘üretim ve insan yaşamı modelini yeniden şekillendirme’ niyetini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın The Wall Street Journal'dan aktardığı analize göre Çin'in karşı karşıya olduğu en büyük zorluğun halen gelişmiş elektronik çipler olduğu ve bu alanda ABD'nin yaklaşık on yıl gerisinde kalıyor. Ancak Huawei gibi Çin merkezli şirketler, yüz binlerce yerel çipi bir araya getirerek hesaplama gücü artırılmış devasa sistemler oluşturmaya dayalı alternatif çözümler geliştiriyor. Bu strateji, teknik çevrelerde ‘sürü devleri yener’ olarak bilinir. Çünkü bu strateji kaliteyi telafi etmek için niceliğe dayanır. Huawei, gelecek yıl çip üretimini ikiye katlamayı planlarken, Çin Devlet Başkanı Şi, yarı iletkenler gibi kilit alanlarda teknolojik öz yeterliliğe ulaşmak için beş yıllık bir plan açıkladı.

ABD’li uzmanlar, tüm bu çabalara rağmen, ABD’nin onlarca yıllık liderliği göz önüne alındığında, çip üretiminde onu yakalamanın neredeyse imkansız olduğunu düşünüyorlar. Ancak, ABD’nin gelişme hızı yavaşlarsa veya modeller artan hesaplama gücüne rağmen teknik sınırlarına ulaşırsa, Çin bu farkı kapatma fırsatı yakalayabilir.

Öte yandan mevcut rekabet bilimsel üstünlükle sınırlı kalmayıp jeopolitik nüfuzun özüne kadar uzanıyor. Washington, Çin'in ‘otoriter yapay zekasını’ kontrolsüz bırakmanın teknolojik hakimiyetini tehdit ettiğine inanırken, Pekin geride kalmanın, Çin'in tam bir küresel güç olarak yükselişini engelleyen ABD üstünlüğünü kalıcı hale getirecek şekilde pekiştirmesinden korkuyor. Bu rekabet yaşanırken güvenlik ve etik konusundaki endişeler, Soğuk Savaş dönemini hatırlatan, ancak tüm dünyayı yeniden tanımlayabilecek dijital araçlarla yürütülen bir yarışta, üstünlük takıntısının gerisinde kalıyor.


NASA'dan yörüngedeki astronotlara "yamyam" güneş fırtınası uyarısı

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
TT

NASA'dan yörüngedeki astronotlara "yamyam" güneş fırtınası uyarısı

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)
Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (soldan sağa) Zvezda servis modülü, Zarya modülü ve Unity modülü (NASA)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki (UUİ) astronotlar, yörüngedeki merkezden gelen son bilgilere göre, şiddetli bir "yamyam" fırtınadan kaynaklanan güneş parçacıklarının yarattığı tehdit nedeniyle rutin uyku yerlerini değiştirmek zorunda kaldı.

NASA görev kontrol merkeziyle mürettebat arasında yakın zamanda yapılan görüşmeye göre uzay istasyonundaki üç Rus kozmonota, tedbir amacıyla geceyi UUİ laboratuvar modülünde geçirme talimatı verildi.

Space.com'a göre bir görev kontrol operatörü, UUİ'deki astronot Mike Fincke'ye "Bu sabah enerji yüklü bir güneş parçacığı olayı başladı ve taban [radyasyon] riskinden daha yüksek alanlara girip çıkacağız" dedi.

Daha önce Britanya Jeoloji Araştırmaları Kurumu, bu hafta Güneş'ten yayılan bir dizi güneş fırtınasının bir diğerini besleyerek 2005'ten bu yana görülen en büyük "yamyam fırtınalardan" birini yaratabileceği uyarısında bulunmuştu.

Güneş'in uzaya fırlattığı enerji, parçacıklar, manyetik alanlar ve güneş materyallerinin patlamasıyla oluşan bu tür güçlü fırtınalar, uydularla Dünya'nın manyetik alanına müdahale ederek navigasyon ve enerji altyapısını bozabiliyor.

Güçlü güneş fırtınaları Afrika'yla Avrupa'nın bazı bölgelerinde radyo kesintilerine yol açtı ve Blue Origin'in büyük New Glenn roketinin fırlatılmasını geciktirdi.

Ayrıca güneş fırtınasındaki yüksek enerjili parçacıkların içerdiği radyoaktif iyonlar, astronotlara zarar verebilir.

UUİ bu tür güneş fırtınalarından kaynaklanan radyasyona karşı savunma sistemlerine sahip olsa da Rus mürettebat üyeleri Oleg Platonov, Sergey Ryzhikov ve Aleksey Zubritski'den uyku yerlerini değiştirmeleri istendi.

Bir NASA yetkilisi Space.com'a yaptığı açıklamada "ABD Yörünge Segmenti mürettebatı, mürettebat odalarında uyurken, Roskosmos kozmonotları güneş fırtınasına karşı tedbir amacıyla laboratuvarda konakladı" dedi.

Görsel kaldırıldı.
Güney Işıkları diye de bilinen Aurora Australis, 13 Kasım 2025'te Dunedin'deki Brighton Sahili'nin suları üzerinde ufukta parlıyor (AFP)

Bunun nedeni Rus segmentinin, daha önce sürekli hava kaçağı yaşandığı tespit edilen temel parçası Zvezda modülünün eskiyen altyapısı olabilir.

Kaçak yıllardır artıyor ancak astronotlar, bazı kritik alanların kapatıldığını ve mürettebat için acil bir tehlike bulunmadığını belirtiyor.
 

Görsel kaldırıldı.İnsanlar, 13 Kasım 2025'te Dunedin'deki Blackhead Sahili'nin suları üzerinde ufukta parıldayan, Güney Işıkları diye de bilinen Aurora Australis'in fotoğraflarını çekiyor (AFP)

Bu tür kaçaklar; aşınma, mikro çatlaklar ve hatta mikrometeoroit hasarlarının UUİ için teşkil ettiği riske dikkat çekiyor.

Diğer yandan gökbilimciler bu hafta Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da göz kamaştırıcı kuzey ve güney ışıkları gördüklerini bildirdi.

Güçlü güneş fırtınası, Güneş'in 11 yıllık aktivite döngüsünün en aktif aşaması olan ve en azından bu yılın sonuna kadar sürmesi beklenen solar maksimumun ortasında yaşanıyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/space


Apple'ın 230 dolarlık iPhone aksesuarı çoraba benzetildi

Fotoğraf: Apple
Fotoğraf: Apple
TT

Apple'ın 230 dolarlık iPhone aksesuarı çoraba benzetildi

Fotoğraf: Apple
Fotoğraf: Apple

Apple, en son ürünüyle müşterilerini şaşkına çevirdi: iPhone taşımak için yapılmış bir tasarım çorap.

Aslında buna "iPhone Pocket" (iPhone Cebi) adını verdiler ama özünde iPhone'u sıkıca saran bir deliğe sahip örme bir kumaş parçası ve çanta veya telefon askısı gibi çapraz takılabiliyor.

Japon moda markası Issey Miyake'yle işbirliği içinde sınırlı sayıda üretilen bu kese, mavi, kahverengi veya siyah renk seçenekleriyle 229,95 dolara satışa sunuldu. Diğer renk seçenekleriyle (parlak turuncu, sarı, mor, pembe ve turkuaz dahil) daha kısa bir versiyonu da 149,95 dolara mevcut ve bunu da kola takmak veya çantaya bağlamak mümkün.

Çarşamba günü (11 Kasım) işbirliğinin duyurulmasının ardından tüketiciler ürün ve yüksek fiyatı hakkındaki kafa karışıklıklarını dile getirirken, bir kişi Instagram'da "Millet, bu bir çorap" yazdı.

Bazıları da iPhone kesesinin güvenli bir kilidi veya fermuarı olmadığını, bunun da telefon hırsızlarının işini kolaylaştıracağını belirtti.

dfgt
Apple'ın iPhone Pocket'ı (Apple)

Bir kullanıcı, "Çalmayı kolaylaştırıyor! Harika" yorumunu yaparken, bir diğeri de ekledi: 

Londra'da kolunuzdan bir nanosaniyede kapılır.

Bir diğeriyse "Paramı bir telefon çorabına harcadığımı düşünsenize" dedi. 

Tüm bunların üstüne bir de adaptör için ekstra ücret alıyorlar.

iPhone Pocket, 2000'lerin iPod sock (iPod çorabı) icadına benzetildi. Bunlar, Apple'ın taşınabilir medya oynatıcılarına kılıf olarak 2004'te piyasaya sürdüğü, çeşitli renklerdeki örme çoraplardı. Ürün 2012'de piyasadan çekilmişti.

Instagram'da bir kişi, "iPod sock geri döndü" diye yazarken, bir diğeri de "iPod sock gibi mi…?" diye ekledi.
 

rg
Apple'ın iPhone Pocket'ının arkasında Japon moda markası Issey Miyake var (Apple)

Apple, yeni ürünün "'bir kumaş parçası' konseptinden ilham aldığını ve iPhone'u tamamen sararken günlük eşyalara uyacak şekilde genişleyen benzersiz bir 3 boyutlu örme yapıya sahip olduğunu" ifade ediyor.

File kumaş, Issey Miyake'nin popüler serisi Pleats Please için ürettiği orijinal pileli kumaşı referans alıyor.

Ürün açıklamasında şöyle yazıyor:

Gerildiğinde, açık kumaş içindekileri incelikle ortaya çıkarır ve iPhone ekranınıza göz atmanızı sağlar. Ek bir cep oluşturma fikrinden doğan, aynı zamanda eğlenceli ve çok yönlü olan iPhone Pocket, kısa askı (8 renk) ve uzun askı (üç renk) seçenekleriyle sunuluyor ve elde tutma, çantaya bağlama veya doğrudan vücuda takma gibi çeşitli kullanım stillerine uygun.

Independent Türkçe