Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Husilerin çocukları silah altına alması dehşet verici’

Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa. (Fotoğraf: Ömer el Hakil)
Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa. (Fotoğraf: Ömer el Hakil)
TT

Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Husilerin çocukları silah altına alması dehşet verici’

Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa. (Fotoğraf: Ömer el Hakil)
Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa. (Fotoğraf: Ömer el Hakil)

Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa, Yemen’e ilişkin açıklamalarda bulundu. Fransız büyükelçilerinin İran destekli Husilerle temas halinde olduğunu belirten Safa, ulusal diyalog sırasında Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi ile Avrupa Birliği'nin (AB) Yemen Büyükelçi Yardımcısı sıfatıyla bir araya geldiğini dile getirdi. Husileri ‘karar verme yetkisi olmayan’ kişiler aracılığıyla uluslararası alanla iletişim kurmakla suçladı.
Safa, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Yemen Başkanlık Konseyi’ne övgüde bulunurken, Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına atıftla, Husilerin çocukları silah altına almasını dehşet verici olarak nitelendirdi. Yemen hükümeti projesinin Yemen toplumunun çeşitliliğine saygı duyan ve halkın çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan çoğulcu bir cumhuriyetçi devlet projesini temsil ettiğine değinen Safa, Başkalık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi’nin, Yemen ve Yemenlilerin çıkarlarını savunan vatansever ve uzlaşmacı biri olduğunu vurguladı.
Husilerin uluslararası toplum nezdinde mağdur rolü oynamaya çalıştığı konusunda uyarıda bulunan Safa, “Artık bu kimseyi ikna etmiyor” diyerek Husileri terör sistemi kurmak ve Yemen toplumunu ve kadınları koruyan değerleri yok etmekle suçladı.
Ülkesinin açık bir şekilde barışı seçen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Suudi Arabistan'ın çabalarını takdir ettiğini vurgulayan Safa, BM himayesinde tüm Yemenli tarafları aynı müzakere masası etrafında bir araya getirmek için çalışıldığını bildirdi. Fransa'nın Aden Büyükelçisi Jean-Marie Safa, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda başta Yemen’de meşru hükümetinin çabaları ve darbeci Husilerin yasa dışı eylemleri olmak üzere uluslararası arenanın çalışmaları ve Yemen’de halkın yaşadığı dram da dahil olmak üzere birçok başlıkta açıklamalarda bulundu.

-Sayın Büyükelçi; Fransa, Yemen Başkanlık Konseyi'nin kurulmasından bu yana Yemen'de yaşananları ve bu yıl içinde gerçekleşen olayları nasıl görüyor ve değerlendiriyor?
Yemenliler, Başkanlık Konseyi’nin kurulmasını büyük bir umutla karşıladı. Bu umut, yasal yönetimin ülkenin iyiliği için birlikte çalıştığını görmek ve böylece devleti ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşların hizmetinde yeniden kurmakla ilgili. Yemen'de iki siyasi proje çatışıyor. Husi projesi, tüm Yemenliler üzerinde tam yetki ve kontrol empoze ediyor. Giderek totaliterleşen, toplumu boğmayı, kadınları sindirmeyi ve gençlerin beynini yıkamayı amaçlayan bu proje karşısında çoğulcu, toplumun çeşitliliğine saygı duyan, cumhuriyetçi ve çoğulcu bir cumhuriyet devleti projesini temsil eden Yemen hükümeti var. Hükümetin projesi, halkın çıkarlarını her şeyin üstünde tutuyor. Alimi, Yemen ve Yemenlilerin çıkarlarını savunan vatansever ve uzlaşmacı biri. Meşru hükümet birçok sorunla karşı karşıya ancak Husilerin aksine, halkına ve uluslararası topluma karşı sorumluluk duygusuyla hareket ediyor. Kamu yararı için bölünmeleri aşarken hatalarını düzeltmeye ve yolsuzlukla mücadele etmeye çalıyor. Birleşmiş Milletler’in yakın tarihli bir raporunda, hükümetin çocukların silah altına alınmasıyla mücadele çabalarına övgüde bulundu. Diğer yandan Husiler arasında çocukların silah altına alınması hız kazandı. Bu yıl 6 aylık bir ateşkese tanık olundu. Ateşkes, sekiz yıllık savaştan bitkin düşen Yemen halkı için adeta bir soluk niteliğindeydi. Bugün, söz konusu ateşkes halen mevcut ancak bir anlaşma yok. 2 Ekim’den bu yana savaşsız bir durum yaşıyoruz. Ateşkesin yenilenmemesinden ise yalnızca Husiler sorumlu. Stratejileri açık: Her halükarda hükümeti devirmek ve yerine geçmek istiyorlar. Bu nedenle hükümetle müzakere etmeyi reddetmekle kalmıyor, özellikle petrol tesislerine düzenledikleri saldırılarla ekonomik olarak krize sokarak hükümeti yıkmak için şiddete de başvuruyorlar. Bunun bedelini de Yemen halkı ödüyor. Fransa'nın üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bu saldırıları ‘terör eylemleri’ olarak sınıflandırdı. Ancak Yemen halkının dramının sona ermesi, iç savaşın bitmesine bağlı. Husiler, Fransa'nın tam desteğini yinelediği BM Özel Temsilcisi Bay Hans Grundberg'in himayesinde, hükümetle barış müzakeresi yapmalı.

-Özellikle sizin tarafınızdan yapılan kınama sonrasında Husilerin Fransa'ya yönelik saldırgan bir tepkisi oluştu. Size göre bu saldırıların nedenleri neler?
Elbette Husilere dünyadan, Yemen'deki çatışmanın kurbanlarına ilişkin resmi tepkiler var. Husiler baskıcı ve kadınlara, gençlere, aşiretlere ve genel olarak Yemenlilere yönelik baskılarını her geçen gün artırıyor. Husilerin sicili artık gerçeği saklamaya yetmiyor. Husi rejiminin Sana'adaki aşırılıkları tüm uluslararası toplumu endişelendiriyor. Bazıları onları Afganistan'daki Taliban Hareketi’ne, bazıları da Kızıl Kmerlere benzetiyor. Husiler ne zaman başka bir hareketle karşılaştırılsa bu her zaman sandığınızdan daha kötü oluyor. Yemen toplumunu içeriden yok ediyorlar. Kadınları ve çocukları koruyan kabile yapılarını ve kabile değerlerini yok ediyorlar. Halk üzerinde bir terör ve takip sistemi kurdular. Ancak kaynakların kontrolü üzerinde acımasız bir nüfuz mücadelesi ile karakterize edilen Husilerin içinde, daha pragmatik bir kanat mevcut gibi görünüyor. Bu da siyasete katılmak için askeri seçeneği terk etme ihtiyacı olduğu anlamına geliyor. Resmi tepkilerin yanı sıra Husilerin yürüttüğü tüm dezenformasyon kampanyalarını da unutamayız. Geçtiğimiz eylül ayında Mukalla'ya yaptığım ziyareti çevreleyen asılsız,  hatta hayal ürünü açıklamalar adeta delilik. Fransız destekli, balıkçılık alanında bir kalkınma projesi başlatmak için Mukalla'ya gittim. Bu yanıltıcı kampanyalar neden Fransa’ya yönelik? Fransa'nın sesi insani değerleri savunmaktan vazgeçmediği ve sistematik olarak Yemen halkına kulak verilmesi gerektiğini hatırlattığı için mi?

-Husilerle doğrudan veya dolaylı iletişiminiz var mı?  Eğer varsa, en son ne zaman görüştünüz ve kendilerine ne söylediniz?
Fransız Büyükelçiliği, Husilerle temas halinde. Husileri uzun zamandır, ulusal diyalog döneminden beri tanıyoruz. Abdulmelik el Husi ile AB Büyükelçi Yardımcısı olarak görev yaptığım şubat 2012'de, Avrupalı ​​büyükelçilerle birlikte görüşebildim. Fransa’nın Aden Büyükelçisi olarak Ekim 2020'de göreve geldiğimden beri iletişim halindeyiz ancak Husilerin davranışları bu iletişimi zorlaştırdı. Husiler kendilerini dünyadan izole ediyor. K arar verme yetkisi olmayan insanlarla uluslararası topluluğa özel tartışma kanalları dayatıyorlar. Gerçek bir diyaloga kapıları kapatan Husilerin bu davranışından dünya sorumlu değil. Bu tavırlara rağmen Husileri ve Yemen’i çıkmaza sokan askeri seçeneği müzakere edip bunu terk etmenin kendi çıkarlarına olduğu mesajını vermeye devam ediyoruz.

-Özellikle Husileri engellemelerini sürdürmek ve iç gerilimi artırmakla suçlayan bir hükümet varken, Yemen ateşkesinin nasıl başarılı olacağını düşünüyorsunuz?
Fransa şu an ateşkesin yenilenmesi ve siyasi sürecin Birleşmiş Milletler himayesinde yeniden rayına oturtulması için gösterilen tüm çabaları memnuniyetle karşılıyor. Fransa, inanç ve kararlılıkla olağanüstü bir iş çıkaran Grundberg'in çabalarını güçlü bir şekilde destekliyor. Açıkça barışı seçen ve tüm Yemenli tarafları Birleşmiş Milletler himayesinde aynı müzakere masasına getirmek için çalışan KİK ve Suudi Arabistan Krallığı'nın çabalarını takdir ediyor. Fransa, ılımlılık ve barıştan yana temel bir rol oynayan Umman Sultanlığı'nın aktif rolünü de takdirle karşılıyor.

- Yemen'in merkezinde İran destekli bir grubun varlığı sürerken siyasi çözümün nasıl başarıya ulaşmasını bekliyorsunuz?
İran, bölgeyi sarsan çeşitli krizlerde olumsuz rol oynuyor. Yemen'de, İranlıların Husiler üzerinde açıkça etkileri var. Bu nüfuzun barış ve Yemen menfaatine kullanıldığını görmeyi umuyoruz. A yrıca Husilerin hali hazırda İran'da olup bitenleri çok yakından izlediğini düşünüyorum.

-Batı ülkeleri Husileri Yemen’de istikrarı bozmakla suçluyor. Yemenlilere bu konuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
Onlara dünyanın Husilerin doğasına gözlerini açmaya başladığını söylüyorum. Uluslararası toplumda, her şeye saldıran Husi rejiminin aşırılıklarına dair endişeler artıyor. Kadınlar, çocuklar, memurlar, kültür ve aşiret değerleri gibi başlıklardan söz ediyorum. Husiler, Yemen toplumunu içeriden yok ediyor. Yemenli gençlerin bugününü ve geleceğini mahvediyorlar. Yaz kampları,  beyin yıkamama yöntemlerinin başında geliyor. Husi ideolojisi yüzünden bütün bir halk tehlikede.

- Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu ülkeleri ile siyasi ve insani alanlarda yürüttüğünüz çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fransa, Yemen içinde ve dışında tüm taraflarla görüşüyor. Herkes barış istiyor. Husiler, ulusal uzlaşmanın ve dolayısıyla iç savaşın sona ermesinin önünde duran tek taraf. Yemen Başkanlık Konseyi'nin tüm Yemenlilere hizmet eden bir devleti yeniden kurma çabalarını hep birlikte desteklemeliyiz. Körfez Arap ülkeleri büyük ölçüde bu desteğe bağlılar. Devletin halka hizmet etmeye dönüşünün Yemen'de gerçek çözüm olduğuna inanıyoruz. Yol uzun olacak. Bu yöndeki çabalarımızı uluslararası camianın her düzeyinde ve her tarafında sürdürmeliyiz.

- Yemen Başkanlık Konseyi'nin deneyimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Fransa, Yemen'de istenen barışa ulaşmak için konseyi destekliyor mu?
Hukuki yönden işler tamamlanamaz. Bu taraf sadece masumlardan oluşmuyor. Yolsuzluk, Husiler arasında olduğu kadar hükümet tarafında da mevcut. Hükümet tarafındaki bazı insanlar barışın sağlanmasına yardımcı olmuyor veya yolsuzlukla mücadele etmiyor.  Ancak Yemen'in yararına çalışan, cumhuriyetçi bir devlete ve vatandaşa hizmet etmek isteyen, her türlü siyasi görüşten birçok insanda iyi niyet görüyorum. Fransa, hükümet tarafının tüm kesimlerinden bölünmelerini aşmalarını ve herkesin yararına uyum içinde birlikte çalışmalarını istiyor.

- Husilerin petrol tesislerine yönelik son saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Uluslararası toplumdan ateşkesten sonra da devam eden barış ve ateşkese destek amaçlı, bu tür saldırıları durdurmaya yönelik atılan herhangi bir adım var mı?
Fransa, petrol limanlarına yönelik bu saldırıları çok net bir şekilde kınadı. Kabul edilemez. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu saldırıları ‘terör eylemi’ olarak nitelendirdi. Husilerin stratejisi açık: Hükümetin kontrolündeki limanlardan herhangi bir petrol ihracatını engellemeyi amaçlayan saldırılar yoluyla abluka uygulayarak hükümeti ekonomik olarak boğmak. Husilerin uluslararası deniz ticaretine yönelik oluşturduğu tehditten de endişe duyuyoruz. Husiler kabul edilemez kırmızı çizgileri aşıyor. Bu şiddet yolunu sürdürmenin barışın, Yemen'in, Yemenlilerin ve hatta kendi çıkarlarının aleyhine olduğunu anlamalılar.



Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.


Güvenlik Konseyi, Suriye Devlet Başkanı ve İçişleri Bakanı'na yönelik yaptırımları kaldırdı

TT

Güvenlik Konseyi, Suriye Devlet Başkanı ve İçişleri Bakanı'na yönelik yaptırımları kaldırdı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

BM Güvenlik Konseyi, pazartesi günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi planlanan Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'ya yönelik yaptırımları kaldırdı.

ABD tarafından dün hazırlanan bir karar tasarısı, Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a yönelik yaptırımları da kaldırdı.

Karar tasarısına 14 ülke destek verirken, Çin çekimser kaldı.

Güvenlik Konseyi, "Suriye'nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine tam saygı" taahhüdünü yineledi. Ayrıca, Suriye'nin tam, güvenli, hızlı ve engelsiz insani yardım erişimi sağlama ve terörizmle mücadele etme taahhüdünü memnuniyetle karşıladı. Güvenlik Konseyi kararı ayrıca, Suriye'nin "yabancı terörist savaşçıların" oluşturduğu tehdidi ele almasını, tüm Suriyelilerin insan haklarını korumasını, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmesini, geçiş dönemi adaletini ilerletmesini, kalan kimyasal silahları ortadan kaldırmasını ve kapsayıcı, Suriye liderliğinde bir siyasi süreç başlatmasını beklediğini belirtti.

ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz, kararı memnuniyetle karşılayarak, "Konsey, bu metnin kabulüyle Suriye'nin yeni bir döneme girdiğine dair güçlü bir siyasi mesaj vermiştir" dedi. Çin ise oylamada çekimser kalırken, Çin Büyükelçisi Fu Cong, Suriye'de "kırılgan güvenlik durumundan" "faydalanabilecek" "yabancı terörist savaşçıların" varlığından özellikle endişe duyduğunu belirterek, Konsey'in durumu tam olarak değerlendirmemiş olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Suriye'ye Hoş Geldiniz

Suriye Dışişleri Bakanlığı ise Güvenlik Konseyi oylamasının ardından Suriye'ye ve halkına verdiği destekten dolayı ABD'ye teşekkürlerini iletti. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, "X" platformunda yaptığı paylaşımda, "Suriye, ABD ve dost ülkelere Suriye'ye ve halkına verdikleri destekten dolayı teşekkürlerini sunar" ifadesini kullandı. Şeybani, Suriye diplomasisinin "engelleri ortadan kaldırma ve daha açık ve istikrarlı bir Suriye geleceğine giden yolu açmada aktif varlığını ve istikrarlı ilerleme kaydetme yeteneğini" bir kez daha teyit ettiğini belirtti.

Eş-Şara'ya yönelik yaptırımların resmen kaldırılması büyük ölçüde sembolik nitelikte; zira benzer adımlar, başkanlık görevi sırasında Suriye dışına çıkmak zorunda kaldığı her seferinde atılmıştı. Varlık dondurma ve silah ambargosu da kaldırılacak. ABD Başkanı Donald Trump, eş-Şara'nın savaştan zarar görmüş ülkesinde barışa doğru "iyi ilerleme" kaydettiğini söylemesinin ardından, 10 Kasım'da Suriye Devlet Başkanı'nı görüşmeler için ağırlayacak.

sdfg
Trump ve Eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)

Bu, eş-Şara'nın Washington'a ilk ziyareti olsa da eylül ayında Birleşmiş Milletler'e yaptığı ve on yıllardır New York'ta BM Genel Kurulu'na hitap eden ilk Suriye devlet başkanı olduğu tarihi ziyaretinin ardından ABD'ye yapacağı ikinci ziyaret olacak. Geçtiğimiz yılın sonlarında yönettiği güçler tarafından Beşşar Esed'i deviren eş-Şara, mayıs ayında ABD başkanının bölge turu sırasında Riyad'da Trump'la ilk kez bir araya geldi. Washington, eş-Şara liderliğindeki silahlı grup Heyet Tahrir eş-Şam'ı geçen temmuz ayında terör örgütleri listesinden çıkardı. Şam, pazar günü yaptığı açıklamada, Suriye devlet başkanının Washington'da kalan yaptırımların kaldırılması, yeniden yapılanma ve terörle mücadele gibi konuları görüşeceğini belirtti.