Arap liderler, Riyad Zirvesi için Suudi Arabistan'da

Arap liderler ortak ilişkiler geliştirmek ve ekonomik iş birliği yapmak için Riyad’da buluştu

Riyad Vali Yardımcısı Prens Muhammed bin Abdurrahman Mısır Cumhurbaşkanı'nı kabul ederken (SPA)
Riyad Vali Yardımcısı Prens Muhammed bin Abdurrahman Mısır Cumhurbaşkanı'nı kabul ederken (SPA)
TT

Arap liderler, Riyad Zirvesi için Suudi Arabistan'da

Riyad Vali Yardımcısı Prens Muhammed bin Abdurrahman Mısır Cumhurbaşkanı'nı kabul ederken (SPA)
Riyad Vali Yardımcısı Prens Muhammed bin Abdurrahman Mısır Cumhurbaşkanı'nı kabul ederken (SPA)

43. Körfez zirvesi Suudi Arabistan'da başladı. Körfez ve Arap ülkelerinin liderleri Riyad'daki Arap-Çin ve Körfez Zirvelerine katılmak üzere Suudi Arabistan'a gelmeye başladı. Zirve, ilk kez düzenlenen Körfez-Çin Zirvesi ve Arap-Çin Zirvesi ile aynı günde gerçekleşecek.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın yanı sıra Moritanya Devlet Başkanı Muhammed Veled Gazvani, Kuveyt Veliaht Prensi Şeyh Nevaf el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve Lübnan Başbakanı Necip Mikati, iş birliği ve kalkınma görüşmeleri için Riyad (Arap-Çin) Zirvesine katılmak üzere geldi. Diğer Arap liderler ve başkanlar bugün gelecek.
İki zirvede liderler, Arap Körfez Ülkeleri İş birliği Konseyi ülkeleri ile Çin arasında tüm alanlarda ortak ilişkileri güçlendirmenin yollarını ve ekonomik ve kalkınma iş birliği olasılıklarını istişare edecekler.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Arap-Çin İş birliği ve Kalkınma Zirvesi'nin Riyad'da toplanmasının karşılıklı ilişkiler için büyük bir önemi olduğunu vurguladı. Ayrıca bu ilişkilerin üst düzeyde geliştirilmesinin Arap ve Çin taraflarının siyasi iradesini yansıttığına dikkat çekti.
Resim altı yazısı: Riyad Vali Yardımcısı Prens Muhammed bin Abdurrahman, Irak Başbakanı'nı kabul etti (SPA)
Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan Haber Ajansı SPA’dan aktardığı habere göre Ebu Gayt, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Kral Selman bin Abdulaziz'in davetlisi olarak Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretin ve Arap-Çin İş birliği ve Kalkınma Zirvesi'nin düzenlenmesinin herkes için tarihi bir olay olduğunu açıkladı. Ziyaretin, iletişim köprüleri kurmayı ve ortak eylem planıyla hareket etmeyi amaçladığını, aynı zamanda dair Çin ve Arap ülkeleri tarafından ortak bir farkındalığı temsil ettiğini ifade etti. Ebu Gayt, dünyada yaşanan krizleri kontrol altına almak ve halklar üzerindeki etkilerini azaltmak için hem Arap hem de Çinli tarafların üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini vurguladı.
Zirve, Arap-Çin İşbirliği Forumu çerçevesinde düzenlendi. Arap İş birliği Forumu'nun 2020'deki bakanlar toplantısının dokuzuncu oturumunda, iki taraf, Arap-Çin stratejik iş birliğini ortak çıkarlara hizmet edecek şekilde daha geniş ufuklara taşımak için bir Arap-Çin zirvesi düzenlemeyi kabul etmişti.
Ahmed Ebu Gayt yaptığı açıklamasına şu sözlerle devam etti: “Arap ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkiler çok eskilere dayanmaktadır ve İpek Yolu'nun İslam alemi ve Çin üzerinden, doğudan batıya doğru medeniyetin ilerlediği yol olduğunu unutmamalıyız. 15. yüzyıldan beri Avrupa Rönesansını oluşturan bilimsel ve teknolojik başarıların birçoğunun kökleri bu yolda gerçekleşen mübadeleye dayanmaktadır ve Çin bugün bu medeniyet yolunun yeniden canlanması için kapı aralamaktadır".
Ebu Gayt, Kovid-19 salgını ışığında Arap tarafı ile Çin arasındaki iş birliğine ve bu salgınla mücadele çabalarına değinerek şunları kaydetti:
"Krizlerin halklar ve devletler arasındaki gerçek dostluğu sınadığını hepimiz biliyoruz ve pandemi sınavında, iki taraf arasında açık bir destek alışverişine tanık olduğumuz için Çin ve Arap ülkelerinin salgınla mücadelede başarılı olduğunu düşünüyorum. Pandeminin yayılmasından ve küresel tehdidinin ortaya çıkmasından bu yana birçok Arap ülkesi ile Çin arasında tıbbi cihaz, ekipman ve uzman personel alışverişi oldu. Bunun halklar arasındaki ilişkilere iyi bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Çin, salgının tehlikeli olan ilk aşamalarında Arap Birliği Genel Sekreterliği'ne tıbbi malzeme ve aşı sağlamaya gayret etti. Arap Birliği'ne yönelik bu nazik jesti için Çin'e teşekkürlerimi sunuyorum".



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.