Libya’da siyasi sürecin tökezlemesinden kimler çıkar sağlıyor?

Ulusal Birlik Hükümeti başkentte bazı bölgeleri ziyaret ederken (Ulusal Birlik Hükümeti’nin resmi sitesi)
Ulusal Birlik Hükümeti başkentte bazı bölgeleri ziyaret ederken (Ulusal Birlik Hükümeti’nin resmi sitesi)
TT

Libya’da siyasi sürecin tökezlemesinden kimler çıkar sağlıyor?

Ulusal Birlik Hükümeti başkentte bazı bölgeleri ziyaret ederken (Ulusal Birlik Hükümeti’nin resmi sitesi)
Ulusal Birlik Hükümeti başkentte bazı bölgeleri ziyaret ederken (Ulusal Birlik Hükümeti’nin resmi sitesi)

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri arasındaki görüşmelerin askıya alınmasından ve Temsilciler Meclisi’nin geçen hafta ortasında Yüksek Anayasa Mahkemesi Yasası’nı kabul etmesinin ardından Libya Anayasal Süreç Komisyonu çalışmalarının durmasından en çok çıkar sağlayan tarafların veya kişilerin kimler olduğu konusunda Libyalı siyasetçiler farklı değerlendirmeler yapıyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan siyasetçiler, iki meclis arasındaki görüşmelerin durdurulmasından “en çok kazançlı çıkan” kişinin Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe olduğu görüşünde. Libya Ulusal Toplum Partisi Milletvekili Esad Zahyu ise siyasi sürecin tökezlemesinden faydalanan taraflar arasında Mişri ve Salih ile iki meclisin üyelerinin de bulunduğunu belirtti.
Salih ve Mişri arasındaki Yüksek Anayasa Mahkemesi Yasası’yla ilgili anlaşmazlıklarının Dibeybe tarafının içeride ve dışarıda maruz kaldığı suçlamalardan aklanmasını sağladığını belirten Zahyu, Salih ve Mişri’nin Fas’ta olumlu mesajlar vermesinden bu yana Dibeybe’nin iki tarafın arasını bozmak için çalışmakla suçlandığına dikkat çekti. Zahyu, “Dibeybe nasıl oluyor da iki taraf arasındaki müzakere sürecini engellemeye çalışıyor?” diye sordu.
Zayu, “Libyalıların çoğu uzun süredir iki meclis arasındaki mutabakatın sağlamlığından şüphe duyuyordu. Bunun nedeni sadece son yıllarda iki meclis arasında gerçekleşen tüm müzakere turlarının başarısız olmasından kaynaklanmıyor. Aynı zamanda seçimlerin düzenlenmesine yönelik herhangi bir olumlu atılım iki meclisin de ortak hasımları olan Dibeybe’den önce yönetimden gitmesi anlamına gelecek. Dibeybe’nin gelecekte kazanımlarını artırmasını bekliyorum. Bu kapsamda doğu bölgesinden aşiret liderlerini karşıladı. Dibeybe bununla uluslararası topluma ‘Libya’da herkese açık ve tüm eyaletlere hizmet götüren bir hükümet olduğu’ mesajını veriyor” diye konuştu.
Temsilciler Meclisi üyesi El-Mebruk el-Hattabi, Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi üyelerinden bazılarının müzakerelerin durdurulmasından faydalandığını kabul etmekle birlikte bu durumu tüm üyelere genellemeyi reddettiğini belirtti. Hattabi, “Bazı üyelerin bundan faydalanması, Başkanlık Konseyi, otorite makamlarının başındaki isimler ve hatta silahlı oluşumların mevcut durumdan memnun olduğu anlamına gelmiyor” dedi.
Hattabi, Dibeybe hükümetini iki konsey arasındaki yakınlaşmayı engellemeye çalışmakla ve aralarındaki bu kısmi istişarelerin dondurulmasından ilk yararlanan taraf olmakla suçlasa da Devlet Yüksek Konseyi’nin Anayasa Mahkemesi Yasası’nı kabulüyle ilgili tepkisini eleştirdi. Hattabi, “Talihsiz ve abartılı bir karardı. Bu mesele başkanlık düzeyindeki müzakereleri durduracak ve Ortak Anayasal Süreç Komisyonu çalışmaları askıya alacak derecede tepki göstermeyi gerektirmiyordu” diye konuştu.
Hattabi, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Bu Komisyon’un Fas’ta üzerinde uzlaşma sağlanan otorite makamlarının sahiplerinin belirlenmesi, yürütme otoritesinin birleştirilmesi ve anayasal zemin oluşturulması konularında yeni bir müzakere turu başlatması gerekiyordu. Anayasa Mahkemesi’nin kurulması o dönem bu derece büyütülmemişti. Batılı aktörler ve ülkeler, ülkemizde devam eden bölünme ve kaostan kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yararlanmayı sürdürürken, mevcut tüm devlet organları güvenirliklerini kaybetmeye devam ediyor. Bu aktörler herkes tarafından biliniyor. Son olarak Fethi Başağa hükümetinin Trablus'a doğru ilerlemesini durdurmakla övünmüştü. Libyalılar arasındaki herhangi bir uzlaşının başarısız olmasının arkasında bölgesel ve uluslararası çıkarların çatışması bulunuyor.”
Ulusal Güçler İttifakı Yüksek Kurulu Başkanı Tevfik eş-Şuhaybi, “Dibeybe mevcut koşullardan istifade etmek için acele ediyor. Bu kapsamda Mişri ile o veya bu şekilde tekrar tekrar temas kuruyor. Asıl sorumluluk Mişri ve Salih’e ait. Bu ikisi bazen yakınlaşıyor bazen uzaklaşıyor. Sonra da herhangi bir sorun için yeniden anlaşmazlığa düşüyorlar” dedi.
Eski Dışişleri Bakan Vekili Hasan es-Sağir, Dibeybe’nin iki meclis arasında uzlaşı sağlanmasına önem verdiğine dair açıklamaları gerçekçi bulmadığını belirtti. Sağir, “Müzakerelerin dondurulması Dibeybe için faydalı olabilir ancak Dibeybe hükümetinde kabine değişikliği yapmak için öncelikle Libya Ulusal Ordusu liderliğiyle anlaşabilmek adına temas kurmaya önem veriyor. Dibeybe güvenoyu alan birleşik bir hükümet istiyor. Dibeybe için daha sonra seçim meselesi geliyor” ifadelerini kullandı.
Genel Ulusal Kongre Üyesi Abdulmunaim el-Yesidr, “Dibeybe Türkiye’nin batı bölgesinde en fazla söz sahibi olması dolayısıyla
Türkiye’nin desteğine güveniyor. Dibeybe ve İhvan mensubu Mişri arasında anlaşmazlık olduğu konusunda şüpheliyim. İki meclisin sürekli başarısız olması, onları uluslararası toplumun gözünde iki başarısız kurum olarak gösteriyor. Dolayısıyla şu anda uluslararası toplumun önünde Dibeybe’den başka seçenek kalmıyor” ifadelerini kullandı.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.