Libya istihbaratındaki bir CIA ajanı, Lockerbie Faciası öncesi Ebu Acile’yi Megrahi ve Fahima ile ‘görmüş’

CIA ajanı, 2000 yılında Hollanda'daki eski Amerikan üssü Camp Zeist mahkemesinde ifade verdiyse de İskoç yargısının onun güvenilirliği konusunda şüpheleri vardı

1988 yılında yaşanan Lockerbie Faciası davasındaki yeni şüpheli: Ebu Akile Mesud el-Marimi (AFP)
1988 yılında yaşanan Lockerbie Faciası davasındaki yeni şüpheli: Ebu Akile Mesud el-Marimi (AFP)
TT

Libya istihbaratındaki bir CIA ajanı, Lockerbie Faciası öncesi Ebu Acile’yi Megrahi ve Fahima ile ‘görmüş’

1988 yılında yaşanan Lockerbie Faciası davasındaki yeni şüpheli: Ebu Akile Mesud el-Marimi (AFP)
1988 yılında yaşanan Lockerbie Faciası davasındaki yeni şüpheli: Ebu Akile Mesud el-Marimi (AFP)

ABD Başsavcısı William Barr, Libya’nın eski lideri Albay Muammer Kaddafi yönetimi sırasında istihbarat yetkilisi olan Ebu Acile Muhammed Mesud’u, 21 Aralık 1988'de Pan Am Havayolları'na ait 103 sefer sayılı uçuşu gerçekleştiren Boeing 747-121 tipi uçağın İskoçya'nın Lockerbie kasabası üzerinde akşam saat 19.00 sularında bombalı saldırı sonucu infilak ederek düştüğü faciaya karışmakla suçlaması ABD’lilerin Mesud’un saldırıdaki rolünü birdenbire keşfettikleri anlamına gelmiyordu. ABD’liler aslında, saldırıdaki iddia edilen rolünü, 2011 yılında Albay Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinin ardından Libyalı devrimciler tarafından tutuklanmasından yıllar önce biliyorlardı. Dönemin Libyalı yöneticileri, Ebu Acile hakkında Libya istihbaratındaki çalışmalarından ötürü soruşturma başlattılar.
Ebu Acile 2012 yılındaki soruşturma sırasında, Pan Am Havayolları'na ait uçağa düzenlenen saldırının ‘bombacısı’ olduğunu ve 1986 yılında Berlin'deki La Belle diskoteğine yönelik saldırıyı da kendisinin gerçekleştirdiğini itiraf etti. Hatta Kaddafi'nin kendisini uçağın düşürüldüğü saldırıdaki rolünden dolayı tebrik ettiğini de söyledi. ABD’liler, 2017 yılında Ebu Acile’nin Arapça olarak yaptığı itiraflarının yer aldığı beldeleri ele geçirdiler ve ardından ‘Lockerbie dosyasını’ yeniden açarak bu davadaki sanıkları dün yargı önüne çıkardılar.
Aslında CIA, ‘bombacının’ Lockerbie ile bağlantısını en azından 1990'lardan beri biliyordu. Zira Libya Dış Güvenlik Teşkilatı içinde kendisine Libya istihbaratının, özellikle Malta'da neler yaptığına dair bilgi sağlayan bir ‘çifte ajanı’ vardı. 2000 yılında Lockerbie Faciası’na karışan Libyalı iki eski istihbarat görevlisi Abdulbasit Megrahi ve El-Amin Halife Fahima’nın Hollanda'daki eski Amerikan üssü Camp Zeist’te kurulan İskoç mahkemesinde yargılanma zamanı geldiğinde çifte ajan, savcılığın şüphelilere yöneltilen suçlamayı kanıtlamak için sunduğu ‘baş tanık’ idi.

Ebu Acile Muhammed Mesud (ortada) 2014 yılında Trablus'ta mahkemeye çıkarıldı (Reuters)
İddia makamı, mahkemede kurşun geçirmez camın arkasından ifade vermeyi bekleyen çifte ajanı mahkeme heyetine tanıttı. Çifte ajan, salondaki bir televizyon ekranında göründü. Görüntüsü gibi sesi de değiştirilen çifte ajan, ‘Abdulmecid Ceayka’ takma adını kullandı. ABD’liler tanıklarını korumaya büyük özen gösterdiler. Megrahi (birinci sanık) ve Fahima'nın (ikinci sanık), bombayı ABD’ye doğru talihsiz yolculuğuna başlamadan ve İskoçya’nın bir kasabası olan Lockerbie üzerinde infilak etmeden önce Malta'daki Luqa Havalimanı'ndan Londra Heathrow Havalimanı'na giden Pan Am Havayolları'na ait uçağa yüklendiği Frankfurt Havaalanı’na ünlü marka ‘Samsonite’ bir valizle göndermeye karıştığına dair doğrudan kanıt sağlayabilen tek kişi oydu.
Abdulmecid Ceayka, duruşmalar sırasında netleştiği üzere, 1984 yılında Cemahiriye Güvenlik Teşkilatı'na (adı daha sonra Dış Güvenlik Teşkilatı olarak değiştirildi) katıldı. İstihbaratın araç bakım bölümünde 18 ay çalışan Ceayka, 1985 yılının Aralık ayında, genellikle bir istihbarat servisi üyesinin bulunduğu bir pozisyon olan Luqa Havaalanı’ndaki Libya Havayolları istasyon müdür yardımcılığına atandı. Ceayka, İskoç mahkeme belgelerine göre 1985 yılından itibaren ABD’lilere Libya istihbarat teşkilatının yapısı hakkında bilgi verdi. Özellikle Merkezi Güvenlik Şubesi müdürünün İzzeddin el-Hinşiri, Harekat Şube başkanının Said Raşid ve Harekat Şube Özel Harekat Daire başkanının da Nasır Aşur olduğunu söyledi. Tanık ayrıca ‘birinci sanığın’ (Abdulbasit Megrahi) Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne transfer olduğu 1987 yılının ocak ayına kadar Havacılık Güvenlik Şubesi başkanlığını üstlendiğini, ‘ikinci sanığın’ (El-Amin Halife Fahima) ise 1985 yılında 1988 yılının Ekim ayına kadar Luqa Havalimanı’ndaki Libya Havayolları istasyonunun müdürü olarak görev yaptığı belirtti.
Ceayka, 1988 yılının Ağustos ayında Malta’daki ABD Büyükelçiliği ile temasa geçerek, ‘Libya’nın terör saldırısına karışmasından memnun olmadığı’ için ABD’lileri bilgilendirmek istediğini ifade etti. Havaalanında Mısırlı bir kadınla ilişkisi olması nedeniyle Trablus'a çağrılmasının bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyen Ceayka, İskoç mahkemesinin belgelerine göre ABD’ye gitmek istediğini, fakat ‘terör eylemleri’ hakkında bilgi vermek amacıyla görevinde kalmayı kabul ettiğini de sözlerine ekledi.
Ceayka, CIA yetkilileriyle ayda bir kez buluşuyordu.  Onlardan maaş olarak önceleri bin dolar alıyordu, ardından maaşı bin 500 dolara çıkarıldı. ABD’li istihbarat ajanları, onlara verdiği her bilgiyi üstlerine rapor ediyordu. CIA raporlarında başta Libya'dan Malta'ya gelip ülkelerine dönen kişilerin kimlikleri olmak üzere çeşitli bilgiler yer aldı. Ancak ABD ajanları Ceayka’nın maaşını kesti. O da 1990 yılında Trablus'a döndü. Daha sonra 1991 yılının Temmuz ayında ülkesini terk ederek Malta'ya dönen Ceayka, ABD’liler tarafından bir savaş gemisine götürüldü ve burada üç hafta boyunca sorgulandı.
İskoç mahkemesi belgelerine göre Ceayka, CIA’ye 1988 yılının Ekim ayında Malta'da depolanan Libya’ya ait silahlar hakkında bilgisi olduğunu söyledi. Malta’daki Libya Havayolları ofisinde 8 kilo patlayıcı saklandığından haberdar olduğunu da belirten Ceayka, bombayı 1985 yılında Malta'ya getiren kişinin Megrahi olduğunu ve bombanın ofiste bir çekmecede tutulduğunu açıkladı. Ardından kendisinden bombanın Libya Büyükelçiliği’ne taşınmasına yardım etmesinin istendiğini kaydetti. Ceayka, 1991 yılının Temmuz ayında ABD’lilere bu patlayıcıları Malta'ya getirenin Megrahi olduğunu kendisine söyleyenin ‘ikinci sanık’ (Fahima) olduğunu ve dolayısıyla Fahima’nın da patlayıcıdan haberdar olduğunu belirtti.

Ebu Acile Muhammed Mesud’un şu an tutulduğu Virginia, Alexandria'daki polis ofisi tarafından dağıtılan yeni fotoğrafı (AP)
Ceayka, 1991 yılının Temmuz ayında müfettişlere 1988 yılının Ekim ve Aralık ayları arasında birinci sanığın ve ikinci sanığın birlikte Luqa Havaalanı’na geldiklerine ilişkin yeni bilgiler verdi. Ceayka, onları havaalanında birlikte gördüğünü söyledi. Ceayka’nın aktardığı bu bilgi, yavaş yavaş onları yalnızca havaalanında değil, bagaj bandında da birlikte gördüğü, ikinci sanığın ‘kahverengi, Samsonite marka bir bavulu’ banttan aldığı ve onu gümrükten geçirdiğine dair kapsamlı bir hal aldı. Ceayka, (Megrahi ve Fahima’nın) yanlarında bulunan diğer iki kişiyle görüştüğünü ve birinci sanık Megrahi’nin bu kişilerden birini kendisine Ebu Acile Mesud adıyla tanıttığını ve onun teknisyen olduğunu söylediğini de sözlerine ekledi. Tanık ifadesinde, ikinci sanık Fahima'yı tanıyan ‘Vincent Vassallo’ adlı başka bir kişinin de orda olduğunu söyleyen Ceayka, bu kişinin Fahima’nın arabasıyla geldiğinde orada olduğunu ve herkesin bu arabayla havaalanından ayrıldığını belirtti.
Camp Zeist’teki İskoç mahkemesi hakimleri, Ceayka’nın ifadesini incelediklerinde, bunun Libyalı sanıklar aleyhine kesin delil teşkil etmediği sonucuna varsalar da sonunda ve diğer kanıtlara dayanarak, birinci sanığın (Megrahi) gerçekten Lockerbie saldırısına karıştığına, ikinci sanığın (Fahima) ise beraat etmesine karar verdiler.
İskoç yargısının CIA’nin baş tanığının güvenilirliği hakkındaki şüpheleri çerçevesinde ABD’lilerin Ceayka’nın iddia ettiği gibi Lockerbie saldırısı öncesinde Luqa Havaalanı’nda kendisini görmüş olsa bile, Ebu Acile Mesud'un davasında sadece Ceayka’nın ifadesine dayandırmaya çalışmayacakları düşünülüyor.
Ebu Acile hakkındaki yeni iddianame dosyasından da anlaşılacağı üzere ABD Başsavcılığı’nın, Ebu Acile’nin duruşması sırasında, Libya'da 2012 yılında yaptığı itirafları delil olarak sunması, ancak Ebu Acile’nin avukatlarının bu itirafların işkence altında alındığını iddia etmeleri bekleniyor. ABD’lilerin Ebu Acile’ye ceza indirimi karşılığında sahip olduğu bilgileri açıklaması şeklinde kendileriyle işbirliği yapmasını teklif edip etmeyecekleri henüz bilinmiyor.



Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
TT

Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı’na göre, uydu görüntüleri, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolünü ele geçirdiği Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletinin kuzeyinde bulunan el-Faşir şehrinde ‘toplu mezarlar’ ve ‘ceset imha faaliyetlerinin’ izlerini ortaya çıkardı.

Sudan ordusunun Darfur'daki son büyük kalesi olan el-Faşir'in HDK tarafından ele geçirilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM), katliamlar, tecavüzler, yağmalamalar ve halkın toplu olarak yerinden edildiğini bildirdi.

HDK'nin sosyal medyada yayınladığı videolarla desteklenen çok sayıda tanık ifadesi, iletişimden tamamen kopuk olan şehirde yaşanan zulmü gözler önüne serdi.

s
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Dün yayınlanan İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, el-Faşir'deki eski bir hastane ve caminin yakınında ‘toplu mezar olduğu düşünülen en az iki bölgede toprak bozulmaları’ olduğu belirtildi.

Raporda, ‘şu anda HDK tarafından gözaltı merkezi olarak kullanılan’ bir doğum hastanesinin dışında daha önce tespit edilen hendeklerin ve nesne yığınlarının ortadan kaybolduğu ifade edildi.

Raporda ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 450 hasta ve personelin öldürüldüğünü bildirdiği Suudi hastanesine yakın bir caminin yakınında ‘yaklaşık 7 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir hendekten’ bahsedildi.

İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, HDK'nin bir yıldan fazla süren kuşatma sırasında inşa ettiği toprak bariyerin yakınında toplu infazlara dair kanıtlar olduğu kaydedildi.

yu
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) pazartesi günü, ‘el-Faşir'de işlenen zulümlerin kanıtlanması halinde, Roma Statüsü uyarınca savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil edebileceği’ uyarısında bulundu.

HDK şehri ele geçirdikten sonra on binlerce kişi şehirden kaçtı. AFP'ye konuşan tanıklar, bu güçlerin kaçmaya çalışan yüzlerce sivili gözaltına aldığını, ayrıca onlara şiddet uyguladığını ve öldürdüğünü söyledi.

BM bugün, saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının yüzlerce olabileceğini bildirdi. Ordu destekli hükümet ise HDK’yi 2 bin sivili öldürmekle suçluyor.

BM'ye göre, Nisan 2023'te Sudan'da patlak veren çatışma on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizine yol açtı.


Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.