Güneş ışığına maruz kalmamak uykusuzluğa ve uyku bozukluklarına neden olabilirhttps://turkish.aawsat.com/home/article/4045601/g%C3%BCne%C5%9F-%C4%B1%C5%9F%C4%B1%C4%9F%C4%B1na-maruz-kalmamak-uykusuzlu%C4%9Fa-ve-uyku-bozukluklar%C4%B1na-neden-olabilir
Güneş ışığına maruz kalmamak uykusuzluğa ve uyku bozukluklarına neden olabilir
Çalışma, kent sakinlerini kısa süreliğine de olsa her gün dışarı çıkmaya çağırdı (Reuters)
Yapılan yeni bir çalışma, gün boyunca yetersiz güneş ışığına maruz kalmanın geceleri uykusuzluğa ve uyku bozukluğuna yol açabileceğini ortaya koydu.
The Independent’ın haberine göre, araştırmacılar, 2015'ten 2018 yılına kadar Washington Üniversitesi'ndeki 500'den fazla lisans öğrencisinin uyku düzenini ve ışığa maruz kalma durumunu izlemek için akıllı saat kullandı.
Pineal Research dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, ekip bir kişinin maruz kaldığı güneş ışığının her saatinin 30 dakika uyku sağladığını ve vücutlarının biyolojik saatinin düzenlenmesini artırdığını buldu.
Araştırmacılar ayrıca deneklere uyku kalitelerini artırmak için akşamları ekran süresini ve yapay aydınlatmayı azaltmalarını tavsiye etti.
Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü
(Temsili/Unsplash)
Arkeologlar 800 yıllık bir And mumyasının yanaklarında ve kollarında daha önce hiç görülmemiş dövmeler bularak Güney Amerika'daki eski kültürel uygulamalara daha fazla ışık tuttu.
Tarih boyunca insanlar hakim güzellik standartlarına uymak, sosyal statü, grup aidiyeti ve hatta ritüel gibi nedenlerle vücutlarında değişiklikler yaptıkları yöntemleri benimsedi. Bu tür vücut modifikasyonları arasında dövme, hâlâ geniş çapta uygulanan bir kültürel pratik olarak varlığını sürdürüyor.
Ancak derinin yumuşak yapısı nedeniyle arkeolojik kayıtlarda günümüze ulaşan çok az dövmeli cilt örneği var.
Dövme izleri olan korunmuş ciltleri içeren mevcut kayıtların analizi, dünyadaki korunmuş dövmeli insan kalıntılarının en çok Güney Amerika'nın kıyı çöllerinde yer aldığını gösteriyor.
Bilim insanları bu nedenle Torino Üniversitesi Antropoloji ve Etnografya Müzesi'nde bulunan ve And Dağları'ndaki bir kazı alanında keşfedilen iyi korunmuş bir kadın mumyasını yakından inceledi.
Radyokarbon analizi, mumyanın 800 yıldan daha eski olduğunu ortaya çıkardı. Kadın MS 1215'le 1382 arasında bir dönemde yaşamış.
Araştırmacılar çıplak gözle görülemeyen dövmeleri tespit etmek için kızılötesi analiz yapan iki yeni teknik kullandı. Kulaktan ağza uzanan üç düz çizgi de dahil, mumyanın yüzünün her iki yanağında dövmeler bulunca şoke oldular.
Ayrıca el bileğinde S şeklinde bir dövme de saptadılar.
Mumyanın sağ yanağı ve büyütülmüş hali (Journal of Cultural Heritage 2025)
X ışını floresansı ve Raman spektroskopisi gibi kimyasal analiz tekniklerini kullanarak dövmelerin demir minerali manyetit ve piroksen adlı başka bir mineralden geliştirilen pigmentlerle yapıldığını belirlediler. Analizler, literatürde en yaygın kullanılan dövme malzemesi olan odun kömürünün şaşırtıcı bir şekilde bulunmadığını ortaya koydu.
Araştırmacılar çalışmada şöyle yazıyor:
Sonuçlar hem nadir şekiller ve anatomik konumlar (yanaklardaki çizgiler ve bilekteki S benzeri işaret) hem de alışılmadık mürekkep bileşimini gösteriyor.
Öte yandan bu basit dövmeleri yorumlayıp belirli bir kültürle özdeşleştirmek zordu.
Güney Amerika dövmeleri genellikle eller, el bilekleri, ön kollar ve ayaklar üzerine yapılan daha karmaşık çizimler içeriyor. Yanak dövmelerine daha nadir rastlanıyor. Hatta bölgede bugüne kadar bulunan başka hiçbir antik dövme, mumyanın kolundaki "S" motifine benzemiyor.
Araştırmacılar dövmelerin genellikle giysilerle örtülmeyen vücut bölgelerinde yer aldığı düşünüldüğünde, bunların "dekoratif veya iletişim amacıyla" yapıldığından şüpheleniyor.
Ancak "şu anda, bunların tıbbi veya terapötik bir amacı ya da kültürel kökeni olduğunu söylemek mümkün değil" diye ekliyorlar.
Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor:
Sonuç olarak bu araştırma, özellikle Güney Amerika'da yaklaşık 800 yıl önceki antik dövme uygulamalarının incelenmesine aktif bir katkı sunuyor ve eski kültürlerin analizinde müze koleksiyonlarının rolünü vurguluyor.