‘Borç tuzağı’ Afrika’daki ABD-Çin rekabetini ateşliyor

Çin’in Nijerya Büyükelçisi, Nijerya ve Sierra Leone cumhurbaşkanları eşliğinde 4 Aralık’ta yeni ECOWAS genel merkezinin açılışını yaptı. (AFP)
Çin’in Nijerya Büyükelçisi, Nijerya ve Sierra Leone cumhurbaşkanları eşliğinde 4 Aralık’ta yeni ECOWAS genel merkezinin açılışını yaptı. (AFP)
TT

‘Borç tuzağı’ Afrika’daki ABD-Çin rekabetini ateşliyor

Çin’in Nijerya Büyükelçisi, Nijerya ve Sierra Leone cumhurbaşkanları eşliğinde 4 Aralık’ta yeni ECOWAS genel merkezinin açılışını yaptı. (AFP)
Çin’in Nijerya Büyükelçisi, Nijerya ve Sierra Leone cumhurbaşkanları eşliğinde 4 Aralık’ta yeni ECOWAS genel merkezinin açılışını yaptı. (AFP)

Çin’in Afrika Kıtası’ndaki varlığı, geçen perşembe günü Washington’da sona eren ABD-Afrika zirvesine gölge düşürdü. Gözlemciler zirveyi, ABD yönetiminin Kıta’daki Çin yükselişiyle mücadele girişimi olarak değerlendirdi.
ABD’li yetkililer, Çin’i Kıta’daki devasa altyapı projeleriyle Afrika ülkelerine bir ‘borç tuzağı’ yüklemekle suçluyor.
Analistler, ABD’nin mevcut hamlesinin Çin’in yükselişine geç kalınmış bir tepki olarak geldiği görüşünde. Ayrıca Çin’i borçla Afrika Kıtası’na hakim olmaya çalışmakla suçlayan açıklamaların, Çin’in başarısını küçümsemeye ve Batı’nın Afrika’daki yokluğuna veya ‘kötü şöhretli’ varlığına yönelik eleştirileri hafifletmeye yönelik siyasi girişimler olduğunu dile getirdiler.
Çin’in ABD Büyükelçisi Qin Gang geçen pazartesi günü Qin Gang, Pekin’in Afrika ülkelerine borç stokladığı yönündeki suçlamaları yalanladı. Büyükelçi, Kıta’nın Batılı özel sektör ve kurumlara Çin’e olandan çok daha fazlasını borçlu olduğunu vurguladı. Afrika ülkelerinin Batı kurumlarına Çin’e olan borçlarının üç katını borçlu olduğuna değinen bir Batı raporuna atıf yaptı.
Rapor, geçen temmuz ayında ‘Debt Justice’ kuruluşu tarafından yayınlandı. Dünya Bankası verilerine dayandırılan rapor, Afrika hükümetlerinin dış borcunun yalnızca yüzde 12’sinin Çinli borç verenlere, yüzde 35’inin ise Batılı özel borç verenlere olduğunu ortaya koydu.
Raporda bu borçların Batılı bankalara, varlık yöneticilerine ve petrol tüccarlarına ait olduğu ve Çin’in uyguladığı faize kıyasla iki kat faiz uygulandığı kaydedildi. Bu çerçevede Çin Büyükelçisi, Washington’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Çin’in Afrika’ya yaptığı yatırım ve finansman yardımı bir tuzak değil” diyerek ABD’yi Afrika’ya Yardım için zirveden somut ve pratik önlemler almaya çağırdı. Büyükelçi ayrıca, Afrika ülkelerinin ‘jeopolitik oyunlar’ oynamak için değil ‘Afrikalıların yararına, Çin ile ABD arasında da olmak üzere uluslararası iş birliği için bir arena olması’ gerektiğini dile getirdi.
ABD ile Sahra Altı Afrika arasındaki ticaret hacmi, 2019 yılına göre yüzde 22 artışla geçen yıl 44,9 milyar dolara ulaştı. Ancak bölgedeki doğrudan yabancı yatırım 2021’de yüzde 5,3 düşerek 30,31 milyar dolara geriledi.
Afrika ile Çin arasındaki ticaret, geçen yıl yaklaşık yüzde 35’lik artışla 254 milyar dolara yükseldi. ABD Ticaret Bakanı Yardımcısı Don Graves, yaptığı açıklamada ABD’nin Çin’in Afrika’daki doğrudan yabancı yatırımı geçmesiyle geride kaldığını kabul etti. Ancak ABD’nin Afrika’da halen ‘tercih edilen ortak’ olduğunu dile getirdi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ülkesinin gelecek üç yıl içerisinde Afrika’da 55 milyar dolar harcamayı taahhüt edeceğini söyledi. Sullivan, doğrudan Çin’in adını zikretmezken, “ABD’nin önümüzdeki üç yıl içinde taahhüt edeceklerini diğer herhangi bir ülkenin taahhütleriyle karşılaştırırsanız, çok olumlu davrandığımıza inanıyorum” dedi. ABD Başkanı Joe Biden zirvede, Avrupa Birliği (AB) ile en büyük 19 ekonomik gücün yer aldığı G20 zirvesinin, Kıta’nın rolünü güçlendirmek için AB’yi içermesi fikrini kabul etti.
Biden yönetiminin kıtayı ihmal ettiği yönündeki eleştirilerine rağmen bu durum, yetkililerinin Çin’in Afrika’daki politikalarını eleştirmelerine engel olmadı. Geçen yıl Nijerya’ya yaptığı ziyaret sırasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Uluslararası altyapı anlaşmaları genellikle anlaşılmaz ve zorlayıcıdır. Ülkelere yönetilemez borç yükü yükler” açıklamasında bulundu. Blinken’den önce de eski Başkan Yardımcısı Mike Pence, Pekin’i Afrika’da ‘borç diplomasisi’ uygulamakla suçladı.
ABD merkezli Washington Post gazetesi tarafından geçen şubat ayında yayınlanan bir analizde Çin’in bankalarının koronavirüs pandemisi ortaya çıkmadan önce Afrika ülkelerine ‘önemli’ bir borç yapılandırması sağladığı ve bunu pandemi sürecinde de devam ettiği belirtildi.
Analize göre araştırmacılar, 2000’den 2019’a kadar on Afrika ülkesinde 7,5 milyar dolar değerinde 16 borç yapılandırma durumu belgeledi. Araştırmacılara göre Çin, değeri 3,4 milyar dolardan fazla en az 94 faizsiz kredi borcu sildi.
Eski Mısırlı diplomat ve Afrika meseleleri uzmanı Mana Ömer, Şarku’l Avsat’a  şu değerlendirmede bulundu:
“İster Çin ister Batılı güçler olsun, iki taraf da her şeyden önce kendi çıkarlarını önemsiyor. Ancak Çin, son yıllarda Kıta’nın öneminin daha fazla farkında. Çin, Afrika ülkelerini borç tuzağına düşürmeye çalışmıyor. Aksine çıkar alışverişine dayalı seçkin ve sürdürülebilir ilişkiler arıyor. Bu durum, Çin’in ABD ile Tayvan konusundaki anlaşmazlığı gibi mevcut ve gelecekteki uluslararası stratejik anlaşmazlıklarda kendi lehine Afrika pozisyonlarını güvence altına alma girişimiyle çelişmiyor. Afrika’nın ABD ve Avrupa ulusal güvenliği için öneminin farkına varılmasına rağmen ABD’nin vaatleri, açıklamaları ve büyük mali bütçeleri, Afrika halk çevrelerinde büyüyen ve biriken kötü duygulara ek olarak Çin ve Rusya’nın doldurduğu Kıta’da biriken ihmale dayanabilecek bir gerçeklik haline gelmeyebilir.”
Mana Ömer, merkezi Çin sisteminin doğasının, uzun vadeli gündemleri olan stratejilerin ve projelerin uygulanmasıyla uyumlu olduğuna ve siyasi veya ideolojik olmayan sürekli çaba gerektirdiğine dikkati çekti. Ömere’e göre Pekin, sistemler ve kültürler üzerinde hegemonya kurma fikrinden de kaçınıyor ve Afrika’da iyi bir itibara ve ABD tarafının sahip olmadığı bir deneyim birikimine sahip.
Ömer açıklamasının devamında enerji başlığının etkilerine dikkat çekti:
“Nihayetinde ABD kapitalizmi, ABD özel sektörünü kontrol edemez. Bu, Rusya- Ukrayna savaşında Biden ile onun siyasi yönetiminin direktiflerine yanıt vermeyen enerji ve akaryakıt şirketleri arasındaki anlaşmazlıkta tanık olduğunu ve faturasını ABD vatandaşının ödediği bir durum.”
Afrikalı liderleri tüm girişimlere yönelik pratik ve gerçekçi politikalar benimsemeye çağıran Mana Ömer, gündemlerini ve vizyonlarını empoze etmeleri, dünyanın artık ‘Kıta’nın potansiyelinin ve dünyanın ekonomik ve jeopolitik geleceği için öneminin’ farkına vardığını anlamaları gerektiğini vurguladı.
Afrika meseleleri uzmanı Joseph Murad Emin de Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “ABD ve Batılı tarafların açıklamalarında öne sürdükleri şey, Kıta’yı ihmal etmelerinin, başarısızlıklarının ve Çin’e yetişmekte gecikmelerinin üzerini örtmeye çalışmaktır” dedi.
Emin, Çin’in şu an ve gelecekteki çıkarlarına ulaşmada başarılı olan gerçekçi stratejilere göre çalıştığına dikkat çektiği açıklamasının devamında “Çin’in bu gerçekliği, Afrika ülkeleri için açısından çok faydalı” değerlendirmesinde bulundu.
Aynı şekilde ‘borç tuzağı’ iddiasını asılsız olduğunu vurgulayan Emin, “Çünkü Batılı ülkelerin ve hatta Batı yönelimini benimseyen uluslararası kredi kuruluşlarının Afrika’da milyarlarca borcu var” dedi.  Joseph Murad Emin, ABD ve Batı’nın başarılı olmak istiyorlarsa Afrika’daki iş birliğini ve yatırımı siyasallaştırmaktan kaçınmaları gerektiğini vurguladı.
Emin, Afrikalı liderlerin ‘sürdürülebilir kalkınma, ekonomik ve güvenlik hedeflerine ulaşmak ve Kıta’nın kronik sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak için çeşitli uluslararası güçlerin Afrika’ya yönelik bu ivmesini ülke ve halklarının yararına kullanmaları gerektiğini’ dile getirdi.



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.