Müslüman Kardeşler içinde Rehberlik Konseyi Başkan Vekilliği ile ilgili bölünme bir karışıklığın mı yoksa ateşkesin mi habercisi?

Kahire’de Müslüman Kardeşler üyelerinin çıkarıldığı mahkemeden bir kare, Temmuz 2018 (AFP)
Kahire’de Müslüman Kardeşler üyelerinin çıkarıldığı mahkemeden bir kare, Temmuz 2018 (AFP)
TT

Müslüman Kardeşler içinde Rehberlik Konseyi Başkan Vekilliği ile ilgili bölünme bir karışıklığın mı yoksa ateşkesin mi habercisi?

Kahire’de Müslüman Kardeşler üyelerinin çıkarıldığı mahkemeden bir kare, Temmuz 2018 (AFP)
Kahire’de Müslüman Kardeşler üyelerinin çıkarıldığı mahkemeden bir kare, Temmuz 2018 (AFP)

Mısır dışındaki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) liderleri arasındaki son dönemde yaşanan gerginlik, Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Vekilliği nedeniyle dikkat çekici bir şekilde tırmandı. Bu durum, Müslüman Kardeşler içindeki bölünmenin örgüt içinde, özellikle Londra Cephesi içinde bir kafa karışıklığı mı, yoksa aylarca süren bölünmeden sonra derin bir nefes alınmasını sağlayacak bir ateşkes mi olduğu sorusunu akıllara getirdi.
Londra Cephesi, geçtiğimiz ay, Muhyiddin ez-Zait'i İbrahim Münir'in vefatından sonra bir Rehberlik Konseyi Başkan Vekili seçilene kadar geçici olarak bu görevi üstlendiğini duyurdu. Bu duyurudan saatler sonra, İstanbul Cephesi Mahmud Hüseyin'in Rehberlik Konseyi Başkan Vekili olarak atandığını açıkladı. İstanbul Cephesi’ne bağlı Genel Şura Meclisi, bu kararını, Müslüman Kardeşler iç tüzüğünde mücbir nedenler olması ve Rehber’in görevini yapmasının önünde bir takım engeller bulunması halinde, yerine birinci vekilinin, onun da bu görevi yerine getiremediği bir durumda Rehberlik Konseyi üyelerinden en yaşlısının bu görevi üstlenmesi gerektiği maddesine dayandırdı.
Radikal örgütler alanında uzman olan Mısırlı araştırmacı Ahmed Zağlul, Rehberlik Konseyi Başkan Vekilliğine getirilecek isim üzerinde henüz karar verilemediği için, Müslüman Kardeşler arasındaki ayrılığın özellikle Londra Cephesi içinde büyük bir kafa karışıklığı olduğu anlamına geldiğini söyledi. Zağlul, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Şimdiye kadar Münir’in yerini alacak aday adayları hakkında kesin bir söz söylenmedi, çünkü İbrahim Münir geçtiğimiz yıllarda selefine uygun örgütsel ağırlığı olan bir liderlik bırakmadı” ifadelerini kullandı.
Salah Abdulhak, Hilmi el-Cezzar, Muhammed el-Buhayri, Mahmud el-İbyari ve Muhyiddin ez-Zait gibi Londra Cephesi içindeki gruplarla bağlantılı, seçim çemberi içinde göz ardı edilemeyecek ve Londra dışında ikamet eden liderlerin varlığına dikkati çeken Zağlul, Müslüman Kardeşler liderleri arasındaki anlaşmazlığın Münir'den sonra daha da arttığını ve anlaşmazlık uçurumunun daha önce Mısır'da tutuklu bulunan Mahmud İzzet’in tutuklanmasından sonra büyüdüğünü vurguladı.
Gözlemcilere göre Londra Cephesi, İstanbul Cephesi’nin attığı adımlar konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Bununla birlikte Münir'in ardından Londra Cephesi’nin liderliğini üstlenmesi beklenen isimler arasında Münir gibi karizmatik biri bulunmuyor. Münir’in yerine aday gösterilen isimler onun oynadığı rolleri oynamalarını engelleyen bir takım sorunlar yaşıyorlar.
İstanbul Cephesi’nden kısa bir süre önce yapılan bir açıklama, İhvan liderliğini seçme yetkisinin Müslüman Kardeşlerin Mısır’daki ve yurtdışındaki şubelerine ait olduğu ve dışarıdan hiç kimsenin İhvan’ın iç tüzüğüne aykırı olarak bir liderlik dayatma hakkının bulunmadığını belirtilmişti.  Açıklamada, Müslüman Kardeşlerin meşru liderlerini değiştirmek için sözde bir liderlik getirilmesine karşı olunduğu vurgulandı.
Londra ve İstanbul cepheleri arasındaki anlaşmazlık geçtiğimiz aylarda, merhum İbrahim Münir'in Türkiye'deki Teşkilat İşleri İdari Dairesi'ni feshetmesi ve İhvan İrşat Bürosu’nun yerine bir üst yapı kurmasıyla başladı. Bu anlaşmazlıkları, Londra Cephesi'nin yeni bir Şura Meclisi olarak kurulması ve İstanbul Şura Meclisi'nin altı üyesi ile Mahmud Hüseyin'in görevden alınması izledi.
Mısırlı uzman Zağlul, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle merhum Münir'in yerine kimin geçeceği konusunda Londra Cephesi içindeki krizin devam edeceği ve ancak Londra Cephesi tarafından belirlenen sürenin sona ermesi ve yeni prosedürlerin açıklanmaması nedeniyle, Müslüman Kardeşler içindeki durum düzenlenene kadar geçici olarak tüm tarafların onayladığı bir isim üzerinde anlaşmaya varılması halinde çözülebileceği tahmininde bulundu.
Muhyiddin ez-Zait’in, merhum Münir'in yerini kalıcı olarak alacak bir ismin seçilmesi için verdiği süre sona erdi.
Zait, Münir'in ölümünden saatler sonra, 4 Kasım'da Katar merkezli Al Jazeera kanalına verdiği demeçte, Müslüman Kardeşler içinde geçici olarak idari görevler üstleneceğini söylemiş, Londra Cephesi'nin tüm yeni idari konuları bir aydan kısa bir süre içinde açıklayacağını da sözlerine eklemişti. Ancak Zait'in açıklamalarının üzerinden yaklaşık 45 gün geçmesine rağmen yeni herhangi bir adım atılmadı
Müslüman Kardeşler konusunda uzman bir kaynağa göre Zait'in Londra Cephesi’nin Rehberlik Konseyi Başkan Vekili seçmesi için verdiği sürenin sona ermesi, özellikle Londra Cephesi içinde merhum İbrahim Münir'in yerine kimin geçeceği konusunda bir bölünme yaşandığının duyulmasından sonra İstanbul Cephesi’ni harekete geçirdi.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”