Sudan: Devrik lider Ömer el-Beşir, mahkemede ‘1989 Darbesi’nin tüm sorumluluğunu üstlendi

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir mahkeme oturumlarından biri sırasında (SUNA)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir mahkeme oturumlarından biri sırasında (SUNA)
TT

Sudan: Devrik lider Ömer el-Beşir, mahkemede ‘1989 Darbesi’nin tüm sorumluluğunu üstlendi

Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir mahkeme oturumlarından biri sırasında (SUNA)
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir mahkeme oturumlarından biri sırasında (SUNA)

Sudan'da halk protestoları sonucu 11 Nisan 2019'da ordu eliyle görevine son verilen Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, ‘1989 Darbesi’nin tüm sorumluluğunu üstlendiğini açıkladı. Beşir ve dönemin üst düzey 27 isminin yargılandığı 1989 Darbesi davasının duruşmasına başkent Hartum'daki bir mahkemede devam edildi.
Sudan’ın devrik lideri Ömer el-Beşir, İslamcı sivil yardımcılarının Haziran 1989 darbesinde herhangi bir dahlinin olmadığını söyledi. Beşir'in 1989'da Tuğgeneral rütbesiyle görev yaptığı Sudan ordusunun darbesinin ardından Başbakan Sadık el-Mehdi liderliğindeki seçilmiş demokratik hükümet devrilmişti. 
Beşir, Hartum'da dün görülen mahkemede darbenin tüm sorumluluğunu üstlendiğini açıkladı. Bu açıklama kendisi ve ortakları tarafından hükümetinin devrilmesinden önce yapılan önceki açıklama ve itiraflarla çelişti.
Sudan'da 19 Aralık 2018'de hayat pahalılığı nedeniyle patlak veren gösteriler ülke genelinde rejim karşıtlığına evrildi. Bunun üzerine ordu 11 Nisan 2019'da 30 yıllık Ömer el-Beşir dönemini sona erdirdi. Beşir ve döneminin üst düzey 27 ismi, 1989'da seçimle göreve gelmiş ilk sivil hükümete darbe tertiplemek ve anayasayı ihlal suçlamasıyla 21 Temmuz 2020'de ilk kez hakim karşısına çıkarılmıştı. 
Sanıklar arasında eski Devlet Başkanı Yardımcısı Ali Osman Taha, Halk Kongresi Partisi yöneticilerinden Ali el-Hac, dönemin önemli isimlerinden Ali Osman, Nafi Ali Nafi ve Avad Ahmed el-Caz da yer alıyor.
Beşir mahkemede darbenin tüm sorumluluğunu üstlendiğini açıkladı. Sudan’ın devrik lideri, iddianameyi alaycı bir tavırla ele alarak şunları söyledi:
“İddianamenin görüntü sağlama ve tanıkları suçlama girişimlerini takip ediyor, dinliyor ve eğleniyorum. Sayın mahkemeye sesleniyorum: 30 Haziran'da olanların tüm sorumluluğu bana aittir ve itirafın delillerin efendisi olduğunu biliyorum."
Beşir, “Mahkemeye, bu salonda bulunan Devrimci Komuta Konseyi'nin tüm üyelerinin planlama ve uygulamada herhangi bir rollerinin olmadığını söylüyorum. Aksine, birliklerini ve bazı partileri temsil etmek üzere silahlı kuvvetlerin en iyi subayları arasından seçildiler. Ne planlamada ne de uygulamada rolleri yoktu” dedi.
Beşir aleyhindeki iddianame heyetinin bir üyesi olan avukat El-Muiz Hadra, dünkü mahkeme oturumunun ardından Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada sanığın suçlamanın kanıtlarını çürütme hakkına sahip olduğunu söyledi.
Hadra, “El-Beşir'in itirafları amacına hizmet etmiyor. Anayasal sistemi baltalama suçunu işlediğini kabul ediyor. Meseleyi siyasi bir mesele olarak tanımlaması ona yardımcı olmayacaktır. Sanıkların geri kalanını beraat ettirme girişimi onlara fayda sağlamayacaktır çünkü aleyhlerine doğrudan deliller var. Bahsettiği şeyler hukuki durumunu daha da kötüleştirecektir” dedi.
Beşir'in mahkeme önündeki itirafları, Sudan İslamcı hareketinin merhum lideri Hasan Abdullah Turabi'nin El-Cezire kanalında yayınlanan ‘Çağın Tanığı’ programında yaptığı itiraflarla çelişiyor. Turabi, Beşir'in planlama veya uygulama ile hiçbir ilgisi olmadığını söylemişti.
Turabi, “Beşir’i darbeden bir gün önce Sudan'ın ücra bir bölgesinden getirip İslamcı subaylar arasında en yüksek rütbeli olarak tanımladık; ne planlamada ne de uygulamada yer almadı” demişti.
Turabi, ölümünden sonra itiraflarını yayınlayan El-Cezire kanala verdiği röportajda, darbeye önderlik eden İslamcı subayların planlama ve uygulamada yer aldığını ve El Beşir'in bunlar arasında olmadığını söylemişti. Turabi, “Darbeye katılan askerlerin çoğu sivil İslamcılardı. Askerlerin çoğu, hareketinin yirmi yılı aşkın süredir planladığı darbeyi desteklemek için askeri üniforma giyen sivil İslamcılardan oluşuyordu” açıklamasında bulunmuştu.
Darbede suçlanan Sudan İslami Hareketi'nin liderlerinden sivil yardımcılarını temize çıkaran Beşir, “Mahkemeyi temin ederim: Bizimle ilgili hiçbir sivil yok, tamamen askeri eylem. Darbeyi planlamamıza veya uygulamamıza yardımcı olacak sivillere ihtiyacımız yoktu” dedi.
Beşir'in itirafları, kendisiyle birlikte suçlanan ordu ve sivillerin iktidardayken yaptıkları açıklamalarla çelişiyor. Sudan ve yabancı medya, sivillerin çoğunun darbedeki rollerini uzun uzadıya tartıştıkları açıklamalarını yayınladı. Sudan halk hafızası, darbe sırasında ve sonrasında yapılan açıklamalar ve eylemleri saklı tutuyor ve darbeyi planlamakla suçlananların her birinin rolünü biliyor.
Beşir, darbenin gücü tekelleştirmeyi amaçlamadığını açıkça ortaya koydu ve bu nedenle tüm siyasi güçlerle diyalog başlattı. Tutuklanan liderlere kötü muamele yapılmaması ve onlara nazik davranılması konusunda kesin talimatlar veren Beşir, dini ve siyasi lider Muhammed Osman el-Mirgani'nin tutuklanmasına atıfta bulunarak şunları söyledi:
“Tutuklanmadan önce tedavi için yurt dışına gitmek istediğinde geri dönme sözü alarak ona izin verdik. Ancak gitti ve geri dönmedi. Tutuklandığında evinin aranmaması talimatını vermiştim" dedi.
Beşir, mahkeme sırasında hükümetinin başarıları olarak adlandırdığı şeylerle övündü. Sudan’ın devrik lideri ülkenin içinde bulunduğu tüm sorunlara çözüm bulma, petrol çıkarmadaki başarı, çoğu siyasi partinin katıldığı ulusal bir diyalog başlatılması ve Güney Sudan'daki savaşın durdurulması gibi olumlu adımlara değindi.
Beşir'in 6 yakın yardımcısı mahkemede darbeye katıldıklarına dair iddiaları yalanladı. Siviller darbeyi reddederken, ordu sivillerin darbeden sonra haberdar olduklarını söyledi. Siviller darbeden sonra askeri talimatlarla darbe meclisi üyeliği ve yöneticilik pozisyonlarına seçildiler.
Beşir ve İslamcı yandaşları, yönetiminin başlangıcında, o zamanlar ‘kamu yararı’ şemsiyesi altında on binlerce devlet çalışanını görevden aldı ve yerlerinden etti. ‘Güçlendirme’ girişimi adı altında İhvan unsurlarını ve yandaşlarını devreye soktular. Ama ‘elleri abdestli’ denilen ve memuriyeti hak etmeden elde edenler yolsuzluğun, kibrin ve zorbalığın peşine düştüler.
Beşir hükümeti, Güney Sudan'da isyancılara karşı yürütülen savaşı, siyasi bir isyandan dini bir savaşa dönüştürdü. Cihad ve İslamlaşma sloganları atıldı. Sonuç olarak, milyonlarca insan öldürüldü ve yerinden edildi. Yerel ve uluslararası baskıların bir sonucu olarak Beşir, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi ile aşağılayıcı bir barış anlaşması imzalamak zorunda kaldı. Bu anlaşma 2011'de Güney Sudan'ın ayrılmasına ve bağımsız devlet kurulmasına yol açtı.
Beşir ve İslamcılar, ülkenin batısındaki Darfur bölgesinde de yeni bir savaşın fitilini ateşledi. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre 300 binden fazla sivil, dini sloganların gölgesinde öldürüldü. Hepsi sivildi. Bu durum, 7. madde uyarınca BM’nin Sudan’a müdahalesine yol açtı.
Beşir'in Darfur'daki uygulamaları nedeniyle, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kendisi ve üç yardımcısı hakkında tutuklama emri çıkardı. Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve etnik temizlik suçlarıyla ilgili suçlamalar halen devam ediyor.
Beşir, 2006'da yaptığı bir konuşmada, Darfur'da yaşananlardan bahsederek burada akan kandan hükümetini ve onunla silahlanan herkesi sorumlu tuttuğunu açıklamış ve şunları söylemişti:
“En önemsiz nedenlerle Müslümanların kanını döktük. Müslümanların kanını akıtmayı nasıl helal gördük? Biz çok iyi biliyoruz ki Allah katında bir mümini öldürmek Kabe'yi yıkmaktan daha kötüdür. Bir mümini öldürmekten başka her hatanın bu dünyada bir cezası ve kefareti olduğunu da biliyoruz?”
Aynı yıl içinde yaptığı bir başka konuşmada Beşir, Darfur'da Birleşmiş Milletler'in dediği gibi 300 bin değil, 9 bin kişinin öldürüldüğünü söyledi.
Beşir ve İslamcılar döneminde Sudan, kovulanların toplanma merkezi haline geldi ve kapılarını aşırılık yanlısı cihatçı örgütlerin lider ve unsurlarına açtı. Bunların başında El-Kaide örgütünün lideri Usame bin Ladin ve terörist Çakal Carlos var. Bu nedenle Beşir hükümeti ülke dışında terör operasyonlarına karışmakla suçlandı.
Beşir'in eylemlerinin bir sonucu olarak, Sudan devleti 1993'ten beri ABD'nin terörü destekleyen devletler listesinde yer alıyor. Sudan eski Başbakanı Abdallullah Hamduk başkanlığındaki geçici sivil hükümet Amerikalı kurbanların ailelerine fahiş tazminat ödeyinceye kadar Sudan bu listeden çıkarılmadı.
İslamcı hükümet, başta Körfez ülkeleri ve Mısır olmak üzere bölge ülkelerine karşı düşmanca ve provokatif medya kampanyaları başlattı. Sudan’ın bu kışkırtıcı adımları Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da eski Mısır Devlet Başkanı Muhammed Hüsnü Mübarek'e 1995'te Afrika Zirvesi'ne katıldığı sırada suikast girişiminde bulunulmasıyla doruğa ulaştı.
Beşir rejimi, petrol gelirlerini Güney Sudan ve Darfur'daki askeri operasyonlarını desteklemek ve en ünlüleri ‘Debbabin’ ve ‘Gölge Tugayları’ olmak üzere çeşitli milislerini finanse etmek için kullandı.
Ekonomik raporlar, rejimin Güney Sudan'ın ayrılmasından önce tüm petrol ihracatı gelirlerinde 90 milyar dolardan fazla bir rakamı çarçur ettiğini söylüyor. Ülke hala ağır borçların ve kredilerin altında ezilirken bu gelirin nereye gittiğini ise kimse bilmiyor.



Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

TT

Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu Suveyda'dan çekilmeye başladı

Suriye ordusu, çarşamba akşamı, nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinden çekilmeye başladı. Savunma Bakanlığı, şiddet olaylarının yaşandığı ilde yeni bir ateşkes anlaşmasının açıklanmasından birkaç saat sonra çekilme kararını duyurdu.

Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ‘Suriye Arap Ordusu'nun, imzalanan anlaşmanın hükümleri uyarınca ve ildeki yasadışı grupların temizlenmesi tamamlandıktan sonra Suveyda'dan çekilmeye başladığı’ belirtildi. Açıklamada, Suveyda’da konuşlu diğer hükümet güçlerinin çekilmesinden bahsedilmedi.

Anlaşma, İsrail'in Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay Başkanlığı çevresinin yanı sıra Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera illerinde konuşlu hükümete bağlı güçlere karşı hava saldırıları düzenlemesi üzerine sağlandı.

Ateşkes anlaşmasının maddeleri

Dürzi lideri Yusuf Carbu, hükümet ile Suveyda'nın önde gelenleri arasında bir anlaşmaya varıldığını açıkladı. Dürzilerin Ruhani Lideri Şeyh Hikmet Hicri ise anlaşmayı reddederek ‘Suveyda tamamen özgürleştirilinceye’ kadar savaşın devam edeceğini vurguladı.

Yaptığı açıklamada herhangi bir anlaşma ve müzakere yaptığı ve yetki vermeyi reddeden Hicri, ‘bu ortak tutumdan saparak tek taraflı temas veya anlaşma yapan kişi veya kurumları’ uyardı.

Öte yandan Carbu, anlaşmanın Suveyda'daki askeri operasyonların tamamen ve derhal durdurulmasını, ordunun kışlalarına geri dönmesini ve ateşkesin uygulanmasını denetlemek üzere devlet ve Suveyda'nın önde gelen isimlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulmasını içerdiğini söyledi.

Dürzi lider anlaşmanın ayrıca, ‘Suveyda'nın Suriye devletine tam olarak entegre edilmesini ve tüm eyalet toprakları üzerinde tam egemenliğinin teyit edilmesini’ öngördüğünü de belirtti.

Anlaşma aynı zamanda iç güvenlik güçlerinin ve devlet polisinin yanı sıra Suveyda ve çevresindeki bölgelerden polis memurlarının konuşlandırılmasını ve Suveyda’daki polis memurlarının ilin güvenlik dosyasını yönetmek için liderlik ve yürütme görevlerini üstlenmelerini de içeriyordu.

hyjukı
İsrail dün başkent Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı karargahını bombaladı (Reuters)

Carbu’ya göre taraflar, anlaşma uyarınca Suveyda'da ağır silahların düzenlenmesi için bir mekanizma üzerinde anlaşarak, devletin kontrolü dışındaki silahların toplatılması ve Suveyda'nın tüm bölgelerinde Suriye yasalarına ve düzenlemelerine uygun olarak tüm devlet kurumlarının yeniden faaliyete geçirilmesini garantilediler.

Onlarca ceset

Suriye Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Şam'a düzenlediği hava saldırılarında 3 kişinin öldüğünü, 34 kişinin yaralandığını bildirdi. Bakanlık, Suveyda'daki El-Vatani Hastanesi’nde ise güvenlik güçleri mensupları ve sivillerin de aralarında bulunduğu onlarca cesedin bulunduğunu açıkladı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail’in Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresini ve ülkenin güneyini hedef alan son saldırılarının ‘ciddi bir tırmanış’ oluşturduğu vurgulandı.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“Suriye, bu tehlikeli tırmanış ve sonuçlarından İsrail'i tamamen sorumlu tutuyor. Ayrıca, uluslararası hukukun sağladığı tüm araçlarla topraklarını ve halkını savunma konusunda tüm meşru haklarını saklı tutar. İsrail'in Suriye'de gerginliği tırmandırmak, kaos yaratmak ve güvenliği ve istikrarı bozmak için izlediği sistematik politika kapsamında gerçekleştirilen bu açık saldırı, BM Şartı ve uluslararası insani hukuku açıkça ihlal ediyor.”

Dışişleri Bakanlığı, ‘uluslararası toplumu sorumluluğunu üstlenmeye ve Birleşmiş Milletler üyesi olan egemen bir devletin topraklarına yönelik İsrail'in tekrarlanan saldırılarına son vermek için acil önlemler almaya’ çağırdı.

Yedioth Ahronoth gazetesi dün İsrailli bir güvenlik yetkilisinin, İsrail'in Suriye'deki gerginliğin çözümü konusunda bir anlaşmaya yakın olduğunu söylediğini aktardı. Gazetenin bildirdiğine göre yetkili, “Şu an Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın ateşkes ilan edeceğini ve güneydeki Suveyda’dan askerlerini çekeceğini tahmin ediyoruz” dedi.

İsrail’in hava saldırıları

Öte yandan İsrail ordusu dün, Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasının girişini hedef aldığını doğrulamasının ardından Şam'daki Cumhurbaşkanlığı sarayı çevresinde bir ‘askeri hedefi’ vurduğunu açıkladı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün, X hesabından yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Şam bölgesinde Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasını vurduğunu söyledi. Adraee, “Suriyeli liderleri, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı’ndan savaşı yönetiyor ve güçlerini Suveyda’ya gönderiyor” ifadelerini kullandı.

Adraee, İsrail ordusunun ‘Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde bir hava hedefini vurduğunu’ da sözlerine ekledi.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan üç görgü tanığı, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde bir patlama sesi duyduklarını ve ardından dumanların yükseldiğini bildirdi.

Komşu mahallede yaşayan ve ismini vermek istemeyen 51 yaşındaki bir kadın, “Bombardımanın ardından evimin balkonunda Emevi Meydanı'nda neler olup bittiğini izlemeye çalışıyordum ve bir patlama sesi duydum. Ardından, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın genellikle önemli misafirlerini ağırladığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yakınlarında yükselen bir duman bulutu gördüm” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bulunduğu tepenin yakınlarındaki iki bölgede yaşayan iki kişi de patlamanın ardından yoğun duman gördüklerini doğruladı.

Saldırılar, Suriye hükümetinin, rejim güçlerinin kontrolünü ele geçirdikten bir gün sonra Suveyda'da çatışmaların yeniden başladığını belirtmesinin ardından gerçekleşti. Suriye Arap Haber Ajansı SANA, Savunma Bakanlığı'nın dün yaptığı açıklamada, ‘yasa dışı’ grupların Suveyda'daki el-Vatani Hastanesi’ni ordu ve iç güvenlik güçlerine karşı saldırılar için bir üs olarak kullandığını söylediğini bildirdi.

Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Müdürlüğü, söz konusu silahlı gruplara bağlı çok sayıda keskin nişancının hastanenin çatısında konuşlandığını ve hükümet güçlerini yoğun bir şekilde hedef aldığını belirtti. Açıklamada, “Hastaneyi ve çevresini tarafsızlaştırmak ve Sağlık Bakanlığı ve Acil Durum Bakanlığı personelinin hastaneye girmesine izin vermek için defalarca çağrıda bulunduk, ancak şu ana kadar herhangi bir yanıt almadık” ifadeleri yer aldı.

vfgthy
Suriye ordusu ve güvenlik güçleri, şehirde yaşanan çatışmaların ardından Suveyda'da konuşlandırıldı (EPA)

Diğer taraftan salı günü düzenlediği saldırılar Suriye'nin güneyindeki Suveyda ve Dera ile sınırlı kalan İsrail, dün saldırılarını Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binası ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresini de kapsayacak şekilde genişletti.

İsrail ordusu tarafından dün yapılan açıklamada, Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binası girişinin hedef alındığı ve Suriye sınırındaki birliklerin güçlendirileceği belirtildi. İsrail Ordu Sözcüsü Adraee, İsrail ordusunun Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasının giriş kapısını vurduğunu söyledi. İsrail ordusunun Suriye'deki Dürzilere yönelik gelişmeleri ve eylemleri izlemeye devam ettiğini belirten Adraee, İsrail ordusunun siyasi talimatlara göre bölgede saldırılar düzenlediğini ve çeşitli senaryolara karşı hazırlıklı olduğunu da sözlerine ekledi. İsrail Hava Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı binası girişine düzenlenen saldırıdan birkaç saat sonra Şam'ın merkezindeki bu binaya yeni saldırılar düzenledi. Yeni saldırılar daha büyük bir tırmanışın habercisi gibi görünüyordu, zira İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'ye yönelik ‘acı verici’ saldırıların başladığını söyledi. Katz, “Şam'a yönelik uyarılar sona erdi, şimdi acı verici saldırılar başlayacak” diye ekledi.

SANA dün sabah Şam'da bir patlama sesi duyulduğunu bildirirken, Suriye devlet televizyonu İsrail’e ait insansız hava araçlarının (İHA) Şam semalarında uçtuğunu ve patlamalar olduğunu aktardı. Suriye Haber Ajansı ise İsrail'in Şam'ın merkezine düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayanarak İsrail'in başkentin savunma bakanlığını hedef alan bir hava saldırısı düzenlediğini aktardı. Alikhbaria Syria kanalı ise İsrail'in Şam'ın merkezine düzenlediği saldırıda iki sivilin yaralandığını bildirirken, Reuters iki Suriyeli güvenlik kaynağına dayandırdığı haberde İsrail'in Şam’da Savunma Bakanlığı binasını hedef alan bir hava saldırısı düzenlediğini aktardı. Suriye basını daha sonra Şam'daki Genelkurmay Başkanlığı binasında büyük hasar meydana geldiğini bildirdi.

Kanlı çatışmalar

Bu gelişmeler, Suveyda'da ilanından sadece birkaç saat sonra çöken ateşkesten sonra yaşandı. Ateşkes, günlerce süren ve çok sayıda kişinin ölümüne yol açan kanlı mezhep çatışmalarına son vermeyi amaçlıyordu.

Suriyeli güvenlik güçleri pazartesi günü, Dürzi silahlı gruplar ile Bedevi aşiretler arasındaki çatışmaları kontrol altına almak amacıyla Suveyda’da konuşlandırıldı. Ancak bu kez de Suriyeli güvenlik güçleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında çatışma başladı. İsrail, pazartesi ve salı günü Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçlerine hava saldırıları düzenleyerek müdahale etti ve amacının Dürzileri korumak olduğunu açıkladı.

Suriye Savunma Bakanlığı'nın salı akşamı ilan ettiği ateşkes uzun sürmedi. Yerel haber sitesi Suwayda24, Suveyda ve çevresindeki köylerin dün sabah yoğun topçu ve havan topu saldırısına maruz kaldığını bildirdi. Suriye Savunma Bakanlığı SANA'nın aktardığı açıklamasında, Suveyda'daki yasadışı grupları ateşkesin ihlalinden sorumlu tuttu. Bakanlık, Suveydalılara evlerinde kalmaları çağrısında bulundu.

Pazar günü çatışmaların başlamasından bu yana onlarca sivil, Suriyeli güvenlik gücü mensubu ve Dürzi silahlı unsur hayatını kaybetti. Suveyda’da siviller ve Reuters muhabirleri, hükümet güçlerinin dün evleri yağmaladığını, yaktığını ve arabaları ve ev eşyalarını çaldığını söyledi. Bir Suvayda sakini, Reuters muhabirine evinde başından vurularak öldürülen kardeşinin cesedini görmesine izin verdi.

sdfgrth
Suveyda'nın bir mahallesindeki Suriyeli güvenlik güçleri mensupları ve silahlı çocuklar, 15 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Katz dün, Suriye hükümetine ‘Dürzileri rahat bırakması’ uyarısında bulundu. Katz, İsrail ordusunun Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri geri çekilene kadar bombalamaya devam edeceğini vurguladı.

Bu arada ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün yaptığı açıklamada, ABD'nin ‘itidal ve birliği sağlayabilmek için’ tüm taraflarla temas halinde olduğunu söyledi.