BM, İran'ın insan hakları ihlallerini araştırmak için üç kadın aktivist görevlendirdi

İranlı film yönetmeni Asgar Ferhadi, tutuklanan sinema oyuncusu Taraneh Alidoosti'nin serbest bırakılmasını istedi

İranlı aktris Taraneh Alidoosti cumartesi gününden bu yana tutuklu. (AFP)
İranlı aktris Taraneh Alidoosti cumartesi gününden bu yana tutuklu. (AFP)
TT

BM, İran'ın insan hakları ihlallerini araştırmak için üç kadın aktivist görevlendirdi

İranlı aktris Taraneh Alidoosti cumartesi gününden bu yana tutuklu. (AFP)
İranlı aktris Taraneh Alidoosti cumartesi gününden bu yana tutuklu. (AFP)

BM, İran'da kadın haklarını desteklemek için yapılan gösterilerin şiddetle bastırılmasını araştırmak üzere Bangladeşli bir avukat, Pakistanlı bir hukuk profesörü ve Arjantinli bir insan hakları aktivistini görevlendirdi.
AFP'nin aktardığına göre dün BM İnsan Hakları Konseyi Başkanı Federico Villegas söz konusu aktivistlerle ilgili şu açıklamayı yaptı:
"Üçlü komite, Bangladeş Yüksek Mahkemesi'nde uzun süredir insan hakları savunuculuğu yapan Sara Hüseyin, Birleşik Krallık'taki Warwick Üniversitesi'nden hukuk profesörü olan Şahin Serdar Ali ve ABD’de insan hakları alanında çalışmalar yürüten Adalet ve Uluslararası Hukuk Merkezi Direktörü Arjantinli Viviana Krsticevic'den oluşuyor.”
İnsan Hakları Konseyi, Hüseyin'in soruşturma komitesine başkanlık edeceğini bildirdi.
Üç kadın müfettişin, 47 üyeli BM İnsan Hakları Konseyi tarafından 24 Kasım'da onaylanan uluslararası soruşturma kapsamında in kendilerine verilen görev kapsamında İran'ı ziyaret etme şansları neredeyse yok denecek kadar az.
Başta Almanya ve İzlanda başta olmak üzere 25 üye ülke soruşturma lehine oy kullanırken Ermenistan, Çin, Küba, Eritre, Pakistan ve Venezuela aleyhte oy verdi. 16 ülke ise çekimser kaldı.
Mahsa Amini'nin İran'ın kadınlara yönelik uyguladığı katı kıyafet kurallarını ihlal ettiği için tutuklanmasının ardından eylül ayında yaşamını yitirmesi üzerine İran'da patlak veren protestolar, 1979’daki devrimden bu yana İslam Cumhuriyeti'ne en büyük meydan okuma olarak gösteriliyor.
İran yargısı, rejimin ‘isyan’ olarak nitelendirdiği ve İslam Cumhuriyeti'nin ‘dış düşmanlarını’, özellikle ABD ve İsrail'i kışkırtmakla suçladığı protestolarla bağlantılı olarak 11 idam cezası verdiğini duyurdu.
Uluslararası Af Örgütü'ne göre başta güvenlik güçlerinin hedef alınması olmak üzere ölüme yol açan şiddet eylemleriyle ilgili olarak ölüm cezaları verildi. İdam cezasına çarptırılan 11 kişinin yanı sıra 15 kişi de ölüm cezasıyla yargılandı.
İnsan hakları örgütleri, protestolarla ilgili davaların kısa sürdüğünü doğruladı. Protestoların başlamasından beri bu örgütler tutukluların işkence görmesi ve onlardan zorla itirafların alınmasıyla ilgili endişelerini dile getirdi.
Muhsin Şekari ve Mecid Rıza Rahnavard'ın ölüm cezasının hapishanede değil, halka açık bir yerde, vinçle asılarak infaz edilmesine karar verildi. Protestolara yönelik baskıda şu ana kadar BM'ye göre yaklaşık 14 bin kişi tutuklandı, Norveç merkezli İran İnsan Hakları Örgütü'ne göre 469 protestocu öldürüldü.
Birçok ünlü ve insan hakları savunucusu gibi İranlı yönetmen Asgar Ferhadi de dün İran'da ülkeyi sarsan protesto hareketine verdiği destek nedeniyle tutuklanan İranlı aktris Taraneh Alidoosti'nin serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Ferhadi dün Instagram'da yayınladığı bir paylaşımda şunları söyledi:
“Teraneh'in yanındayım. Onun yanı sıra film yapımcıları Cafer Penahi ve Muhammed Muhammed Resulof'un ve tek suçları daha iyi bir hayat istemek olan diğer tüm daha az tanınan mahkumların da serbest bırakılmasını talep ediyorum.”
Taraneh Alidoosti, İran'da üç aydır devam eden protesto hareketi sırasında tutuklanan en ünlü kişi olarak görülüyor. Alidoosti, protestoları destekleyen, özellikle göstericilerin infazını kınayan başörtüsüz çektiği videoları yayınlaması nedeniyle tutuklandı.
38 yaşındaki Alidoosti, 2017'de “En İyi Yabancı Film Oscar Ödülü”nü kazanan ‘Satıcı’ da dahil olmak üzere Asgar Ferhadi'nin yönettiği ödüllü filmlerdeki oyunculuğuyla tanınıyor.
İki Oscar'a layık görülen Ferhadi, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Böyle bir desteği ifade etmek suçsa, ülkedeki on milyonlarca insan suçludur" dedi.
İranlı ünlüler ve insan hakları savunucuları hafta başında İran'a oyuncuyu serbest bırakması çağrısında bulunmuştu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, AFP'ye yaptığı açıklamada, tutuklamayla ilgili ‘derin endişesini’ dile getirerek, ‘barışçıl gösteriler nedeniyle tutuklanan herkesin derhal serbest bırakılması gerektiğini’ vurguladı. İran'daki ‘faşist hükümeti’ kınayan İngiliz pop grubu Pet Shop Boys da sosyal ağlardaki sayfalarında aktrisin bir fotoğrafını ve tutuklanmasıyla ilgili haberlerin bağlantılarını yayınladı.
Kariyerine İran'da başlayan ve Fransa'ya yerleşen Alidoosti'nin meslektaşı Gülşifte Ferahani de sosyal medya hesabından "İran'ın cesur aktrisi tutuklandı" paylaşımında bulundu.
Kanada'daki Toronto Film Festivali'nin Direktörü Cameron Bailey, tutuklanan oyuncuyla ilgili şunları söyledi:
“Taraneh Alidoosti, İran'ın en yetenekli ve tanınmış aktrislerinden biri. İran sinemasının gücünü göstermeye devam edebilmesi için yakında serbest bırakılacağını umuyorum.”
Cannes Film Festivali yetkilileri de Alidoosti'nin tutuklanmasını kınadı, oyuncunun derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu ve özgürlük ve kadın hakları için verdiği barışçıl mücadeleyle dayanışma içinde olduklarını bildirdi.
İran, 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin İran'daki katı kıyafet kurallarına uymadığı suçlamasıyla ahlak polisi tarafından Tahran'da tutuklanmasının ardından 16 Eylül'de öldürülmesinden bu yana bir protesto dalgasına tanık oluyor.
Protestolarda yüzlerce kişi öldürüldü, binlercesi tutuklandı ve iki kişi idam edildi.



Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
TT

Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)

Tony Boulos

Hamas'ın Gazze Şeridi sınırında gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısının ardından Gazze Şeridi'nde yaşanan yıkıcı savaşın üzerinden geçen yaklaşık iki yılın akabinde, Filistin davası yalnızca askeri harekâtla veya direniş sloganlarıyla sonuçlandırılamayacak kritik bir siyasi aşamaya giriyor. Savaş artık yalnızca İsrail ile değil, zamanla, özle ve bütünlüğünü yitirmiş Filistin siyasi sisteminin meşruiyetiyle bir savaşa dönüştü. Sadece dayanışma için değil, aynı zamanda yalnızca Filistin'in iç yapısının yeniden yapılandırılması ile başlayacak kapsamlı bir çözüm üretmek için de gerçek bir Arap-uluslararası mutabakat arayışı acil hale geldi. İç yapının yapılandırması ise Hamas'ın paralel bir silahlı güç olarak sahneden çekilmesinden ve Filistin Ulusal Otoritesi’nin  karar alma gücünü, meşruiyetini ve Arap desteğini yeniden kazanmasından geçiyor.

Bu, Lübnan'ın yaşadığına benzer büyük bir sınav anı. Lübnan’da da Hizbullah'ın askeri ve mali sistemi dağıtılmadan, devlet karar alma yetkisini geri kazanmadan ülkede çözüm haritasını uygulamaya koymanın bir yolu yok. Devlet dışı silahın gölgesinde ulusal bir projenin inşa edilemediği Lübnan'da olduğu gibi, Filistin'de de coğrafyayı ve meşruiyeti paylaşan fraksiyonların veya paralel otoritelerin şemsiyesi altında bir devlet kurulamaz. Filistin değişti, dünyanın Filistin algısı değişti, güç dengesi değişti. Peki liderlik araçları değişti mi? Filistinlilerin gelecek vizyonu değişti mi? Fetih ve Hamas, otorite ve direniş, iç çatışma ve dış bağımlılık gibi eski ikiliklerin esiri olmaya devam mı ediyorlar? Bir sonraki aşama, açıkça, sadece bir direniş aşaması değil. Bu, bir anavatanın yeniden inşası, bir halkın direnişinin desteklenmesi ve yıkımın yıkıntılarından bir devlet çıkarma aşamasıdır. Bu aşama, sloganlardan ve daha derin bir söylemden daha fazlasını gerektiriyor.

Silahlar susar, ama savaş bitmez

Burada Lübnan'ın iç savaş sonrası deneyimini hatırlamak faydalı olacaktır. Savaş, yalnızca Taif Anlaşması'nın imzalanması değil, daha ziyade Arap ve uluslararası çıkarların kesişmesi sonucu sona erdi. Buna bir de daha sonra ortaya çıkan çekincelerine rağmen, o anı ulusal bir projeye nasıl dönüştüreceklerini bilen Lübnanlı figürlerin varlığı eşlik etmişti. Tıpkı Lübnan'ın savaş sonrası döneme liderlik etmesi için Refik Hariri'ye ihtiyaç duyması gibi, Filistin'in de bugün sadece kırılgan bir idari yapı değil, gerçek bir Filistin devleti kurabilecek bir figüre -veya gruba- ihtiyacı var.

Yıllar sonra ilk kez, dünya Filistin devletinin fiilen tanınması yönünde ilerlemeye başladı. İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya ve Güney Afrika Filistin devletini tanıdı. Fransa ve diğer ülkeler de resmi olarak tanımayı düşünüyorlar. Sahne değişiyor. Haritalar yeniden çiziliyor. Gazze'ye yönelik savaş, tüm vahşetine rağmen, Filistin'i bir kez daha uluslararası kararların merkezine yerleştirdi. Fakat şimdiki temel soru şu: Biz buna hazır mıyız? Filistinliler, bu tarihi anı değerlendirebilecek ve siyasi tanınmayı sürdürülebilir bir devletin altyapısına dönüştürebilecek bir liderliğe sahip mi? Sadece söz ve pozisyonlara değil, aynı zamanda reel ekonomiye, istihdam yaratmaya, hukukun üstünlüğüne ve devlet kurumlarına dayalı bir devlet kurabilecek bir liderlik var mı?

İnsanlar değişti

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Filistin sokağı artık eskisi gibi değil. Gazze'de yaşananlardan ve yıllarca süren bölünme ve iç çatışmalardan sonra sloganlar artık yeterli değil. Bugün insanlar, yıkılanları yeniden inşa edebilecek, onurlu bir yaşam için gerçek fırsatlar yaratabilecek ve bölünmeyi derinleştirmek yerine Filistin halkının birliğini koruyabilecek bir liderlik talep ediyor. Filistinliler, Fetih ve Hamas arasındaki çekişmeden, dar görüşlü hesaplardan ve kendilerine somut hiçbir şey sunmayan, onları tüketen söylemlerden bıktı. Bugün istedikleri, örgüt değil devlet odaklı düşünen, halkı sürekli bir savaşın yakıtı olarak değil, meşruiyet kaynağı olarak gören bir liderlik.

Filistinli bir Hariri

Bazıları, Filistin'in savaştan sonra Lübnan'ın yeniden inşasına öncülük eden ve Beyrut'u yeniden inşa etmek için uluslararası destek toplayan, Arap-uluslararası mutabakatlar elde etmeyi başaran iş adamı Refik Hariri modeline ihtiyacı olduğunu söyleyebilir. Ancak Filistin gerçekliği, Lübnan gerçekliğinden daha karmaşık ve bugün ihtiyaç duyduğu şey, özel bir ulusal kimliğe sahip bir Filistinli Hariri’dir. Bu Hariri, cesur ve dürüst olmalı, direnişi güçlendirerek, binlerce iş fırsatı yaratan geniş bir ekonomik çıkar ağı oluşturarak ve topraklarındaki Filistin varlığını güçlendirerek, Filistin halkına yatırım yapmanın, gerçek kurtuluşun temeli olduğuna inanmalıdır. Filistin'in, gerçekçi bir ulusal ekonomik plan geliştirebilecek, onurun yalnızca dış destekten değil, aynı zamanda üretken ve istikrarlı bir iç ekonomi inşa etmekten de geçtiğini anlayan bir figüre veya gruba ihtiyacı var. Bu liderliğin gerçek kalkınma projeleri başlatabilecek, yatırımı, girişimciliği ve inovasyonu teşvik eden, Filistin toplumunu edilgen bir direniş zihniyetinden kurtarıp, ona üretim, açılım ve sorumluluk zihniyeti kazandıran modern bir yasal yapı kurabilecek kapasitede olması hayati önem taşımaktadır.

Filistinli ellerle yeniden inşa

Bugün Filistin tarihinde nadir görülen bir anla karşı karşıyayız. Dünya artık duyuyor ve Filistin devletinin uluslararası alanda tanınmasının yankısı her geçen gün artıyor. Gazze, uğradığı yıkıma rağmen dünyayı uyandırdı, uluslararası vicdanı harekete geçirdi ve adaletsizliği küresel tartışmaların ön saflarına taşıdı. Filistin halkı, yaralarına ve bölünmelerine rağmen, kökten farklı olması koşuluyla yeni bir liderlik etrafında kenetlenmeye hazır. Dünya, Filistin halkından sahip olduğu beceriler, yetenekler ve deneyimlerle yıkılanları kendi eliyle yeniden inşa etmesini bekliyor ve o da bunu yapabilir. Bu sayede Filistinliler, yeniden inşayla başlayacak ama daha iyi bir gelecek planlamakla sona ermeyecek bir ekonomik döngüye dahil olabilirler. Bu, diğer pek çok fırsat gibi, asla kaçmaması gereken değerli bir fırsat. O halde bölünmenin sınırları içinde kalıp daha fazla klişe girişimler mi bekleyeceğiz, yoksa gerçekten o “yeni Filistinli Hariri”yi mi aramaya başlayacağız? O, egemenliğinden yoksun bırakılmış bir devlet, yüzeysel bir temsil arayışında olmayan, bunun yerine aygıtlar için değil insanlar için, geçmiş için değil gelecek için, bağımlılık için değil onur için gerçek bir devlet kurmayı hedefleyen biridir.