Lübnan’da yargıçlara cezai yaptırım

Siyasi tasfiyeler yapılacağına dair söylentiler hız kazandı.

Eylemciler, geçen Eylül ayında Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde tutuklananların serbest bırakılması çağrısında bulundu. (Getty)
Eylemciler, geçen Eylül ayında Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde tutuklananların serbest bırakılması çağrısında bulundu. (Getty)
TT

Lübnan’da yargıçlara cezai yaptırım

Eylemciler, geçen Eylül ayında Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde tutuklananların serbest bırakılması çağrısında bulundu. (Getty)
Eylemciler, geçen Eylül ayında Beyrut’taki Adalet Sarayı önünde tutuklananların serbest bırakılması çağrısında bulundu. (Getty)

Lübnan’daki yargı çevreleri, bazı yargıçların maruz kalacağı sert cezai yaptırımları temkinli bir şekilde beklemeye koyuldu. Bu krize yönelik bir çözüm ufukta görünmezken beşinci ayına giren benzeri görülmemiş yargı tasfiyesi devam ediyor. Yargıçlar, meslektaşları Marsel Basil’in yargıdan ihraç edilme gerekçeleri hakkında bilgilendirilmeyi beklerken, geçen salı günü Cebel-i Lübnan’daki tek ceza yargıcı olan Şadi el-Karduhi’nin görevden uzaklaştırılmasıyla yeni bir sürpriz yaşadılar. Aynı şekilde eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a bağlı Cebel-i Lübnan Başsavcısı Yargıç Gada Avn da dahil diğer yargıçlara yönelik benzer uygulamaların ortaya koyulabileceği söylentileri yayılıyor. Avn ve Özgür Yurtsever Hareket adına yayın yapan OTV kanalı, Yargıç Basil’in ihraç edilmesi kararının, siyasi hesaplaşma ve bu yargıcın siyasi eğilimleri nedeniyle tasfiye edilmesi kapsamına girdiğini belirtti. Kanal haberinde şu ifadelere yer verdi:
“Bu adım, Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame’ye yönelik kovuşturmayı durdurmak amacıyla Disiplin Kurulu’na sevk edilen Yargıç Avn’a yönelik benzer bir adımın önünü açıyor.”
Beyrut’taki Adalet Sarayı koridorlarından edinilen bilgilere göre cezai tedbirler, bir önceki aşamada yargı makamı başkanının performansıyla ilgili endişeleri olan ve yargıçların maruz kaldığı krizleri çözememesi hakkında şikâyette bulunan yargıçları etkileyecek. Konuyu yakından takip eden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a şu açıklamada bulundu:
“Şüpheli veya kovuşturmaya konu olan bazı yargıçlar, yargının içinde bulunduğu mali ve sosyal krizden istifade ederek sessizce geri çekilmek üzere görevlerine son verme talebinde bulundular. Bazıları uzun süreli ücretsiz izin istedi. Artık geri dönmeye veya kalıcı olarak göç etmeye karar vermek için kar ve zarar dengesinde durumu uzaktan değerlendiriyorlar.”
Yargıtay’a yakın bir kaynak da disiplin kararlarının yargı organı içerisinde kendini arındırma bağlamında geldiğini belirtti. Kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Kararlar belirli bir zamana bağlı değildir. Siyasi veya intikamcı bir geçmiş yok. Daha ziyade kesin kriterlere tabidir. Bu yargıçların durumları yeni değil. Yıllardır adli teftişe sevk ediliyorlar ve adli kontroller gerekli soruşturmaları yürütüyor. Bazılarının disipline sevk edilmesiyle sonuçlanan tavsiyeler yayınlandı. Çoğu, delil yetersizliğinden içeride tutuldu ve Disiplin Kurulu’nun bazı kararları şimdi ortaya çıkıyor.”
Diğer yandan Yargıç Gada Avn, meslektaşı Marsel Basil’in yargıdan ihraç kararına hızlı bir şekilde yanıt verirken, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“İyi bir yargıç, siyasi tasfiyeler nedeniyle görevden alınıyor. Ey Disiplin Kurulu, tabi ki bunu hayata geçiremeyeceksin. Bunun arkasında yer alanlara dur diyoruz. Makul bir eğilime sahip oldukları gerekçesiyle suçlamamaya çalıştığınız onlarca yolsuz yargıç var. Sadece siyasi bir grup olan Özgür Yurtsever’e mensup olduğu için kendisinden intikam alınan zavallı bir yargıç buldunuz.”
Yargıç Basil’in görevden alınması kararından birkaç saat sonra yargıçlar, Adalet Bakanı Henry el-Huri’nin kararı karşısında da şaşkınlık yaşadı. Bakan, Özel Disiplin Kurulu’na sevk edilen Cebel-i Lübnan’daki tek ceza hakimi olan Şadi el-Karduhi’nin disiplin davası bitene kadar görevden uzaklaştırılması kararı aldı. Karduhi, söz konusu karara gecikmeden yanıt verirken, Facebook üzerinden şu açıklamada bulundu:
“Bugün, mahkeme tarafında oturumlar düzenlemeden önce istifa eden hükümetteki adil olmayan Adalet Bakanı, beni görevden uzaklaştırma kararı aldı. Bu karar, önceki disiplin kovuşturmasıyla ilgili değil. Aksine yaklaşık bir ay önce Yargıtay Genel Kurulu’nda raportör Mirna Beyda’nın görevden alınması için talepte bulunmamdan dolayı alındı. Yargı tarihinde böyle bir talepte bulunulmadığıyla övünecek kadar bu talebi farklı yollarla engellemeye çalıştılar. Bu durum, cezasızlığın hukukun üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu karar, göğsümde bir madalya olduğunun, yargı devriminin neleri başardığının, bir kafa karışıklığı, panik ve yargıyı tasfiye etme korkusu içinde olduğunun kanıtıdır.”
Kendisine yakın kaynaklara göre Adalet Bakanı Henry el-Huri, yargıç Karduhi’nin görevden alınmasından sorumlu değil ve Yargıç Basil’e kadar uzanan prosedürle de herhangi bir bağlantısı bulunmuyor. Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a şunları aktardılar:
“Karduhi’nin görevden alınması, Disiplin Kurulu’na sevk edildikten sonra Teftiş Kurumu’nun tavsiyesi üzerine geldi.”
Adalet Bakanı’nın Yüksek Yargı Konseyi’nin tavsiyesini ne eksik ne de çok yerine getirdiğini ve bir yargıcı tek taraflı olarak tutuklama yetkisine sahip olmadığını belirten kaynaklar, ‘yakın zamanda Yargıç Gada Avn da dahil olmak üzere diğer yargıçlar hakkında cezai yaptırımlar uygulanacağı’ hakkındaki söylentilere yanıt olarak ise bunların spekülasyon olduğunu vurguladı. Kaynaklar, “Disiplin Kurulu dosyalarının tam bir gizliliğe sahip olması dolayısıyla Bakan’ın bu bilgilerle hiçbir ilgisi yoktur” açıklamasında bulundular.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.