Rusya Federal Güvenlik Servisi: Ülkeye girmeye çalışan Ukraynalı sabotajcılar öldürüldü

Rusya Federal Güvenlik Servisi üyeleri (FSB)
Rusya Federal Güvenlik Servisi üyeleri (FSB)
TT

Rusya Federal Güvenlik Servisi: Ülkeye girmeye çalışan Ukraynalı sabotajcılar öldürüldü

Rusya Federal Güvenlik Servisi üyeleri (FSB)
Rusya Federal Güvenlik Servisi üyeleri (FSB)

Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), Rusya’nın Ukrayna sınırındaki Bryansk bölgesine girmeye çalışan dört kişilik Ukraynalı sabotaj grubunun etkisiz hale getirildiğini duyurdu.
AFP’nin haberine göre, FSB’den yapılan açıklamada, “25 Aralık 2022’de meydana gelen çatışma sonucunda Ukrayna’dan Bryansk bölgesi topraklarına girmeye çalışan dört sabotajcı öldürüldü” denildi.
Açıklamada ayrıca, sabotajcıların üzerinde yabancı ülkelerden silahlar ve dört el yapımı patlayıcı cihaz olduğu bilgisi de verildi.



Rusya-ABD-Batı denklemi çökmenin eşiğinde

Ukrayna savaşında devam eden tırmanma sınır çatışmasını aştı (AFP)
Ukrayna savaşında devam eden tırmanma sınır çatışmasını aştı (AFP)
TT

Rusya-ABD-Batı denklemi çökmenin eşiğinde

Ukrayna savaşında devam eden tırmanma sınır çatışmasını aştı (AFP)
Ukrayna savaşında devam eden tırmanma sınır çatışmasını aştı (AFP)

Nebil Fehmi

Geçtiğimiz yıl boyunca ve son haftalara kadar, bir yanda Rus yetkililerin ve uzmanların, diğer yanda Batılı yetkililerin katıldığı Ukrayna ile ilgili etkinlik ve tartışmalara katılma fırsatım oldu. Her iki cepheden yetkililerin, özellikle de Rus ve Amerikalı yetkililerin karşılıklı açıklamalarını ilgi ve dikkatle takip ettim.

Konunun önemi ve hassasiyeti göz önüne alınırsa, gerekçelerimi açıklamaya geçmeden önce tüm bunlardan yola çıkarak vardığım çıkarımımla başlamam doğru olur. Buna göre Ukrayna'daki çatışma artık sadece Ukrayna ile ilgili değil, Rusya-ABD ve onlarla birlikte, çatışmayı koruyan ve gerginleştiren tehlikeli bir yol ayrımına gelmiş olan Batı ile ilişkilerle de ilgili. Bu taraflardan her biri, daha öldürücü silahların kullanıldığı daha geniş askeri operasyonlara dair tasavvurları ile daha tehlikeli bir gerilimi artırmanın kapısını araladılar. Bu nedenle çatışma ve hedefler artık taktiksel olmaktan çıkıp, bundan daha geniş ve çok daha tehlikeli bir şeye dönüşerek, statü ve hatta varoluşla bağlantılı hale geldi.

Bu ilişkilerin geldiği noktayı ve her iki tarafın sorumsuzca gerilimi ve tansiyonu yükseltmesini düşünürken, Eylül 1978'de genç bir Mısırlı diplomat olarak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla oluşturulan ve BM’nin Cenevre'de bulunan Avrupa ofisinde toplanan Uluslararası Silahsızlanma Komitesi'nin salonuna girdiğim günü hatırladım.

Komite kapsamında yapılan müzakerelerin ilk günlerinde, Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri büyükelçileri ve diplomatlarının, o dönemde aralarındaki güvenlik ve istikrarın “karşılıklı garantili yıkım” teorisi olarak adlandırılan politika ve kavramların benimsenmesiyle sağlandığını söyleyerek övünmeleri beni şaşırtmıştı.

Bu sunum ve BM Güvenlik Konseyi'nin iki daimî üyesinin, aralarındaki karşılıklı ve dengeli tehdidin güvenlik ve emniyeti sağlamanın en iyi yolu olduğu yönündeki kanaatleri karşısında duyduğum şaşkınlığı çok iyi hatırlıyorum. Bunlar zayıf ve saçma teoriler çünkü güç dengeleri sabit değil, iki tarafta da ulusal siyasi akımlar değişiyor ve yanlışlıkla da olsa savaş tehlikesi yükselen tansiyon ile birlikte artıyor. Ayrıca bu yaklaşım, BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyeleri olmaları nedeniyle, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik anlaşmanın kendilerine yüklediği sorumluluklarla da çelişiyor.

Rus ve Batı tarafından dostlar ve uzmanlarla görüştüm ve bu görüşmelerden her iki tarafın da geçen yüzyıldaki liderlerine rahmet okuyarak ayrıldım. Çatışmanın kasıtlı veya kasıtsız olarak genişlemesi ve derinleşmesi ihtimalini ve tehlikesini artıracak, çatışan tarafları son derece tehlikeli silahlarla kaçınılmaz bir çatışmaya itecek, kaygan bir zeminin eşiğinde duruyor olmamızdan korktum.

Vardığım bu sonuç, şahsen uluslararası hukukun ihlali olarak gördüğüm Ukrayna'daki operasyonları ilk etapta desteklemeyenler de dahil olmak üzere Ruslardan duyduklarıma dayanıyor. Bunlar, Batı'nın sadece Ukrayna ile ilgilenmediğini, her türlü araçla mücadele edilmesi gereken Rusya'yı stratejik olarak zayıflatmak istediğini de vurguladılar.

Durumun ciddiyetine dair vardığım sonuç, Amerikalı ve Batılı dost ve uzmanlardan duyduklarıma da dayanıyor ve destekleniyor. Zira yorumları ve pozisyonları, Rus sağının Sovyetler Birliği'nin sahip olduğu statüyü geri kazanmaya ve o dönemdeki koşulları yeniden tesis etmeye çalıştığına, Putin sahneden çekilse bile, bu tehlikenin devam edeceğine inanmak arasında gidip geliyordu.

Bu nedenle artık Putin'i sahneden uzaklaştırmanın, hatta Rusya'nın Ukrayna'da kazanmasını engellemenin yeterli olmadığına, Rusya'nın gerçek konumuna yerleştirilmesi ve gerçek ağırlığıyla ele alınması gerektiğine inananlar var. Hatta tartışma ve değerlendirmeler daha da ileri giderek, Rusya'yı sınırlı ekonomik kapasiteye sahip, siyasi nüfuzu zayıflayan, büyük bir ülke değil, daha ziyade nükleer silahlara sahip benzin istasyonu sahibine benzeyen bir ülke olarak tanımlama noktasına ulaştı.

Her iki taraftan yapılan varoluşsal meydan okumaların gerçeğe dönüştüğü ve stratejik değişim yaratma fırsatının bulunduğu değerlendirmeleri çok tehlikeli. Çünkü tarafları, programlama ve silahlanma açısından, kasıtlı veya kazara, çatışma olasılığını artıracak, askeri çatışmayı tırmandıracak şekilde hazırlık ve plan yapmaya itiyor. Son zamanlarda Ukrayna'nın Rus topraklarını ve mevzilerini uzun menzilli füzelerle vurmasına izin verilmesi konusundaki tartışma ile buna tanık olduk. Rus yetkililer, Batı'nın cephaneliklerinden temin edilebilen bu füzelerin atılmasının, NATO'nun Rusya ile savaşa girdiği anlamına geleceğini açıkladı. Rus uzmanların Rusya'nın nükleer silahları kontrol etme ve kullanma politikasını gözden geçirme çağrısı da bu tartışmalar ile aynı zamana denk geldi. Rusya ayrıca, uzun menzilli füzelerle hedef alınması halinde, Ukrayna hedeflerini tamamen yok etmek ve yakmakla tehdit etti.

Şu anda gözlemlediğimiz tehlike, karşılıklı etkili açıklamalardan ya da Rusya, ABD ve Batı'nın Ukrayna ile ilgili tutum farklılığından ibaret değil. Aksine, gerçek tehlike şurada yatıyor; bir taraf varoluşsal olarak veya en azından uluslararası düzeyde önemli ve aktif bir ülke olarak hedef alındığını hissediyor ve bunun da askeri gerilimi yükseltmeyi ve stratejik silah kullanımını haklı gösterebileceğini düşünüyor. Diğer bir taraf ise Rusya'nın siyasi ve stratejik emelleri konusunda derin endişe duyuyor ve bu emellerin ciddiyetinin yanı sıra Rusya'nın sınırlı ekonomik, siyasi ve askeri yetenekleri nedeniyle, onlarla şimdi yüzleşmenin önemine inanıyor. Dolayısıyla, tırmandırma eğilimini körükleyen tehlike ve uygun koşullar bulunuyor.

Ortadoğu'daki durumla ilgili endişelerime öncelik veriyor, Filistin halkının İsrail’in suçlarından dolayı çektiği acıları tamamen reddediyor, ateşkesi sağlayacak, durumu istikrara kavuşturacak ve iki devletli çözüme yönelik aktivizmi canlandırmaya yönelik bir değişimin başlamasını sağlayacak daha güçlü ve sağlam Arap pozisyonlarının benimsenmesini umut ediyor olsam da; BM Genel Sekreteri'nin yanı sıra Ortadoğu dışından ve çatışmanın iki kutbu Rusya ve Batı ile bağlantısı olmayan uluslararası toplumun bilge adamlarının, Ukrayna'daki olaylar ve tanık olunan siyasi ve askeri gerilim nedeniyle, Rusya-Batı ilişkilerine daha fazla ilgi göstermeleri gerektiğine inanıyorum. Zira artık hepimizin çıkarlarını etkileyen çok tehlikeli bir yol ayrımına doğru giden köklü bir dönüşüme tanık oluyoruz.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.