Yaşlı insanlar neden gürültülü ortamda kelimeleri duymazlar?

Araştırmacılar birçok beyin hücresinin aynı anda aktif olduğunu buldu

Yaşlıların sesleri ayırt edememesinin sırrı keşfedildi (Public Domain)
Yaşlıların sesleri ayırt edememesinin sırrı keşfedildi (Public Domain)
TT

Yaşlı insanlar neden gürültülü ortamda kelimeleri duymazlar?

Yaşlıların sesleri ayırt edememesinin sırrı keşfedildi (Public Domain)
Yaşlıların sesleri ayırt edememesinin sırrı keşfedildi (Public Domain)

Dedenizin gürültülü bir ortamda bazı kelimeleri duyamamasının zamanla zarar gören iç kulaktaki saç hücrelerinin kaybıyla hiçbir ilgisi yok. Ancak Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki araştırmacılar beynin bu durumla pek çok ilgisi olduğunu buldu.
Bilim insanları uzun zamandır yaşa bağlı kaçınılmaz işitme kaybını iç kulağın saç hücrelerine verilen hasarla ilişkilendirdi.  Ancak akademik Journal of Neuroscience dergisinin son sayısında yayımlanan yeni çalışma, bunun ortam gürültüsünün ortasında aktif olarak çalışan bazı beyin hücrelerinin kapatılmaması ile bir ilgisi olabileceğini buldu.
Şarku’l Avsat’ın dergiden aktardığına göre araştırmacılar yaşlı fareler üzerinde yapılan deneylerde, aktif olarak gürültüye karşılaşan bu hücrelerin kapatılmamasının, beynin konuşulan kelimeler gibi tek bir ses türüne odaklanmasını zorlaştıran bulanık bir ses dalgası yarattığını buldu.
Johns Hopkins Üniversitesi'nde Biyomedikal Mühendisi Prof. Dr. Patrick Kanold ve ekibi, 12 yaşlı farenin (16-24 ay) ve 10 genç farenin (2-6 ay) işitme korteksi alanında 8 bin 78 beyin hücresinin aktivitesini kaydetti. Araştırmacılar, farelere bir ses duyduklarında musluk suyu yalattılar ve ardından arka planda ‘White Noise/Beyaz Gürültü’ çalarken aynı egzersizler yapıldı.
Ortamda gürültü olmasa da yaşlı fareler melodiyi duyduklarında genç fareler gibi su musluğunu yalıyordu.
Araştırmacılar genel olarak ‘White Noise/Beyaz Gürültü’ sunduklarında, yaşlı fareler tonu tespit etmekte ve musluğu yalamada genç farelere göre daha kötüydü.
Araştırmacılar İşitme testleri sırasında işitsel nöronların nasıl performans gösterdiğini doğrudan bulmak ve farelerdeki işitsel kortekse bakmak için 2 fotonlu görüntüleme tekniği kullandı ve aynı anda yüzlerce nöronun aktivitesini tanımlamak ve ölçmek için floresan teknolojisi kullanıldı.
Normal koşullar altında, beyin devreleri ortam gürültüsü varlığında düzgün çalıştığında, fareler sesi duyduğunda nöronların aktivitesi artarken,  aynı zamanda diğer nöronlar bastırıldı veya kapatıldı.
Bununla birlikte, çoğu yaşlı farede, denge ağırlıklı olarak aktif nöronlara sahip olma eğilimindeydi ve gürültülü bir arka plan varlığında ses açıldığında durması gereken nöronlar bunu yapamadı.
Araştırmacılar, ses sinyalinden hemen önce yaşlı farelerde genç farelere kıyasla 2 kat daha fazla nöronal aktivite olduğunu buldu.
Kanold, Johns Hopkins Üniversitesi'nin web sitesinde Pazar günü yayımlanan raporda bu sonucun olası nedenlerinden birinin,  “Yaşlı farelerde beynin aşırı aktivite yapması olabilir veya bir ses varmış gibi davranıyor olabilir” dedi.
Mısır’daki Menoufia Üniversitesi psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar danışmanı Muhammed Abdulhalim, yaşlılarda işitme kaybının nedenlerine ilişkin hakim anlayışı değiştiren bu sonuçla yakından ilgileniyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Abdulhalim, “İnsanlar üzerindeki sonuçları doğrulamadan önce fareden daha büyük hayvan modelleri üzerinde daha fazla deney bekliyoruz. Bu, genellikle 65 yaşından sonra ortaya çıkan, halka açık bir yerdeyken bireysel konuşmaları ayırt etmekte güçlük çeken yaşlıların en büyük sorunlarından birine ışık tutacaktır” dedi.



Tip 1 diyabet tedavisinde çığır açıcı adım: Kanser hücrelerinden ilham alındı

Tip 1 diyabete tam olarak neyin yol açtığı bilinmese de genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor (Unsplash)
Tip 1 diyabete tam olarak neyin yol açtığı bilinmese de genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor (Unsplash)
TT

Tip 1 diyabet tedavisinde çığır açıcı adım: Kanser hücrelerinden ilham alındı

Tip 1 diyabete tam olarak neyin yol açtığı bilinmese de genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor (Unsplash)
Tip 1 diyabete tam olarak neyin yol açtığı bilinmese de genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor (Unsplash)

Bilim insanları kanser hücrelerinin bir özelliğinden yararlanarak bağışıklık sisteminin insülin üreten hücrelere saldırmasını engellemenin bir yolunu keşfetti. Yeni yöntem tip 1 diyabetin tedavisinde çığır açıcı sonuçlar doğurabilir.

Tip 1 diyabette bağışıklık sistemi, pankreasta insülin üreten beta hücrelerini tehlikeli olarak işaretleyip onları hedef alıyor. Beta hücrelerinin yok edilmesi sonucu vücut insülin üretemiyor ve kan şekerini kontrol edemiyor. 

Organ veya hücre nakli dışında bir tedavisi bulunmayan bu hastalık dünya çapında yaklaşık 9 milyon kişiyi etkiliyor. 

ABD'deki Mayo Clinic'ten araştırmacılar yeni çalışmalarında ilginç bir yöntem deneyerek tedaviye giden yolun kapısını araladı. Bilim insanları diyabet tedavisi için kanser hücrelerine başvurdu. 

Bağışıklık sisteminden kaçınmak için çeşitli yöntemler kullanan kanser hücreleri, örneğin  kendilerini sialik asit diye bilinen bir şeker molekülüyle kaplıyor. 

ST8Sia6 adlı bir enzim, kanser hücrelerinin yüzeyindeki sialik asit miktarını artırıyor ve böylece bağışıklık sistemi hücreye saldırmıyor. 

Yeni çalışmayı yürüten ekip, tip 1 diyabet deneylerinde sıkça kullanılan obez olmayan diyabetik farelerin genetiğini değiştirerek ST8Sia6'nın, pankreastaki beta hücrelerinde ifade edilmesini sağladı. 

Bulguları hakemli dergi The Journal of Clinical Investigation'da 1 Ağustos Cuma günü yayımlanan çalışmada genetiği değiştirilen hücrelerin tip 1 diyabet gelişimini önlemede yüzde 90 etkili olduğu saptandı. Genetiği değiştirilmiş dişi farelerde tip 1 diyabet görülme oranı yüzde 6, kontrol grubundaysa yüzde 60'tı. 

Beta hücreleri de kontrol grubunda zaman içinde yok olurken, diğer grupta yaşlılığa kadar varlığını korudu.

Araştırmacılar ayrıca bağışıklık sisteminin verdiği tepkideki değişikliğin sadece genetiğiyle oynanmış hücrelerde görüldüğünü de tespit etti. ST8Sia6 sadece istenen bölgeye bağışıklık koruması sağlarken, diğer organlardaki otoimmün belirtileri devam etti.

Makalenin başyazarı Justin Choe, "Beta hücreleri korunsa da bağışıklık sistemi sağlam kaldı" diyerek ekliyor:

Enzimin, beta hücresinin otoimmün reddine karşı özel bir tolerans gösterdiğini ve tip 1 diyabete karşı lokal ve son derece spesifik bir koruma sağladığını bulduk.

Bulguların insanlar için de geçerli olup olmadığını görmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Ayrıca bağışıklık sistemini baskılamanın uzun vadeli risklerinin de araştırılması gerekiyor.

Ancak yeni çalışma, tip 1 diyabetin tedavisi ve belki de önlenmesi açısından kritik bir adıma işaret ediyor. Ayrıca bağışıklık sistemini bütün vücutta değil sadece belirli bir bölgede baskılayarak organ ve hücre nakillerinin daha etkili sonuçlar vermesi sağlanabilir.

Independent Türkçe, New Atlas, Science Daily, The Journal of Clinical Investigation