İran, Suriye’de tavizler elde etmek için baskı yapıyor

Tahran, petrol gemilerini göndermekte oyalanırken Şam, Reisi’nin ziyareti öncesinde, ‘anlaşma taslağı’ nedeniyle şaşkınlık yaşadı.

Devlet Başkanı Beşşar Esed, Mayıs 2022’de Tahran’da, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de katılımıyla İran Dini Lideri Hamaney ile grüştü. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
Devlet Başkanı Beşşar Esed, Mayıs 2022’de Tahran’da, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de katılımıyla İran Dini Lideri Hamaney ile grüştü. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran, Suriye’de tavizler elde etmek için baskı yapıyor

Devlet Başkanı Beşşar Esed, Mayıs 2022’de Tahran’da, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de katılımıyla İran Dini Lideri Hamaney ile grüştü. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)
Devlet Başkanı Beşşar Esed, Mayıs 2022’de Tahran’da, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de katılımıyla İran Dini Lideri Hamaney ile grüştü. (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed geçen mayıs ayında Tahran’a gerçekleştirdiği ziyarette, ekonomik krizin çözümüne katkıda bulunmak amacıyla petrol ve türevlerinin gönderilmesi de acil talepler arasındaydı.
Bu, Esed’in 2011’den bu yana ve 2019’daki ilki sonrasında gerçekleştirdiği ikinci ziyaret olurken. Beşşar Esed, bu ziyaret sırasında protestoların patlak vermesinden ve on yılı aşkın süredir yaşanan krizden beri askeri, ekonomik ve finansal olarak rejimin yanında durduğu için Tahran’a teşekkürlerini ifade etti. Görüşmesi sırasında Dini Lider Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya geldi. Devlet medyasına göre Esed, İran ile Suriye arasındaki stratejik ilişkilerin İsrail’in bölge üzerindeki kontrolünü genişletmesini engellediğini belirtti. Hamaney ise “Suriye, uluslararası bir savaş kazandı. Suriye’nin güvenilirliği geçmişte olduğundan çok daha fazla” dedi.
Ziyaret sırasında ‘Suriye’deki ABD varlığı, Ankara, Tahran ve Moskova arasındaki koordinasyon, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki anlaşmaların yanı sıra Suriye’deki İran mevziilerine yönelik tekrarlanan İsrail saldırıları’ gibi büyük meseleler de ele alındı. İran kaynaklarına göre Hamaney ayrıca şu ifadeleri kullandı:
“İran’ın ve Suriye’nin bazı komşu ülkelerin liderleri, İsrail liderleriyle aynı masaya oturuyor. Ancak bu ülkelerin insanları sokakları kalabalıklarla ve İsrail karşıtı sloganlarla dolduruyor.”
Bu, Tel Aviv ile Arap başkentleri arasındaki barış anlaşmaları ve Suriyeli yetkililer ile bu ülkelerdeki mevkidaşları arasında siyasi görüşmelerin gerçekleşmesi hakkında eleştirel açıklamalar yapmayan Şam’ın tutumuna yönelik üstü kapalı bir eleştiri olarak nitelendirildi.
Bunun dışında İran Dini Lideri ve Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeler sırasında Esed’den Suriye’deki ‘ekonomik durumu kurtarmak için petrol ve petrol türevlerinin gönderilmesi’ yönünde acil bir talep ortaya koyuldu. Söz verildi ve üç gemi gönderilecekti. Ancak gemiler, İran’dan ayrılmadı ve Suriye kıyılarına ulaşmadı. Şam’ın talebi, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad’ın geçen temmuz ayında yaptığı ziyarette de yaşandı. Aynı şekilde İran’ın oyalaması da tekrarlandı. Nitekim Tahran’daki Suriye Büyükelçisi, konuyu yakından takip etmeye çalıştı ama Tahran’dan cevap gelmedi.
Şam’daki ekonomik kriz şiddetleniyor ve İran’ın ‘oyalaması’, Suriye’nin gecikmenin nedenleriyle ilgili şaşkınlığı ortasında, Reisi’nin 27 Aralık’taki Şam ziyaretine kadar devam etti.
Suriye tarafı ziyaret hazırlıkları sırasında, bazıları 2017 başlarında Suriye Başbakanı İmad Hamis’in ziyareti sırasında imzalanmış eski anlaşmalara dayanan ve bazıları da yeni olan bir dizi talep ve anlaşma taslağı karşısında şaşkına döndü. Şam’ı şaşırtan yeni anlaşma taslağı, İranlıların hastanelerde, bilimsel kurumlarda ve benzeri yerlerde Suriyelilere nasıl davranıldığını anlatıyor. Öyle ki buna göre eğer bir suç işlerlerse Suriye’de değil İran’da yargılanıyorlar. Bu taslak, 2015 sonunda Şam ile Moskova arasında imzalanan ve yargı dışında geniş askeri ve diplomatik ayrıcalıklar sağlanan Hmeymim ve Tartus’ta askeri üs kurulmasına ilişkin anlaşmaya benziyor. Aynı şekilde anlaşma taslağı, 1920’lerde Osmanlı Devleti’nin yıkılıp Türkiye’nin kurulmasından sonra Batılı ülkeler ve Osmanlı Devleti arasında var olan anlaşmalarla da benzerlik gösteriyor.
Tahran ayrıca harcadığı para için ‘garantiler’ almakta baskı yaparken Şam, İran’ın taleplerinin derinliği karşısında şaşkınlık yaşadı. Tahran ise Suriye’nin oyalanması karşısında şaşkındı. Bu ‘sessiz krizden’ bir çıkış yolu bulmak ve Şam’a büyük bir ziyaret düzenlemek için iki taraf arasında temaslar sürüyor. Ancak ilişkilerin böyle bir krize tanık olduğu ilk durum bu değil. Tahran, Şam’ın Tahran’la stratejik anlaşmaları uygulamadaki yavaşlığından ve bu ilişkilerin Moskova ile ivme kazanmasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle 2017 yılında yeni bir Suriye büyükelçisinin atanmasına yönelik onayı askıya almış ve petrol türevlerinin gönderilmesini dondurmuştu.
Eski Suriye Başbakanı İmad Hamis, 2017 yılı başlarında Tahran’ı ziyaret ederek İran Devrim Muhafızları’nın desteklediği İranlı bir şirketin çalışmaları ile ilgili stratejik anlaşmalara imza atmıştı. Şirket, 99 yıl süreyle Suriye’de fosfat yatırımı yapan, tarımsal ve endüstriyel amaçlı araziler edinen ve Akdeniz’de ‘petrol limanı’ kuran bir cep telefonu operatörüydü. O dönemde ayrıca İran’dan yarısı ham petrol ve petrol türevlerinin ihracatını finanse etmek için kullanılacak 1 milyar dolarlık yeni bir kredi imzalanmıştı.
Tahran 2013 yılından bu yana Şam’a doğrudan ve dolaylı destek sağlıyor. Bunlar arasında ham petrol ve türevlerinin ihracatını finanse etmek için 6,6 milyar doları aşan kredi de var. Şam’ın, ülkenin kuzeydoğusundaki petrol ve gaz kuyularının kontrolünü ABD’nin müttefikleri lehine kaybettiği ve 2011’den önce günde yaklaşık 380 bin varil olan üretiminin, günde yaklaşık 90 bin varile düştüğü biliniyor.
Cep telefonu şebekesini işletmek için yetkililere yakın Suriyeli iş insanları ile İranlı iş insanları arasında adımlar atıldı. Ancak İran, Tartus ve Lazkiye limanlarına ulaşamazken aksine Rusya, İsrail’in tekrarlanan bombalamalarından kaçınmak için bu limanların kontrolünü üstlendi. Rus şirketleri de ülkenin merkezindeki fosfat yatırımlarının kontrolünü ele geçirdi. Petrol tesislerinin kontrolünü alması için ise Kürtlere baskı yapmaya çalışıyor. Ayrıca Şam Havalimanı’nda, diğer havaalanlarında ve birçok ekonomik projede genişlemeye çalışıyor.
Şam’ı ziyaret eden Batılı bir diplomata göre ekonomik kriz, son on yılın en kötüsü ve İran  yeni bir baskı dalgasıyla bu durumdan yararlanmak istiyor. Diplomat konuya dair şu açıklamalarda bulundu:
“Tahran, Şam’ın şu anda bunlara ihtiyacı olduğu ve Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olduğu bir dönemde savaş sırasında ödediği ve son on yılda yaklaşık 20 milyar ABD dolarını bulan maliyetleri karşılamak, ayrıca Suriye’de İsrail askeri saldırılarının artması karşısında etkisini uzun süre tesis etmek için büyük tavizler elde etmek istiyor.”



Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)

Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Başkanı Burhanettin Duran, bugün yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı'nı taşıyan özel uçağın Ankara yakınlarında düşmeden önce elektrik arızası bildirdiğini ve acil iniş talebinde bulunduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca, Dassault Falcon 50 tipi uçağın dün TSİ 17:17'de Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Trablus'a doğru havalandığı ve TSİ 17:33'te elektrik arızası nedeniyle hava trafik kontrolüne acil durum bildirdiği belirtildi.

Libya ve Türk yetkililer, kazada üç mürettebat da dahil olmak üzere 8 kişinin öldüğünü açıkladı.

Duran, hava trafik kontrolünün uçağı Esenboğa Havalimanı'na yönlendirdiğini ve acil durum prosedürlerinin uygulandığını, ancak uçağın iniş sırasında 17:36'da radar ekranlarından kaybolduğunu ve iletişimin kesildiğini söyledi.

gthyu
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün Ankara'da Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali el-Haddad ile görüşmesi sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı- X)

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya daha önce yaptığı açıklamada, uçağın Ankara'nın Haymana ilçesi üzerinde uçarken acil iniş talebinde bulunduğunu ve enkazın daha sonra aynı ilçenin Kesik Kavak köyü yakınlarında bulunduğunu belirtmişti.

Duran, İçişleri Bakanlığı'nın operasyonu başlatmasının ardından arama kurtarma ekiplerinin kaza yerine ulaştığını ve kazanın nedenine ilişkin soruşturmanın tüm ilgili makamların katılımıyla devam ettiğini kaydetti.

Uluslararası alanda tanınan Libya hükümeti, ölenler arasında Ordu Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed el-Haddad, Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı, Askeri Üretim Otoritesi Direktörü, Libya Ordusu Genelkurmay Başkanının danışmanı ve Genelkurmay Başkanının medya ofisinden bir fotoğrafçının bulunduğunu açıkladı.

Libyalı yetkililer, uçağın Malta'dan kiralandığını ve orada kayıtlı olduğunu belirterek, olayla ilgili soruşturma kapsamında uçağın sahipliği, önceki sorun kayıtları ve teknik özellikleri gibi bilgilerin inceleneceğini ifade etti.


Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

TT

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘tarif edilemez ölçüde büyük insani acı’ uyarıları yaptığı bir dönemde, Sudan’da geçiş hükümetinin başbakanı Kâmil İdris, ülkesinde bin gündür süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan kapsamlı bir barış girişimini BM Güvenlik Konseyi üyelerine sundu. Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu’yu (Hamideti) derhal insani ateşkesi kabul etmeye çağırdı.

Burhan ile Hamideti’nin bu önerileri kabul edip etmeyeceği henüz netlik kazanmazken, HDK’nin geçtiğimiz kasım ayı başında bir insani ateşkesi kabul ettiği hatırlatıldı.

İdris, pazartesi akşamı New York’ta düzenlenen BM Güvenlik Konseyi oturumunda yaptığı konuşmada, “Sudan, savaş nedeniyle varoluşsal bir krizle karşı karşıya” dedi. Söz konusu girişimin ‘bir yanılsamadan değil, bir zorunluluktan; bir zaferden değil, bir sorumluluktan’ doğduğunu ifade eden İdris, planın BM, Afrika Birliği (AfB) ve Arap Birliği gözetiminde ateşkes ilan edilmesini, HDK’nin kontrol ettiği tüm bölgelerden çekilmesini, kamplara taşınmasını ve silahsızlandırılmasını öngördüğünü belirtti.

Zorunlu değil

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’dan oluşan Uluslararası Dörtlü’nün desteklediği ateşkese dolaylı bir gönderme yapan Kâmil İdris, hükümetin önerisinin ‘yerel olarak hazırlandığını ve dışarıdan dayatılmadığını’ vurguladı. HDK’nin kamplarla sınırlandırılmaması halinde ateşkesin ‘başarı şansının olmadığını’ belirten İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesine girişimine destek çağrısında bulundu. İdris, “Bu girişim, Sudan’ın uçurumun kenarından geri döndüğü ve uluslararası toplumun tarihin doğru tarafında yer aldığı bir an olabilir” dedi. İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘çöküşün tanığı olarak değil, toparlanmanın ortağı olarak anılması gerektiğini’ ifade etti.

frgt
New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi oturumundan (BM)

Öte yandan, İdris’ten önce BM Güvenlik Konseyi üyelerine hitap eden ABD’nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Jeffrey Bartos, Trump yönetiminin ilerlemenin yolu olarak insani ateşkes önerdiğini söyledi. Bartos, “Savaşan iki tarafı bu planı ön koşulsuz ve derhal kabul etmeye çağırıyoruz” dedi. Bartos, Trump yönetiminin Darfur ve Kordofan bölgelerindeki dehşet verici şiddeti ve Sudan ordusu ile HDK tarafından işlenen, hesap sorulması gereken vahşetleri şiddetle kınadığını belirtti.

Bu açıklamalar, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun geçtiğimiz cuma günü yaptığı değerlendirmeleri de hatırlattı. Rubio, yeni yılın Sudan’da insani ateşkes için bir fırsat sunduğunu belirterek, “Odaklanmamızın yüzde 99’u bu insani ateşkese ve ona mümkün olan en kısa sürede ulaşmaya yönelik” dedi. Yeni yılın iki taraf için de anlaşmaya varmak adına büyük bir fırsat oluşturduğunu ifade eden Rubio, bu yönde azami çaba gösterdiklerini söyledi. Rubio, “Orada yaşananlar dehşet verici, gerçekten korkunç” diye konuştu.

sxdcfg
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında (AFP)

Silah tedariki konusunda Rubio, “Bu konuda bazı ilerlemeler kaydedebileceğimizi umuyoruz, ancak ilerleme kaydetmek için dış aktörlerin nüfuzlarını kullanmaları gerektiğini biliyoruz” dedi.

Silah tedariki

BM Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Halid Hıyari, gelişmiş silahların kesintisiz sevkiyatıyla körüklenen Sudan’daki savaşa ilişkin artan endişelerini dile getirdi. Hıyari, silah tedarikini durdurmayı reddeden ülkeleri eleştirirken, uzlaşmaya yanaşmayan ve gerilimi düşürme iradesi göstermeyen hükümet güçleri ile yarı askerî unsurları da hedef aldı.

Hıyari, “Bu ülkeler petrol gelirlerini korumak için çatışmaları durdurmayı başarabildi, ancak kendi halklarını korumak söz konusu olduğunda bunu yapmayı başaramadı” dedi. Her iki tarafın destekçilerine nüfuzlarını ‘katliamı durdurmaya yardımcı olmak için kullanmaları’ çağrısında bulundu.

Son gelişmelerin, ‘çatışmanın giderek daha karmaşık bir nitelik kazandığını ve bölgesel boyutlarının genişlediğini’ gösterdiği uyarısında bulunan Hıyari, bu eğilimlere müdahale edilmemesi halinde Sudan’ın komşularının ülke içinde ve çevresinde bölgesel bir çatışmaya sürüklenebileceğini söyledi. Çatışmanın özellikle kaygı verici yönlerinden birinin, her iki tarafın da insansız hava araçlarını (İHA) yoğun şekilde kullanarak rastgele saldırılar düzenlemesi olduğunu belirten Hıyari, bunun çok sayıda sivil can kaybına yol açtığını ifade etti. Silah akışının, daha gelişmiş ve daha ölümcül hâle gelerek sürmesinin çatışmanın temel itici gücü olmaya devam ettiğini vurgulayan Hıyari, “Bu akışın durdurulması yönündeki çağrılar görmezden gelindi ve kimse hesap vermedi” dedi.

Hıyari, durumun daha fazla kötüleşmesini önlemek, Sudan’ın birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için ‘hızlı ve eşgüdümlü bir hareketin’ gerekli olduğunu kaydetti.

BM Genel Sekreteri’nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra’nın, şiddeti azaltmaya ve sivillerin korunmasını güçlendirmeye yönelik somut ve uygulanabilir tedbirler üzerinde görüşmeler yapılması için çatışmanın taraflarıyla temas hâlinde olduğunu bildiren Hıyari, odağın şu anda AfB öncülüğünde yürütülecek kapsamlı bir Sudan diyaloğuna destek vermek olduğunu söyledi. Bu sürecin, sivil liderliğinde güvenilir ve kapsayıcı bir siyasi geçişin önünü açmasının hedeflendiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar ve Savunuculuk Bölümü Direktörü Edem Wosornu ise “Bu çatışmanın vahşeti sınır tanımıyor” diyerek, Kordofan eyaletinin şiddet ve acının yeni merkezi hâline geldiğine dikkat çekti. Wosornu, BM’nin, HDK’nin el-Faşir’i ele geçirmesi sırasında ve sonrasında uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerine ilişkin yeni raporlar almaya devam ettiğini, bunlar arasında toplu katliamlar ve cinsel şiddet vakalarının da bulunduğunu söyledi.

BAE'nin pozisyonu

BAE'nin BM Daimî Temsilcisi Muhammed Ebu Şihab, insani ateşkesin derhal hayata geçirilmesi ve buna en acil şekilde ihtiyaç duyan Sudanlı sivillere yardımların ulaştırılması için acil bir fırsat bulunduğunu söyledi. Tarihten çıkarılan dersler ile mevcut gerçeklerin, savaşan taraflardan herhangi birinin tek başına yürüteceği çabaların sürdürülebilir olmadığını ve yalnızca savaşın uzamasına yol açacağını ortaya koyduğunu vurguladı. Ebu Şihab, insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkes sağlanması ve ‘çatışan taraflardan bağımsız, sivil yönetime giden bir sürecin’ başlatılması gerektiğini ifade etti.


Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
TT

Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)

AFP'nin bugün gördüğü bir mektuba göre, Ukrayna'da esir tutulan iki Kuzey Koreli savaş esiri, Güney Kore'de "yeni bir hayata" başlama arzusunu dile getirdi.

İki asker, ekim ayı sonlarında Seul merkezli bir insan hakları örgütüne yazdıkları mektupta, "Güney Kore halkının desteği sayesinde yeni hayaller ve özlemler yeşermeye başlıyor" ifadelerine yer verdi.

Güney Kore ve Batı istihbarat teşkilatları, Kuzey Kore'nin, Rusya'nın yaklaşık dört yıldır süren Ukrayna işgalini desteklemek için binlerce asker gönderdiğini bildiriyor. Daha önceki haberler, ocak ayında Kiev tarafından savaşta yaralandıktan sonra gözaltına alınan iki kişinin Güney Kore'den sığınma talebinde bulunduğunu belirtmişti.

Mektupta, iki adam kendileri adına çalışanlara "bizi cesaretlendirdikleri ve bu durumu bir trajedi olarak değil, yeni bir hayatın başlangıcı olarak gördükleri için" teşekkür ettiler. "Yalnız olmadığımıza inanıyoruz ve Güney Kore'dekileri babalarımız ve kardeşlerimiz olarak görüyoruz ve onlara yönelmeye karar verdik" ifadelerini kullandılar.

Mektup, güvenlikleri için isimleri açıklanmayan iki asker tarafından imzalanmıştı.